Pazar 30.03.2014

O, artık bir bağış şovalyesi

Gazeteci Çağatay Çağlar, genç yaşta nakil kalple hayata tutundu. O günleri, çektiği sıkıntıları unutmadı. Hastaneden çıkar çıkmaz Kalp Hastaları ve Kalp Nakillileri Derneği'ni kurdu. Kalan ömrünü organ bağışı farkındalığına adadı

Çağatay Çağlar, futbolcu, yelkenci, dalgıç, hızlı muhabirdi. Kendi demesi ile düz duvara tırmanacak kadar hareketli, sağlıklıydı. Ancak uzun süre geçmeyen griple birlikte kabus gibi günler başladı. Ona yıllarca hareketli hayatında çok iyi arkadaşlık eden kalbi iflas etmişti. Tam iki yıl, hastane odalarında ona yeniden hayat verecek kalbi bekledi. Aranan kalp, Aydın'da bulundu. Askerden yeni dönen ve beyin kanaması sonucu bitkisel hayata giren Orhan Şadıllı'nın bağışlanan kalbi, Çağatay Çağlar'a nakledildi. Pek çok insan gibi kendisine lazım oluncaya kadar organ bağışının öneminin farkında olmayan Çağatay Çağlar, o günden sonra kendisini kalp hastalığının ve bağışın önemini anlatmaya adadı. Türkiye'nin ilk ve tek nakil kalpli gazetecisi Çağatay Çağlar ile zor günlerini, kalp naklinden sonra yaşadıklarını konuştuk.
Hastalığınızı nasıl fark ettiniz?
- Muhabirdim. Düz duvara, 50 metrelik direğe tırmanıyor, çok faal çalışıyordum. Hiçbir sıkıntım yoktu. Ancak 2008'de, bir aydan uzun süre geçmeyen bir griple boğuştum. Yürüyemiyorum, nefes alamıyorum, uyurken birisi sanki boğazımı sıkıyordu. Sıkıntılarım artınca, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne gittim. EKG cihazı taktılar, "Yanlış ölçüyor" dediler. Sonuca inanamayıp, üç ayrı cihazı denediler. Kardiyoloji servisinde eko çekilince, kalp yetmezliği teşhisi kondu. Acil kalp nakli gerektiğini söylediler.
O an ne hissettiniz?
- Şok oldum. Kalp bekleyecektim. Bunun torpili yok. Dünyanın en iyi kalp nakli yapan doktorlarından biri Prof. Dr. Mustafa Özbaran, Türkiye'de kalp naklini en iyi yapan hastane, Ege Üniversitesi olduğu için oraya gittim. Kalp nakli için sıraya aldılar. İyice kötüleşmiştim. Yoğun bakımda yatıyordum. Ailemi 6-7 kez çağırmışlar "Gelin son kez görün" diye. 2008- 2010 yılları arasında Ege Üniversitesi Hastanesi'nde bu durumda kaldım. Yapay kalp cihazı taktılar. Hiç odamdan çıkmadan cihazla yaşadım. "Bir kere ayağımı dışarı atayım" diye dua ediyordum. O zamanlar mobil cihaz yoktu. Gazeteci olduğum için basında çok yer aldım. Gazetelerde, sosyal iletişim ağlarında benim için kampanya başlatıldı. Göztepe'de 10 yıl futbol oynadım. Yıllarca Göztepe muhabirliği de yaptım. Sporcular maçlarda pankart açtılar, gazeteleri, televizyonu her açtığımda kendimi görüyordum. Benim için mobil cihaz kampanyası yaptılar. Tam cihaz gelecekken kalp geldi.
Organ bağışı beklemek nasıl bir duygu?
- Kalp bekleyen hastalar, her anını, "Şimdi ölecek miyim? Kalp gelinceye kadar dayanabilir miyim? Bana niye çıkmadı?" diye geçiriyor. Halbuki bu işin torpili yok. 1.80'lik bana, 1.60'lık donörün kalbi olmaz. 5 santim uzun veya 5 santim kısa birinden alabilirim. Başka çare yok.
Çıkacak kalbin size uymasını dilemek egoistlik gibi mi geliyordu?
- Bebekleri görüyor, "Allahım bana değil, o bebeğe çıksın, 11 yaşındaki Ahmet'e çıksın" diyordum. Bebekler, çocuklar için özel broşürler yaptırdım, bütün hastaneye astırdım. "Mehmet Ali 11 yaşında. Okula hiç gidemedi. Kalp bekliyor" gibi. Sadece kendim için değil, herkes için organ bağışı istedim. Hastaneden çıkar çıkmaz Kalp Hastaları ve Kalp Nakillileri Derneği'ni kurdum. Şu anda 1900 üyemiz var. Facebook'ta bir grup olarak sürdürüyoruz faaliyetimizi. Sloganım, "Organlarınız toprakta çürümesin, bağışlayın canlarda yeşersin.' Üyelerimiz giderek artıyor. Çok faydalı paylaşımlarımız oluyor. Kalp hastalığı ve organ bağışının önemi konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Gazeteci olduğum halde ben bile organ bağışının bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Herkesin önemini anlaması için bunu yaşaması mı lazım?
Size kimin kalbi takıldı?
- Mekanı cennet olsun, ışıklar içinde yatsın. Orhan Şadıllı diye Aydınlı bir genç. Askerden yeni geliyor, içkisi, sigarası yok. Akşam çalıştığı kahveyi kapatıyor. Yürürken, "Biraz başım dönüyor" diyor, yığılıp kalıyor. Beyin kanaması geçiriyor. Beyin ölümü gerçekleşince, ailesi organ bağışı teklifine kesin karşı çıkıyor. İstanbul'dan amcasının oğlu geliyor, ikna ediyor onları. Kornea hariç tüm organlarını bağışlıyorlar. Kalbi bana geliyor, diğer organların nereye gittiğini sormuyorlar. 10 Şubat onun ölüm yıldönümü, benim doğum günüm. Kendimce lokma döktürüyorum, dua ettiriyorum, elimden geldiğince unutmamaya çalışıyorum.
Aileyle tanışma nasıl oldu?
- Ağabeyi Musa Şadıllı ile görüştüm. Beni ilk hastanede gördüğünde, düşüp bayıldı. Çok duygulandı. "Sende kardeşimi görüyorum" dedi. Benim için de çok zordu ilk karşılaşma. Çok duygulandım. Karşılıklı ağladık. Annesi benimle karşılaşmaya hazır değil hala. Telefonla bile konuşurken kötü oluyor. "Orhanımla görüşüyor gibi oluyorum" diyor. Ege TV'de canlı yayından izlemiş beni. Telefonla yayına bağlandı, stüdyodaki herkes ağladı. Özel günlerde, kandillerde arıyorum. Her namazda benim için dua ettiğini söylüyor. Aile şimdi çok mutlu, "İyi ki bağışlamışız" diyorlar. Hala oğlunun yaşadığını hissediyor. Beni oğlu gibi seviyor.
Nakilden sonra huylarınızda, duygularınızda değişiklik oldu mu?
- Doğma büyüme İzmirli olduğum için denizle ilişkim, tutkum farklıydı. Yelkeni, denizi çok severdim. Dalardım ama şu an denizden ürküyorum. Denize giremiyorum. 3 kere uçaktan paraşütle atladım. Şimdi uçağa binemiyorum. Çocuk da hayatında ilk defa askere giderken uçağa binmiş ve çok korkmuş. Yükseklik fobim oluştu. Bizim ev 9. kattaydı. Bizim balkondan yan balkonlara geçiyordum. Şimdi 3. kattaki balkonuma çıkıp aşağı bakamıyorum. Cinayet haberine giderdim, morga girip resim çekerdim, ameliyatlara girerdim, üzerime kan fışkırırken resim çekerdim. Şimdi bunların hiçbirine dayanamıyorum.
ORGAN BAĞIŞI EN KUTSAL HEDİYE
Çağlar kadar sıkıntı çekti. Çocuklarının babası, biricik aşkı gözlerinin önünde giderek tükeniyordu. Bu sürede, 6-7 kez hastaneden çağırıp, "Gelin hastanızı son kez görün" dediler. Defalarca vedalaştığı eşini, bağışlanan kalp sayesinde yeniden evine getirdi.
Sıkıntılı 2 yılı nasıl atlatabildiniz?
- Anlatmak çok zor. Evde 2 çocuğum ve 75 yaşındaki annem ile de ilgilenmek zorundaydım. Ayakta kalabilmek ve Çağatay'a pozitif enerji verebilmek için çok çabaladım. Ev, hastane ve çocukların okulları arasında mekik dokudum. Onların psikolojilerinin bozulmaması için çok çaba sarf ettim. Allah bu günleri kimselere yaşatmasın. Bizim ve doktorların, hemşirelerin emekleri boşa gitmedi.
Çocuklara durumu anlatmakta zorluk çektiniz mi?
- Çocuklar her şeyin farkındaydı. Sıkıntıyı birlikte yaşadık. Elif Lara kalp bulunduğunu duyunca, kantine, öğretmenler odasına koşup, 'Babama kalp çıktı' diye bağırmış. Tüm çevremiz gibi okuldakiler de bu güzel haberi bekliyordu.
Başkalarının sizin acılarınızı çekmemesi için ne söylersiniz?
- Kişi ölmeden önce organlarını bağışlasa bile ölümünde ailesinden yeniden izin alınması gerekiyor. İşte aileler burada Orhan Şadıllı'nın ailesinin yaptığı gibi davranmalı ve bağışın karşısında durmamalı. Nasıl hediyelerin en güzeli gönülden verileniyse, organ bağışı da en kutsal hediyedir. Onu alan insanların mutluluğu, sizi de dünyanın en mutlu insanları arasına koyar. Halen hastanede 3 çocuk daha yapay kalple organ bağışı bekliyor.
'İNANILMAZ AMA GERÇEKTEN DOĞRU'

Kalbi bedeninizde atan genci merak edip resimlerine baktınız mı?
- Ben çocuğu kalp nakli yapılırken gördüm. Bunlar hayal gibi düşünülebilir, ama nakil sırasında ameliyatı yukarıdan seyrettim. Hiç tanımadığım çocuk da yanımda gülümseyerek izliyordu.
Sonradan dinlediklerinizi ameliyat sırasında görmüş gibi düşünmeyesiniz?
- Özbaran ameliyathanede oturuyor, "Kalp çalışmadı" diyor, dolaşıyordu. Sonradan kendisine ameliyat sırasında tüm yaptıklarını anlattım, hepsinin gerçek olduğunu söyledi. Çocuğu hiç görmedim. Resmini de görmedim. Ameliyatı gülümseyerek benimle izleyen çocuğun, kalbini veren çocuk olduğunu sonradan gazetelerde resmini görünce anladım. Şaka gibi gelebilir size bunlar, ama gerçek. Çocuğun ailesi beni devamlı izliyor. Yalanla, abartıyla onlara ihanet edemem. Kalbin bana kimden geldiğini de bilmiyordum zaten. Çünkü yakınları izin verirse açıklanıyor.
Rüyanızda görüyor musunuz?
- Hemen her gece görüyorum. Sürekli gülümsüyor, hal hatır soruyor, "Yeğenlerim nasıl?" diyor. Öyle uzun sohbet etmiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.