ZEKİ HOZER: Dünya Kanser Günü
YÜKÜ AZ GELİŞMİŞLER ÇEKİYOR
Eskiden, kanserin zengin ve sanayileşmiş ülke insanlarına özgü bir hastalık olduğu düşünülürdü. Günümüzde, Uluslararası Kanser Araştırmaları gibi güvenilir kuruluşların yapmış olduğu istatistiki çalışmalar, bu düşüncenin yanlışlığını ortaya koymuştur. Artık dünya kanser yükünün büyük kısmını az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler çekiyor. Her yıl 9 milyon yeni tanı ve bir o kadar da bu hastalık nedenli ölüm düşünüldüğünde ve önümüzdeki 20 yılda bu sayıların katlanacağı hesaba katıldığında, zaten kaynakları yetersiz olan bu ülkeler açısından ortaya çıkan sosyal ve tıbbi maliyet tüm çıplaklığı ile ortadadır. Vaka istatistiklerinin daha güvenilir olduğu Batı ülkelerinin önümüzdeki yıllar için yapmış olduğu projeksiyonlarda, her üç kadından birinin ve her iki erkekten birinin yaşam süreçleri içinde kanser ile karşılaşmaları bekleniyor. Yüzde 30 ve 50 oranları artık epidemi diye adlandırılan bir tür salgın durumunu akla getirmekte ve durumun vahametini ortaya koymaktadır. Kanser vakalarının artmasının en dominant nedenleri, artan dünya nüfusu ve giderek yaşlanan demografik yapıdır. Kanser ileri yaşla riski artan bir hastalıktır. Yaşam süresinin artmasına paralel olarak yaşlanmanın hücresel ve moleküler düzeyde yapmış olduğu hasarlar ve bağışıklık sistemi yetersizlikleri kanser için potansiyel bir durum oluşturmaktadır. Kanser oluşturan bir çok etkene de uzun yaşam nedeni ile daha fazla maruz kalmak da riski artırmaktadır.
ALINABİLECEK ÖNLEMLER
Kanser, organizma ya da organ bütünlüğü içinde, hücreleri kontrol edilemeyen bir şekilde büyüyen kötü huylu tümörler için verilen genel bir terminolojidir. Erkeklerde en sık prostat, kadınlarda da meme kanseri görülmekte, bunları akciğer ve kalın bağırsak kanserleri takip etmektedir. Kanserlerin büyük çoğunluğu çevresel faktörlerden kaynaklanır: kronik enfeksiyonlar, tütünve alkol kullanımı, obezite, çevre kirliliği, güneş kaynaklı ultroviyole ve x ışınları, kimyasal toksik kanserojen ajanlar vs... Bugün, kanser vakalarının üçte birinin tütün kullanımı sonucu olduğunu biliyoruz. Bu tespit, kanser olgularının etiopatogenezinde fizik aktivite eksikliğinden genetiğe kadar bir çok faktör üzerinde durulurken, sigara gibi önlenebilir risk etkenleri üzerinde daha fazla durulmasının nedenini açıklamaktadır. Günümüzde, tanı ve tedavi süreçlerindeki teknolojik gelişmeler ve erken tanı imkanları, kanseri engellenebilir ve/veya kontrol edilebilir hale getirmiştir. Ama görünür gelecekte, kanserin oluşum mekanizmalarının tamamen anlaşılması ve kansere bağlı ölümlerin bütünüyle ortadan kalkması söz konusu değildir. Ülkelerin kanserin bütçe yükleri için işbirliği yapması, korunmak için sigara, alkol ve obezite ile savaş programlarının oluşturulup etkin politikaların uygulanması ve bireysel bilincin artırılarak risk grupları için taramaların yapılması öncelikli stratejilerdir.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor