Amerika'dan evlilikleri kurtarmak için geldi
47 yıldır, evlilik ve aile terapisi eğitimi veren, adına enstitü kurulan William J. Hiebert, Yaşar Üniversitesi'nde yuvaları kurtarmak için çalışacak öğrencilere ders veriyor
Birkaç şey var evliliği mutlu kılan. Birincisi, çiftlerin evlendiği zamanki yaşları. Belki bu çok çarpıcı gelebilir ama evlilik yaşı çok önemli. Çiftin yaşı ne kadar küçükse, o evliliğin uzun sürmesi de o kadar riskli oluyor. Türkiye'de de dahil olmak üzere, Avrupa'da ilk evlilik yaşı, genelde 26. 26 yaştan ne kadar küçülüyorsa, evliliğin sürme riski de o kadar artıyor.
İDEAL YAŞ 26
Bir kültürün içinde belirlenen ortalama evlilik yaşı, o kültürün kendi içinde evlilik için olgunluk seviyesinin de belirlendiği yaş oluyor. Türkiye'de de ortalama 26 çıkıyorsa istatistiksel olarak, Türk kültürüne göre, 26 yaş civarındaki olgunluk seviyesi, evlilik için yeterli bir olgunluk seviyesi gibi algılanıyor demektir. Evliliğin başarılı olmasını belirleyen ikinci unsur, ebeveynlerin evliliği. Yani ebeveynleri iyi bir evlilik modeli sergilemiş olan eşler, kendi evliliklerinde de kendi ebeveynlerinde gördükleri olumlu evlilik modelinden alıntılar yapıyor. Ebeveynlerinin evlilik ilişkileri sağlıklı ve iyi olan eşlerin de birlikteliklerinin daha olumlu olması yönünde bulgular çıkıyor.
*
Öncelikle, eşlerin özdeğer seviyeleri. Yani kendilerine yönelik benlik algıları. Kendilerine yönelik olumlu düşünceleri, olumlu duyguları olan kişiler, evlilik ilişkilerinde herhangi bir çatışma durumunu risk olarak algılamayıp, bu çatışmaları belli bir mantık çerçevesinde çözümleyebiliyorlar. Dönüp kendisine baktığında "Ben değerliyim, değer görmeye layığım" diyen birisi için ufak davranışlar sorun olmuyor. Daha kolay özveride bulunabiliyor. Bunu bir benlik kaybı olarak görmüyorlar. Ben burada özveride bulunursam, kişiliğimden ödün vermiş olurum gibi görmüyorlar. Ama benlik değeri düşük olan kişiler, "Beni önemli hissettirmesi lazım. O yüzden de ben özveride bulunmayayım. Benim istediğimi yapsın"ı, bir güç savaşına dönüştürebiliyor. İlişkinin kendisindense, kişinin kendini o ilişkide nasıl algıladığı ön plana çıkıyor ve küçük sorunlar, sürekli tekrar eden çözümlenmemiş sorunlara dönüşebiliyor. O yüzden de benlik değeri ve özdeğer çok önemli.
Savunmacı duruş çok önemli ilişkilerde. Savunmacı duruşa geçen kişi, uzlaşmadan gittikçe uzaklaşmış oluyor. Bir başka karakteristik zedeleyici, kaçak güreşme veya belden aşağı vurma diyebiliriz. Sürekli olarak iğneleyici konuşmalar, belden aşağı vuruşlar, yani direk olarak konunun üzerine gitmektense konuyu çözümlemeyecek, çatışmayı devam ettirecek, karşı tarafı da rencide edecek, "Sen hep böylesin zaten, seninle konuşulmaz" gibi sorunu devam ettiren, yüz yüze gelmekten kaçınılan bir duruş. Bu da araştırma sonuçlarında, çok zedeleyici, ilişkiyi yıpratıcı bir duruş olarak çıkmıştır. En büyük zedeleyici unsurlardan birisi de zorlama. Yani tarafların karşı tarafı, kendi fikrini kabul etmesi için zorlaması. Bu tür zorlayıcı davranışlar da ilişkileri çok yıpratıcı unsurlar olarak ortaya çıkıyor.
Çiftler, kendisini savunmaya geçmek yerine konuşmaya açık olmalıdır. Dolaylı iletişim yöntemlerine girmektense kendini olduğu gibi açabilen, kendini ifade edip davranışlarının altındaki istek ve ihtiyaçlarını konuşmaya başlayabilen çiftler, zaten çözüm yoluna girebiliyorlar. Bazıları, "Ben senden şunu bekliyorum" demek yerine, bunu dolaylı olarak ama olumsuz davranışlarla belli etmeye çalışıyor. Biz buna iterek çekmeye çalışmak diyoruz. Aslında çekmeye çalışıyor çiftler birbirini, ama bunu öyle bir iletişim yoluyla yapıyor ki tam tersi etki yaratıyor. Sürekli dırdır yapan bir kadının aslında ilgi ve şefkat ihtiyacı vardır. Onu alamadığı için, olumsuz bir davranışla ilgiyi çekmeye çalışıyor. Aynen sınıfta öğretmenin dikkatini çekmeye çalışan çocuklar gibi. Dolayısıyla birbirlerinin ihtiyaçlarını açık bir şekilde konuşmaya başladıklarında ilişki ilerlemeye başlıyor. Yürümeye ve olumlu yönde gitmeye başlıyor.
'BEKARLIK HOŞUMA GİDİYOR'
Bu soruyu bana sadece Türkiye'de soruyorlar. Hayır, evli değilim.
Hayır, hiç evlenmedim.
Bekar olmak hoşuma gidiyor. Akrabalarımın hemen hepsi bekar. Evli insan çok daha az. Bu yüzden, benim için bekar olmak çok doğal bir şey. Evlilik terapisti eğitimi alanların neredeyse yarısı bekar. Hepsi evli olmalı diye bir şey yok. Avrupa ve Amerika'daki evlenme oranıyla Türkiye'deki çok farklı. Oralarda çok daha az evleniliyor. Son 30 yıldır evlilik oranı düşüyor Amerika'da. Sadece Amerika'da değil, zaman içinde bütün endüstriyel ülkelerde böyle oluyor.
ULUSLARARASI BİR EĞİTİM PROGRAMI
Türkiye'de aile terapisti ve aile danışmanlığı adı altında şu anda çalışan yok. Bu hizmeti verenler var ama aile danışmanlığı başlı başına meslek dalı değil. Yaşar Üniversitesi'nde, psikologlar, psikiyatrisler ve psikolojik danışmanlara, Amerika'da verilen aile terapisi eğitiminin aynısını veriyoruz. Lisans bitirmiş olanlara, sertifika programı olarak devam ediyor. Bizim 300 saat kuramsal eğitimimiz var, öğrencilerimiz 250 saat terapi yapıyor. Bu program, sadece bilgi değil, yeterlilik ve beceri kazandıran bir program.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor