Cesur yürekli kadın

Gülten İmamoğlu, Türkiye'nin önemli ressamları arasına şimdiden girmeyi başarmış, genç yaşında profesörlük ünvanı almış, sanat için nefes alan bir insan. Muğla'da Arzum Onan ile birlikte açtığı "İki Yürek, İki Dokunuş" isimli sergisiyle herkesin büyük beğenisini kazanan Gülten İmamoğlu, tam bir İzmir aşığı. Şu an İstanbul'da yaşayan ancak önümüzdeki yıllarda İzmir'e yerleşmeyi planlayan İmamoğlu, yoğun çalışma programından fırsat bulup geldiği İzmir'de sanat hayatıyla ilgili yaptıklarını geleceğe dönük planlarını anlattı. Sanat hayatına 6 yaşındayken çamur ve topraktan heykel yaparak başlayan yetenekli bir kadın. American Biographical İnstitude tarafından "Woman Of The Year 2011" ödülünü kazanan İmamoğlu, yurt dışındaki meslektaşları tarafından "Brave Hearth Woman" (Cesur Yürekli Kadın) lakabını aldı. Tokat doğumlu Gülten İmamoğlu, 6 yaşından sonraki hayatının Samsun'da geçtiğini belirtti, "1991 yılında Samsun Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun oldum. 2010'da da profesör ünvanı aldım. İstanbul'da yaşıyorum ve İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Öğretim Üyesi olarak çalışmaktayım. Kendimi bildim bileli hep hayatımda üretmek, yaratmak ve dışa vurmak olduğu için aslında ilk eserim 5-6 yaşlarında topraktan ve çamurdan yaptığım bir heykeldir. Sonrasında hatırladığım kadarıyla ilkokulda ürettiğim çizdiğim her resim arkadaşlarım tarafından kapışılırdı. İlk yağlı boyamı da ortaokulda yaptım ve bu o dönemin vali yardımcısına hediye edildi. Kucağında çocuğu olan anne portresiydi" dedi.
"KORKU DUYMADIM"
2003 yılında Samsun'da ilk atölyesini açtığını belirten İmamoğlu, "Deniz gören güzel bir atölyem vardı. Sonrasında Nişantaşı'nda eski tarihi bir binada güzel bir atölye açtım. Ayrıca Washington'da da atölyem var. Fakat üniversitede olduğum için 1987 yılından beri her zaman elimin altında sanat atölyem vardı" dedi. Kendisi için en önemli ödülün sanatına verilen ödül olduğunun altını çizen Gülten İmamoğlu, "San Fransisco'da bir sanat fuarına davet edildim ve tek başıma gittim. Sanatın dili evrenseldir. Benim orada çok fazla kendimi anlatmaya ihtiyacım olmadığını düşündüm. Hiçbir zaman korku duymadım. Erkek sanatçının bile yapamayacaklarını yaptım" dedi.