Giriş Tarihi: 27.9.2011 15:24 Son Güncelleme: 27.9.2011 15:26

Türkiye 'İlk 10'a girebilir

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD)"Vizyon 2050 Türkiye Raporu"nunun tanıtım toplantısı düzenlendi. Toplantıda Vizyon 2050 Proje Eşbaşkanı, Citigroup Kurumsal Müşteriler Başkan Yardımcısı Samuel A. Di Piazza, Türkiye ile ilgili dikkat çekici yorumlarda bulundu. Piazza,''Türkiye'nin dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri olması için her şey yerinde. Bana kalırsa Türkiye bu sonucu elde edecek'' şeklinde konuştu.
Samuel A. Di Piazza, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) ''Vizyon 2050 Türkiye Raporu''nun tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye için umudunun arttığını, Türkiye'nin 21. yüzyıl için gücü bulunduğuna kesinlikle inandığını ifade etti.
Piazza, ''Türkiye'nin dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri olması için her şey yerinde. Bana kalırsa Türkiye bu sonucu elde edecek. Bütün mesele elindeki kaynakları rekabetçi bir şekilde kullanabilmesi.Türkiye, gerçekten 21. yüzyılın kritik bir aktörü olabilir'' dedi.
Toplumun ileri gitmemesi halinde iş dünyasının da ileri gidemeyeceğini, toplum çökmüşse iş dünyasının da başarılı olamayacağını ifade eden Piazza, ''İş dünyasının böyle bir toplumda başarılı olma hakkı da yoktur. Eğer iş dünyası bu performansı toplumla birlikte sergileyemezse devre dışı kalır. Her gün tükettiğimiz kaynakların sahibi sivil toplumdur. Sivil toplumlar, bu haklarını hükümete devrederler. Dünyada çok az hükümet yeterince yetkin, yeterince tecrübeli... Dolayısıyla iş dünyasına ihtiyaç var." şeklinde konuşarak iş dünyasının, dünyada çok güvenilen bir aktör olmadığını belirtti.
Dünyadaki üst düzey yöneticilerle konuşulduğunda Türkiye'nin bir fırsatlar merkezi olarak görüldüğünü, Türkiye'nin bölgedeki performansının yabancı doğrudan yatırımın akışını belirleyeceğini vurgulayan Piazza, ''Eğer 2050'de de sürdürülebilir olmak istiyorsak, 9 milyar insanın iyi yaşayabileceği bir gezegen planlamalıyız. Daha az kaynakla daha fazla sonuç almanın yolunu bulmalıyız. Ayrıca teknolojinin o kadar önemli olmadığını fark ettik. Düşünme şeklimizi değiştirmek zorundayız. Bunu yaparsak teknoloji zaten arkasından gelecektir. Türkiye bu çözümün bir parçası olabilir'' şeklinde konuştu.
''DURMAK İÇİN BİRKAÇ YILI BAHANE EDEMEYİZ''
2050'de dünyada herkesin eğitim ve internete erişim hakkı olması, ekonomik büyümenin daha fazla ekosistemin tüketilmesi anlamına gelmemesi, tüketilen kaynakların yerine yenisinin konulması gerektiğini belirten Piazza, yeni dünyada en önemli kaynağın insan kaynağı olacağını, uzun vadeli finansmanı da olağanüstü bir imkan olarak gördüklerini söyledi.
Samuel A. Di Piazza, dünyanın 2008 krizi nedeniyle zorlu bir 2 yıl geçirdiğini belirterek, ''Ancak 2050, 40 yıl ilerde... Durmak için birkaç yılı bahane edemeyiz. Birkaç zorlu yılın sürdürülebilir bir dünyaya engel teşkil edeceğine hiç inanmıyorum. Batı'dan Doğu'ya kayış, gelişmiş olandan gelişmekte olana kayış diyaloğun şeklini değiştirecek. Bu geçiş, bu değişim iyi bir diyaloğun da fırsatını sunuyor'' dedi.
Piazza, yeni süreçte vergi teşvikleri, inşaat teşvikleri gibi konuların yeniden düzenlenmesi gerektiğine dikkati çekerek, ''İş dünyası bu konuda genelde 'aman hiç düzenleme yapılmasın, hiç yeni vergi gelmesin' diyor. Oysa dünya değişmek zorunda. Belli yerlerde değişim şart. Yapısal düzenlemeyle ilgili sorunların giderilmesi şart'' yorumunu yaptı.
Hükümet, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere üç tarafa da bütünüyle ihtiyaç olduğunun altını çizen Piazza, tarif edilenlerin gerçekleşmesi için hükümetin kolaylaştırıcı olması, iyi kurallar, düzenlemeler, kanunları hayata geçirmesi gerektiğini kaydetti.
"GÜNÜMÜZDE SADECE AHLAKİ GEREKÇELERLE DEĞİL, REKABETÇİ GEREKÇELERLE HAREKET ETMELİYİZ"
Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi Başkanı Björn Stigson ise Konsey'e Türkiye'den Borusan ve Eczacıbaşı'nın üye olduğunu hatırlatarak, Türkiye'nin dünyadaki en büyük 10 ekonomiden biri olma isteği göz önüne alındığında, bu sayının yeterli olmadığını, önde gelen Türk firmalarının da Konsey'e katılacağını düşündüklerini söyledi.
Dünyanın sürdürülebilir kalkınma sürecinde şirketler için aslında büyük fırsatlar bulunduğunu, burada söz konusu olan her şeyin ''çok kötü, zor'' olmadığını ifade eden Stigson, ''Bu, bir gelişme ve dönüşüm hikayesi... Artık eskiden yaptığımız gibi işlerimizi yapamayız. Çünkü yaparsak işlerimiz kalmaz'' dedi.
Dünyanın ister istemez sürdürülebilirlik sürecine doğru geçiş yaşadığına işaret eden Stigson, burada küresel bir plan olmaması, bunun mümkün görünmemesi nedeniyle tek tek ülke bazında, sektörler, şirketler, bireyler bazında bir şeyler yapmak zorunluluğu bulunduğunu ifade etti.
Günümüzde bir ''yeşil rekabet''in yaşandığını kaydeden Stigson, ''Benim için en olumlu gelişme nedir diye sorarsanız, 'sürdürülebilir kalkınmanın bugün artık rekabet edilir bir alan haline gelmiş olması' derim. Ülkeler 'artık yeşil yarışı dikkate almalıyız' diyorlar. 'Sadece ahlaki gerekçelerle değil, rekabetçi gerekçelerle hareket etmeliyiz' yönünde yaklaşım sergiliyorlar'' diye konuştu.
Küresel şirketler için ciddi anlamda meseleyi ele almamaları halinde ticari tedbirlerin devreye girmesi gibi ciddi bir risk bulunduğuna dikkati çeken Stigson, ''Meseleleri ele alacak makul yöntemler olmazsa daha fazla vergi tedbirleri, ithalatı, ihracatı engelleyen tedbirler devreye girecek. Çin, ABD ve AB'den gelecek vergilerden korktuğu için bu konuda bazı önlemler aldı'' dedi.
''BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK BİR EKONOMİ YARATMAYI HEDEFLİYORUZ''
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Galya Frayman Molinas da dünyanın sosyal, ekonomik ve çevresel olarak radikal bir değişimden geçtiğini, 1945'te 2 milyarın altında olan dünya nüfusunun bugün 7 milyara ulaştığını, 2050'de bu rakamın 9 milyar olmasının beklendiğini anlattı.
Nüfus artışı ve ekonomik büyümenin doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırdığına işaret eden Molinas, doğal kaynakların sürdürülebilir olmayan kullanımının, bireysel geçim kaynaklarını, ulusal ve küresel ekonomiyi tehdit ettiğini söyledi.
İş dünyasının temsilcileri olarak 2050 ve sonrasında da büyümeye devam edecek bir ekonomi yaratmayı hedeflediklerini, böyle bir gelecek perspektifi olan her yaklaşımın, doğal kaynakların kullanımı ile ilgili bir stratejiye de sahip olması gerektiğini belirten Molinas, bugün küresel iş dünyasının, sürdürülebilir kalkınmayı temel strateji olarak kabul ettiğini, kamu işbirliğinde uyum ve geliştirme çalışmalarını hızla ileri taşıdığını, gelişen bu dünyaya Türkiye'nin kayıtsız kalmasının düşünülemeyeceğini kaydetti.
Molinas, ''Ülkemizin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme vizyonuyla ilerlediği bu dönemde, belki de en çok üzerinde durmamız gereken nokta sürdürülebilir kalkınmadır. Türk iş dünyası, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımını temel alarak rekabetçiliğini artırabilir ve küresel pazarlarda fark yaratmak için önemli bir fırsat yakalayabilir. Türkiye'yi 2050 hedeflerine taşıyacak olan ana stratejilerden biri, doğal kaynaklar ile ekonomik büyüme arasındaki dengenin gözetildiği sürdürülebilir kalkınma yaklaşımıdır'' şeklinde konuştu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.