'Derin TÜSİAD örgütü'

Patronlar Kulübü TÜSİAD'da yaşanan yönetim kurulu değişimi ve Anadolu açılımı "TÜSİAD'ın İlk 10 yılı" isimli kitabı kaleme alan Milliyet yazarı Güngör Uras'a ilginç bir yazı kaleme aldırdı. Derneğin 1974-1980 arasında Genel Sekreterliğini yürüttüğü için yönetilme tarzındaki sırlara vakıf olan birisi. Hatta adeta derneğin 'kara kutu'su olarak biliniyor. Uras, "TÜSİAD'ı öne çıkaran 'farkı'" başlıklı yazısında, demokratlığı savunan dernekte başkanlık ve yönetim kurulu seçimlerinin hiç de demokratik olmadığını ve iplerin 'Derin TÜSİAD'ın' elinde olduğunu yazdı. Uras'ın yazısı, Artvinli işadamı Muharrem Yılmaz'ın listesine Cizreli Tarkan Kadoğlu ile Kayserili Memduh Boydak'ın girmesi üzerine medyada çıkan "TÜSİAD'da Anadolu açılımı" haberlerinin oyundan ibaret olduğu yorumlarına yol açtı. Kulislerde Anadolu sermayesi adıyla öne çıkarılanların da sadece vitrin çalışması oluşturduğu konuşuluyor.

YÖNETİMİ ÜYELER BELİRLEMİYOR
Uras'ın tartışmalı yazısında 'Derin TÜSİAD'la ilgili şu sözlere yer verildi: "TÜSİAD, kurulduğundan bu yana demokratik parlamenter sistemin savunucusudur. Siyasi partilerde yönetime geleceklerin, milletvekili adaylarının parti başkanı tarafından belirlenmesi TÜSİAD tarafından devamlı eleştirilir. Ne var ki, eleştirmek kolay. Yapmak zordur. Kaldı ki, 'Burası Türkiye Abicim!'.. TÜSİAD'a kimin başkan olacağı ve yönetim kuruluna kimlerin katılacağı üyelerin oylarıyla belirlenemiyor. 'Derin TÜSİAD örgütü' önce başkanı belirliyor. Başkan yönetim kurulunda çalışacaklarını seçiyor. Bu liste 'Derin TÜSİAD örgütü' tarafından onaylandıktan sonra, 602 üye genel kurul toplantısında basılı hale getirilmiş listeleri oy sandığına atıyor."
DEV KADRO, BOL PARA
TÜSİAD'ın yönetimine Anadolulu şirketlerin girmesiyle derneğin 'ekseninde' bir kayma olup olmayacağının da önümüzdeki günlerdeki gelişmelere bağlı olduğunu yazan Uras şöyle devam etti: "TÜSİAD'da başkanın kişiliği, saygınlığı, etkinliği, temsil yeteneği, söyledikleri, yazdıkları önemli ama onların gerisinde 'devleşen' bir yapı ve maddi güç var. (...) 40 yıl önce TÜSİAD özel sektörün rakipsiz sivil toplum örgütüydü. Zaman içinde TÜSİAD'ın peşinden MÜSİAD, ASKON ve TUSKON kuruldu ve gelişti. Çok sayıda güçlü girişimcileri, sermaye gruplarını şemsiyeleri altında toplayan, üyeleri temsilde başarı sağlayan bu 3 sivil toplum kuruluşunun özelliği 'üyelerinin ortak siyasi görüşleri benimsemeleri, ortak inançlara ve manevi değerlere sahip olmalarıdır.' TÜSİAD'ı daha sonra gelişen 3 sivil toplum kuruluşundan ayıran ise 'burjuva' değerlere sahip sermayeyi (kapitalistleri) şemsiyesi altında toplamasıdır."
SİYASİ GÜCE SAYGI...
Uras, derneğin iktidarla kötü olmak istemediğini belirterek şunları yazdı: "TÜSİAD burjuva değerlere sahip çıktı. Ancak siyasi güçten farklı görüşleri de gündeme getirdiği için iktidarın sempatisini kaybetti. TÜSİAD üyeleri ne kadar burjuva olursa olsun, üyeler de yönetim de iktidarla 'kötü' olmayı istemiyor. Yeni yönetim bu rüzgarla oluşmuş. (...) Yılmaz döneminde "üyelerin temennisi olann iktidarla 'kötü' olmama arzusunun uygulamaya nasıl dönüşeceğini zaman gösterecek. TÜSİAD burjuva örgütü olmaya devam edecek mi, yoksa iktidarın baskısını kabul ederek, rakibi 3 sivil toplum kuruluşu gibi iktidarın yanında mı yer alacak? Bunun göstergesi toplantılara Başbakan'ın, bakanların katılmasıdır. TÜSİAD'ın toplantısına Başbakan katılmadı. Katılan bakan yoktu."
NEDİR BU BURJUVA DEĞERLER?
Uras burjuva değerleri ise 2 maddede özetliyor: 1- İktidara (seçilmiş siyasi güce), manevi değerlere (dine ve her türlü inanca) saygılı olurken, siyasi güç ile ortak veya farklı manevi inançlar karşısında bağımsızlığını korumak. Baskıyı kabul etmemek. 2- Ülkenin çağdaş yaşam çizgisinin üzerine çıkmasını sağlayacak, eğitim, bilim, sanat, kültür değerlerinin korunmasını ve yayılmasını sağlamak.