Başıma bela oldu
KIZLARIN BAKIŞI BİLE DEĞİŞTİ
Boxer' dona alışık olmayan bir bünye ne yapar? Donu şort niyetine kullanır. O donla şehirlerarası yolculuk yaptığımı hatırlıyorum. Elbette evde de, yıkayıp yıkayıp, söz konusu 'boxer'ımla dolaşıyordum. Üniversitemizden solcu arkadaşımız Ferit evime geldiğinde, üzerimde yine o don vardı. Ferit o kadar ahmak bir solcuydu ki, 4 bin kişinin katıldığı eylemde bir tek gözaltına alınan insan sıfatını kazanmayı başarmıştı. Tabii ben de o zamanlar, entelektüel bir havam olsun diye, solcularla kantin muhabbetlerini hiç kaçırmıyor, yaptıkları tüm eylemleri 'yetersiz' diye eleştiriyordum. Böylece hem hiçbir eyleme katılmıyor, hem de en sert 'solcu' ben oluyordum. Her şey çok güzel giderken ve ben felsefi olarak son derece ileri bir noktayı temsil ederken, Ferit evime gelip beni o malum 'boxer'la gördü ve olanlar oldu. Yememiş, içmemiş, tüm okula, "Sami falanca markadan don giyiyor," diye yaymıştı. Bu tür haberlerin nasıl hızla yayıldığına inanamazsınız. Kampusa gittiğimde özellikle kızların kıs kıs gülüp beni işaret ettiklerini hatırlıyorum. Tabii hemen Ferit'i yakaladım. "Allah belanı versin, beni bütün okula rezil ettin!" diye bağırdım. Oysa Ferit o kadar pişkindi ki, "Ben kimseye bir şey söylemedim," diye savundu kendini. Peki, beni o donla kim görmüştü? Evet! Doğru soru buydu! Hemen harekete geçtim ve beni donla kimin görmüş olabileceği sorusunu tüm kampusa yaydım. Bu, önce mantıksal, sonra felsefi manada müthiş bir adımdı! Donun markasını üstlenmiyor, donun kimliğini ve görülme ihtimalini tartışmaya açıyordum. Her şey tersine döndü. Kızların bakışı bile değişmişti...
İLK OTOBÜSE ATLADIM
Seneler sonra, çok saçma bir biçimde Ferit'e Cevizlibağ'daki otobüs duraklarında rastladım. "Dostum! Hacı hacıyı Mekke'de bulurmuş..." diye başladı ve her zamanki ahmak surat ifadesiyle bir muhabbet açmaya çalıştı. Solculuğu bıraktığını ve çok mutlu olduğunu anlatıyordu. Halbuki, ne Ferit'in bıraktığı solculuğuyla, ne de anlattığı diğer saçmalıklarla ilgileniyordum. Onu gördüğümde aklıma sadece don geliyordu. Durağa yanaşan ilk otobüse atladım ve Ferit arkamdan ahmak ahmak baktı. Hakikaten, donumu ondan başka kim görmüştü ki?! Şimdi, 'Ne alaka?' diye soracaksınız ama, ayıptır söylemesi, Cemil İpekçi'nin 'nişanlı'sıyla el ele vererek çektirdiği pozda, İpekçi'nin altındaki mayoya mayo diye değil, 'don' diye bakıyorum ve ne acayip bir don diyorum... Ayrıca, Halis Toprak'ı mahkûm eden 'kamuoyu'nun o dona da bir bakması icap etmiyor mu, sormak istiyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.