AYŞE KİLİMCİ: Göbek Havası

Bizim adamlara bi haller oldu. Göbek havasından ilahiye çark ettiler. Bir de bizi İfakat abagilin evinin önüne toplayıp, tii-vii çekimi yaptırmadılar mı, pes ha, yani hakkaten pes! Bunlar çalıyor ilahiyi, kanunla, klarnetle, deblekle, bizim hepimizin içi fıkır fıkır, atıyoruz oturduğumuz yerden göbeciği... Gel de atma, sen olsan atmamın! Biz bizimkilerin eline çalgısını emeklerken veririz. Mecbur... Şarkı söyleyip göbek atması farzdır. İşini en iyi yapması en esaslı ibadettir, bizim fikiriyat ve hissiyatımızda... Zaten mektebe başlarken de sahnne alır bunlar. Hısımlarının saz caz heyetiyle takılır, tek başına ekistıraya gider, asker uğurlaması, ramazan davulu ihalesi, kınaydı, düğündü, sünnetti, eh işte kısmet kapısı usul usul açılır... Neyse ki, hünerleri göbekle, parmacıklarında, ya kafasının içinde olayıdı... Yani, af buyur, bizim çalgıcı milletinin de kafası işler, hem ne tilkidir, ne hindir onlar, ama, medar-ı maişet motorunu döndürmeye işler, siyaset motorunu değil... Bırak, onu meraklısı döndersin, kendi de kırk bin kere dönsün, o partiden ötekine, bu tabeladan şoo tabelaya... Allah esirgesin... Ondan sonra dolaş dur, mapus mapus, görüş gez... Allaama bin şükürler ki sanatçıyızdır cümleten, parmaktan titireriz, gübecikten asiliz, mestederiz, mest... Demek varmış isteyeni ki ilahi grubusu kurmuşlar. Başlarını kaşıyamıyorlar, kaç sefer iş alıyorlar kız abam. Millet ölürümüş meğerisem müslümanlığa, da, yerleri daraçmış, yenleri darmış... Adamlar ağır aksak ilahi çalıyor, klarnet kederinden geberiyo, deblek vursam mı, sussam mı diye düşünüp taşınıyor, kanuninin metal tırnağı şööyle bir üstten geziniyor tellerde, kemani hıçkırıklar içinde... Tahta iskemlelerde karılar kızlar süslü, püslü, rengarenk, bellerde dans kemeri, entarinin üstünden, saçlarda güller, karanfiller, eli dursa ayağı titriyor, eli nası dursun zilsiz bile şıkırdıyor, kalçalar motoru takmış, dön ha dön... Bi bakıyolar ters ters, kaş altından, herkes pısss, oturuyor geri yerine. Dans zaptedilir mi kız anam bacım? Hele bizim mahallede... Tut tutabilirsen... Af buyur yel tutulur, sel tutulur, maillik bilene tutulur, dansetmek hayır, mümkünatı yok... Çekimciler gittikten sonra bunlar teker teker çekti bizi evlere, yer misin yemez misin... Aaa, delinin zoruna bak ayol... Kız sen ne vakitten beri bu işlere yazıldın! Neyin eksik! Evin ikinci katını çıkmadık mı, çıktık. Kızı evermedik mi, everdik, damadın eline sermaye bile koyduk, sanırsın drahoma verdik. Oğlanı işe dıktık, evin üstünü çıktık, kışlık talaşı buduruma yıktık, eski kovalı sobayı şömineli kuzineynen deniştirdik, senin çalgıyı verip, gıcırını aldık, ben saçımı sarı ettim, çızık çızık... Evde şaraplar binlik, şişe dolu, şükür. Duvarları saten boyatmadık mı! Akşam faslına kadar gündüz sübye şerbetine çıkmıyor musun! Tamam, Alayittinin bebek arabasına yüklüyorsun, yakışmıyor, n'apalım, benim leğene buz kalıbı koyup içine su şişelerinde ayranla sübye doldurup, Hisarın orda satmıyo musun! İlahiye sazende olana kadar, bu ikisini ayrı yerde satsana sen... Taa geçen gün gördüm, çocuğun biri sübye diye açtı ayranı, tepesine dikince anladı, tuzlu sübye olmaz. Sen mikrop naaptın, kapadın ağzını ayranı, geri koydun leğene, sübyeyi verdin, 'Açık beyazı değil, koyu beyazı al evladım' dedin. Hani hijyen! Dedim benimkine... Anlamadı. Bu herif milleti anlamaz zati... Abam, ne iş, sen yüklüsün, bu yaşında, tüp müp mü yoksa? Kaçıncın, Allah etmiye? Üçüncü haa...Tüü, Alla belacığını versin be sayın abam, senin. Kız, ben elimin hüneriyle, mesleğimle ikide durmasını bildim... Vah vah... Alırsın gayrı madalyayı, malum makamdan... Herif milleti anlamıyor, bu sayın abam hiç anlamıyo. Hayde, akıllara gel, fikirlere gel vatandaş...