ADNAN GÜLERMAN: İzmir'de spor
İZMİR'E YAKIŞMIYOR
Hiç unutmam, henüz Mustafakemal Sahil Bulvarı'nın yapılmamış olduğu bir dönemde, Göztepe kulübünün şampiyonluğunu ilan ettiği bir pazar günü yazlığımdan İzmir'deki evime dönüyordum. Üçkuyular'dan Konak'a kadar o coşkulu topluluğun arasından ancak bir saatte geçebilmiştim. Ama, Konak'tan itibaren heyecan azalmış, İzmir, Göztepe'nin bayramını paylaşamamıştı. Futbol yönünden İzmir'in yüzü pek gülemedi. Büyüklük yönünden İzmir'in bir hayli gerisinde olan bazı illerimizin, hatta ilçelerimizin takımları Süper Lig'de top koştururken İzmir takımlarının geri planda kalmalarını bu kente yakıştıramıyorum. Genelde "sporda yenmek de, yenilmek de var" denilirse de, gönül yine de yenmeyi arzu eder. 2005 yılında yapılan Dünya Üniversite Oyunları sebebiyle İzmir, mevcutlara ek olarak, uluslararası ölçülere sahip pek çok spor tesisini kazanmıştı. Bu tesislerin sadece bu oyunlar için değil, daha sonraları da İzmir'i bir spor merkezi haline getireceği beklentisi içindeydik. Olmadı. Hani, Nasrettin Hoca'nın "Yağ, un, şeker var" dedikten sonra neden helva yapılamadığını merak etmesi gibi, İzmir'de de tesis, seyirci, sporcu var ama Süper Lig'de takımımız yok. Arada bir olsa da, acemi süvarinin at binerken düşmesi ve "Bindim indim komutanım" demesi gibi, çıkması ile düşmesi bir oluyor. Yukarıda değindiğim gibi, Üniversite Oyunları sebebiyle, hemen tamamı olimpik ölçülerde her tür spor tesisine sahip olsak da, medyaya yansıyan ölçülerdeki spor aktiviteleri futbol karşılaşmalarından öteye geçemedi. Zaten, başta gençlerimiz olmak üzere, halkımız da ilgilerini futbol karşılaşmaları yönünde ortaya koymaktadır.
DÜNYADA DA DURUM BU!
Sadece İzmir için değil, bütün illerimizin yerel ve ülke çapında yayın yapan gazetelerin son sayfalarına göz attığımızda futbolun ağırlıkla yer aldığını görürüz. Bu eğilimi yadırgamamaktayım. Çünkü dünyanın hemen her yerinde spor faaliyeti olarak futbol ön planda yer almaktadır. İzmir takımlarının Süper Lig'de yer alamamasının gerekçelerini bulabilmek için yaptığım incelemede, İstanbul hariç, öteki illerimize göre İzmir'de profesyonel takım sayısının daha çok olduğunu gördüm. Gerçi bu çokluk sonucunda yaşanılacak rekabet gelişmeyi ve üst liglere tırmanmayı sağlayabilir görülse de, ortadaki tablo bu görüşü doğrulamamaktadır. Kulüplerin yaşayabilmesinin bir şartı da toplum desteğine sahip olunmasıdır. Ortalama bir hesaplama ile ilin toplam nüfusunu kulüp sayısına böldüğümüzde her takıma düşecek destekçi sayısı bulunacaktır. Bunun anlamı, nüfusuna göre takım sayısı fazla olan ilde toplum desteğinin azalacağıdır. Bu analiz aynı zamanda sponsor sayısı yönünden de benzer sonuç verebilir. Ben bu tür olayları, mesleğimin temel kurallarından biri olan "azalan verimler kanunu" ile de yorumlamaya çalışırım. Kısaca, faktörlerden birisini sabit tutup, ötekini artırırsanız verim azalır. Öğrencilerimize bir saksıya bir kök karanfil dikilmesiyle, aynı saksıya on karanfil dikilmesindeki sonuçla açıklarız. İkincide, saksı yeterli olmadığı için çiçek açamaz. Buradan, bir fikir jimnastiği yaparak, tarihi geçmişi olan İzmir takımlarının yönetimlerini ve güçlerini birleştirerek daha güçlü hale gelebilirler mi diye düşünmekteyim. "Birlikten kuvvet doğar" deriz ya, öyle bir şey. Her sene bir kez sporla ilgili yazma alışkanlığım vardır. Sürçülisan ettiysem affola.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor