Doktor olamadı ama doğa dostu ilaç üretmeyi başardı
Iğdır'dan zor şartlarda Almanya'ya giden, burada koleji bitiren ama çok istediği tıbbiyeye giremeyen Yusuf Aktaş, insan ve hayvan sağlığı üzerine bol bol kitap okudu, sonunda haşereye karşı ilaç üretmeyi başardı
- Aslında basit. Başka seçeneğiniz olmazsa ne yapacaksınız? Liseyi Iğdır'da okudum. Üniversite imtihanlarında istediğim bölüme giremedim. Tıp veya mühendislik istiyordum. Giremeyince tek imkan yurtdışıydı.
- Para da yoktu.
- Doğu'da şartlar çok ağır. Okumak kurtuluştur sizin için. Okuyamazsanız geleceğinizi pek iyi göremiyorsunuz orada. Kalırsanız kaybedeceğiniz için cesaret ediyorsunuz. Şartlar o şekilde olduğu zaman risk alıyorsunuz. Risk almak zorundasınız, seçiminiz yok. Benim yaptığım çok bir şey yok. Iğdır'dayken de zaten hayatta kalma şansımız yüzde 50'ydi. Şartlar ağırdı. Bir taraftan olmak zorundaydınız. Sağda olduğunuzda soldan, solda olduğunuzda sağdan geliyordu. Bir de dağlara çıkıp çobanlık yapıyorduk. Her an riskimiz vardı. Yani benim durumumda olan herkes yapardı bunu.
- Babam hayvancılık yapıyordu. Annembabam hayvan sattı, bu parayla Ankara'da pasaport çıkarttım. Almanya'ya gittim. Almanca bilmiyordum. Çok zorlandım. Önce iş bulmak lazım, dil bilmiyorsunuz ama isteyince oluyor. Dil okuluna gidecek durumum yoktu. Gece halk okullarına gittim, kendi kedime çalıştım. Üniversiteye girebilmek için Almancayı öğreneceksiniz, koleji bitireceksiniz, en az 6 aylık staj yapacaksınız. İlk tercihim tıptı. Ben geçimimi sağlamak için bir makine firmasına girdim. Staj yaparken biraz para da kazandım. Tıbba girebilmem için bir hastanede en az 6 ay çalışmam lazımdı. Makine mühendisliği benim 6 aylık stajımı kabul ediyordu. Onun için gönlüm tıpta kalsa da, makineye karar verdim.
- Mezun olduktan sonra Türkiye'ye dönüş yapmak istedim. Hem askerliğimi yapmamıştım hem de insan vatanına dönmek istiyor. Birkaç yere müracaat ettim. En iyi maaş veren, 60 lira teklif etti. İstanbul'da yaşayacaktım, ev kirasını sordum. O da 60 lira. Mecburen tekrar geri gittim.
- Doktor olma isteği uzun süre içimde kaldı. Bu yüzden tıbba, çevreye ve insan sağlığına hobi olarak merak sardım. O günlerde, suya karşı ilgi duymaya başlamıştım. Suyun insan sağlığındaki yerini çok araştırdım, özellikleri üzerine çok çalıştım. Suyun çok farklı bir madde olduğunu hem fizik hem doğanın kurallarına uymayan bir madde olduğunu fark ettim. Biz suyla yağı çözemiyoruz diyoruz. Yağ ile suyu karıştıramıyoruz. Kaynatırken karıştırıyoruz ama donunca yağ ve su tekrar ayrışıyor. Suyun o özelliğini kullandığınız zaman, yağı suyla çözebiliyorsunuz hem de tam homojen çözebiliyorsunuz. Yağı suyun her molekülüne eşit oranda bağlayabiliyorsunuz. İşte bizim buluşumuzun kaynağı bu. Suyun çözücü gücünü devreye nasıl sokabiliriz, nasıl faydalanabiliriz derken, önce sabunda denedim. Çok az sabun kullanarak çok daha fazla temizlik yapabiliyorsunuz. Fakat katma değeri yüksek değil. Sabun çok ucuz. Sonra az bir ilaçta daha fazla etkiyi nasıl alırız diye araştırmaya başladık. Buradan haşere ilaçlarına geldik.
- Bizimki, pekiyi dereceyle dermatoloji raporu olan bir haşere ilacı. Böyle bir ilaç yok. Tahlili yapan laboratuvarın müdürü, "Bizde pekiyi dereceyle dermatoloji raporu alan çok az cilt kremi var" dedi. Yani, cilt kremlerine bile pekiyi derece vermeleri çok zormuş. İlacımız Almanya'da bayağı tuttu. İşler iyi gitmeye başladı.
- İstanbul çok büyüdü. İzmir'i severim. İleride kesin dönüş yapınca, İzmir'e yerleşmeyi düşünüyorum. Fabrikayı o yüzden buraya kurduk.
