Adnan Gülerman :Katılımcı belediyecilik

Bir fıkra ile başlayalım: Şadırvana uğramadan namaza durana sormuşlar: "Abdestsiz namaz olur mu?" "Ben kıldım oldu" demiş. Sadece belediyecilikte değil, devlet yönetiminde, aile yaşantısında bile bireylerin beklentileri ve istekleri dikkate alınmazsa "Ben yönettim oldu" olur. Şu günlerde adaylardan projelerini dinlemekteyiz. Bunlardan hangilerinin yerli, yabancı halkın ihtiyaç ve beklentilerine cevap verebileceği önem taşır. Aksi halde projeler halkın değil, adayların kişisel tercihleri olur. Avrupa Birliği'ne üyelik çalışmasını sürdüren Türkiye'nin mevzuata uyma çerçevesinde göz önünde bulundurduğu bir düzenleme de 1992 yılında imzalanan Avrupa Kentsel Şartı'dır.
KENTSEL KATILIM ŞARTI
Kentsel Şartın neleri kapsadığını özet halinde sıralamadan ve AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım'ın 24 Mart'ta açıkladığı 1414 proje içindeki katılımcı belediyeciliğin kapsamını özetlemeden önce ve başta büyükşehir belediyesi olmak üzere belediyelerimizin sizlerle kurabildiği ilişkilerin neler olduğunu hayalinizde canlandırmanızdan sonra yapılanlarla olması gerekenleri karşılaştırmanızı isteyeceğim: Avrupa Kentsel Şartı'nda "Halk Katılımı, Kent Yönetimi ve Kent Planlaması" başlığı altında,
Yerel politik yaşama halkın katılımını için halkın temsilcilerini özgür ve demokratik olarak seçebilme hakkı,
Yerel politik yaşamda etkin katılım için, halkın yerel, politik ve idari yapılarda belirleyici olması gereği,
Toplumun geleceğini etkileyecek projede halka danışma gereği,
Kentsel yönetimi ve planlamasının kentin özgül niteliklerine ilişkin yeterli bilgiye dayandırılması,
Yerel politik kararların uzmanlardan oluşacak ekiplerce gerçekleştirilecek kentsel ve bölgesel planlara dayandırılması,
Karar verme süreci sonucunda ortaya çıkan politik tercihlerin anlaşılabilirliği ve hayatiyeti,
Gençlerin toplumun yaşamına katılımının yerel yönetimlerince sağlanması, Bu doğrultuda AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım'ın katılımcı belediyecilikten ne anladığına "Katılım süreçleri hem şeffaflık sağlayan, hem de denetleme imkanı veren süreçlerdir. Şu ilkeleri takip edeceğiz" sözünden sonra:
Yerindelik ilkesi gereğince hizmetin vatandaşlara en yakın birimlerce sunulması,
Sunulan hizmetlerle ilgili karar sürecine vatandaşların katkısının sağlanması,
Toplumsal tercihlere uyumlu hizmetlerin sunulması,
Sunulan kamu hizmetlerinin adil bir şekilde dağılımının sağlanması,
Bölgesel ve yerel gelişmişlik farklarının giderilmesi,
Şeffaflık ve hesap verebilirliğin güçlendirilmesi, Bunların, Avrupa Konseyi düzenlemelerinden biri olan Avrupa Kentsel Şartına tam uyumu görülmektedir. Denilebilir ki, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 26313 sayılı Kent Konseyi Yönetmeliğine göre kurulan kent konseyi saydığım görevleri üstlenmemiş midir? Katılımcı belediyecilikte önemli olan görevlerin kim tarafından üstlendiği değil, karar verme sürecine halkın katılımıdır.
HERKESE KATKI FIRSATI
AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Yıldırım'ın projeleri arasında yer alan ve İzmir halkının tamamına katılımcılık imkanı veren Körfez'deki "Hayat Adası" konsepti yanında akıllı telefonlarınız ile ulaşılacak olan "İzmir için bir fikrim var" projesi, önerisi ve eleştirisi olan herkese katkı fırsatı sunmaktadır. Geçen haftaki başlığım olan "Proje fırtınasına tutuldum"da fırtınanın beni en çok etkileyen yönü İzmir'de yaşayan, yerli ve yabancısıyla 4 milyon kişinin yönetime katılabilmesinin sağlanmasıdır. Size, yaşadığım bir katılımcı örneğini kısaca vereceğim: Şu anda görevde olan iki ilçe belediye başkanımızdan biri öğrencim, öteki geçen dönem beş yıl boyunca birlikte çalıştığımız bir arkadaşım olmasına rağmen, beş yıl önce seçilmelerini kutlamak için kendimi de tanıtarak tekrar tekrar telefonla arama girişimim, özel kalemden ileriye gidememişti. Ben kutlamak için kendilerine ulaşamadıysam, vatandaş sıkıntıları, istekleri için nasıl ulaşabilmiştir? Takdir sizlerin.