BAHRİ OKUMUŞ: Derbinin ardından

İzmir'de "Bu da bizim El Clasico" diye baktığımız Karşıyaka-Göztepe derbisi geride kaldı. Hafta boyunca gündemi meşgul eden maçın kazananı Karşıyaka tarafı oldu. Maçtan sonra ortaya konulan görüşlerin ortalamasını alırsak "Uzun süre 10 kişi oynayan Göztepe'nin futbolu daha iyiydi (Bir teselli). 3 puanı alan Karşıyaka oldu. Yıllar sonra iki tarafın taraftarları da kontenjan limiti olmadan stada gelebildi ve korkulan olmadı... İzmir başarılı bir sınav vermiş oldu." Bu iyimser bakışlara hiç itirazım yok. Hatta Fatih Diniz ile Hüseyin Altınbaş'ın başkanlıkları döneminde ilk adımları atılan, anlamsız gerginlikleri sona erdirme sürecini çok daha ileriye taşıyan Ali Erten ile Mehmet Sepil'i kutluyorum.

BAŞKANLARIN ROLÜ
Geçen yıllara oranla çok daha yumuşak bir atmosferde derbi haftasının başlayıp bitmesinde iki başkanın rolü çok büyük. Buraya kadar iyi, centilmenliği hepimiz istiyoruz ama iyi futbol da istiyoruz. Zira Atatürk Stadı'na taraftarı oldukları takımın zaferini kutlama beklentisi dışında, bir futbol şöleni seyretmeye koşanların 90 dakikası heba oldu. Sezon başında bu ligin ortalamalarının üzerinde bütçelerle kurulmuş ve şampiyonluk hedefine koşulmuş iki takımın kadroları bunun çok daha fazlasını ortaya koyabilmeli. İki takımda da kalitelerini Süper Lig seviyesinde kanıtlamış birçok isim var.
İKİSİ DE SIKINTILI
Ama bir araya getirilmiş bu kaliteli isimlerin terkibinden elde edilen sonuç, pazar günü seyrettiğimiz oyunsa, bir yerlerde yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu çok açık. Puan cetveli aslında durumu açıkça gösteriyor. Bazen beklenen sonuçlar alınamasa da "Bu takıma sabredelim, olacak" dersiniz. Ne Göztepe ne de Karşıyaka için maalesef şimdilik bunu söylemek mümkün. Umarım ben yanılıyorumdur. Not: Yıllar sonra iki takım taraftarının da kontenjan kısıtlaması olmaksızın stada alındığı maçta, güvenlik açısından olumsuzluk yaşanmaması için olağanüstü gayret gösteren İzmir Emniyeti'ni ve ilgili müdürleri kutluyorum. Ancak artık basın mensuplarının stada maç seyretmek için değil, görev yapmak için geldiğini (tıpkı polisler gibi) anlamamız gerekmiyor mu?