Giriş Tarihi: 17.6.2010 11:38 Son Güncelleme: 17.6.2010 12:13

"Bu bir sınıf geçme sınavı değil"

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, bu yıl ilk kez uygulanmaya başlanacak Lisans Yerleştirme Sınavlarının (LYS) bir sıralama sınavı olduğunu vurgulayarak, ''Bu sistem bilenle bilmeyeni daha iyi ayıracak. Şans faktörünün rolü azalacak'' dedi.

Bu hafta sonu ile gelecek hafta sonu gerçekleştirilecek LYS sonuçlarının 15 Temmuza kadar açıklanacağını bildiren Yarımağan, sınav sonuçlarını sonucunda oluşacak minimum puanların bölüm tercihi yapmak için çok sağlıklı olmayacağını, bu nedenle adaylara yardımcı olmak amacıyla geçen yıl gerçekleşen taban puanlarını bu yıla göre uyarladıklarını belirtti.
Yarımağan, ilk oturumları 19-20 Haziranda gerçekleştirilecek LYS'ye ilişkin açıklamalarda bulundu.
Emniyet yetkilileriyle görüşülerek sınavla ilgili güvenlik önlemleri alındığını belirten Yarımağan, her binada polis ekipleri bulunduğunu, görevlilerin adayların kimlik kontrolünü yapacaklarını ve sınav süresince bina çevresinde ve içinde güvenliği sağlayacaklarını anlattı.
Yarımağan, ''Cumartesi günü bazı okulların çevresinde gürültü olabilir. Pazar günleri daha az oluyor ama cumartesi günleri biraz daha fazla olabiliyor. Bu tür durumlarda da bina sınav sorumlusunun, bina yöneticisinin gerekirse müdahale ederek sükuneti sağlamasını istiyoruz. Zaten çok yakınına pazar kurulan ve sürekli gürültü altında olan okulları kullanmıyoruz'' diye konuştu.
Kopya olaylarına da değinen Yarımağan, büyük sınavlarda bu tür olayların olabildiğini bireysel ve toplu kopya çekilebildiğini ifade etti. Kopyanın teknik yönden incelenerek belirlenebildiğini anlatan Yarımağan, oturma düzenini ve soru kitapçıklarının adaylara dağıtımını bu çerçevede planladıklarını anlattı. Toplu kopyanın neredeyse tamamen engellendiğini söyleyen Yarımağan, ''1978-1979 yıllarında toplu kopyanın belli yörelerde çok yaygın olduğunu tespit etmiştik. Fakat aldığımız önlemlerle, düzenlemelerle bu neredeyse bitti. Her yıl bir iki salon ya çıkıyor ya çıkmıyor'' dedi.
''SIRALAMA SINAVI''

LYS'nin içerik ve soru biçimleri açısından geçen yıllardan farklı olmadığının altını çizen Yarımağan, şunları kaydetti:
''Adaylar şunu akıllarından çıkarmasınlar, bu bir sınıf geçme sınavı değil, seviye belirleme sınavı da değil. Sınıf geçme sınavı olsa örneğin geçme notu 50 olur ve 50'yi geçenler başarılı olur. Sınıf geçme veya seviye belirleme sınavlarında zorluk dereceleri öğretilenlere göre ayarlanır. Bizimki bir sıralama sınavı.''
''SİMÜLASYON YAPTIK''

Sınav sonuçlarını 15 Temmuza kadar açıklayacaklarını bildiren Yarımağan, sınav sonuçlarının açıklanmasının ardından adayların tercih işlemlerine başlayacaklarını belirtti.
Tercih yaparken adayların bu yıl özellikle puan türlerine dikkat etmelerini isteyen Yarımağan, şu uyarı ve önerilerde bulundu:
''Bu sene minimum puanlar çok sağlıklı değil çünkü bu sınav geçen sene bu biçimiyle ve bu puan türleriyle yapılmadı. Biz adaylara yardımcı olmak açısından geçen yılı bu yıla göre değerlendirdik. Mesela geçen sene Coğrafya, Tarih, diye bir puan türü yoktu. Fizik, Kimya diye birşey yoktu, sadece Fen Bilimleri diyorduk. Ama geçen sene sınava girenlerin Fizik, Kimya, Biyoloji ve diğer tüm derslerinin puanlarını ayrı ayrı hesapladık, bu seneki katsayılarla çarptık. MF-1, MF-2 diye puanlarını hesapladık.
Geçen sene bir programa yerleşen öğrencilerin içinden bu şekilde hesapladığımız en düşük puanı alarak, 'en düşük puan' diye kılavuza koyacağız. Ama yine söylüyorum bu çok sağlıklı değil. Adaylara sadece bir fikir verecek. Adayların tercih yaparken biraz geniş aralıklarda düşünmesi lazım. Geçen sene bu şekilde simülasyonla hesapladığımız minimum puan 458 ise bu sene bu tam olmayabilir, çok farklı olabilir. 20-30 puan artı, eksi olabilir. Başarı sırasını baz almak daha sağlıklı ama biraz daha geniş bir aralıktan tercih etmeli ki şansını artırsın.''
''MATEMATİK GEREKLİ''
Sınavda adayların çoğunluğunun bazı testleri yanıtlamaktan kaçındığına işaret eden ÖSYM Başkanı Yarımağan, şunları söyledi:

''Fen matematikten kaçan öğrenci grubu var. Bu ilginç. Sayıları çok. Sınava girenlerin yarısı matematiği sevmeyen öğrenci. Hatta bana mail atan öğrenciler var. Öğrenci, yabancı dil alanında okuyor, bana attığı mailde diyor ki 'Hocam ben matematikten kaçmak için yabancı dile gittim, şimdi siz yabancı dil puanıyla girilen yerler için de matematiğe ağırlık koydunuz'. Buna isyan ediyor. Oysa sen matematik okudun zaten, sana sorduğumuz matematik de çok basit zaten. Bu öğrencilere sadece YGS'de matematik soruyoruz.
Fen testinden de kaçış çok. Zaten Fen derslerini Sosyal Bilimler, Türkçe-Matematik alanlarına gidenler okumuyor.
Biz galiba bu teknik dersleri öğrencilerine sevdiremiyoruz. Eğitimimizde biraz eksiklik mi var bilmiyorum, öğrencilerin bir kısmı korkuyor, öcü gibi kaçıyor Fen'den. Oysa sevseler bence çok daha başarılı olurlar. Çünkü matematik her alanda gerekli.
Son yıllarda bazı programların puan türünü değiştirdiler, neden, mesela Psikoloji'de, Hukuk'ta matematik de gerekli. Matematik herkese gerekli, sadece fencilere değil. Sosyal bilimcilere de matematik yeterli bir düzeyde gerekli çünkü Sosyoloji, Psikoloji gibi sosyal bilimlerin ta kendisi olan alanlarda da belirli ölçüde matematik lazım. Burada çok ileri düzeyde matematiğe ihtiyacınız yok ama belirli düzeyde matematik olmadan da Sosyoloji, Psikoloji yapamazsınız. Onun için tüm adaylara matematiğin belli düzeyde öğretilmesi ve sevdirilmesi lazım. Ben Eğitim Bilimleri'nde bu konuda epeyce gelişmeler olduğunu düşünüyorum. Adaylara dersleri sevdirmek için belirli yöntemler kullanılabiliyor. Buna Milli Eğitim Bakanlığının ortaöğretimde, ilköğretimde özen göstermesi gerekiyor. Özen gösterildiğini sanıyorum ama daha çok özen göstermesi gerekiyor.
Türkçe, bir anlatım, bir iletişim aracıysa bu dili bilmeyen bir aday hiçbir şey yapamaz. Dili iyi kavramayan, yanlış anlayan, doğru mesajı almayan nasıl hiçbir şey yapamazsa matematiksel kavramları bilmeyen de bir yönüyle eksik olur.''
''MORALLERİ BOZULMASIN''

Sınavlardaki testlerde hem zor hem de kolay sorular yer aldığına dikkati çeken Yarımağan, LYS'nin bir sıralama sınavı olduğunu yineleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Adaylar ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar onların içinden en çok bilenleri seçeceğiz çünkü yerleşecekleri programlar bunu gerektiriyor. Kitlenin seviyesine göre zor ve kolay sorular soruyoruz. O bakımdan çok iddialı bazı adaylar dışında diğer adayların bütün soruları doğru cevaplamayı beklememeleri gerekir. O nedenle yapamadıkları soru olduğunda moralleri bozulmasın zaten tüm sorular tüm adaylar tarafından cevaplansın diye hazırlanmıyor.
Testlerin içinde sorular konulara göre dağıtılıyor, zorluk derecesine göre değil. Örneğin matematikten varsayalım sayı sistemleriyle sorular oluyor, biraz ilerde birkaç trigonometri sorusu vardır. Dolayısıyla kolay sorular önde, zor sorular arkada diye birşey yok.
Bir konuyla ilgili sorular testin içinde nasıl dağıtılıyor derseniz, orada da genel temayül genellikle kolayları biraz öne koymaktır ancak hemen ben adayları uyarayım, biz 10 soru kitabı hazırladığımız için ister istemez her konuyla ilgili soruları da kendi içinde karıştırmak zorunda kalıyoruz. Belli bir üniteyle, konuyla ilgili soruların başındakiler kolay demek değil. Bazı soru kitaplarında kolay olabilir bazı kitaplarda kolay sorular sona gitmiş olabilir. Dolayısıyla bu konuda hiçbir ipucu yok.''
''ÇALIŞILACAK KONULAR ARTMADI''
LYS'nin ortaöğretim müfredatının tümünü kapsadığını vurgulayan Yarımağan, şöyle konuştu:

''Geçen sene Fizik'ten 10 soru sorduk ama bu 10 soruyu 10, 11, 12. sınıflarda okutulan Fizik dersinin tümünü kapsayan konulardan sorduk. Şimdi bu sene aynı derslerden 30 soru soracağız. 10 soru da sorsak, 30 soru da sorsak öğrencinin bu konuları çalışması lazım. Yani öğrencinin çalışacağı konular artmadı. Bu sistem bilenle bilmeyeni daha iyi ayıracak. Şans faktörünün rolü azalacak. Daha çok konudan soru sorulacak ve ne kadar çok soru sorarsanız, belli bir yere kadar, ölçme değerlendirmeniz daha sağlıklı olur. Ölçme değerlendirmenin artısı eksisi vardır. Tek bir soruyla ölçme yaparsınız ama hata payı çok yüksektir, iki soru sorduğunuzda hata payı biraz azalır ve belirli sayıda sorudan sonra artık hata payı değişmez. Geçen seneki sayılar hata payının çok düşük olmadığı düzeydeydi, bu sene hata payını çok daha düşük düzeye indirmiş olacağız.''
''SINAVDA SORULARIN YÜZDE 20'SİNİ GEÇEMEYEN BİR ADAY 180 PUAN ALAMIYOR VE HİÇBİR LİSANS PROGRAMINA YERLEŞEMİYOR''
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, LYS'de soruların yüzde 20'sini doğru yanıtlayamayan adayların 180 puan puan alamayacağını belirterek, ''Yüzde 20'yi geçen istediği yere girer mi, kesinlikle değil ama yüzde 20'yi geçen aday girebilecek birkaç yer bulabilir'' dedi.
Üniversitelere yerleşmede en yüksek yerleştirme puanının 575 olduğuna işaret eden Yarımağan, ''550 puanla girilen bir yere yerleşebilmek için adayın okul başarısına göre soruların tümünü veya yüzde 95'inin üzerini cevaplaması lazım'' diye konuştu.
Yarımağan, LYS'de adayların başarılı olması için kaç soru yapması gerektiği konusunda şunları söyledi:
''Burada adayın üniversitede gitmek istediği yer önemli. Soruların kaçı olduğundan çok, bunu soruların yüzdesi olarak ifade etmek istiyorum. Bir kere aday yüzde 20'yi geçecek. Yüzde 20'yi geçemeyen bir aday sınavda 180 puan alamıyor ve hiçbir lisans programına yerleşemiyor. Zaten LYS'ye girenler birinci sınavda yani YGS'de yüzde 20'yi geçtiler. Dolayısıyla olayın yüzde 40'ında, çünkü YGS toplam değerlendirmenin yüzde 40'ını oluşturuyor, yüzde 40'ında yüzde 20'yi yakaladılar. Şimdi iki sınava girecekler, iki sınavda da soruların ortalama yüzde 20'sini geçmeleri lazım. Bu şart.
Peki yüzde 20'yi geçen istediği yere girer mi? Kesinlikle değil ama yüzde 20'yi geçen aday girebilecek birkaç yer bulabilir. Bazı programlar vardır ki oraya girmek için 180 puan yeterlidir çünkü zaten kontenjanı dolmuyor, 180'i geçince oraya girersiniz. Bazı programlara girmek için 250, bazılarına 300, bazılarına 350, 400, 450 puan lazım.
Tabii 180 puan derken sınav puanından bahsediyorum. Bunun üzerine bir de ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının katsayıyla çarpılmışı ekleniyor, yerleştirme puanı çıkıyor. Yerleştirme puanlarının en büyük değeri 575. Bu puan üzerinden üniversiteye girilen bu sistemde 220 puanla girilen yerler var ama bunun karşılığında 550 puanla girilen yerler de var. 550 puanla girilen bir yere yerleşebilmek için adayın okul başarısına göre soruların tümünü veya yüzde 95'inin üzerini cevaplaması lazım.
Bazı programlara girmek için okul puanı da çok önemli. Bir aday eğer okul birincisi ise ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı 500 ise bu aday örneğin soruların yüzde 80'ini cevaplayarak bir yere girebiliyor. Aynı programa girmek isteyen adayın eğer ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı 100 ise ki 100 uç noktadır ve Türkiye'de sadece bir kişinin ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı 100 oluyor, yani en başarısız lisenin en başarısız öğrencisi; bu öğrenci aynı programa girmek isterse soruların yüzde 95'ini yapması gerekiyor. Biri yüzde 80 ile girerken öbürü soruların yüzde 95'ini yaparak girebiliyor.''

''AOBP'LER 400 CİVARINDA BİRİKİYOR''
Adayın okul başarısı katılarak hesaplanan ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının (AOBP) 400 puan civarında biriktiğini belirten Yarımağan, şöyle devam etti:

''Adaylardan birinin AOBP'si 500, diğerinin 400 ise arada 100 puan fark varsa, aynı programa yerleşmek için AOBP'si 400 olan bir adayın diğerine göre soruların yüzde 4'ünü daha fazla yapması lazım. Örneğin AOBP'si 500 olan aday soruların yüzde 80'ini yaparak giriyorsa, 400 olan soruların yüzde 83.75'ini, yüzde 84'ünü yaparak girebilir. Tabii burada, 0.15 katsayısıyla çarpıldığını varsayıyorum. AOBP'si 500 ise 75 puan geliyor, 400 ise 60 puan geliyor. İkisinin arasında 15 puanlık bir fark var. 15 puanlık bir farkı kapatmak için de soruların yüzde 3.75'ini daha fazla yapması lazım.''

ÜÇ ETKEN

YÖK'ün üniversitelerin kontenjanlarını tespit ederken, kontenjanı dolmayan veya tercih edilmeyen bölümleri göz önünde bulundurduğunu kaydeden Yarımağan, kontenjanların boş kalmasında üç önemli etken olduğunu belirtti.
Bunlardan birinin meslek olduğunu vurgulayan Yarımağan, ''Örneğin nerede hukuk fakültesi açılırsa açılsın, hangi üniversite açarsa açsın doluyor. Demek ki birinci etken hukuk fakültesi olması'' dedi. İkinci etkenin de üniversite olduğunu söyleyen Yarımağan, ''Diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi'ne talep fazlaysa, bu üniversitede hangi alanda program açılırsa açılsın orası doluyor. Oysa aynı alanda başka bir üniversitede açtığınızda dolmayabiliyor. Tabii üniversitenin hangi kentte olduğu da önemli'' diye konuştu.
Üniversitenin ücretli veya ücretsiz olmasının üçüncü etken olduğunu söyleyen Yarımağan, aynı bölümlerin kontenjanlarının devlet üniversitelerinde dolarken vakıf üniversitelerinde boş kaldığını ifade etti. Yarımağan, ''Mesela bilgisayar mühendisliği devlet üniversitelerinde dolarken, bazı vakıf üniversitelerinde dolmuyor. Dolmamasının nedeni alan değil çünkü bilgisayar mühendisliğine talep var. Veya vakıf üniversitelerinin burslu programları doluyor, burssuz olanları dolmuyor'' dedi.

''KATI OLMAK DURUMUNDAYIZ''
Yarımağan, adayları sınav yerlerine cep telefonuyla gitmemeleri konusunda da uyardı. Bu konuda çok fazla sorun yaşandığını vurgulayan Yarımağan, şunları kaydetti:

''Biz çok sayıda kişiye sınav yapıyoruz. Sınavları yaparken başvuruları, tercihleri alıyoruz, değerlendirme yapıyoruz, adayların hatalarını düzeltiyoruz ve bunları yaparken genellikle iki şey arasında sıkışıyoruz; birincisi insancıl davranmak, ikincisi sınavı başarıyla sonuçlandırmak yani görevimizi yapabilmek. Artan iş yükü bizi bu konuda sıkıştırmaya başladı. İnsancıl davranıp hata yapanlara hatalarını telafi etme imkanı verirsek bu sefer işlerimizi yapamaz duruma düşüyoruz. Hem zaman açısından yetiştiremiyoruz hem de insan gücü açısından yetişemiyoruz. Onun için giderek biraz katı olmak durumundayız, yani kuralları uygulamak durumundayız.
Örneğin adaylar başvuru süresini kaçırıyor, bankaya para yatırmayı bile unutuyor. Mesela sınav için son para yatırma günü ayın 7'siymiş, 'Biz 17'si olarak biliyorduk' diyor. Biz 10 gün sonra bütün sınav evrakını hazırlamış oluyor. Adaylar lütfen gerek başvuruda, gerek sınav süresince dikkatli olsunlar, bizi zor durumda bırakmasınlar. Cep telefonuyla sınava gitmesinler. Soru kitabı türünü işaretlesinler, sınavda kurallara uysunlar. Sınava giriş belgesiyle gitsinler. Bunları yapmayıp sonradan mazeret beyan ederek bizden iyi niyet beklemesinler. Adayları, gerek sınav sırasında gerekse başvuru ve tercih aşamalarında zamanında ve doğru işlem yapmaları için uyarıyorum. 'Sınava giriş belgesini unuttum, ne olur beni sınava alın. 'Bu olmaz, giremez. Cep telefonsuz gidin. 'Cep telefonumu yanımda getirdim, emanet edecek kimse yok, cep telefonumu emanet alın'. Bu da olmaz.''
Ailelere de ''çocuklarının rahat edecekleri şekilde davranmalarını'' öneren Yarımağan, ''Ne aşırı üzerine düşerek, ne de aşırı boşvererek görevlerini yapmış olamazlar. Ölçülü davranmaları lazım. Ölçünün derecesi de aileden aileye değişir. Çocuklarının arkalarında olduklarını, onları desteklediklerini, yardımcı olduklarını hissettirmeleri önemli'' diye konuştu.

''NASIL RAHAT EDECEKLERSE ONU YAPSINLAR''

Adayların veya ailelerinin sınavlardan önce türbelere giderek dua okumasını veya ''çaput'' bağlayarak dilekte bulunmasını nasıl değerlendirdiği sorusuna Yarımağan, ''Bu, işin psikolojik yanı. Ben diyorum ki insanlar nasıl rahat ediyorlarsa onu yapsınlar. Böyle yaparak rahat ediyorsa, ona moral veriyorsa, motivasyonunu sağlıyorsa yapsın. Bunun için ortak bir reçete yok. Bazı adaylar bolca uyuyarak rahatlıyorsa, uyusun. Bazı adaylar kırlarda gezerek, bazısı spor yaparak, bazısı dedikodu yaparak rahatlıyor yapsın'' yanıtını verdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.