Lebip TİMOR: Eylül'de gel

Yeni Foça. Biraz güz, biraz yaz ama bitmeyen sevda. Okulların açılması ile birlikte yazlıkçılar gitti, Foça bize kaldı. Yaz -kış gitmeyen komşular var. Bir de kuşlar. Kavurucu Ağustos sıcak- larında siteyi terk eden serçeler, kara tavuklar geri döndü. Çıra burunlu karatavukalar şakıyor, sanki gidenleri geri çağıyor. Anlamıyorum dillerinden, sanki "Eylül'de gel" der gibiler. Kırlangıçlar ise son danslarını yapıyorlar, göç edip gidecekler. Sabaha karşı denizden balıkçı teknelerinin motor sesleri geliyor. "Rastgele" diye uğurluyorum uzaklardan. Sonra dönüşlerini gözlemliyorum. Boş dönüyorlar seferden. Plajlar mavi bayraklı ama uzaklar öyle değil. Hem kirli hem sular sıcak. Balık yok, karalar gibi denizler de kurumuş mu ne !.
DOLUNAYLI GECELER
Olsun sardalyalar ve gopezler bize yeter, fazlası mümkün değil. Buna da şükür. Bahçelerde ve tezgahlarda güz domatesleri ve biberler, tadından yenmez. Bahçe çiçeklerinin üzerinde kelebekler ve arılar hem dans ediyorlar hem büyük bir keyif ve iştahla çiçeklerin içine dalıp besleniyorlar. Ağustos böcekleri suskun. Karıncalar yığınla, eve ekmek taşıyorlar. Yüzlercesi alt,alta üst üste gidip geliyorlar. Dolunaylı geceler eylül akşamlarını süsledi. Ayın doğumu gibi, gün batımları da fotoğrafçıların içini hoplattı. Eşsiz pozlar verdi hem ay hem güneş. Foça güzel, eylülde bir başka güzel. Topraklar kurumuş. Bu eşsiz güz güzelliğine güz yağmurları yakışır. Islanmalı toprak ve yeniden uyanmalı. Yağsın ve ıslatsın bizi. Yıkasın ağaçları, yıkasın Foça'yı. Islanmalı bu sevda. Sırılsıklam olmalıyız. Foça burası. Sırılsıklam bir aşkın belgeseli için "yağdır mevlam su" Sonra belki gökkuşağı, renkler, eylül ve tabii ki Yeni Foça. Bitmeyen aşk, bitmeyen sevda. Hep güzelsin ama, eylülde bir başka güzelsin.