Son Güncelleme: Cuma 28.11.2014
Köyde bir 'Kraliçe'
32 yıl önce Türkiye ve Avrupa Güzeli seçilen Nazlı Deniz Kuruoğlu, İstanbul'un kalabalığından yoruldu, Kuşadası'nın Caferli Köyü'ndeki çiftliğine çekildi
- Ailem Güzelçamlı'da yaşıyordu. Ben de 6 ay orada, 6 ay İstanbul'da yaşıyordum. Caferli'de köylümüz malını herkese satmıyor. O zaman muhtar babamı seviyordu. Babam burayı satın alınca, "Neden burası olmasın" dedim ve evimi yaptım. Tek başına yaşamaya başladım. Sonra annem gelmek istedi, bir ev yaptı. Kardeşim alt tarafta, ortada annem, burada benim. Bütün aile buradayız.
- Çiftçiyim ama burada yetiştirdiğim hiçbir şeyi satmıyorum. Hepsi kendi ihtiyacımız için kullanılıyor.
- Zeytini de sadece tanıdıklarıma satıyorum. Kar amacıyla değil. Kendi ihtiyacımı alayım, üstünü derneğe bağışlayayım diye. Zeytinyağım çok kaliteli. Zeytini daha yeşilken toplatıyor, aynı gün sıktırıyorum. Asit miktarı bu yıl 0.3. İçine zeytin yaprağı atıyorum, onunla yoğruluyor, ilaç gibi oluyor. Yurt dışından birkaç arkadaşım, yağımı eczanelerinde küçücük şişede 50 liraya satıyor.
- Aslında 36 gece görüşlü kameram var, ama daha çok çalışanları takip için kullanıyorum. Burada tek başıma yaşadım 3 sene. Tüfeğim var. Bugüne kadar hiçbir sıkıntımız olmadı. Asıl güvenlik sıkıntısı, büyük yerleşim yerlerinde oluyor.
DUVARLARI BOYADI
- Değişimden yana olan köylülerle yaptık. Meydandaki dış cepheleri, çöp tenekelerini, çiçeklikleri boyadık. Sen yap deyince olmuyor. Elime fırçayı aldım, önce ben boyamaya başladım. Çanak antenler bile boyandı.
- Bugüne kadar burada bir şey yapma gereği duymadım, çünkü köy kendini koruyordu. Benim çiftlik evim vardı, zeytinle uğraşıyordum. İyi satmaya başlayınca, bilgilendirmenin önemli olacağını düşünüm.
- Eski muhtarımız bir dernek kuralım dedi. Başkan seçtiler. Seçimden sonra eski muhtarımızın oğlu kazanamayınca yeni muhtarımız bizi bir türlü kabullenemedi. Her yaptığıma karşı çıkıyor. Bütün kadınlar ellerinde boyalar dış cepheleri boyadık. Buraya dünya kadar çiçek satın aldım. Kovaları renkli boyadık, muhtar geldi beyaza boyadı. Sonra onlar da dernek kurdular. 15 hanelik köyde, iki dernek. "Hayırlı olsun derneğiniz. Gelin hep beraber bir boyama şenliği yapalım" dedim, " Hiçbir şeyi ellemeyin, biz yaparız" dediler. Ben de gittim belediyeden izin aldım, boyama şenliği yapacağım. Bundan sonra her şeyi resmi yapıyorum. Muhtarlık çiçek şenliği yaptı. Ben 40 tane renkli plastik saksı aldım, hepsi depoya konmuş. Beni buradan 2-3 kere kovdular. "Seni istemiyoruz hiçbir şey yapma" diyorlar.
- Ne olacaklarını bilmedikleri ve korktukları için. Ben bu işleri gönüllü yapamam, altında mutlaka bir rant var diye düşünüyorlar. Benim bir şeye ihtiyacım yok, huzura ihtiyacım var. Etrafımdaki insanlara bir şeyler verebilmek için varım. Köydeki evin arkasında çöplüğe dönmüş alana bir fırın yaptırdık. Bizim derneğe karşı olanlar bile burada yemeklerini pişirdiler. Ekmeğini, böreğini yapıp sattı. Köyde eski bir okul ve sarnıç var, koruma altına alınmış ama köyden biri tapuda çalışıyor. "Burası sit alanı olmuş" dedi. Herkes üzerime geldi. "Senin yüzünden oldu. Evlerimizi ucuz ucuz alacaklar" diye. Tam tersi evleriniz daha da kıymetlenecek. Bunun için destekler, hibeler var diyorum, anlatıyorum, ama kimse duymuyor. Bu olay ortaya çıkınca, fırının duvarına dayandığı binanın sahipleri, "Yıkacaksınız bu fırını" diye tutturdu. Fırını yaptırmak 2 ay sürdü. Bu sürede bir şey söylemediler. Mecburen yıktık. Belediyeye gittim, "SİT alanı değil, yanlış yazılmış" dediler. Tapuya düzeltin diyorum, "Biz düzeltemeyiz Kültür Varlıkları düzeltsin" diyorlar. Kültür Varlıkları, "Orası koruma alanı" diyor. Muhtar, biz ne yapmak istesek, siz yapmayın biz yaparız diyor.
- Kahvehanenin bir bölümüne derneğin eşyalarını koymuştuk, çıkardılar. Ben de bir binayı satın aldım. Hem otel hem de bir restoran oluşturacağız. Felsefe günleri olacak, seminerler, sergiler olacak. Ben buradan hiç kendime kazanç çıkarmayacağım. Yıkılan fırını buraya yapacağım. Kadınlar çalışacak, pişirecek, kazanacak. Satış için dernek adına masa kurabileceğiz. Bazıları kadınların dışarı çıkmasından rahatsız. "Boşanmamıza neden olacaksın" diyenler var.
- Birkaç gün öncesine kadar ulaşım yoktu. Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı ve Şoförler Odası Başkanı Hüsnü Öten ile görüşmelerimiz sayesinde Kuşadası ve Davutlar'dan minibüs ile ulaşım başladı.
ANNEANNESİNİN ISRARIYLA KATILDI
- İlgim yoktu yarışmayla falan. Ananemin yüzünden girdim yarışmaya. Alk bezli ağdayı çıkaran Sesu ağdalarının sahibidir. Türkiye'deki ilk güzellik salonunu kuran da ananemdir. O zaman yarışmayı düzenleyen Güneş Gazetesinden Zeynep Gorbon, Güneri Civaoğlu'nun eşi sürekli geliyorlar ananemin güzellik salonuna. "Torununu yarışmaya sok" diye çok ısrar ediyorlarmış. Operada çalışıyordum o sırada. " Ananecim ben sanatçıyım. Benim ne işim var güzellik yarışmasında" diyordum. Babam, "Sen Atatürk çocuğusun. Belki şansın olursa iyi temsil edersin. Adımızı duyurmak önemlidir" dedi o da sporcu olduğu için. Son anda hasbelkader girdim, kamplar falan derken seçildim. Seçildiğim anda, çok büyük sorumluluk aldığımı fark ettim. Açıkçası biraz da rahatsız oldum. Özgürlüğüm gitmişti.
- Operada devlet memuruydum. Yasaktı. O zamanki müdürümüze söyledim, "Birinci olmadan gelme, başka soyadı kullan" dedi. O yüzden Nazlı Esenir olarak girdim yarışmaya. Yani ananemin soyadını kullandım. Kazanınca, Nazlı Deniz Kuruoğlu'na döndü. Nazlı benim aslında hiç kullanmadığım isimdi. Bu yarışma nedeniyle kullandım. Yarışmadan sonra ilk defa bu köy için "Nazlı"yı kullanıyorum. Sırf basın bu köye biraz duyarlı olsun diye.
- Hiç bana sormayın, çok yanlış şeyler söylerim. Söylemeyeyim daha iyi. Şimdiki aklım olsaydı, katılmazdım.
- Avrupa güzelliğinin o değerlerini hiç kullanmadım. Benim elimde yaptığım çok güzel bir sanat vardı. Ülkemi temsil etmek için girdim, temsil ettiğimi de düşünüyorum. Ondan sonraki hayat, benim hayatım artık. "Topluma maloldun" demeleri beni çok üzüyordu. Özgürlük kısıtlaması biraz beni rahatsız etmişti. Dansıma, sanatıma döndüm.
- Opera'da dans ederken menüsküs oldum. Havada çift troner hareketi yaparken dizim döndü. Sakatlandım. Bir korku geldi. Ben bu işi istediğim gibi yapamayacağım diyerek görevimi farklı yöne çevirdim. Birtakım teknikler öğrenerek hem evimin yanında kurduğum stüdyoda hem konservatuvarda ders verdim. Aynı zamanda Sesu şirket ortaklığım da devam ediyordu. Sesu'yu sattık, bazı aile sorunları çıkınca artık İstanbul'da yaşamak istemiyorum dedim.
- Babam Trakyalı ama anne tarafım hakiki İstanbullu . Annemde hem Osmanlılık var hem Seyyide, yani peygamber ailesinden gelme. Seyyidelik büyük çocuğa geçtiği için annemden sonra bana geçecek.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor