CAN AKSIN: Ayvalık esnafı için bir fırsat
GÜMRÜK DUVARI
1980'li yıllara, Turgut Özal iktidara gelene kadar, Türkiye'nin yıllık ihracatı, sakın şaşırmayın, aylık değil yıllık 4-5 milyar doları geçmezdi. Aynen Ayvalık'taki "Yunan turist gelsin, alsın" mantığı, o zaman bütün Türkiye'de vardı. Zaten ihraç ürünlerimiz, fındık, fıstık, tütün ve bazı madenlerle sınırlıydı. İthalatçılar Türkiye'ye gelir, bakar ve işine geleni, işine geldiği fiyattan alır giderdi. Ekonomimiz "ithal ikamesine" bağlıydı ve yerli firmalar gümrük duvarlarıyla korunuyorlardı. Özal, 6 Kasım 1983'deki seçimlerde tek başına iktidara gelip başbakan olduktan sonra, ilk işi "ihracat hamlesi" başlatmak oldu. O hamlelerin sonucu 2013 yılında ihracatımız 150 milyar doları aşmış olarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Bunları hatırlatmamın nedeni, oturup beklemekle bir şey düzelmez. 2010 yılına doğru, Avrupa Birliği'nde kriz başladığında, bazı yorumcular, "İhracatımızın büyük bir bölümünü Avrupa'ya yapıyoruz, Avrupa'da bu kriz sürerse, bizim ihracatımız ağır darbe yer" yorumlarını yapıyorlardı. Ne oldu! İhracatçılarımız, "Avrupa'da kriz varsa biz de başka pazarlar bakarız" dediler ve hem yeni pazarlar ve yeni müşteriler buldular, hem de Avrupa'da krizin devam ettiği 2011 yılında "ihracat rekoru" kırdılar. Ayvalık için de durum aynı, beklemeye gerek yok yeni yollar bulmamız lazım. Doğrudur! Yunanistan'daki kriz Ayvalık eko- nomisini etkiliyor ama bunu avantaja çevirmek de pekala mümkün. Çok sayıda Yunan vatandaşının, başta giyim olmak üzere çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere Ayvalık'a gelmesinin nedeni, ilçe pazarının Yunanistan'a göre çok daha ucuz olması. Dövizin yükselmesi karşısında "ahh!.. vahh!.." edeceğimize, Ayvalık pazarının, bu kriz sırasında "çok daha ucuz" olduğunu onlara bildirip yeni bir pazarlama yoluna gidilebilir.
GELİNCİĞİN ÖĞRETTİĞİ
Einstein'ın dediği gibi insanlarda "Eyvah batıyoruz" ön yargısını kırmak gerçekten çok zor. Ama bu ön yargıyı mutlaka kırmalıyız. Ön yargı ile ilgili güzel bir örnek var: Bir köyde, hamile kaldığının hemen ertesinde kocası bir kaza sonucu ölen kadın tek başına yaşamaya başlamış. Kadın bir gün, dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği, kendisine arkadaş olması için, evine alıp beslemeye başlamış. İkisi de çok iyi anlaşmışlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz olmuş. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşmış. Bir kaç ay sonra kadın çocuğunu doğurmuş. Artık tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve hem yavrusuna hem de gelinciğe bakmak zorundaymış. Günler geçmiş ve kadın bir gün, bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak, yavrusunu gelincikle yalnız bırakmak zorunda kalmış. Sonra da eve dönmüş. Gelincik hemen onu karşılamaya çıkmış ama ağzı burnu kan içindeymiş. Anne, "Eyvah yavrumu yemiş" diyerek çıldırmışçasına gelinciğe saldırmış ve hayvanı oracıkta öldürmüş. O sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulmuş. Anne belki yardım ederim yavruma düşüncesiyle odaya koşmuş ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeğini görüp rahatlamış. Biraz sonra, beşiğin yanında parçalanmış bir yılan görmüş. Gelincik, bebeği yılandan korumuş ama kendisini "ön yargıdan" koruyamamış.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor