CAN AKSIN: Güle güle gidin Kaymakam Bey
BUNUN İNİŞİ DE VAR
Çünkü bu dersi aldım ben. 1980'li yılların ortalarında çok sevdiğim bir arkadaşımdan aldım bu dersi. İstanbul'daydık. Ben Günaydın Gazetesi'nde üst düzey bir görevdeydim ve inanır mısınız hiç boş zamanım olmuyordu. Kendisi, ünlü bir beyaz eşya markasını üreten fabrikanın genel müdürüydü. Beni sık sık yemeğe davet ediyordu. Ben de, "Başka bir zaman, ne olur, çok yoğunum" diyerek ister istemez yemek teklifini reddediyordum. Yine böyle bir yemek teklifini reddettikten sonra, "Bak dinle Can Aksın" dedi. "Sen merdivenleri üçer üçer çıkıp yükselirken, geride bıraktığın arkadaşlarına iyi davran. Merdivenlerden inerken sana lazım olur." Birden "yıldırım çarpmışa" döndüm. Ne demek istediğini anlamıştım. Elimde konuştuğum iki telefonu ve her şeyi bırakarak kendisini aradım ve çok özür dileyerek, randevusuna geleceğimi söyledim. O günlerden sonra bir çok merdivenleri çıkıp indik ve de dostluğumuz hala devam ediyor.
ÖYKÜNÜN ANLATTIĞI
İnsan, güçlü konumundan uzaklaştıktan sonra, "değer bilinmezlik" sendromuna kapılabiliyor. Bende de oluyor zaman zaman. Bir zamanlar masamda bulunan telefonların hemen hepsi aynı anda açık olabiliyordu ve ben bundan çok şikayet ediyordum. Emekliye ayrılıp, bir köşeye çekildikten sonra ne telefon çalıyor ne de bir arayan oluyor. Bu "sessizliğe" alışmak kolay olmuyor. Gerçi ben alıştım. "Onlar aramıyorsa, ben ararım" diyorum ve açıyorum telefonu. Değer ile fiyat arasındaki farkı anlatan çok güzel bir hikaye var. Ben bu hikayeyi çok severim ve anlamlı bulurum. Bir gün Avrupa'nın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde gezen çocuğun biri, vitrinde çok hoş ve çok pahalı bir tablo görür. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene, ağabeyinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile ertesi yıl mağazaya gider. Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer ve tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur. "Ağabeyimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param bu kadar" der. Ressam bir süre düşündükten sonra, tabloyu paketler, çocuğa verir. Çocuk teşekkür ederek çıkar. Mağazada adamın arkadaşları vardır ve onu şaşkınlıkla izlemektedirler. İçlerinden biri dayanamayıp sorar; "Sen ne yaptın! O resmin değeri milyon dolar ederdi. Neden bu kadar az bir rakama sattın?" Adam cevap verir: "Evet! Ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim ki!"
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor