Pazar 16.06.2013

HÜLYA DİNÇEL: Bir Cumhuriyet yıldızı

Kişiliği, duruşu, haksızlığa karşı direnişi ile tam bir Cumhuriyet Kadını olan Nurten Soyer vefat etti. Son Osmanlı Velialhtı Beyazit Osmanoğlu'nun teyze kızı olan Nurten Soyer 10 Haziran'da aramızdan ayrıldı. İzmir Ticaret Odası eski Başkanı, Danışma Kurulu üyesi merhum Dündar Soyer'in eşi olmanın ötesinde gördüğü yanlışları açıkça söyleyebilen, insan sevgisi ile dolu Nurten Soyer bir süredir tedavi görmekteydi. İzmir iş aleminin sanayici olarak yakından tanıdığı ve Soyer Kültür Sanat Fabrikası ile kültür sanat yaşamına katkıda bulunan Mehmet Refik Soyer'in annesi olan Nurten Soyer aynı zamanda İzmir'in köklü ailelerinden Selvili Ailesi'nin büyük kızı idi. Nurten Soyer'in biri kız, iki çocuğu, dört torunu ve bir de küçük torunu bulunuyor. Nurten Soyer ile İzmir Ticaret Odası'nda çalıştığım günlerden beri tanışıyorduk. İTO'da işe beni merhum sevgili, Dündar Soyer başkanım almıştı. O günden beri ben de ailedenim... Soyer Kültür Sanat Fabrikası'nı hayata geçirirken sevgili Mehmet soyer beni aramış ; _Var mısın Hülya dediğinde... Sevinçle tekrar aileye katılmıştım! Nurten Hanım Atatürk'ün neslinin devamını simgeleyen muteşem bir hanımefendiydi! Cumhuriyet ve Atatürk onun yaşam kaynağıydı. SKSF'ye her geldiğinde uzun uzun anlatırdı bize Atatürk'ün ve Cumhuriyetin önemini! Ruhu şad olsun! Sevgili okurlarım şimdi sizlerle sevgili başkanım Dündar Soyer'in yazdığı 'Cumhuriyet le Adım Adım Olaylar ve Anılar" kitabından bir alıntı aktaracağım. Bu anıyı okuduğunuzda gerçek bir Cumhuriyet Hanımefendisi'nin vefatına neden bu kadar üzüldüğümü daha iyi anlayacaksınız. Haydi hep birlikte okuyalım:

AKÇAKOCA'YA UZANAN DUYGULAR

Akçakoca'nın hayatımda çok özel bir yere sahip oluşundaki sebeplerden biri de, evlendikten sonraki balayımı ve daha sonraki "baldan da tatlı aylarımı" bu şirin ilçede geçirmiş olmamdı. Belki o zaman kendime bile itiraf edebilmiş değildim, ama şimdi açıkça söylemem de bir mahzur yok. Eşimi gördükten ve onunla evlenmek için kalbimde karşı konmaz bir isteğe kendimi kaptırdıktan sonra, İzmir'in en seçkin ailelerinden birinin, o muhitte yetişmiş, İstanbul'un Damme de Sion'unda okumuş, fevkalade modern, ileri düşünceli genç ve güzel kızının, Anadolu'da imkanları sınırlı bir ilçede, hayata yeni yeni atılan bir kaymakamın eşi olarak yaşamaktan mutluluk duyup duymayacağı, zihnimin bir tarafına kazılmış kocaman bir soru işareti gibi, kafamın içinde kıvrılıp durmaktaydı. Ama Nurten, gerçekten harika bir insandı. Birlikte Akçakoca'ya ayak bastığımız ilk günden itibaren, Akçakoca'daki hayata sadece mükemmel şekilde intibak etmekle kalmadı, o hayatı daha iyilere, daha ilerilere doğru götürebilme gayretiyle, kendi kendine vesileler yarattı, gönüllü olarak hizmet için görevler icat etti. Babası Hilmi Bey, Atatürk'e olan sınırsız hayranlığını, ona da daha küçük yaşlarından itibaren aşılamıştı. Nurten aile muhiti içinde kazandığı sağlam Türk kültürünü, Fransız okulunda aldığı batılı eğitimle mükemmelen bütünleştirmişti. Bu özelliklerini, Akçakoca'lılar lehine bir avantaj olarak kullanmaya hemen girişti ve ilçe gençlerine Fransızca öğretmek için kurslar açıp ders vermeye başladı. Nurten aydın bir Türk kadını olarak, çevrede zaman zaman rastladığı ve rahatsızlık duyduğu sosyal düzensizliklerle ilgileniyor, özellikle Anadolu kadınına, günlük hayatta hak ettiği saygınlığı kazandırmak için, fırsat buldukça konuşmalar yapıyor, telkinlerde bulunuyordu.

BENİ GÜLÜMSETEN ANIMIZ

Konu buraya geldiğine göre hatırladıkça hâlâ gülümsemekten kendimi alamadığım bir örneği, not etmemin tam sırası: Kaymakamlık evi, bir büyük kaya üzerine inşa edilmişti ve çevreye hakim bir manzaraya sahipti. Nurten, bir gün oradan etrafı seyrederken az ilerideki yoldan bir köylü çiftin geçtiğini görüyor. Adam, eşek üzerinde, karısı da bebeğini kucağına almış, eşek sırtındaki kocasının arkasından yaya yürümekte. Hemen kaymakam evinde görevli jandarma erine sesleniyor. - Evladım koş, ilerideki eşekli şu adamla karısını buraya çağır, diyor. Nurten de pencereden inmiş, kapı önüne gelmiş, tatlı-sert bir ifadeyle, erkeğin eşek sırtında giderken, karısını bebeğiyle birlikte arkadan yürütmesini ayıplayıcı birkaç söz söylüyor. - Haydi bakalım, sen in şimdi oradan. Karını gözetmek, senin görevin. Eşeğe o binecek, sen de arkasında yaya gideceksin. Adamın aklı bu yeni formüle eriyor mu, ermiyor mu belli değil. Ama bebekli karısının binmesine yardım ediyor ve eşekli kadınla bebeği önde, kendisi arkada yola koyularak ilerideki yokuşa tırmanmaya başlıyor. Ama bizim evden görülme alanının dışına çıkıldığında, her şey ters-yüz oluyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.