Salı 07.06.2011 00:00
Son Güncelleme: Salı 07.06.2011 15:48

Babacan'dan kredi uyarısı

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yeni icracı bakanlıkların kurulmasına yönelik düzenlemenin hazır olduğunu söyledi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Devlet Bakanlıklarının kaldırılarak yeni icracı bakanlıkların kurulmasına yönelik düzenlemede sona yaklaşıldığını, bir kaç gün içinde sonuçlandırılabileceğini belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacağını bildirdi.
Bakan Babacan, Bloomberg HT'de canlı yayında soruları yanıtladı.
Babacan, Bakanlar Kurulu yapısında değişiklik öngören Kanun Hükmünde Kararname'deki son durumla ilgili soruya karşılık, konu üzerinde uzun süredir çalıştıklarını, bir çok farklı alternatif üzerinde durduklarını belirtti. Çalışmanın devlet bakanlıklarının kaldırılması düşüncesiyle başlatıldığını ancak süreç içinde hükümetin yeniden yapılandırılmasına döndüğünü anlatan Babacan, ''Açıkçası ben sona yaklaşıldığını düşünüyorum. Yakın bir zamanda, bir kaç gün içerisinde dahi neticelendirilip açıklanacak bir aşamada. Sayın Başbakanımızın zaten tercihi bunu seçimlerden önce açıklamak, ki seçimlerden sonra kurulacak yeni hükümeti yeni kadroyu da bu yeni yapı üzerine kurgulamak'' dedi.
Yeni kurulacak bakanlıkların isimlerine yönelik bazı alternatiflerin sıralanması üzerine de Babacan, konuşulanların daha önce üzerinde çalışılmış alternatifler olduğunu, ''nihai şeklin çok daha farklı olabileceğini, sürprizlerin görülebileceğini'' dile getirdi. Babacan, tüm yapının derli toplu biçimde Başbakan tarafından açıklanacağını belirterek, konuya ilişkin detay vermedi.
''KOMİTEDEKİ KURUMLARIN, BAĞIMSIZLIĞINA ÖZEN GÖSTERİLECEK''

Babacan, Finansal İstikrar Komitesinin kurulma çalışmalarıyla ilgili olarak da komitenin yapısının Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenleneceğini belirtti.
Komitenin süreçte 2 aşamada sorumluluklar üstleneceğini ifade ederek, ilk aşamada testi kırılmadan önce yapılması gerekenlerle ilgili önleyici tedbirler alınacağını, ayrıca sıkıntılı bir tablo ortaya çıktığında sürecin yönetiminde de komitenin önemli yetkileri bulunacağını söyledi.
Komitede, SPK, BDDK, TMSF, Merkez Bankası gibi bağımsız kurumların yer alacağını, Hazine'nin de bulunacağını kaydeden Babacan, bağımsız kurulların kendi bağımsız fonksiyonlarını da devam ettireceklerini ancak koordinasyonun da bu noktada önem taşıdığını kaydetti.
Söz konusu kurumların bağımsızlığının ortadan kalkabileceği yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine de Babacan, ''Buna özen gösterecek şekilde Finansal İstikrar Komitesi'nin yetkilerini düzenledik'' dedi.
Babacan, komitenin kurulmasıyla ilgili dünya örneklerini incelediklerini de belirterek, evrensel standartlara uygun bir yapı üzerinde çalıştıklarını kaydetti.
''İLK ÇEYREK BÜYÜME TAHMİNLERİ YÜZDE 9-11 ARALIĞINDA''

Merkez Bankasının cari açıkla ilgili önlemleri hakkında bir soruyu yanıtlarken de Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 8,9 büyüdüğünü, bu yılın ilk çeyreği için de tahminlerin yüzde 9-11 aralığında olduğunu belirterek, bu hızlı büyümede iç tüketimin payının çok yüksek olduğunun altını çizdi.
Babacan, konuya ilişkin şu görüşleri dile getirdi:
''Hem devlet dışındaki dış tahminlere hem de bizim kendi iç tahminlerimize baktığımızda yüzde 9-11 gibi bir aralık var. Şimdi bu tabii çok hızlı bir büyüme oranı ve bunda da iç tüketimin payı çok yüksek. İç tüketim, hele hele bir de kredi ağırlıklı bir iç tüketim olursa, yani halkımız daha cebine girmeyen parayı, kazanmadığı parayı kredi çekip harcıyorsa, bunun bir ölçüsü olması gerektiğini düşünüyoruz. İlerde olabilecek hem sosyal sıkıntıları baştan önleyebilme adına hem de ekonomimizi daha sürdürülebilir bir büyüme çizgisine oturtmak adına bunun mutlaka tedbir alınması gereken bir tablo olarak görüyoruz.''
Babacan, özel sektörün yatırım harcamalarının da bir önceki yıla göre büyük artış gösterdiğini ancak geleceğin üretimi anlamına gelen bu kalemde fazla endişe etmediklerini, iç tüketime ise daha dikkatli bakmak gerektiğini vurguladı.
Bakan Babacan, 2010 Kasım ayından itibaren alınmaya başlanan tedbirlerin, kredi yoluyla iç tüketimi ağırlıklı olarak frenlemeye yönelik olduğunu kaydederek, satış vergisi gibi farklı yolların da izlenebileceğini ancak tercih etmediklerini çünkü bunun enflasyon ve zincirleme olarak faiz beklentileri üzerinde etkisinin görüleceğini anlattı.
''KREDİ ARTIŞ HIZI YÜZDE 25'İ AŞARSA, CARİ AÇIĞI YÜKSEK ETKİLER''

Babacan, kredi artışının kesilmesini değil, artış hızının yavaşlamasını amaçladıklarının altını çizerek, ''2010 sonundan 2011 sonuna kadar 12 aylık dönemdeki artış hızı yüzde 25 civarında olursa bu bizim genel dengelerimizi fazla etkilemez. Bunun üzerine çıktığında, bunun kısa dönemdeki cari açık üzerindeki etkisi oldukça yüksek'' dedi.
Yatırıma yönelik kredi kullanımının uzun vadede cari açık üzerinde olumlu etkisinin görülebileceğini ancak kısa vadede etkinin aynı olduğunu kaydeden Babacan, ''Kısa vadede sonuç hiçbir şekilde değişmiyor kredi hacmi ne kadar artarsa cari açık da o kadar artıyor. Çok güçlü bir ilişki var orada. Dolayısıyla bizim bu bankacılıkla ilgili aldığımız tedbirlerden geri adım atmamız, taviz vermemiz, gevşememiz asla mümkün değil'' şeklinde konuştu.
Babacan, Merkez Bankası kararlarının alınma tarihi ile uygulamaya konulma tarihi arasında zaman farkı bulunduğuna da işaret ederek, fiili uygulamaya geçildikten sonra da uygulamanın cari açık üzerindeki etkisini ölçmek için zamana ihtiyaç bulunduğunu kaydetti ve tedbirlerin sonuç vereceğine dair olumlu sinyaller aldıklarını söyledi.
''27 MAYIS İTİBARİYLE KREDİ ARTIŞ HIZI, YÜZDE 12-13 DOLAYINDA''

Seçimden sonra daha sert tedbirlerin gelebileceği beklentisiyle krediye yönelme olduğunun ifade edilmesi üzerine de Babacan, ''27 Mayıs itibariyle kredi artış hızı yüzde 12-13 olarak görünüyor, yaklaşık 5 aylık dönemde. İlk aylarda biraz daha hızlı olması normal'' dedi.
Babacan, Merkez Bankasının attığı asıl büyük adımın nisan ayı sonunda yürürlüğe girdiğini de anımsatarak, bunun üzerinden henüz 1,5 ay geçtiğine dikkati çekti.
''FARKLI KURUMLARIN, FARKLI ENSTRÜMANLARLA DEVRE GİRMESİ SÜRPRİZ OLMAMALI''

Babacan, cari açıkla mücadele konusunda bilgi verirken, kısa ve orta vadede sürecin yönetilmesi, uzun vadede ise enerji, işgücü piyasası, AR-GE gibi alanlarda yapısal reformlarla çözüm üretilmesi gerektiğini anlattı.
Cari açıkla mücadele sürecinde BDDK'nın yeterince kullanılmadığı yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine Babacan, şöyle konuştu:
''Merkez Bankamızın uygulamaları, ağırlıklı olarak sektörün tümüne yönelik ve genel uygulamalar. Banka bazındaki uygulamalar için bizim iki kurumumuz var; BDDK ve TMSF. Dolayısıyla şu ana kadar, her ne kadar makro ve genel uygulamalar yaptıysak da bundan sonraki dönemde BDDK'nın bir miktar daha aktif ve banka bazında uygulama yapmaya başlaması kimseyi şaşırtmamalı. Bunlar olabilecek gelişmeler.''
Önceliğin Merkez Bankası uygulamalarına verildiğini dile getiren Babacan, geçen hafta ilgili kurumlarla iki kez konjonktür toplantıları yaptıklarını anlattı.
Bu arada ''daha özel uygulamalar olacak gibi gözüküyor'' değerlendirmesine karşılık da Babacan, ''Bundan sonra daha farklı kurumlarımız, daha farklı enstrümanlarla devreye girerse, bu hiç kimse için sürpriz olmamalı. Çünkü bu iş ciddi'' yanıtını verdi.
''YIL SONU İTİBARIYLA NEREDEN BAKARSANIZ BAKIN, YÜZDE 4,5'UN ÇOK DAHA ÜZERİNDE BİR BÜYÜME BU SENE İÇİN GÖRÜLÜYOR''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bugün itibariyle bazı göstergelere bakıldığı zaman Türkiye'nin büyüme rakamının 2011 itibariyle yüzde 4,5'un çok daha üzerinde olacağının görüldüğünü söyledi.
Babacan, işsizlik oranın da yüzde 10'lar mertebelerine inmesinin sürpriz olmayacağını kaydetti.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bloomberg HT televizyonunda katıldığı canlı yayın programında güncel konulara ilişkin açıklamalar yaptı.
''Büyük banka ve holdinglerin dosyalarının masanızın üzerinde olduğu iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna Babacan, Türkiye ekonomisinin büyüme performansının özel sektör tarafından ortaya konulduğunu, büyük firmalar, bankalar ve çok uluslu şirketler tarafından istihdam oluşturulduğunu söyledi.
Türkiye kalkınmasının temel direğinin özel sektör olduğunu vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:
''Bizim özel sektörle ihtilaflı olmamız, onlarla böyle bir problem yaşamamız, onlarla gruplaşmamız... Yani bizim iktidar olarak, iktidar partisi olarak; 'ekonomik başarımız özel sektörün performansından geçiyor' diyoruz. Dolayısıyla büyük şirketlerle, bankalarla kavgalı olmamız mümkün değil. Kendi kendimizi vururuz. Yani başarıdan başarıya koşarken kendi kendimizi ayağımızdan vurmuş oluruz, büyük firmalarla problem yaşarsak.
Fakat TÜSİAD'ın her konuda konuşması ve adeta siyasetin her alanında görüşü olan, duruşu olan bir kurum oluşu, ister istemez arada bir krize sebep oluyor. Şimdi bunun artıları, eksileri tartışılabilir. Fakat kuramlar ayrı, TÜSİAD ayrı, tek tek patronlar ayrı.''
PATRONLAR SİYASİ GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLAYABİLİRLER Mİ?

Patronların siyasi görüşlerini açıklayıp açıklamamalarının tamamen kendi özgürlük alanları olduğunu kaydeden Babacan, fakat hedefi 75 milyon olan büyük bir kuruluşun taraf olduğunda, ister istemez başka partilere oy verenlerle tezat oluşturacağını söyledi.
Babacan, ''Dolayısıyla dünyanın pek çok ülkesinde müşteri kitlesi toplumun tümü olan şirketler kolay kolay siyasi görüş açıklamazlar. Çünkü şirketlerinin ileriki performansı etkilenir, müşteri kaybına sebep olur. Ama diyelim ki çok dar bir alanda çalışan bir firmadır, yani milyonlara hitap etmiyor da diyelim ki müşteri kitlesi 50 tane firmadır. Onun sahibi çıkıp açıklamaları yapabilir, 'şunu destekliyorum, bunu destekliyorum' diye'' şeklinde konuştu.
''POLİSİYE TEDBİRİ MECAZİ ANLAMDA SÖYLEDİM''

Birkaç ay önce bankalarla ilgili ifade ettiği ''gerekirse polisiye tedbirler alınır'' şeklindeki ifadesinin hatırlatılması üzerine Babacan, o cümlede mecazi anlam bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Şimdi polisiye tedbir nedir? Siz trafikte hızla ilgili bir limit koymuşsunuz. Diyelim ki hız limiti 100, 100'ü geçmeyin arkadaşlar diyor, geçtikten sonra da ceza koyuyor. Düzenleme yapmak devletin hakkı ama düzenlemeye uymayanın da bir yaptırımı kuşkusuz olur. Yani benim demek istediğim şuydu o zaman; bizi yaptırım getirmek zorunda bırakmayın. Çünkü adaletsizlik olur. Diyelim bir banka kurallara çok dikkat etti, yıl sonu geldi yüzde 25 karla bitirdi. Öbürü kurallara uymadı yüzde 35 karla bitirdi. Ne oldu? Bizim programımıza uyan pazar payı kaybetti, karı düşürdü. Kurala uymayan avantajlı çıktı. Bu adaletli olur mu? Dolayısıyla bunu şimdiden herkes kendisine dikkat etsin. Limitleri aşana bir yaptırım uygulamak zorunda bırakmayın anlamında bir ifade idi.''
Vergi denetimi açısından şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da büyük firmaları daha sıkı tutacaklarını kaydeden Babacan, bunun da çok doğal olduğunu bildirdi.
Babacan, ''Çünkü ekonominin önemli bir miktarı büyük firmalar üzerinde dönüyor, katma değerin de kazancın da önemli bir miktarı büyük firmalar üzerinde oluşuyor. Dolayısıyla büyük firmaların vergi konusunda biraz daha sıkı denetim altında olması doğaldır'' dedi. Öte yandan, masalarında her mükellefin dosyası olabileceğini ifade eden Babacan, kurallara uyan firmaların bundan korkmasına gerek olmadığını kaydetti.
Türk bankacılık sektörünün Basel 2 sistemine hazırlandığını anlatan Babacan, şu anda geçişle ilgili sıkıntı yaşayan bir banka bulunmadığını, basamak basamak Basel 3'e de geçileceğini bildirdi.
KÜRESEL RİSKLER

Türk ekonomisini etkileyebilecek küresel risklere işaret eden Babacan, son bir aylık dönemde küresel konjonktürde bir miktar yönsüzlük oluştuğunu , toparlanma güçleniyor diye beklenirken, en son ABD'deki ekonomik aktiviteyle ilgili verilerin pek iyi çıkmadığını söyledi.
Deprem ve nükleer santralde sızıntı tehlikesi yaşayan Japonya'nın resesyona girmiş durumda olduğunu, Yunanistan, İrlanda ve Portekiz'in temerrüt risklerinin arttığını anlatan Babacan, ''Biz binamızı depreme daha korunaklı hale getireceğiz. Deprem riski her zaman var, büyük ya da küçük, depremin ardından da tsunami riski var. Yani dünyada olabilecek ikinci bir krizi önleme şansımız yok. Her ülkenin kendi iktisadi tablosu o kadar karışık ki'' diye konuştu.
''(ALMANYA'NIN) NÜKLEER SANTRALİ KAPATACAĞIM DEMEK POPÜLİZMDİR''

Siyasi tablodaki öngörülemezliğin de ekonomideki riskleri artırdığını, en güvende zannedilen Almanya'nın bile popülizm yaptığını savunan Babacan, ''Nükleer santrali kapatacağım demek popülizmdir. Yani kapatsa ne yapacak, bunun başka türlü maliyetleri var. Yerine ne koyabileceğini söylüyor mu?'' dedi.
Risklerden korunmak için bağımsız kurumların gerekli adımları herhangi bir siyasi baskı görmeden attığını ifade eden Babacan, AK Parti hükümetini güçlü kılanın da bu olduğunu bildirdi.
Şu anda piyasalar tarafından 10 AB ülkesinin Türkiye'den daha riskli kabul edildiğine dikkati çeken Babacan, fakat bir koalisyon ihtimalinin ise iyimser tabloyu bozabileceğini kaydetti. Babacan, ''Türkiye'de Allah korusun bir koalisyon ihtimali, bir koalisyon yapısı ve 'acaba bu kararları alırlar mı alamazlar mı, bu adımları atarlar mı atamazlar mı, bunu yapabilirler mi?' endişesi olsa göstergelerin buralarda durması mümkün değil'' diye konuştu.
Bugün itibariyle yaptıkları tahmine göre, cari açığın bu sene sonu itibariyle yüzde 8'in üzerinde gerçekleşecek gibi göründüğünü belirten Ali Babacan, bunun yüksek bir rakam olduğunu bildirdi.
YENİ ORTA VADELİ PROGRAM

2009 ve 2010 yıllarında yaptıkları orta vadeli programların temel temasının mali konsolidasyon olduğunu anlatan Babacan, söz konusu programlardan gerçekten çok iyi sonuçlar aldıklarını söyledi.
2011'in orta vadeli programının cari açığı da göz önünde bulunduran ve kamu maliyesine cari açık perspektifinden bakan bir bir program olacağına vurgu yapan Babacan, programla ilgili şu bilgileri verdi:
''Önceden açıkladığımız programda ana konumuz borç sürdürülebilirliği idi. Yani kamu borcunun milli gelire oranının farklı senaryolarla nereye gidebileceği idi. Ana perspektif buydu. Şimdi bunun yanına bir perspektif daha ekleyeceğiz, o da cari açık perspektifi olacak. Yani cari açığın sürdürülebilirliği açısından kamu maliyesinde nasıl bir duruş gerekiyor? Yeni orta vadeli program bunu dikkate alan bir program olacak. 2012, 2013 ve 2014'ü nasıl gördüğümüzü ilan edeceğiz.
Bizim şurada kademeler dediğimiz bir stratejimiz var. Yani sıkılaştırmayı hangi enstrümanlarla gerçekleştirebilirsin. İlk kademesi şu; bu yıl için hiçbir şey yapmasak da borçların yeniden yapılandırması var ya ondan da hiç gelirimiz olmasa dahi, kendiliğinden bütçe açığımız planladığımız daha düşük gerçekleşecek. Niye çünkü büyüme yüzde 4,5 değil, bizim tahminlerimiz ve piyasa tahminleri yüzde 6 mertebelerinde. Şimdi beklenenden daha yüksek bir büyüme var. Dolayısıyla biz hiçbir şey yapmasak, hatta yeniden yapılandırmadan gelecek ilave tahsilatı bir kenarda tutsak, yine de bütçe açığımız yılbaşında öngördüğümüzden daha düşük bir seviyeye gidiyor. Niye? Biz harcama artırıcı bir şey yapmadık. bugüne kadar yılbaşındaki bütçemiz neyse tek bir kuruşluk ilave harcama yapmadık, seçime gidiyor olmamıza rağmen. İkinci kademe yeniden yapılandırmadan gelecek tahsilatlarımız var. Yeniden yapılandırmadan gelecek tahsilatını yapacağımız önemli bir enstrüman. Bunun ne kadarını borç ödemede kullanırsak, yani ne kadarını tasarruf edersek bu yine bütçe açığımızı o nispette düşürecek ikinci kademe bir tedbir olacak. Üçüncüsü harcamaları azaltmak. Dördüncü kademe gelir artışı tedbirleri.''
Bu kademelerin aynı zamanda bir tercih sıralaması olduğunu kaydeden Babacan, orta vadeli program üzerinde çalıştıklarını, bunun ilan edilmesinin birkaç ayı bulabileceğini bildirdi.
BÜYÜME RAKAMLARI VE ENFLASYON

Yıl sonu itibariyle bakıldığı zaman Türkiye'nin yüzde 4,5'un çok daha üzerinde büyüyeceğine vurgu yapan Babacan, işsizliğin de ciddi bir düşüş yapacağını, 2011 sonu itibariyle yüzde 10 mertebesine inebileceğini söyledi.
Son ayın enflasyonun biraz yüksek çıktığını, fakat sadece taze meyve-sebze fiyatlarındaki bir aylık artışın yüzde 76 olduğunu anlatan Babacan, aslında bazı ürünlerde fiyat değişikliklerinin aylık değil dönemsel yapılmasının daha doğru olacağını kaydetti. Birçok ülkenin bunu böyle yaptığını belirten Başbakan Yardımcısı, ''21 Avrupa ülkesinin yaptığı gibi bizim TÜİK'in de bu konuya bir bakması gerekiyor'' dedi.
Hükümet olarak ekonomik programlarını 2001 yılında yazdıklarını ve dört başı mamur bir ekonomik program hazırladıklarını, bunu da tüm ekonomi çevrelerine anlattıklarını dile getiren Babacan, bugün ana muhalefet partisinin bile ciddi bir ekonomik programla piyasaların karşısına çıkmadığını kaydetti.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.