Pazar 13.04.2014

AYŞE KİLİMCİ: Ben gitmedim, burdayım

Adı Sabıranımdı. Adıyla kaderi bu kadar örtüşeni görmedim. Seslenirken Sabire deseler de, o doğrusunu söylesinler isterdi. Ufacık, tefecik, içi geniş hatunlardandı. Eli yeşildi, diktiği tutar, yaptığı yemeğin, kurduğu sofranın tadı dille anlatılamazdı. Ailesi esaslıymış, "İlk bahtım, altın tahtım" deyip, babayiğit, yakışıklı bir oğlana varmış. Mesleği mi... N'apcaksınız mesleğini canım, boyacıymış işte. Üstüne çok gül koklamış. Çok altun bozdurtup yemiş. Sonra elinde bohçasıyla kumayı eve getirmiş. Gerekçesi anlaşılırmış, ayrı ev açıp da çoluk çocuğunun rızkını ona mı yedirseymiş! Geçim edip birlikte otursunlarmış işte. "Ama Allahı var, kumam güzeldi' deyip durdu. Hem nikahını da vermemiş, kumanınkileri de kendi büyütmüş, nüfusuna geçirmiş, çocuklar da "Anam" demiş Sabıranıma, bir daha dememiş. Geçirdiği ağır ameliyatın ardından nasıl öbür tarafa gidip döndüğünü anlatırdı, ölürdük gülmekten... "Eksik olmuşum" derdi. Ex olmak anlamına söylerdi bunu, "Kaptıkları gibi beni morga koymuşlar... Ayıktım ki, ne hemşire, ne serum, ne başkası. Bir ben yatıyorum taş bi masada, üstüm örtülü bütün, bir de ötekiler..."
SIMSIKI BİR KAPI

Usullacık kalkmış, bakmış üstünde yeşil ameliyat gömleği yok, yerde terlikleri yok. Kimse olmasa da üryan gezinmek istememiş, sarınmış üstüne örttükleri beyaz örtüyü, soğuk yerlere basa basa kapıyı aramaya koyulmuş. Öteki masalar bütün doluymuş, üstü örtülüymüş onların da, terlikleri de yokmuş, hiçbirinin... Kapı öyle bildik kapılardan değilmiş, contalı gibi sımsıkı bi kapıymış. Güç fark etmiş... Ayaküstü akıl etmiş ki, burası yalan dünyayla sahi dünyayı ayıran yerdir. Buymuş, donmuş Sabıranım. "Ya" demiş, "Hortladım sanıp da dışarıdakiler açmazsa! Ya sesimi duyuramazsam!" Kapıya tıkır tıkır vurmuş... Duyulmayınca deblek ritminde aralıksız vurmuş. Dışarda bi sandalye devrilmiş. Ayak sesleri patır patır uzaklaşmış. Sabıranım başlamış ağlamaya...Ya nöbetçiler dönmezse, ya kulak vermezse. Ya, "Sen artık ölüye yazıldın, var öl, bunu silip seni tekrar hayata yazamayız", derlerse diye uğunup durmuş. Sonra Gencebay şarkısı söylemeye koyulmuş. "Yarabbi sen büyüksün, sen gönülsün" diyen bi şarkısı var ya, işte onu... Sessizlik gene bozulmayınca, "Oğluum, huu, orda kim varsa ooo, ölmedim, gitmedim, halen daha burdayım" diye bağırmaya başlamış. "Hortlak olsam kapı mı tıklatırım a oğlum. Geçerim duvardan, sürürüm seni saçından. Aç kurban olsun Sabıra ablan sana..." Kapı açılmasa nasıl atlatsın bana bu hikayeyi, aaa, siz de...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.