- Türkiye'de biraz yavaş gelişti. Burada fiyat önemli. Türk halkı aerosola alışmış. Alışkanlığı kıramıyorsunuz. Haşere ilacı deyince, 3-5 lira verip aerosol alıyor.
- Haşere ilacı dediğiniz şeyin içine, yüzde 1'in altında etken madde koyun haşere ilacı oluyor, bir de ruhsat alıyor. Neyle çözüyor? Ben suyla öbürü solventle çözüyor. Solvent, haşere ilacından daha tehlikeli. Bileşiminde yüzde 99 solvent ve itici gaz var. Bunu sürekli havaya püskürtüyorsunuz bir gram ilaç için. Bazen ürünün üzerinde PBO yazar. Sinerjik bir maddedir. Alkol bazlı bir maddeye karıştırdığınız zaman, toksik hale gelir. Sinek daha çabuk düşer. Bu toksik maddeler çevremizi, yeraltı sularımızı mahvediyor. Her kutunun içinde 150 gram gaz, 100 gram solvent var. Her gün kaç milyon insan bir gram ilaç için sürekli havaya püskürtüyor. İlacı ne kadar çok sıkarsanız, sinekler o kadar çok çoğalır.
- Siz haşereyi öldürdüğünüz zaman daha fazla yumurta bırakıyor. Kendimiz üretiyoruz haşereyi.
- Biz sineği anında düşürmüyoruz ama doğal yöntemle öldürüyoruz. İnsektisit maddeyi solventle parçalamıyoruz. Suyla çözdüğünüz zaman, etken maddenin kristal yapısı değişmiyor. Haşerelerin sinir sistemi felç oluyor, yaşayamıyor. . Haşerelerin çoğalmasının en önemli nedeni bu ilaçlardır.
'DÜNYAYI TAHRİP ETMEMEMİZ LAZIM'
- Yedekte bir dünya daha yok. Bir tane var. Bunu atalarımız bize bıraktı. Şimdi biz tahrip etmeye başladık. Gelecek nesillere hiç olmazsa bir şey katmıyorsak, tahrip etmememiz lazım. Nereye kadar gidecek bu tahribat? Her gün o gazı havaya püskürtüyoruz. Bilenler de sesini çıkarmıyor.
- Haklısınız. Prize takıyorsunuz, toksik maddeyi ısıtıyorsunuz, ısının etkisi ile havaya yayılıyor. Bunun üzerine sivrisinek gelmiyor. Biz bütün gece yatak odalarımızda bile kullanıyoruz. Açık alanda, bir süre için kullanılabilir. İçeride de 10 dakika falan taksanız çok zararlı değil ama reklamlara bakıyorum, 45 gün geçerli falan diyor. Zararını aniden hissetmiyoruz ama sürekli kullanıldığında vücut artık bunu atamıyor. Rakip ürünleri kötülemek istemiyorum ama insanların bilinçlendirilmesi lazım. Zararlı diyemem. Zararlı ve zararsız şeyi çok tarif edemezsiniz. Doz çok önemli.
'RUHSAT ÇIKARMADA SORUN YAŞIYORUZ'
- Zirai ilaçlar da var. Gübre, veterinerlik ilaçları var. Temelde formülasyon aynı. İhracata yönelik. O yüzden çok açılmıyoruz. Çünkü her ilacın ayrı ruhsatı var. Ruhsat sorunlarından dolayı kapasite artırımına gidemiyoruz. O yüzden organize sanayide yeni fabrika kuracağız. Yüzey temizlik maddeleri yağ çöz ürünleri, yaprak parlatıcımız var aynı zamanda gübre özelliği de var. Bitkiyi besliyor. Oda parfümleri var su bazlı. Bi-Git isimli kedi-köpek kovucumuz var. Bu da tamamen bitkisel ürün. Köpeğe sıktığınız zaman hemen bayıltacak ürün değil. Bahçeye, alana sıktığınız zaman yaklaşmıyor. Otel veya restoranlarda çok kullanılıyor. Hayvana zarar vermiyor.
- Avrupa'ya, ağırlıkla da Almanya, Avusturya, İsviçre ve Fransa'ya yapıyoruz.
'TEMELİ KOZMETİK'
- Yeni fabrikaya geçince kozmetiğe de başlayacağız. Aslında bizim ürünümüzün temeli kozmetik.
- Avusturya'da ticaret firmamız var. Uzakdoğu ile de çalışıyoruz, orada da fabrikamız var. Promosyon ürünleri yaptırıyoruz. Avrupa'daki 12 bin mağaza zinciri var. O mağaza zincirlerinin belli tedariklerini orada üretiyoruz. Oradan Avrupa'ya dağıtımını yapıyoruz. Orayı yavaş yavaş azaltıyoruz. Burası tam faaliyete geçtikten sonra bırakacağız. artık. Benim çocuklarım da Türkiye aşığı.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor