Vay vay vay... Cahiller

Dün dedik ki, "Dış ve iç rantiyeyle onları destekleyen basın, Merkez Bankası'na faizi yükseltmesi için şantaj yapıyor. 2006'da aynı senaryo Durmuş Yılmaz'a uygulandı ve tuttu. Yeni Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı bunlara boyun eğmezse ona yöneltilen eleştiriler daha da artar." Nitekim dünkü gazeteler, Erdem Başçı ve AK Parti'nin ekonomi yönetimine dönük ağır eleştirilerle doluydu. Sokakta değil ama medyada ağır bir kriz rüzgârı esiyor. Medyadaki lobi, yenilenmemiş bilgiler ve düzeysiz tespitlerle çırpnıyor. "Kriz var" diye bağırıyorlar... Hatta bir tanesi fazla galeyana gelmiş olacak ki, "Kriz var, acil önlem alın, hemen faiz artırın" diye deşifre etmiş bulunduğu ruh halini. Amaç halkı "Kriz var" diyerek galeyana getirip Merkez Bankası'na faizi yükselttirmek. Gelelim kriz meselesine. Kriz kime var? Lobinin dediği gibi halkta kriz algısı oluşması ve beklentilerin kötüye döndürülmesi için iki unsur gerekli. Biri vatandaşın satın alma gücünün hızla azalması, yani enflasyon. Diğeri de çalışanların işini kaybetmesi...

ONLARA KRİZ GELDİ

İlk mesele enflasyon... Medyadaki rantiye temsilcilerinin dün köşelerinde savundukları en önemli konulardan biriydi. "Kurdaki artışla enflasyon da hızla artacak. Bunun için faizi artırın" diyorlardı. Sanıyorum söz konusu arkadaşlar kendi portföylerinden kaybettikleri paralar nedeniyle verileri çok iyi takip edemiyor. Şöyle anlatalım: Türk Lirası yılbaşından sonra 1 dolar ve 1 eurodan oluşan döviz sepeti karşısında yüzde 10.7 değer kaybetti. Aynı dönemde enflasyon artışı yüzde 3.43 oldu. Üstelik ekonomide durgunluk da yok. Tam tersine söz konusu dönemde dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi oldu Türkiye. Yani "Talep yok, özel sektör kurdan kaynaklı maliyet artışını fiyatlara yansıtamıyor. İşler düzelince enflasyon artar" gibi bir bahane de geçersiz. Yaşananların tercümesi kur artışı ile enflasyon arasındaki geçişkenliğin azalmasıdır. Rekabet ve artan verimlilik kurdaki artışın tüketicinin alım gücünü doğrudan azaltmasına engel oluyor. İkincisi işsizlik... Türkiye, dünyada işsizlik oranları artarken istihdamını artıran ender ülkelerden biri. Nisan 2010'dan Nisan 2011'e işsizlik oranı 2.1 puan düşüşle yüzde 9.9'a geriledi ve tek haneyi gördü. Yaratılan 1.5 milyon kişilik istihdamla OECD içinde en hızlı istihdam artıran ülke olduk. İstihdam artışı; ihracatla büyüyen imalat sanayi, her yıl yeni bir rekor kıran turizm sektörü ve hammaddesi ağırlıklı olarak içeriye dayalı inşaattan kaynaklı. Dolayısıyla bu sektörlerde kur arttı diye istihdam kaybı değil, istihdam artışı olur. Aranızda "İstihdam kaybı yaşanır" diyebilecek bir kalem sahibi varsa çıksın... Dolayısıyla kriz halkın değil, para kaybeden lobinin krizidir.
YAZARLARINIZ ARTIK İŞ YAPAMIYOR
Merkez Bankası'nın ne hacimsiz yükselen kurlara doğrudan müdahale etmeye ihtiyacı vardır, ne de zaten yüksek olan faizleri artırmaya. Doğrusu; verimsiz finans kesiminin kendini sorgulaması ve yüksek faiz dışında yeni kazanç alanları yaratmasıdır. Ayrıca medyadaki yıpranmış-inandırıcılıklarını kaybetmiş, bilgi düzeyi eksik isimlerin değiştirilmesi sadece Türkiye'nin değil, günümüzün bir gerçeği olan faiz lobisinin de hayrınadır.
OĞUZ KARAMUK'UN DÜNKÜ YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN