Acayip münasebetler ülkesi

TOPLUMUMUZ hakikaten tuhaf oldu kıymetli okurlar. Ben de bu gidişe kendimi kaptırdım. Özellikle havalar ısındıkça kendimi bi'hoş hissediyor, yine Esra Erol'la İzdivaç programına katılmak ve karşılıklı göbek atmak, paravanın ardından sorular sormak, paravan açıldıktan sonra da, "Elektrik alamadım Esra Hanım," demek ve şansımı başka adaylarla denemek istiyorum... Evet efendim, doğru bildiniz, bir süre izlemeyi bıraktığım Esra Erol'la İzdivaç programına geçtiğimiz haftalarda geri döndüm. Ve gördüm ki, Esra Hanım yeni bir aksiyon yaratmış, Kübra ile Süleyman arasında yüksek gerilim hattı döşemiş, tüm topluma mal olacak yeni bir acayipliği dantel dantel örmeye başlamış. Şimdi, hadiseyle ilgisi olmayan okurlarımız doğal olarak, "Kim kardeşim bu Kübra ile Süleyman?" diye soracaktır. Şöyle izah edeyim, Kübra ile Süleyman, toplumumuz açısından yeni bir acayiplik elmasının iki yarısıdır. Esra Erol'la İzdivaç programına evlenmek amacıyla gelen Kübra hanım kızımızı Süleyman Bey oğlumuzun annesi görmüş, oğluna yakıştırmıştır ve cümleten toplanıp programa başvurulmuştur. Kübra ile Süleyman, birbirlerinden elektrik almış, direkleri kurmuş, hattı çekmiş, evlenmek üzere stüdyodan ayrılmıştır. Fakat gel zaman, git zaman aileler ve esas olarak da gelin-görümce-kaynana arasında kısa devre oluşmuş, canlı yayında karşılıklı hakaretler eşliğinde, daha önce takılan yüzükler çıkarılmış, yepyeni bir evlilik rüyası başlamadan bitmiştir. Süleyman, aslında Binbir Gece dizisindeki Ali Kemal'i andırmaktadır. Nişanlılık boyunca annesinin sözünden çıkmamakta, fakat Kübra'yla da gizli gizli görüşmektedir. Evet, tuhaf ama gerçektir. Nedense, nişanlı olmalarına rağmen, Süleyman annesinin görüş izni olmadan nişanlısını görememektedir. Kübra ise yanlış stratejisinin kurbanı olmuştur. 'Fettan' sayılabilecek bir hanım kızımız olan Kübra, evlendikten sonra altlı-üstlü oturacağı kaynanasına bir çeşit posta koymuş, ardından yok elimi öpmedi, yok ters baktı, hal hatır sormadı şeklinde gelişen ve toplumumuzun geneline mal olmuş tuhaf aile içi gıcıklaşma süreçlerinin o bildik halleri iki aileyi de sarmıştır...
SÜLEYMAN GAZA GELDİ
Neyse efendim, Süleyman bir taraftan da yanıp tutuşmaktadır. O kadar yakınlaştığı Kübra hedefine ulaşamamış olmanın derdine düşmüş, ortamı yumuşatmaya çalışmaktadır. Kübra da, Türkiye koşullarında varlıklı sayılabilecek, evi, arabası falan olan Süleyman kısmetini kaçırdığına pişmandır. Nedense, yine canlı yayında Esra Erol'la İzdivaç programına koştura koştura çıkar ve Süleyman'la barışmak istediğini bildirir. Yanıp tutuşmakta olan Süleyman da stüdyoya gelir ama "Annem affetmeden asla!" diyerek topu annesine atar. Kübra gelinle başa çıkamayacağını çok iyi bilen kaynana, canlı telefon bağlantısında, oğlunu Kübra'yla asla evlendirmeyeceğini belirtmekte, Türk toplumunun aslında ne derece anaerkil bir toplum olduğunu tekrar tekrar kanıtlamaktadır. Derken Kübra elini Süleyman'a uzatır, Süleyman da acayip korktuğu annesinden dolayı ele bakar kalır, tutamaz. 'Kısa bir reklam arası' verilir, sonra... Ana! Kübra ile Süleyman el ele stüdyoya girmiştir! İki arada bir derede Süleyman'ı gaza getiren Kübra, genç adamın, "Ne olursa olsun, ben bu kızı alacağım," resti çekmesini sağlamıştır. Şimdi, diyeceksiniz ki, "Eee, peki tüm bunları niye anlattın?" Efendim, ayıptır söylemesi, ben bu Kübra ile Süleyman'dan daha çoook malzeme çıkacağına eminim. Özellikle Kübra'da büyük potansiyel görüyorum. Biz gazetecilerin görevi toplumu uyandırmaksa, ben de vazifemi yapıyorum. Tabii Kübra'ya uyanmak ne kadar mühim, orasını bilemem.