Pazartesi 01.10.2012 12:28
Son Güncelleme: Pazartesi 01.10.2012 16:13

Bakan Dinçer'den önemli açıklamalar

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, eş durumu tayininden SBS'ye, seçmeli derslerden YGS'ye birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, geçen sene yaklaşık 1 milyon 285 bin öğrencinin ilkokula başladığını belirterek, ''Bu sene 1 milyon 758 bin civarında öğrenci başladı. Bunların arasındaki fark ek öğrenci olarak bize geldi. Bu öğrencilerin içinde aynı zamanda 60-66 aylık çocuklarımız da var. Bu öğrencilerimiz rakamı yaklaşık olarak 120 bin civarındadır'' dedi.
Dinçer, konuk olduğu AA Editör Masası'nda, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk ile AA editörlerinin sorularını yanıtladı.
Zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran sistemin uygulamaya başlandığını hatırlatılarak uygulamaya yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine Dinçer, dışardan yapılacak değerlendirmelere daha çok önem verdiklerini belirtti.
Okullar açılmadan önce yeni eğitim sistemine yönelik çok sayıda eleştirinin yapıldığını hatırlatan Dinçer, şunları söyledi:
''Gündeme getirilen bu eleştirilerden sonra eğitim sisteminin büyük bir karmaşa içinde olacağına ilişkin bir algılama yaratılmak istendi. Ancak gelinen bu noktada siz öyle bir kaos, öyle bir kriz hissettiniz mi? Eğitim başladıktan sonra buna dair bir belirti gördünüz mü? Görmediniz. Dolayısıyla esas vurgu o. Bu görülmemişse, o kaos iddialarının bütünüyle subjektif ve kanaat üzerinden yürütülmüş propaganda olduğunu fark etmiş olmanız lazım. Biz eğitim sistemini başlattık. Bize göre de belki ufak tefek hatalar olabilir, ücra köşelerde göremediğimiz hususlar olabilir ama büyük boyutuyla sistem başarıyla uygulamaya konuldu ve yürüyor. Üstelik bizim beklentilerimizden çok daha iyi bir alışkanlıkla yürüyor.''
Değişimin her zaman kolay kabullenemeyeceğine dikkati çeken Dinçer, yeni eğitim sistemine yönelik ''Şu anda daha büyük bir teveccühle yürüdüğünü söylemek mümkün'' diye konuştu.
''SINIF MEVCUTLARI ARTTI'' İDDİASI
Yeni sistemle sınıf mevcutlarının artığına yönelik eleştirilerin doğru olup olmadığı sorusuna Bakan Dinçer, ''Bazı yerler için evet'' yanıtını verdi.

Bakan Dinçer, yapılan eleştirilere yönelik de şöyle konuştu:

''Milli Eğitim Bakanlığı'na yönelik yapılan bu eleştirilerin neredeyse tamamı uygulama alanı üzerineydi, operasyonel meseleler üzerineydi. Hiçbirisi sisteme yönelik değildi. Belli bir kesimin yaptığı eleştiriler hariç sisteme yönelik eleştiriye tutulmadığımızı görmenizi istiyorum. Eğitim süresinin uzatılması, 12 yıla çıkarılması, eğitimin kademeli hale getirilmesi, eğitimde seçimlik derslerin konulması, eğitime 66 ay gibi biraz daha erken bir yaşta başlama ve müfredatın buna göre gözden geçirilmeye başlanması gibi. Aslında esas sistemle alakalı çok ciddi eleştiriler olmadı. Bunlar içinde sadece 66 ayla ilgili eleştiri vardı o da eğitim gerçekliği üzerinden yapılan bir eleştiri değildi. Daha çok ideolojik bir eleştiriydi. Erken yaşta çocukların alınması halinde 'acaba kendi ideolojilerini aşılayacaklar mı?' diye bir endişe taşıyorlardı. Halbuki Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir teşkilat değil. Cumhuriyet tarihi boyunca var olan, ne yapacağını bilen, şimdiye kadar tecrübeleri olan ve bunu da eğitime yansıtan bir teşkilat. O tip ideolojik tartışmaların dışında hepsi operasyoneldi. Niçin? Çünkü, yaptığımız stratejik değişikliklerde temel zihni yaklaşımında biz çok doğru ve çok haklı bir yerde duruyorduk Milli Eğitim Bakanlığı olarak. Dünyanın nereye gittiğini okuduk, nereye gideceğini tahmin ettik ve bunun üzerinden bir karar verdik.''
Dünya genelinde tüm ülkelerin eğitim stratejilerini değiştirdiğini, yenilediğini vurgulayan Bakan Dinçer, ''Biz de bunu yenileme ihtiyacı hissediyoruz. O açıdan bakıldığında biz stratejik olarak çok doğru bir yerdeydik, yeni eğitim zihniyetini, yani paradigmanın değiştirilmesini, değiştiriliyor olmasını, çok doğru bir yerde kurgulamıştık'' dedi.
Dünyanın uzmanlaşmış insanlarla çeşitlilik üzerinden rekabeti yürüttüğüne dikkati çeken Dinçer, tek tip insan yaratma kaygısı içinde bununla rekabet etmenin mümkün olmayacağını bildirdi.
Dinçer, stratejik olarak doğru bir şey yapıldıktan sonra operasyonel anlamda yapılan hataların sonuca ulaşmada olumsuz etkisinin olmayacağı da kaydetti.
''68-90 AY ÇOCUKLAR AYNI SINIFTA OTURTULUYORDU''

60-66 aylık çocukların okula başlamasıyla ilgili soru üzerine Bakan Dinçer, yapılan eleştirilerin aslında özünden uzaklaştırılarak yapıldığını söyledi.
Eğitime tüm dünyada giderek erken yaşlarda başlandığına dikkati çeken Dinçer, on beşe yakın AB üyesi ülkede çocukların eğitime 60 aydan sonra alındığını bildirdi.
Daha önceki uygulamalarda 72 ayı tamamlayan çocukların kayıt yaptırdığını hatırlatan Bakan Dinçer, şunları söyledi:

''Ama fiilen şöyle bir durumla karşı karşıyaydık. Aralık ayının sonunda 72 ayını tamamlayacak çocukların dört ay öncesinden eylül ayında kayıtları yapıldığı için normalde 68 aylık çocukları eğitime kayıt ediyorduk. Bundan önceki yıllarda ay üzerinden ciddi tartışmalar yapılarak eğitim kurgulanmadığı için bir kere kesin 84 aya kadar çocuklarımız okula alınabiliyorlardı. Daha da önemlisi, normalde yine olay çok ciddi şekilde takip edilmediği için, bazı veliler rapor aldıkları için ya da kendilerine ulaşılamadığı için 68 ay ile 90 ay arasında aynı sınıfa çocukların oturtulduğu durumlar vardı. Aşağı yukarı 16 ay eder. Bu çocukları zaten aynı sınıfa oturtuyorduk. Bu sene sınıf öğretmenlerimiz fazla olduğu için ay ay, en yüksek aydan başlayarak 30 kişiyi doldurdukça bir sınıf açtık ve ay farklılıkları olan çocuklar aynı sınıflara gelmediler bile. Normalde çok daha makul bir sınıf sistemi kurgulamaya başladık.''
Ömer Dinçer, geçen sene yaklaşık 1 milyon 285 bin öğrencinin ilkokula başladığını belirterek, ''Bu sene 1 milyon 758 bin civarında öğrenci başladı. Bunların arasındaki fark ek öğrenci olarak bize geldi. Bu öğrencilerin içinde aynı zamanda 60-66 aylık çocuklarımız da var. Bu öğrencilerimiz rakamı yaklaşık olarak 120 bin civarındadır'' dedi.
Bakan Dinçer, ''İster raporlu, ister raporsuz biz her halükarda çocuklarımızı eğitime alıyoruz. Rapor alan çocuk evine dönmüyor. Ama rapor alan çocuk okul öncesi eğitime kayıt oluyor, rapor almayan çocuk ilkokul birinci sınıfa gidiyor. Biz çocuklarımızı her halükarda eğitmeyi öngörüyoruz'' diye konuştu.
''OLİGARŞİNİN TUNÇ YASASI''

AK Parti 4. Olağan Büyük Kongresi'nin ardından yapılan söylemlere ve kongre değerlendirmesine yönelik soru üzerine Bakan Dinçer, kongrenin Türkiye ve AK Parti için hayırlı olması temennisinde bulundu.
Kongreyi çok iyi planlanmış, pek çok ayrıntı belirlenmiş ve ona göre tedbir alınmış bir kongre olarak nitelendiren Dinçer, kongrenin başarısında şimdiye kadar yapılan kongrelerin de etkili olduğunu söyledi.
Kongre sonrasındaki tartışmaların genellikle yeni gelenlerin hangi rolü üstleneceğine yönelik konulara odaklandığına dikkati çeken Bakan Dinçer, ''Oligarşinin Tunç Yasası''nı atıfta bulundu. Buna göre, herhangi bir örgütün başlangıçta daha samimi, daha girişimci ilişkiler içindeki liderlikle yola çıktığını belirten Dinçer, zamanla bu örgütlerde yapının belirginleştiğini ve liderliğin formal hale geldiğini ifade etti.
Yine bu yasaya göre, yöneticilerin zamanla kendi iktidarlarını devam ettirecek bir mekanizma kurduklarını, iktidarlarının sürmesine yönelik teşkilatlanmanın içine girdiklerini dile getiren Dinçer, ''Bizim ülkemizdeki sendikalı hareketler Oligarşinin Tunç Kanunu'nun çok iyi işlediği örgütlerden birisidir. Yine siyasi partiler de aynı şekilde'' diye konuştu.
AK Parti'nin ''üç dönem'' şartını koyarak Oligarşinin Tunç Yasası'nı işletmediğini vurgulayan Dinçer, ''Yapıda bir oligarşi oluşmayacak ve bu yapı içinde kendi ilkeleri doğrultusunda sürekli yenileme olacak. Bence bu yönetim bilimi açısında da ayrıca incelenmeye değer bir içerik taşıyor'' dedi.
''GİDENLER BÜTÜNÜYLE TEŞKİLATTAN AYRILMIYOR''

Kongrenin ardından yeni gelen isimlere ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Dinçer, ''Gidenler bütünüyle teşkilattan ayrılmıyor. Ayrılan arkadaşlara baktığımız zaman onların bir kısmı zaten şu anda partinin, Meclis'in veya Bakanlar Kurulu'nun aktif görevleri içinde yer alan arkadaşlarımız. Dolayısıyla gidenler bir kayıp sağlamayacaklar diye bakıyorum'' diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasındaki 2023 vizyonunda eğitimle ilgili çalışmaların olup olmadığının sorulması üzerine Bakan Dinçer, Başbakan Erdoğan'ın konuşmasında eğitimle ilgili şimdiye kadar yapılanlarla bundan sonra yapılacaklara ilişkin bölümlerin de olduğunu söyledi. Ancak konuşma süresini uzaması ve Erdoğan'ın salonun genel psikolojisini okuması sonucu ilginin dağılmaması için birçok bölümü atladığını ifade eden Bakan Dinçer, konuşmayla ilgili kitapçık dağıtıldığını konuyu merak edenlerin bu kitapçığı okuyarak bilgi alabileceklerini kaydetti.
YGS YILDA BİR KAÇ KEZ YAPILACAK!

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, YGS'nin yılda birden çok kez yapılmasına imkan vererek öğrencilerin rahatlmasını sağlayacağız dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, konuk olduğu AA Editör Masası'nda, yılda bir kez yapılan sınavın toplumda büyük bir baskı oluşturduğunu belirterek, ''Bu kadar gergin stres dolu bir imtihandan kurtulmamız lazım. YGS'yi yılda birden çok kez yaparak çocuklarımıza hayatın bir tek imtihana bağlı olmadığını anlatacağız. TOEFL'da olduğu gibi çocuk kendini hazır hissettiğinde yılda birden çok kez yapılan sınavlar için randevu alarak giriş yapacak ve hangisinde daha başarılıysa onu kullanabilecek. Yaptığımız şey bu. Bu bir sistem değişikliği değil'' dedi.
DERSHANELERİN KARARI 2013 YILINDA BELLİ OLACAK

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ''SBS ile dershanelerle ve lise çeşitliliğiyle ilgili kararları 2013 yılı içinde vereceğiz. Muhtemeldir ki, 2013-2014 eğitim öğretim yılına bu konudaki birçok stratejimizi de uygulamaya koyabiliriz'' dedi.
EŞ DURUMU
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 17 bine yakını sınıf öğretmeni olmak üzere, 25 bin civarındaki öğretmenin eş durumundan yer değişikliği talebinde bulunduğunu belirterek, ''Eş durumundan bu zamana kadar taleplerin yüzde 95'ini karşıladık. Şu anda eş durumundan atama olmadığını iddia eden zannediyorum, bin-bin 500 kişi kalmıştır. Biz de elimizden geleni yaptık'' dedi.
EN ÇOK HANGİ DERS SEÇİLDİ
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 593 bin öğrencinin matematik uygulamaları, 495 bin öğrencinin yabancı dil ve 479 bin öğrencinin de Kuran-ı Kerim derslerini seçtiğini bildirdi.
DİNÇER, AA EDİTÖR MASASI'NA KONUK OLDU

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 593 bin öğrencinin matematik uygulamaları, 495 bin öğrencinin yabancı dil ve 479 bin öğrencinin de Kuran-ı Kerim derslerini seçtiğini bildirdi.
Bakan Dinçer, AA Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Öztürk moderatörlüğündeki AA Editör Masası'na konuk olarak, eğitime ilişkin soruları cevapladı. Soru ve cevaplar şöyle:

Soru: Seçmeli derslerle ilgili son durum nedir? Bu derslerin öğrenciler tarafından tercih oranları konusunda son bilgileri bizlerle paylaşır mısınız? Ortaokullarda seçmeli dersleri seçen öğrenci sayısı belirlendi. Liselerde bu oranlar nasıl? Söz konusu oranlardan az olduğunu düşündüğünüz ya da seçilme oranı sizin için sürpriz olan bir ders var mı?
Cevap:
Liselere dönük sayıları veremiyorum. Çünkü henüz onların kayıtları kamuoyuyla paylaşacağımız oranda değil. Ortaokul birinci sınıflarda ise seçimlik derslerde çok büyük oranda girişler yapıldı. Geçtiğimiz hafta paylaşmıştık. Bu hafta elimizde biraz daha sağlıklı bilgiler var.
Matematik Uygulamaları dersi en çok tercih edilen derslerimiz arasında. Takriben 593 bin öğrencimiz bu dersi seçti. Yabancı dil dersi 2. sırada yer alıyor. 495 bin öğrencimiz de bu dersi seçti. Üçüncü sırada yaklaşık 480 bin öğrencinin seçtiği Kuran-ı Kerim dersi var. Hazreti Muhammed'in hayatı dersini yaklaşık 305 bin, Spor ve Fiziki Etkinlikler dersini yaklaşık 300 bin öğrenci tercih etti. Okuma Becerileri 259 bin, Bilişim Teknolojileri ve Yazılım dersi 221 bin, Temel Dini Bilgiler 180 bin, Bilim Uygulamaları 161 bin, Zeka oyunları 138 bin, Görsel Sanatlar 101 bin, Müzik 72 bin, Yazarlık ve Yazma Becerileri 68 bin, Drama 57 bin ve Yabancı Diller ve Lehçeler 25 bin öğrenci tarafından seçildi.
''YAPILAN İKİ UÇTAKİ YORUMLARA İLTİFAT ETMEDİK''

Soru: Liste beklediğiniz şekilde mi sıralandı?
Cevap:
Biz yaklaşık 21 başlık altında seçimlik ders öngördük. Bunların 15'i çocuklarımız tarafından ağırlıklı olarak seçilmiş görülüyor. Bu sonuç, seçimlik dersleri tanımlarken çok isabetli karar verdiğimiz anlamına geliyor. Diğer derslerde de seçim var ama 25 binin altında.
Ayrıca, bu konularla ilgili tartışmalar olduğunda iki uçta farklı yorumlar yapıldı. Bir kesim, bütün çocukların Kuran-ı Kerim, Hz. Peygamber'in hayatını seçmeye yönlendirildiğine ve oraya doğru gideceğine ve bu sebeple de mahalle baskısı yapılacağına dair yorumlar yaptı. Bir kesim ise Kuran-ı Kerim dersinin seçilmesinin önünün kesildiğine ve okul yöneticilerinin ''Sınıfımız yok'' diyerek geri çevirdiğine dair propagandalar yaptı. Biz, iki türlü yoruma da iltifat etmedik. Şimdi görüyoruz ki hakikaten çok doğru bir yerde durmuşuz. Tabi tedbirler de aldık. Mesela, bir hafta önceden herkesin on-line sistemle dersleri seçmesine imkan veren uygulama da belki olumlu bir etki yarattı. Ortaya çıkan tablo, toplumun karar verirken çok fazla etki altında kalmadığını, kendi ilgi ve ihtiyacını hesapladığını gösteriyor.
''KÜRTÇE DERSİNİN DAHA FAZLA İLGİ GÖRECEĞİNİ TAHMİN EDİYORDUM''

Ben Yaşayan Diller ve Lehçeler dersinin daha fazla seçileceğini, Kürtçe dersinin daha fazla ilgi göreceğini tahmin ediyordum. Yabancı Dil dersinin ikinci sırada olması ise toplumun bilinç düzeyinin yukarı çıkmasını ifade ediyor.
Toplumda okuma konusunda sorunlarımız olduğunu düşünüyor ve tartışıyoruz. Aslında çocuklarımız okumak istiyor. Onlara fırsat verdiğimizde 260 bin çocuk okumak istediğini belirtmiş. Yine 68 binden fazla çocuğumuz Yazma Becerileri dersini seçmiş. Ben bunları çok önemsedim. Mesela Zeka Oyunları'nı çocuklarımızın seçiyor olmasının iyi okunması gerektiği kanaatindeyim.
Öte yandan, hukuk ve adaletle alakalı dersleri ilk defa koymuştuk. Bunlara ihtiyaç var ülkede. Çocuklar hak nedir, hukukun üstünlüğü, adalet nedir bilsinler. Hak etmedikleri şeyleri talep etmesinler. Hak etmedikleri şeyleri talep edenler varsa buna itiraz edecek bir ahlaki değere sahip olsunlar diye. Yahut, çevre sorunlarına karşı duyarlılığı artırmak için ders koyduk ancak bu meseleleri toplumun gündemine taşıyamadığımız için çocukların onları az seçtiğini görüyoruz. Bu, çocuklarla değil toplumsal duyarlılıkla alakalı bir sorun.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.