Salı 08.01.2013 00:00
Son Güncelleme: Salı 08.01.2013 15:07

2023 hedefi ve inovasyon

Günümüzde ülkelerin Ar-Ge ve inovasyona ayırdıkları pay, gelişmişliklerinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor.

İlknur Menlik - TGDF Kurumsal İletişim Koordinatörü

Bu alanda liderlik uzun süredir Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) elinde. ABD, gayri safi milli hâsılasının %3'ünü Ar-Ge ve inovasyona ayırıyor. Yaklaşık 14 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılası olan ABD, kaba bir hesapla bu işe yılda 420 milyar dolara yakın bir kaynak ayırıyor. Aslında oran olarak İsrail %4,65, İsveç ise %3,75 pay ile ABD'nin önünde, ancak ülkelerin toplam bütçe rakamlarına bakıldığında ABD liderliği kimseye kaptırmıyor.
Ar-Ge ve inovasyona yüksek bütçe ayıran ülkelere bir başka örnek de son 20 yılın teknoloji ve sanayi alanında öne çıkan ülkesi olan Güney Kore… Güney Kore, Ar-Ge ve inovasyona %2,23 oranında pay ayırıyor. Avrupa Birliği'nde (AB) ise bu oran AB-27'de %1,9'a yaklaşırken diğer Avrupa ülkelerinde daha da düşük durumda.
Türkiye'de de bu manada gerçekten sevindirici gelişmeler var. Son yıllarda ülkemiz, Ar-Ge ve inovasyonun öneminin farkına varmaya başladı. Son 10 yılda gayri safi milli hâsıladan Ar-Ge ve inovasyona ayrılan pay binde 1'ler düzeyinden, 2012 yılında binde 84'e yükseldi. Bu, sevindirici bir gelişme… Ama şunu da hemen eklemek lazım ki Türkiye, bundan 5-6 yıl önce, 2013 yılında Gayri Safi Milli Hâsılası'nın %2'sini Ar-Ge ve inovasyona ayırmayı hedefliyordu. Bugün her ne kadar bu hedefin tutmadığını görüyor olsak da bu durum, son 10 yıldaki çabaları ve başarıyı görmezden gelmemiz anlamına gelmiyor.
Ama şu soru da aklımızdan çıkmıyor: "2023 yılında, 2 trilyon dolarlık milli gelir rakamıyla dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen Türkiye için Ar-Ge ve inovasyona ayrılan bu bütçe yeterli mi?".
İlk bakışta bu sorunun cevabı hayır gibi görünse de yaklaşık 11 çeyrektir büyüme başarısı gösteren Türkiye ekonomisindeki istikrarı unutmamak gerekiyor. Burada AB örneğine geri dönmek istiyorum; AB, 2000 yılında duyurduğu Lizbon Stratejisi'nde, 10 yıl içinde Japonya ve ABD'yi de geride bırakarak, dünyanın en rekabetçi ekonomisi olmayı hedefliyordu. Bu stratejinin en temelinde ve en dikkat çekici yanı, ekonomik büyümenin temel unsuru olarak inovasyonu tanımlamasıydı ve hedef, 2010 yılında Ar-Ge'ye ayrılan bütçenin AB gayri safi milli hasılasının %3'üne çıkarmaktı. Ancak AB'nin kendi içindeki bürokratik hantallığına küresel krizin yansımaları da eklenince hedef şaştı.
Türkiye, dünyada ve AB'de bunlar yaşanırken ekonomik istikrarını korudu. Bununla birlikte şunu da gerçekleştirdi; Türkiye'nin inovasyon performansı, 27 AB üye ülkesinden daha yüksek gerçekleşti.
Ancak bu ekonomik istikrarın ve inovasyon performansının, önümüzdeki dönemde çok daha rekabetçi ve yenilikçi bir reel sektörle desteklenmesi gerekiyor. Yeniden yapılanarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji adını alan Bakanlık, geçtiğimiz yıllarda hazırladığı sanayi ve sektörel strateji belgeleri ile bu desteği arttırmayı planlıyor. Yeni teşvik sisteminin de özünde, reel sektörü desteklemeyi amaçladığını söyleyebiliriz. Bu gayretlerin etkisi, henüz sanayimiz üzerinde tam olarak hissedilmese de 2023 yolunda çok önemli adımlar ve bu yıldan itibaren reel sektör üzerindeki etkilerini görmeye başlayacağımıza inanıyorum.
Bu şekilde söylememin nedeni, Ar-Ge ve inovasyon konusunda ülkemizin ciddi manada değişim içinde olduğunu düşünmemdir. 2009 yılında Ar-Ge yatırımlarının %65'i devlet, %35'i ise özel sektör tarafından yapılıyordu. 2012 yılında bu oranın 7-8 puan özel sektör lehine arttığını görüyoruz. Bu noktada yine ekonominin etkisini görüyoruz. Bir düşünelim; ABD'yi dünyanın en rekabetçi ekonomisi yapan nedir? Bunun en önemli nedenlerinden biri; ABD'nin gelişmiş, yenilikleri talep eden, dinamik ve zengin iç pazarıdır. Türkiye'de de son yıllarda dinamik, yenilik isteyen ve büyümeye meyilli bir iç pazar oluşmaktadır. İç pazarımızdaki bu dinamizmi gören firmalar, Ar-Ge'ye daha fazla yatırım yapmaya başladılar. Bu gelişme, 2023'te Ar-Ge harcamalarını milli gelirin yüzde 3'üne çıkararak, bu alanda lider ülkeler arasına girmeyi amaçlayan ve 2023'te tüm Ar-Ge harcamalarının 3'te 2'sinin özel sektör tarafından yapılması hedefinin uzak olmadığını gösteriyor.
Ancak, verilerden de anlaşıldığı gibi Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda Ar-Ge'ye daha fazla yatırım yapması gerekiyor. Sonuç olarak Türkiye için inovasyon büyük önem taşıyor. Türkiye'nin, dünyanın içinde bulunduğu bugünkü konjonktörde diğer ülkelerden bir adım öne çıkması, iklim değişikliği, kuraklık gibi zorluklarla mücadele edebilmesi, küreselleşmenin getirdiği çetin rekabet ortamında ayakta kalabilmesi için inovasyon hayati önem taşıyor.
Hedefimiz, 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasındaki yerimizi almak. 'Ama nasıl?' sorusunun cevabı, inovasyon.
Bunu hayata geçirmek için Türkiye, bilim ve teknolojiye yatırım yapıyor. Son yıllarda üniversitelerimiz Ar-Ge ve inovasyon yatırımı konusunda büyük ilerleme kaydetti; sanayimiz de aynı şekilde. Eksik olan ise üniversite-sanayi iş birliğinde… Sanayimizi üniversitelerimizle buluşturduğumuz zaman, belki bir daha aklımıza, "2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasındaki yerimizi nasıl alacağız?" sorusu gelmeyecek bile.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.