Pazar 27.10.2013

Basarının sırrı evde huzur

Güney Afrika Cumhuriyeti Fahri Konsolosu, DEİK Türk Afrika İş Konseyi Başkanı, Afrika Kıtası Koordinatör Başkanı, sanayici Tamer Taşkın, iş yaşamında başarı için mutlu bir aileye sahip olmak gerektiğini söyledi

Güney Afrika Cumhuriyeti Fahri Konsolosu, DEİK Türk Afrika İş Konseyi Başkanı, Afrika Kıtası Koordinatör Başkanı, sanayici Tamer Taşkın, kendisini bugünlere taşıyan hedeflerini henüz çocuk yaşlardayken koydu. İzmir'in en iyi doktorlarından olan babası troleybüs ile işe giderken sanayici arkadaşlarının lüks arabalar kullandığını fark ettiği çocuk yaşlarında, sanayici olmaya karar verdi. Ancak kendisini geliştirerek, koyduğu hedefleri de aştı. "Feyzim" dediği sevgili eşinin de yardımı ile iş hayatında bir tarz oluşturdu. İş ilişkisinde bulunduğu herkesi sıcak yuvasında ağırladı, neredeyse hiç iş konuşmadan mal satmanın yolunu buldu. Herkese olduğu gibi Afrikalılar'a da gönlünün ve evinin kapısını sonuna kadar açması, ona da Güney Afrika Cumhuriyeti'nin fahri konsolosluğunun kapısını açtı. Göreve geldiği ilk günden itibaren, çok sevdiği Afrika'nın Türkiye'de tanınmasında önemli rol oynadı. Afrika'nın bir milyar nüfusu ile büyük bir pazar olduğunu savunan ve Türk işadamlarının bu pazardan büyük pay alması için çabalayan Tamer Taşkın ile Afrikalılar'ınkinden bile daha Afrikalı olan Urla'daki güzel evinde sohbet ettik.
Aileden mi sanayicisiniz?
Hayır. Babam doktordu. Eşrefpaşa Hastanesi'nde hariciye şefiydi. 1960'lı yıllarda memurlar troleybüse binerdi. Kayınpederim İzmir'in ağır ceza reisiydi. O Konak'taki adliyeye, babam Eşrefpaşa Hastanesi'ne troleybüs ile giderdi. Babamın sanayici, tüccar dostları vardı. Onlar, İmpala'ya binerdi. Ben çocukken, "İmpala'ya binmek istiyorsam, patron olmam lazım" dedim. Kararımı verdim. Sonra üniversiteye Almanya'ya gittim, orada ikinci kararımı verdim. Yabancılarla iş yapacaksın. Bugün işimde Petrofer Endüstriyel Yağlar'da Almanlarla, Istaş'ta İngilizlerle ortağız. Babam 1940 yılında Hindistan'a kadar gitmiş. O yıllarda Hindistan'a gitmek korkunç bir şey. Ben öyle evde büyüdüm. O zaman, üçüncü olarak, "Çok seyahat edeceğiz" dedim. Allaha şükür üç dediğimizi de yaptık. Bir de evlenince hayata atıldığımızda bir kararımız vardı. Gece oldu mu annem babam, "Bize mi geliyorsunuz", Feyz'in anne babası, "Bize mi geliyorsunuz" diye arardı. Bizim, çocuklarımızı değil aramak, onlar size geliyoruz diye aradıklarında, "Vallahi bu gece yokuz" diyebilecek kadar hayatımız dolu olsun, dedik. O durumdayız Allaha şükür. Hayatımız o kadar dolu.

MUTLU AİLE

İşte başarının sırrı ne?
Evde mutluluk, işin temeli. İşim organize sanayi bölgesinde, evim Urla'da. "Her gün 85 kilometre yolu nasıl yapıyorsun" diye soruyorlar. "Sabah işime gitmenin mutluluğu, akşam eşime dönmenin mutluluğu ile gidiyorum" diyorum. Mutlu, mesut bir aile, erkeği rahat ettiriyor. İşin başarısındaki temel, konsantrasyon. İnsan evinde ne kadar mutluysa, evde sorunu yoksa, çocukların sorumluluğunu eşiniz ne kadar üstleniyorsa, siz de işinize o kadar konsantre oluyorsunuz, işinizde başarılı oluyorsunuz. İş hayatında ilişkiler çok önemli. Türkiye'ye gelen bütün misafirleri, evimizde ağırlarız. Evde ağırlamak, ayrı bir değer vermektir. Bunu her bayan yapmayabilir. İş hayatında başarılı olmak için seyahat edeceksiniz, iş ilişkisi kuracaksınız. İş ilişkisi kurduğunuz insanları ülkenize getireceksiniz ve ağırlayacaksınız. Ülkenize getirdiğinizde yan destekleriniz oluyor. İstanbul'a geliyor, İstanbul'dan etkileniyor, ülkemizdeki hayattan etkileniyor. İzmir'e geliyor, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'nde 600 fabrikayı görüyor. Benim iş yaptığım birçok ülkede, değil organize sanayi bölgesinde, ülkenin tümünde 60 fabrika yok. İzmir'in etrafında bunlardan 12 tane var, 5 bin tane de fabrika var diyorsunuz. Bunlar sizin işinizi pozitif etkiler. Ben hiçbir fabrika ziyaretimde, hiçbir işte, satıcı rolüne girmem, herkesin aile dostuyum. Aile dostu olarak görüşürüz, konuşuruz, o arada iş de yaparım. n Tarzınız var... Tabii bu tarzın Almanya'da, Amerika'da beş kuruş değeri yok. Tarzını da ülkenin kültürüne göre yapacaksın. Mesela öyle ülkeler var ki gittiğim için mal satıyorum. Yemen'e gittik Hanım'la, adam bizi karşıladı, 4 gün gezdirdi, yedirdi, 5 dakika iş konuşmuyorum. O da konuşmuyor. Feyz, arada "Açmayacak mısın konuyu" diyor. Tam dönüyoruz, adam ,"9 konteyner mal gönder. Sen benim ülkeme değer verdin. Benim ülkeme kimse gelmez, sen karınla geldin" dedi. Asya'da bu önemli bir şey. Avrupa ile Asya farklı. Ortadoğu farklı, Afrika farklı. Her ülkenin kültürüne, bakış açısına, adetine bakacaksın, ama hepsinin temelinde ilişki yatıyor. Göz göze geleceksin. Öyle internetten iş falan bir yere kadar. İş yine el ele göz göze bitiyor.
İLİŞKİLER ÇOK ÖNEMLİ

Afrika ile ilişkiniz nasıl başladı?
Müdürüm, 1989 yılında, sanayi sitesinde eşimin sınıf arkadaşına rastlamış. Bana anlatınca, gidip buldum, eve davet ettim. O da bizi Güney Afrika'ya çağırdı. Gittik. Şok olduk görünce. Oraya gidinceye kadar Doktor Bernard'ı bilirdik kalp nakli yaptığı için, altınını, bir de ırk ayrımını bilirdik, başka şey bilmezdik. Herkes villalarda yaşıyor. Lüks hayat. Biz şok olduk, gidip gelmeye başladık. Fırsatlar yaratıyoruz falan. Bu sırada, Türkiye'nin Afrika ile diplomatik faaliyeti yok. Biz vizemizi Yunanistan'dan alıyoruz Afrika'ya gidebilmek için. Türkiye'den uçak yok, Atina üzerinden gidiyoruz. Bu 89'dan, 92'ye kadar böyle sürdü. Bir gün İstanbul'dayım. Kader denen şeye inanırım. Hayatımda çok hikaye var. Bir gazetede, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Mecidiyeköy'de konsolosluk açtığını okudum. "Gideyim, şunlara bir merhaba diyeyim" dedim. Tabii yeni açmışlar, kimseyi tanımıyorlar, memnun oldular ziyaretime. Ben çok seviyorum ya Güney Afrika'yı, onları İzmir'e davet ettim. Evde ağırladık tabii. Sadece iyi niyetle yaptığın bir şeylerin sana nasıl geri döneceğini de bilmiyorsun. "Şu konuyu konuşayım" diyor, gece atlıyor arkadaşım eşiyle geliyorlar. Adam bakıyor, ilişkiler güçlü. 6-7 ay gittiler, geldiler, "Biz seni fahri konsolos yapacağız" dediler. Ben ne olduğunu bile bilmiyorum. "Ne yapacağım" dedim. "Şu ülkemiz için yaptığın hareketler var ya. İşte bu. Aynısını sürdüreceksin" dediler. O günden beri Güney Afrika'yı, sonra Afrika'yı severek defalarca gittik, oradan gelenleri defalarca ağırladık. Bizim gittiğimiz zaman Afrika daha Türkiye'ye telaffuz bile edilmiyordu. 2005'ten sonra Türkiye'de Afrika konuşulmaya başladı.
Afrika için ne yapıyorsunuz?
Bizlerin rolü, olan ilişkileri geliştirmek. Ticaret ve sanayi odaları arasındaki ilişkileri kurmak, ülkeye gelen heyetleri ağırlamak ve onların doğru insanlarla karşılaşacaklarını sağlayacak toplantıları organize etmek. Afrika'ya gitmeye çekinen işadamlarına da öncülük ederek götürüp, çekinecek bir şey olmadığını göstermek.
Etkiniz büyük kıtanın tanınmasında...
Yok öyle bir şey söylemek benim haddim değil. Yanlış olur o. Biz de güzel bir rol aldık ama öyle bir şey deme şansımız yok. Afrika'nın Türkiye'de tanıtımında gerçekten zevkle çok çalıştım. 15 yıldır DEİK'teyim. Orada Türk Afrika İş Konseyi Başkanıyım. Afrika Kıtasının da koordinatör başkanıyım. Orada da 27 tane iş konseyimiz var ve her ülkenin iş konseyinin bir başkanı var. Çok değerli işadamları ve Türkiye'den bu ülkelere giden büyükelçilerimiz, giderken bizlerle toplantılar yapıyorlar, görüşlerimizi alıyorlar, biz onlardan çok faydalanıyoruz. 2002 yılında 9 olan büyükelçilik sayısı, 35'e çıktı. THY Afrika'nın birçok ülkesine uçuyor. Türk Hava Yolları'nın da hakkını vermem lazım.
AFRİKA, 10 YIL İÇİNDE TÜKETİCİ TOPLUM YAPILACAK
Afrika'nın yeni pazar olacağını mı savunuyorsunuz?
Dünya Afrika'nın farkında. Neden? 30 yıl evvel Çin yoktu. 1.5 milyar insan pazar oldu. Hindistan var mıydı? Yoktu. Pazar oldu. Şimdi Afrika kıtası da pazar yapılıyor. Tüketici yapılıyor. Yani oradaki hayat standardı yükseltilecek ki o insan araba alsın, ev alsın, ütü alsın, tüketim yapsın. Bundan yine kim kazanacak? Üretenler, sanayiciler, beyaz adamlar. Onun için Afrika benim gözümde önümüzdeki 10 yıl içinde tüketici toplum yapılacak. Bundan faydalanmalıyız. İlişkileri geliştirmek için her türlü yolu kullanmalıyız. Afrika, bir milyar insan, bir trilyon dolar iş hacmi demek. Bu ülkede madencilik ve tarımdan başka bir şey yok. Her şeyi alıyorlar. Böyle bir ihtiyaç olan ülkelere gitmemiz lazım. Afrika'da müthiş bir imajı var Türkiye'nin. "Türk malı, Avrupa kalitesinde, Asya fiyatında" diyorlar. Bu imaj çok önemli. Yanlış mı? Değil. Çünkü Türkiye ihracatı Avrupa ile öğrendi. Afrika, Asya girmeden önce, ticaretimizin yüzde 100'ü Avrupa ileydi. Avrupa geldi 90'dan sonra, kaliteyi, verimliliği, fiyatı, ucuzluğu öğretti. Biz şu anda bunların meyvelerini topluyoruz. Bunları artık Afrika'ya taşıyabiliyoruz. Biz artık Afrika'ya sadece mal satmıyoruz, yatırımcı da olabiliyoruz.
Pazardan pay almak için Türkiye ne yapmalı?
Türkiye'nin Afrika kıtası ile ikili anlaşmaları çok önemli. Bizim kalitemiz tamam, fiyatımız ucuz, ama ikili anlaşmamız yoksa, bizim malımız o ülkeye gittiği zaman kapıda yüzde 20-30 gümrükle karşılaştığı zaman, benim fiyat avantajım kapıda bitiyor. Bankacılık sistemimizin, Afrika kıtasında belli kilit ülkelerde şubeler açması lazım. Eğer ben bir Fransız geçmişi olan bir ülkeden bir Fransız bankasıyla paramı getirtiyorsam, benden yüzde 5 komisyon alıyor, beni bir gecede, bir operasyonda yüzde 5 pahalı yapıyor. Demek ki benim gittiğim ülkelerde bankama da ihtiyacım var. Bu bir bütün. Devletim, hükümetim, bankam, ticaret ataşem gidecek, bizler gideceğiz, bu bir tüm olarak gelişecek. Biz yolun daha çok başındayız. Şu anda son 7-8 yıllık başarı, yoktan var olduğu için çok büyük başarı ama yolun daha çok başı. Batılıların eğitimleriyle, lisanlarıyla, kültürleriyle siyasi hayatta 300-400 yıldır orada olduğunu düşündüğünüz zaman, çok çalışmamız, çok mesai harcamamız lazım.
'ÖĞRENCİYKEN TANIŞTIK'
Feyz Taşkın ile Tamer Taşkın, 5 yaşında tanıştı. Çocukluk arkadaşlığı, Tamer Taşkın'ın askerliği, onun da ODTÜ'deki öğrenciliği sırasında aşka dönüştü. Bu güzel insan, yarattığı sıcak aile ortamı ile iş ilişkilerini evinde geliştiren eşine büyük destek verdi. Röportajdan 10 dakika önce haberi olmasına rağmen hoşgörüsü ile bizi şaşırtan, sundukları ile Tamer Taşkın'ın habersiz misafirlerine çok alışkın olduğunu ispatlayan Feyz Taşkın ile de Konsolos eşini konuştuk.
Nasıl tanıştınız?
Biz aile dostlarının çocuklarıyız. 1950'lerden beri ailelerimiz dost. Beraber büyüdük. Üniversiteyi bitirene kadar çok iyi arkadaştık. Sonra kendi kararımız ile evlendik. Tamer'in babası yazlık almıştı Karaburun'da, benim babam da ondan habersiz gidip, 5 ev ileride ev almış. Kader. Dolayısıyla yazları da beraber geçirdik. Ben ODTÜ Metalurji Mühendisliği mezunuyum. Tamer askerdeyken Ankara'ya geliyordu. Orada tanıdığı tek kişi benim, arıyor, görüşüyorduk. Askerdeyken arkadaşlığımız evliliğe döndü. Mutlu mesut bir aileyiz.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.