ADNAN GÜLERMAN: Müzik ruhun gıdasıdır
OSMANLI'DA DA VARDI
Gerçi Osmanlı tarihi bilgilerimden Edirne'de ve Kayseri Gevher Nesibe Şifahaneleri'nde ruhsal hastalıkların müzikle tedavi edildiği bilgisine de sahiptim. O dönemde Buca Eğitim Fakültesi Dekanlığı görevimin verdiği bir imkanı değerlendirmek için Müzik Bölümü Başkanı Yard. Doç. Zübeyde Kırlı'ya "İş yerinde uygun müzik dinletme yolu ile iş kazalarının en aza indirilmesi" başlıklı bir araştırma yapma teklifinde bulundum. Anketlerimizle İzmir'deki sanayi kuruluşlarından sonuçları aldık. Tahminimizin üstünde bir katılım ve istekle karşılaşmıştık. Çalışanlar Türk sanat musikisi eşliğinde çalışmak istiyorlardı. Üstelik İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi de benzer bir çalışma içinde olmaları sebebiyle ilişki kurdu. Yaptığımız çalışma bir buluş değildi. Konfüçyüs "Müzik asla bırakılmamalıdır. Bir kimse müziği elde ederse kalbini düzeltir. Temiz, nazik, inançlı bir kalp kendiliğinden gelişir. Bunların kolayca gelişmesinden neşe meydana gelir. Neşe de sükunet yaratır" der. Konfüçyüs yalnız değildir. Büyük hekim, filozof Farabi de (870-950) "Tedavinin en iyi yollarından biri, ona en iyi müziği dinleterek hastalıkla mücadele gücü vermelidir" der. İbn-i Sina da benzer değerlendirmeler yapar. Rast makamının huzur, Saba'nın kuvvet, Hüseyni'nin sükunet, Hicaz'ın alçak gönüllülük verdiğini söylerler. Bir konserden sonra kendinizi dinlenmiş, sükun bulmuş hissettiğiniz dikkatinizi çekti mi? Bu satırları yazarken İzmir'deki bir özel hastanenin müzikle tedavi çalışması yaptığını okumaz mıyım!
DENEYEREK ÖĞRENDİK
Anlattığım çalışmamızdan sonra, bir iş yerinde yaptığımız uygulamada sabah işe başlamadan önce yavaş, daha sonra da hızlanan tempolu bir müziğin çalışmaya hazırlamada uygun olmasının yanında, akşama doğru da tempoyu yavaşlatarak yorulmaya başlayanların kaza yapmalarının bir ölçüde azalabildiğini görmüştük. Geçmiş yıllarda televizyonlarda, sanatçıların konserleri akşama kadar süren çalışmalarımızın yorgunluğunu alıverirdi. Şimdiler yarışmalar, konuşmacılar gündüz yorgunluğunun üstüne bir yorgunluk ekler gibi. Ben kolayını buldum: Bursa'nın Olay Televizyonu her pazar saat 14'00'te senfonik müzik ve saat 20,30'da Türk sanat müziği konserleri ile haftalık yorgunluğumu alıp götürüyor. Keşke İzmir'in onca kanallarından biri de haftada bir kez olsun bir konseri naklen verse de Konfüçyüs'ün, Farabi'nin, İbn-i Sina'nın hangi ölçüde haklı olduğunu denemek şansını bize verseler. İzmir'de çeşitli salonlarda konser verilmekte ise de salonda 200-300 kişinin faydalanması başka, aynı konseri televizyonlarının başında on binlerce kişinin faydalanması çok daha başka olur. Çalışmamızı öğrenen ve kendisi sıfırcı hoca olarak tanınan bir akademisyen de gazetedeki köşesinde bizi eleştirmek amacı ile "Boş gezenin boş kalfası, nelerle uğraşıyor!" diye buyurmuştu. Herhalde bu zat, Türk sanat musikisinin birbirinden değerli makamlarından Hicaz'dan hiçbir besteyi dinlememiş olsa gerek. Dinleseydi bu makamın vereceği alçak gönüllülükten nasiplenmiş olurdu.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor