Son Güncelleme: Pazar 15.09.2013
'İzmir'in altını bizden başka bilen yok'
Akçığ, İzmir için en kapsamlı araştırmaları yaptıklarını açıkladı, "Daha önce 50 metreye kadar olan sondajlarla senaryolar yapıldı. Biz 1200 metreye kadar ölçtük. Nereye nasıl bir bina yapılmalı biliyoruz ve bildiriyoruz" dedi
- Bunu bir örnekle anlatayım. İzmir'de bir afet planı hazırlandı. Halk, bu planın farkında mı? İzmir Valiliği'nin sitesinde bu bilgiler var. Hangi mahalle, hangi sokak ne olacak? Nerede toplanılacak? Hatta çadırın bile nereden geleceği yazılı orada. Kim merak edip baktı oraya? Çok az... İşte burada toplumsal duyarsızlığımız ortaya çıkıyor.
- Özellikle 10. kattan sonrakilerde mobilyalar, dolaplar, yataklar hepsi sabit olmalı. Hatta birinci kattan itibaren hepsi sabit olmalı. Bu büyük bir avantaj. Mesela Japonlar deprem sırasında sadece porselen fincanlarını tutuyorlar kırılmasın diye. Gerisi hepsi sabit. İkincisi deprem sırasında ilk şok geçene kadar sakince bekleyeceksin. Yıkacaksa zaten yıkacak. Cenin pozisyonu almak, şunun bunun altına girmek; bunlar da önemli ama, ayrıntı. Temel konu ilk hareket bitene kadar yerinizden kıpırdamayacaksınız. Bir de bittikten sonra bile asansöre binmeyeceksiniz. Yangın merdiveni, yoksa normal merdiveni kullanacaksın. Mecbursun. Bir afet durumunda sana verilen toplanma yerine yaya gideceksin. İzmir trafiği, normal zamanlarda bile allak bullak oluyor. Bir de afet zamanını düşünün. Kurtarma ekibi nasıl gidecek? Herkes anasına babasına diye yola çıkarsa olmaz. Kurtarma ekipleri çalışamaz. Bir diğeri de belli bir süre telefona yüklenmeyeceksin. İletişim altyapısı çökebiliyor. Kurtarılacak insanlar yardım çağrısı yapamıyor. Size asansörle ilgili bir anımı anlatayım. 2005 depreminde saat 24.00'ü geçiyor. Deprem oldu, fırladık. Bindim asansöre. Komşular hemen, "Deprem profesörü herkesten önce çıktı" diye konuşmaya başladı. (Gülüşmeler) Dışarıda duruyoruz. Durduk, durduk, bakıyorum kimse girmiyor içeri. Ben girdim, sonra herkes girdi. Deprem çantası da çok önemli. Herkesin evinde ve arabasında olması gerekir.
- Bina analizleri bir garip oldu. Bayraklı ve Bornova belediyeleri merkez kurdu. Bu yapılan etütler ön çalışma, ön gözlemdir. Rakamları da düşük. Biz, "Metrekaresi 14 lira" diyoruz. 100 metrekarelik daire 1400 liraya mal oluyor. Çünkü biz, binanın bütün içten röntgenini çekiyoruz. Karot örneklerini alıyoruz. Zemin etüdü yapıyoruz. Bunları bir araya getirip statik açıdan bilgisayar ortamında binayı yeniden kuruyoruz. Ona göre binayı güçlendirmeli mi, yıkılmalı mı bildiriyoruz. Ben bugüne kadar hiç felaket telalığı yapmadım. Gerçeği de konuşmak lazım ama bazı meslektaşlarımız bu konuda daha dikkatli olmalı.
- Radius Projesi, İzmir dahil dünyadan seçilen 9 kentte olası bir depremin zararların azaltılmasına yönelik tedbirlerin belirlenmesine yardımcı oldu. Bu bir senaryo. Bu olursa şu olur, gibi. Biz baktık ki, Radius'ta hiçbir ölçme biçme yok. 50 metreye kadar olan sondaj verileri ile senaryolar yapılıyor. Biz bu işi ölçüp biçip yapalım dedik. Marmara depremi sonarsında bölgede araştırma yapan uzmanlar, deprem dalgalarının yerin 1000 metre altından yüzeyi etkilediğini belirliyorlar. Biz de TÜBİTAK ile birlikte İzmir'in olası bir depremde nasıl etkileneceğini araştırdık. 2008-2012 yılları arasında İzmir'de 342 noktada ölçümler yaptık. Bu ölçümlerde İzmir'deki yüzeyin, 1200 metre derinlikten itibaren etkilendiğini gördük. Bu çalışma Türkiye'de bir ilk oldu. Bu çalışmalarçok önemli. Şimdi İzmir'in altını bizden başka bilen yok.
- Riskli bölgeler elbette var. Mesela Yeni Kent Merkezi. Zemin özellikleri açısından çok hoş bir yer değil. Ancak mimarlar ve mühendisler "Siz bize zemini söyleyin. Biz denize bile bina yaparız" diyorlar. Biz oraya bina yapılıp yapılmayacağının kararını veremeyiz. Biz "Şu zeminde karşılaşacağın olaylar şunlar. Bir depremde burası sıvılaşır. Binalar gömülebilir. Buranın titreşim periyodu böyle olur, şöyle olur, diyoruz. Biz yer bilimciler olarak, yüksek yapılara karşıyız. Ama ben ne inşaat mühendisiyim ne de mimarım. İzmir'de 300- 400 metre aşağıya doğru alüvyon dediğimiz balçık bir zemin var.
- Evet. Mavişehir zemini sütlaç gibi... TÜBİTAK çalışmamızda 1000- 1250 metreye yönelik ölçümlerimizin yanında 350 metreye kadar da sondajlarımız oldu. Altta, zeminde kil bandı var, 30-32 metrede. Kazıkları oraya çakıyorlar ama çözüm değil. Mavişehir'de şu anda oturma problemi var. Mavişehir'in binaları 90 santimetreye kadar oturmuş durumda. Binaların birinci katında bun görebilirsiniz. Bu tür yerlere böyle yükleri bindirirseniz, "alansal oturma" olabilir. Bunun en güzel örneği 1995 selinde Atatürk OSB'de yaşandı. Her tarafı su bastı. OSB, İZSU'ya dava açtı. Bir çalışma yaptık. Fabrikalar 100 küsur metrelere kadar sondaj vurup yer altı sularını çektikleri ve suyun boşaldığı yere toprak dolduğu için zemin oturuyor. Oturma 3.90 metreye kadar çıkıyor. Hepsi açtığı davaları geri aldı.
- Elimizdeki verilere göre, İzmir'de 6.5 büyüklüğündeki bir depremden sonra bayağı hasar olur.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor