Pazar 12.06.2016

En doğru kararım Urla’ya yerleşmek

İzmir’e yerleşen ünlü opera sanatçısı Hakan Aysev, Egeli Sabah’a konuştu. İstanbul’daki iki evini de satıp Urla’da yaşamaya başlayan ve burada sanat okulu açan Aysev, “İzmir’in insan dokusu bana uyuyor” dedi

Urla'ya yerleşme kararını nasıl aldınız? Yurtdışı ve İstanbul sonrası küçük bir şehre taşınmak sizin için biraz zor olmadı mı?
Urla tamamen bir tesadüf aslında. 16 yıl yurtdışında şarkı söyleyip oradan İstanbul'a geldim. İstanbul'da ciddi bir tükenmişlik yaşadım. İstanbul'un kaosu benim ciddi şekilde hayata bakış rengimi soldurdu. Trafik ve insan kaosundan çok yorulmuştum. Günde 3-4 saat trafikte geçirmek gibi şeyleri yaşamak istemediğimin farkına vardım. İnsan ilişkileri de epey kopuk ve daha bir menfaate dayalıydı. Bunların hepsi birleşince İstanbul'dan kopma arzusu geldi. Benim Urla'da çok sevdiğim bir arkadaşım var. Ahmet... Yıllardan beri Urla'da orman içinde oturuyor. Yanındaki ev için devamlı "Ah bu evi sana alsak..." der dururdu. Yine bir gün Kartal'da bir konserim var. Evimde Suadiye'de. Normalde 20 dakikalık bir yol. İki buçuk saatte gittim ve konserime geç kaldım. O an karar verdim ve "Hakan, sen bunu artık kendine yapma." Konserden çıktım, gece on bir buçuk falandı. Ahmet'i aradım. "-Ahmet, ev duruyor mu?" dedim. Duruyor dedi. Ertesi sabah ilk uçağa bindim. Geldim, evi gördüm, çok sevdim. Hemen o evi aldım. İstanbul ile hiçbir bağım kalmasın diye oradaki iki evimi sattım ve Urla'ya yerleştim. İki buçuk seneden beri her gün şükrediyorum. Ne kadar doğru bir karar verdiğimin keyfiyle uyanıyorum her sabah. Urla benim son durağım. Burada gerçek insan ilişkileri yaşıyorum. Her şey gerçek. Ayrıca çok eski kültürleri barındıran bir şehir. Dünyanın en eski limanı burada. Fevkalade yemekler var. Yaşanası bir yer burası.
?
İZMİRLİLER ÇOK KEYİFLİ
Peki İzmir?
İzmir'i çok seviyorum. İki yıl İzmir Operasında müdürlük yaptım. Seni İzmir Operasının başına düşünüyoruz dediklerinde hiç düşünmeden kabul ettim. Buraya geldiğimde İzmir Operası bir taşra operası olarak görülüyordu. 6 metrekarelik bir sahnesi var, senede 40 temsil yapıyordu... Ben de inanılmaz bir Alman ekolünden geldim. Devamlı çalışmak gerektiğine inanırım. Yıllık temsil sayısını 120'ye çıkarttım. Bir senede 8 yeni prömiyer yaptım. Dünya çapında şefler ve şarkıcılar hepsi arkadaşım olduğu için çok cüzi paralara İzmir'e geldiler. O iki sene içinde İzmir'i çok sevdim ben. Çocukluktan beri tatillerde İzmir çevresinde olurduk. İzmir'in insan dokusu bana çok uyuyor. Belli kalıplarda yaşamayan insanlar. Markaymış, özentiymiş gibi takıntıları olmayan insanlar... Hayatı çok basit yaşıyorlar. Ama gerçek anlamda yaşıyorlar. İzmir'de insan sınıflandırması diye bir şey yok. İnsanlar çok keyifli yaşıyorlar.
KİLOLAR KARİYERLE BAŞLADI

Çok ciddi bir şekilde kilo verdiniz. Bunu nasıl başardınız?
62 kilo zayıfladım. Ben 30 yıllık bir şişmanım. Kariyerim başladığında kilolarım da başladı. Operada Avrupa kariyeri başladığında streslerde başladı. Farklı ülkeler, farklı şehirler, farklı kültürle ve otel odaları... Opera sanatçılığı çok büyük enerji gerektiriyor. Biz ağır sporcuyuz. 150 kiloydum ve sahneye çıktığımda çok güç sarf ettiğim için 5 kilo vermişliğim vardır örneğin... Otello operasında sahneden sonra 5 kilo vermişliğim vardır.
Çok erken yaşta dünya çapında kariyeriniz oldu?
Evet. 21 yaşımda Avrupa'da başrol oynadım. Ben Ankara Devlet Konservatuarında okudum. Orada Mustafa Yurdakul hocam ile çalıştım. O benim en büyük şansımdı. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi şan hocalarından birisidir. Mustafa Yurdakul ile şan okurken yine şans eseri Avusturya sefiresi Helga Zigler bizim okulda lied-oratoryo dersleri vermeye başladı. Biz genelde birazda Akdeniz ülkesi olduğumuz için İtalyan aryaları falan söylemeye meraklıydık. Alman liedlerini sesi olmayanlar söyler düşüncesindeydik hep. Ben çok asardım onun dersini. Ama o kadıncağız bende nasıl bir ışık gördüyse benden hiç vazgeçmedi. Sen Avrupa'da çok büyük bir kariyer yapacaksın, şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın derdi hep. Peşimden ciddi şekilde koştu. Bana ilk liedi o söyletti. İlk Mozart'ı o söyletti. Daha sonra özel bir bursla ben Viyana'ya gittim. Yüksel Erim Tan -ki muhteşem bir adamdırbana bir yıllık burs verdi ve bana karşılığında sadece "Avrupa söyleyeceğin bir operadan iki bilet istiyorum" dedi. 21 yaşında Pavarotti ile tanıştım. Bu öyle bir şey ki o zaman Türkiye'de adamın plağını bulamıyoruz. Ancak Almanya'dan Avusturya'dan birileri olacak da plağını ısmarlayacaksınız. Böyle bir dönem yaşamış bir Türk genci olarak Luciano Pavarotti ile karşılaşıyorsunuz. Sizi dinlemeye gelmiş adam. Ben kilitlenmiş durumda 30-35 saniye gözlerine bakarak öylece kalakaldım. Sonra koca cüssesiyle aldı beni, göğsüne yapıştırdı kafamı. "Hey!" dedi. "Ben Luciano, sen kimsin?" Bizim ilişkimiz öyle başladı. Ben orada gördüm ki bir efsanenin bir dünya starının önce insan olması gerekiyor. Benim karşımda insanlık yolunu ciddi anlamda kat etmiş bir insan vardı. Üç senede her Viyana'ya geldiğinde biz birlikte çalışma imkânı bulduk. Birlikte yemekler yaptık. Bana spagetti sosları öğretti. Ben ona imambayıldı nasıl yapılır onu gösterdim. Böyle bir sürü anımız oldu.
Bir sanat okulu açtınız. Nasıl karar verdiniz?
Okul benim her zaman çok istediğim bir şeydi. Ben bir dönem Bilkent Üniversitesi'nde ve haliç Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştım. Bu okulu açarken epey bir düşündüm. Acaba ben Urla'da ne yapmalıyım? Burada geçirdiğim zamanı daha verimli kılmak istiyordum. Urla'da bir müzik okulu açmak istediğimi söyleyince çevrem 'sen deli misin, sen opera konusunda bir markasın. Bunu yapacaksan İzmir'de Alsancak'ta, Karşıyakada falan yap' dedi. Ben yaşadığım yere katkıda bulunmak istedim. Bu beldenin bir Alaçatı gibi olmasını istemiyorum. Kültür desteği vermeyi daha doğru buldum. Bir okulla destek vereyim diye düşündüm ve taşın altına elimi koydum. Elimi koyarken yanı başımda çok sevdiğim dostlarım vardı. Onların başında Nalan Altınörs. Benim gözümde bir diva. Duruşuyla, sesiyle örnek bir sanatçı. Çınar Tatlı, Süreyya Berfe, Aytaç Karduz, Kemal Tören. O taşın altında benim elimin yanına elini koydu.
EVLİLİK KURUMUNA İNANIYORUM
Evlilik yaptınız... Sizce eksik olan neydi ilişkilerinizde?
Valla eksik olan hiçbir şey yoktu aslında. Ben bir ilişkide ortak bir dil olması taraftarıyım. Bu ortak dili oluşturup bu dili geliştirmek gerekiyor. Bu iki tarafın da emeği ile olacak bir şey. Ben evliliklerimde ve ilişkilerimde o ortak dili oluşturamadım. Bu benden kaynaklanmış olabilir, o an hayatı paylaştığım insandan kaynaklanmış olabilir ama bu demek değil ki hepsi kötüydü ya da ben kötüyüm. Ben evlilik kurumuna inanıyorum. Evlilik çok güzel bir kurum. Ayrıca bizim kadınlarımız evlilik kurumunu seven kadınlar. Hayatın çok samimiyetsiz ve zorlu bir yolu var. O yolda birisinin elini tutarak yürümek güzel bir şey.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.