Pazar 19.01.2014

AYŞE KİLİMCİ: Ortada erkek kalmadı!

Tükettiler anam, tükettiler, hem hörmetliler, soyunu kuruttu, tee seferberlikten, Çanakkale'den, bi de Sarıkamış diye bi marifet varmış, orda tükenmiş bunlar, tümen tümen. Adamlar da kendi kendini tüketti. Bazı evlerin bacası da tütmedi elbet bu yüzden. Neyse ki bizim patron akıllıydı, evi büyütmedi, olan kızla gelen adamla yetindi. Hepsi gelirdi, genci, yaşlısı, delikanlısı, mütekaidi, çocuğu... Çocuk korkmaz, gözü karadır. Ta ki ateş yaksın, su ıslatsın, taş alnına değsin, düşmek dizini kanatsın... Gene bile korkmaz, üstüne gider. Ah, çocuğun safiyeti ömür boyu sürse, ne var... Hıı, tuvalet kapısından mütekaidim efendim, Tepecik'teki evden. Ev de, orda dur. Bizim ev başka türlüydü, tüterdi, tüterdi, udlar, kahkahalar, fırından ikram göveçler, hovardaların Ali Galip'ten yaptırdığı badem ezmeleri... İlk darbe benim gençliğimin, güzelliğimin şaşaa verdiği vakitlerdeydi. Çeyrek takan mı ararsın, iskarpinimden köpüklü şarap içen mi. O yıllar doğmuş bu oğlan, 64'te. Biz çok erkek gördük hanım kızım, çok hovarda tanıdık. Korkusuz, savaşçı adamlar. Gözü karalar, fedailer, heyheyliler, heybetliler... Memleketin en şıngır mıngır hallerini Tepecik'teki evden seyrettik. O zamanki erkekler erkekti, kendi çapında, hangi dövüşün horozuysa, orda. Bizi Amerikanlara götüren karı komisyoncusu da namıslıydı, evdeki kızların fedaisi de, hovarda da, işçi de, esnaf da. Komutanlar hep aynı. Garibim Cemal Aga'yı İzmir'den kapıp götürdüler. Kendi "Yok" dese de, nafile. Hadi altmış ihtilali oldu gitti, arkası kesilmedi anam... Ordu Kıbrıs'a mitingine götürdüydü beni, meşhur bi ayakkabıcı vardı Kemeraltı'nda. El işi pabuç diker, aylar öncesi sipariş verirdin. Vidalı topuk ökçeli ayakkabımın ölçüsünü alan kalfası Necdet'le izin günümde gittik, bağırdık, sonra muhallebicide oturduk, soğuk permalıydım, bir içim suydum. "Ne bu Necdet" dedim, "İşin gücün kısmeti kaçıyor, habire miting, ihtilal, bak şimdi şu Talat albayın ettiğine, dörme döküm oldu onca genç adam, onlardan umutluyduk, kılıç takınmadan önce bizi ihya edeceklerdi. Bizim kızlar da onları... Yazık be bu memlekete, memleketin erkeklerine, yanı sıra bize, di mi Necdet?" Hiiç, ne desin Necdet, sustu. Neler söyletiyorsun bana, ben artık itikat sahibi bi ihtiyarım, malum şeyin sonu hocalıkmış... "Memleketi kafana takma kız, parası neyse öderiz, hadi Basmane'ye, bak mitingimizi yaptık, muhallebiyi yedik, ihtilalmiş, sebep sensin gönülde ihtilale." Ömürdür biter, güzellik tükenir, sermayen güzellikse, kısmetin de tükenir. Evin tuvaletine bekçi oldum sonunda. İş iştir, dışarda kurda kuşa yem olmaktansa... Tekaütlüğüme denk geldi son darbe. Hoş netekimin ihtilalinden sonra da oldu dürtmeler. Da oldu, darrr oldu, söyletme şimdi... Ama o Netekim paşayı, şimdi toprak kabul etmiyor, görüyorsun. El kadar çocucağı astırdı... Hoş, ondan eveli de astılar, ne babayiğitleri astılar, darağacı utanmıştır ettiğinden, cellat bile... O üç fidan, kucaklara sığmıyordu, ayakları yere değmiş , ölememiş Deniz. Herkes yanar bu memlekette ille siyasi olanla, okumuşlar mı yanar! Biz Tepecik'teki evin kadınları da yanarız, hem yanar hem tüteriz sizin ruhunuz duymaz... Asa asa tükettiler be, mapısa tıka tıka ortada erkek kalmadı, elbet işler kesat... Ama o evlatçık, daha çavdar gibi boy sürerdi, bize yolu düşmemişti daha, elinde kitabı, büyümeye çabalarkene... On altısındaydı daha, Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz, çatır çatır büyüttü yaşını mahkemede. Bize sorsalar biz hakimden, hekimden iyi bilirdik, bir erkek kaç yaşındadır? Gelirdi bizim Tepecik'teki eve, kızlar su gibi, bilirdi abla kimi alsın eve, kimi işe koşsun, kemik yaşı falan bilmeyiz.

YAŞI KÜÇÜLTÜLE VE ASILA
Hayatım roman falan değil, herkeş gibi yaşadım, sizin içiniz neye yandıysa ona yandım. Ama bu çocuğun, Erdal'ın yangını başka türlü. Tuvalet bekçiliğinden bu bakımevine geldikten epey sonra, Netekim'in mahkemesi kurulduğunda dedilerkine "Yaşı ileridir, asılmaz." Dedim ben "Eee, o nası büyüttü ise çocukların yaşını, büyütüp de astı ise, şimdi de kendi yaşı küçültüle ey ahali. Asılmayıp beslense bile, yaşı küçültüle." Dedim ya, bi tuhaf duvar var ya hani, ekran duvarı, önüne gelen almış lafımı, düşmüş yola, imza koymuş herkes, kendi söylemiş gibi. E olsun, doğru duyulsun da varsın öyle olsun. Kıştı asıldığında, soğuktan titrerdik, bu zulümden titrerdik. Gözünü kırpmadı, korkmadı diye yazdı gasteler. Eee çocuktur, çocuk dediğin korkuyu ne bilsin!..

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.