HÜLYA DİNÇEL: Bir Cumhuriyet yıldızı
AKÇAKOCA'YA UZANAN DUYGULAR
Akçakoca'nın hayatımda çok özel bir yere sahip oluşundaki sebeplerden biri de, evlendikten sonraki balayımı ve daha sonraki "baldan da tatlı aylarımı" bu şirin ilçede geçirmiş olmamdı. Belki o zaman kendime bile itiraf edebilmiş değildim, ama şimdi açıkça söylemem de bir mahzur yok. Eşimi gördükten ve onunla evlenmek için kalbimde karşı konmaz bir isteğe kendimi kaptırdıktan sonra, İzmir'in en seçkin ailelerinden birinin, o muhitte yetişmiş, İstanbul'un Damme de Sion'unda okumuş, fevkalade modern, ileri düşünceli genç ve güzel kızının, Anadolu'da imkanları sınırlı bir ilçede, hayata yeni yeni atılan bir kaymakamın eşi olarak yaşamaktan mutluluk duyup duymayacağı, zihnimin bir tarafına kazılmış kocaman bir soru işareti gibi, kafamın içinde kıvrılıp durmaktaydı. Ama Nurten, gerçekten harika bir insandı. Birlikte Akçakoca'ya ayak bastığımız ilk günden itibaren, Akçakoca'daki hayata sadece mükemmel şekilde intibak etmekle kalmadı, o hayatı daha iyilere, daha ilerilere doğru götürebilme gayretiyle, kendi kendine vesileler yarattı, gönüllü olarak hizmet için görevler icat etti. Babası Hilmi Bey, Atatürk'e olan sınırsız hayranlığını, ona da daha küçük yaşlarından itibaren aşılamıştı. Nurten aile muhiti içinde kazandığı sağlam Türk kültürünü, Fransız okulunda aldığı batılı eğitimle mükemmelen bütünleştirmişti. Bu özelliklerini, Akçakoca'lılar lehine bir avantaj olarak kullanmaya hemen girişti ve ilçe gençlerine Fransızca öğretmek için kurslar açıp ders vermeye başladı. Nurten aydın bir Türk kadını olarak, çevrede zaman zaman rastladığı ve rahatsızlık duyduğu sosyal düzensizliklerle ilgileniyor, özellikle Anadolu kadınına, günlük hayatta hak ettiği saygınlığı kazandırmak için, fırsat buldukça konuşmalar yapıyor, telkinlerde bulunuyordu.
BENİ GÜLÜMSETEN ANIMIZ
Konu buraya geldiğine göre hatırladıkça hâlâ gülümsemekten kendimi alamadığım bir örneği, not etmemin tam sırası: Kaymakamlık evi, bir büyük kaya üzerine inşa edilmişti ve çevreye hakim bir manzaraya sahipti. Nurten, bir gün oradan etrafı seyrederken az ilerideki yoldan bir köylü çiftin geçtiğini görüyor. Adam, eşek üzerinde, karısı da bebeğini kucağına almış, eşek sırtındaki kocasının arkasından yaya yürümekte. Hemen kaymakam evinde görevli jandarma erine sesleniyor. - Evladım koş, ilerideki eşekli şu adamla karısını buraya çağır, diyor. Nurten de pencereden inmiş, kapı önüne gelmiş, tatlı-sert bir ifadeyle, erkeğin eşek sırtında giderken, karısını bebeğiyle birlikte arkadan yürütmesini ayıplayıcı birkaç söz söylüyor. - Haydi bakalım, sen in şimdi oradan. Karını gözetmek, senin görevin. Eşeğe o binecek, sen de arkasında yaya gideceksin. Adamın aklı bu yeni formüle eriyor mu, ermiyor mu belli değil. Ama bebekli karısının binmesine yardım ediyor ve eşekli kadınla bebeği önde, kendisi arkada yola koyularak ilerideki yokuşa tırmanmaya başlıyor. Ama bizim evden görülme alanının dışına çıkıldığında, her şey ters-yüz oluyor.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor