Can AKSIN: Ayvalık'ta CHP'ye bir şeyler oluyor!

CHP'nin kalesi denilen Ayvalık'ta CHP "paramparça" değilse de "darmadağınık" bir durumda.
CHP Genel Merkezi'nin, Ayvalık Belediye Başkan adayının eski Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer olarak belirlemesi, parti içinde krize neden oldu. Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen ve Küçükköy Belediye Başkanı Mesut Ergin, aralarında belediye meclisi üyeleri de bulunan 300'ü aşkın taraftarlarıyla birlikte CHP'den istifa ettiler.
"KABUL EDEMEYİZ"
Gerekçeleri ise yapılan anketlere uyulmaması ve geride olmasına rağmen başka bir adayın "tepeden inme" aday yapılması.
İddiaya göre, hem partinin, hem de başkanların kendi yaptıkları anketlerde sıralama çok daha farklı. İşte bu yüzden partiyi eleştirip istifa ediyorlar.
Mesut Ergin, partiye verilen emeğin "göz ardı" edildiğini söyleyerek, "2007'deki CHP oyları ile 2011 yılındaki oyları arasında çok büyük farklar var.
Bu önemli farkları bizler belediye başkanları ve örgütlerin bu noktaya taşıdığına inanıyorum. Bunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu emeği hep beraber yaptık. Örgütle, insanlarla bunu yaparken de kimseden teşekkür beklemedik. Ama biz bu emeği yaparken, CHP tepeden, sermayenin ricasıyla, oluruyla birini atamak istemiştir ve atamıştır. Bu bizim kabul edeceğimiz bir şey değil" diyor.
Şimdi burada aklıma Amerika Başkanı Abraham Lincoln'ün "Asla vazgeçme; vazgeçenler yalnızca kaybedenlerdir" sözü geliyor. Özellikle Küçükköy-Sarımsaklı'da çok başarılı çalışmalar yapan ve Sarımsaklı'nın çehresini değiştiren Mesut Ergin'in "kırgınlığını" anlayabiliyorum.
Beypazarı Belediye Başkanlığı sırasında gösterdiği başarı ile CHP Ankara adayı olan Mansur Yavaş'a gösterilen anlayışın, kendi partilerinden başarılı bir adaya gösterilmemesi onu kırmış olabilir. Ama hemen kendi partisinden vaz geçmek gerekir miydi, bilemiyorum.
Çünkü genç ve dinamik, vizyon sahibi olan Mesut Ergin için CHP'de kapılar kapalı değildi. Yürüyeceği çok daha yüksek makamlar vardı.
Yukarıda Lincoln'den bahsettim.
Şöyle bir araştırma yapınca görülür ki, Lincoln asla vazgeçmemiş. Çünkü, o da hepimiz gibiydi ama, "er ya da geç kazanacağına" inanıyordu. İnancı vardı.
Sefalet içinde yaşayan bir ailenin çocuğu idi. Anne ve babası okuma yazma bilmezdi. Karnını ancak kuru ekmek- le doyurabiliyordu. 10 yaşında annesini ve kız kardeşini kaybetti. Fakirlikten ev kirasını veremiyordu. Tarlalarda ırgatlık, bakkallarda çıraklık yaptı. Kira ödeyecek parası olmadığı için, bir avukatın yazıhanesinde masanın üstünde uyuyordu.
Yoksul bir ailenin çocuğu olmasına karşın, kendi kendini yetiştirerek iyi bir hukukçu oldu. Tabİi ki onun da üzüldüğü hatta ağladığı anlar mutlaka oldu. Yıldığı anlar da oldu ama inancından asla geri durmadı.
Bunu da şuradan çıkarıyorum:

LINCOLN'ÜN ANLATTIĞI
Yoksulluğuna rağmen çok dürüst ve kültürlü olduğu için, çevresindekilerin de önermesiyle, sırf "kölelik ve adaletsizlik kalksın" diye kongre üyeliğine adaylığını koydu ama kazanamadı.
Üzülür... Çamur içersindeki yollarda düşünceli düşünceli yürürken ayağı kayar, tam çamurun içine yuvarlanacakken, son anda kurtulur. Kendi kendine, "Tökezledim ama düşmedim" der.
İşte bu cümle beyninde şimşeklerin çakmasına neden olur: "Tökezledim ama düşmedim."
İşte o an "mücadeleye devam" der ve seçimlere yeniden girer.
26 yaşında kongre seçimlerini yine kaybeder.
34 yaşında kongre seçimlerini yine kaybeder ama yılmaz.
38 yaşında eyalet seçimlerini kaybeder ama yılmaz.
45 yaşında senato seçimlerini kaybeder ama yılmaz.
49 yaşında tekrar senato seçimlerini kaybeder ama yılmaz.
52 yaşında Amerika'ya Başkan olur.
Başkan olduktan sonra Serbest Bırakma Beyannamesi ve 13. Yasa değişikliği ile Haziran 1863'te Amerika'da köleliği kaldırmıştır. Abraham Lincoln, suikast sonucu ölen ilk Amerika Başkanı'dır.
Tarihçiler Lincoln'ün en iyi Amerika başkanlarından biri olduğunu söylerler. İnanmak her zaman iyi bir sonuç verir. İnanmak olaylara "pozitif" bakmaktır.
İnanmak iyi niyetli olmaktır.
İnanmak, birlik beraberlik içinde kendi partisi için çalışmaktır