Tiyatroya usta bakış
Akıllardan silinmeyen yüzlerce karaktere hayat veren Volkan Severcan, tiyatro sahnesini 'er meydanı' olarak tanımladı. Başarılı sanatçı; kariyerini, tiyatro ve İzmir'e olan tutkusunu Egeli Sabah'la paylaştı
İzmirliyim. İzmir doğumluyum. İzmir Özel Türk Koleji mezunuyum. Sonra Devlet konservatuvarına girdim. Zaten meraklıydım. Aslında ilk müzikle başladım. İlk trompet, sonra kontrbas sonra tiyatro başladı ve kendimizi sahnenin ortasında bulduk.
Gerçek profesyonellik şehir tiyatrosuna girmem ile başladı. İlk oyunum Antonius ve Cleopatra idi. Neyi oynadınız diye sorarsanız, üçüncü mızrak tutan adam. (gülüşmeler)
Şehir Tiyatrosu 1992'ye kadar devam etti. Sonra Dormen Tiyatrosunda başladım. Kapanana kadar Dormen Tiyatrosu'ndaydım. Tiyatro Kare, Tiyatro İstanbul, BKM, Yasemin Yalçın ile devam ettim. Son sekiz senedir de kendi tiyatromuz var. Adı "Sahnekarlar". 7-8 yıldır "Sahnekarlar"da kendi performanslarımızı sergiliyoruz.
Hepsi. Hepsi benim çocuğum gibi çünkü. Bir şeyi oynayıp oynayamayacağıma bakıyorum. Kendi tiyatromuz olduğu için kendimize göre bir şey seçme imkanımız var ama dışarıdan da bir rol geldiği zaman o rol bana olur mu olmaz mı diye düşünüyorum. Yapabiliyorsam hepsini çok severek oynuyorum. Tabi daha fazla keyif alarak yaptığım işler oldu. Pop Corn'da oynadığım karakter enteresandı. Gözünü kırpmadan adam öldüren bir seri katili canlandırıyordum. O oyunculuk açısından beni heyecanlandıran bir işti.
Birbirleriyle alakaları yok. Televizyon çok daha kolay. Sahne er meydanı gibi bir şeydir. Bunun için konservatuvar eğitimi hakikaten çok önemlidir. Hem teknik olarak kendinizi hazırlarsınız hem de zihinsel olarak. Okulu bitirdikten sonra zaten iyi bir aktör olmuyorsunuz. İyi bir aktör adayı oluyorsunuz. Sahneye çıktıkça yani minderde güreştikçe öğreniyorsunuz. Her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz sahnede. Benim 32. senem ama hala daha işin başında olduğumu düşünüyorum.
Sayısını bilmiyorum. 1984'ten beri dizilerde oynuyorum. Uğurlugiller ile başladı serüvenim. Çocuklar Duymasın, Çiçek taksi, Yasemince gibi pek çok dizide rol aldım.
Biz bir bölgenin, alanın ya da bir firmanın yapacağı işlerle ilgili bir strateji belirliyoruz. Bu stratejiyi onların yaptığı işlerle eşleştirir hale getiriyoruz. Onların planlarını inceliyoruz, aynı zamanda neler yapılması gerektiği ile ilgili yıllık, beş yıllık hatta yirmi yıllık programlarını çıkartıyoruz. İşe şu şekilde başlamamız lazım, gideceğimiz nokta bu, burada şunları yapmamız lazım, şöyle olması gerekir şeklinde planlar yapıyoruz. Bu programları hazırladıktan sonra bunun sunumunu gerçekleştiriyoruz. Ben bireysel olarak sanat danışmanlığı yapmıyorum. Servisi, şirket olarak veriyoruz. Çünkü bu konuda öyle bir algı var. Şirket olarak sanatsal açıdan neler yapılması lazım, kültürel açıdan bunlar bize neler getirecek bunları değerlendiriyoruz. Her şeyi raporlama şeklinde hazırlıyoruz. Sanat danışmanlığı bir ekip işidir. Mutlaka ekip raporlamalarına ihtiyaç duyulur. Aynı zamanda hepimizin her şeyi bilmesine imkan yok. Örneğin istatistiğe çok ihtiyacımız oluyor. Araştırma yapmak gerekiyor. Bunlar hep ekip işi. Örneğin 11 yıldır Folkart'ın sanat danışmanlığını yürütüyoruz.
Ben devlet konservatuvarları sınavına girdiğimde 5000 kişi girdik biz sınava. Normalde 12 kişilik kontenjan vardı. 12 kişi alabileceklerken 6 kişi aldılar. Biz üniversitenin bir sınıfı gibiydik. Ben okulu 7 senede bitirebildim. Şimdi 4 yıl olan konservatuvar 5 yıllıktı. Yıldız Kenter'den Haldun Dormen'e, Güngör Dilmen'den Suat Özturna'ya aklıma gelmeyen onlarca hoca sizi bir konuda eğitmeye çalışıyor. Okulu bitirdiğiniz zamanda bir tiyatro oyuncusu olmuyorsunuz. İyi bir tiyatro oyuncusu adayı olabiliyorsunuz. Konservatuvar bitirdiğiniz zaman "Tamam, ben oyuncu oldum" deme şansınız yok.
BU ŞEHRE HAYRANIM
Hiçbir zaman. Çünkü tiyatroda öğrenmek hiçbir zaman bitmez. Zaten siz evet artık ben iyi bir tiyatrocu oldum diyemezsiniz. Bu payeyi size halk verir.
İzmir'i çok seviyorum. Bu şehre aşığım. Keşke benim mesleğim buralarda yoğun olsa o zaman bir dakika bile İstanbul'da durmam. Ama maalesef olmuyor. Dünyanın her yerinde de böyle zaten. Mesleki açıdan bir yeri tercih etmek zorunda kalıyorsunuz. İstanbul şehir değil ülke gibi bir yer. O açıdan İzmir'de yaşayanlar çok şanslı.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor