Pazartesi 21.01.2013 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 21.01.2013 16:34

Bir benzeri dünyada yok!

Birkaç gündür Türkiye, kendilerine Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi ismini uygun gören bir sivil toplum kuruluşunun hazırladığı “Ambalajlı Su Raporu” ve bu rapordan hareketle yapılan haberlerle çalkalanıyor.

İlknur Menlik - ilknur@gidahatti.com

Hangi bilimsel kritere göre ve hangi maksatla hazırlandığı anlaşılamayan rapora göre, Türkiye'de içilecek kalitede ambalajlı su yok! Haberlerde içilebilir olarak geçen 10 marka da ehven-i şer yani kötünün iyisi konumunda. Hareketin lideri Kemal Özer şöyle diyor: "Sektörün sorunu kirli olduğu bilinen suları pazarlamak, Bakanlığın ise kendi mevzuatına kendisi uymayarak suç ortaklığı yapmak ve göz yummaktır. Biz bir sektör para kazanacak diye, hiçbir kimsenin sağlığından olmasına göz yumamayız."
Anlayacağınız, istisnasız tüm ambalajlı sular kirli, ambalajlı su üreticileri sadece para kazanma hırsıyla halkı aldatıyor ve Sağlık Bakanlığı da tüm bunlara gözünü yummuş, sadece 'tedavi' bakanlığı olarak çalışıyor. Raporda yer alan bir iddiaya göre, 30 çeşit kirleticiye rastlanan bir suya Sağlık Bakanlığı tarafından 'sağlıklıdır' raporu verilmiş. Bakanlık bunun üzerine yaptığı açıklamada, böyle bir iddiada bulunmayı 'akıl dışı' olarak niteledi. Ayrıca raporda yer alan verilerin kaynağı, analiz metodu, analizi yapanların yetkinliği, laboratuar koşulları vb. değerlendirildiğinde bilimsel dayanaktan yoksun olduğunu açıkladı. Bilimselliği tartışmalı bir rapora dayanılarak haksız yere kamuoyunda infial uyandırmaya çalışmanın etik bir davranış olmadığını da beyan etti.
Raporu ben de baştan sona okudum. Raporda kullanılan verilerin kaynağı bilinmiyor. Gerçekten de Bakanlığın açıkladığı gibi, bilimsel yetkinlikten çok uzak bir rapor. Ama benim dikkatimi başka bir şey çekti. Sonlarına doğru rapor için, 'belki de bir benzerinin dünyada olmadığı' şeklinde bir tanımlama yapılıyor. Buradan açıklamak isterim ki benim de rapor üzerinde hemfikir olduğum nokta işte burası; bana göre de "Bu raporun bir benzeri dünyada yok!". Çünkü koca bir sektörün bu derece mesnetsizce karalandığı bir raporu, dünyanın hiçbir ülkesinde göremezsiniz. Siz, ambalajlı su sektörüne, yetkili tüm otoritelere ve hepsinden önemlisi insanımızın doğru bilgilenme ve sağlıklı beslenme hakkına saldıracaksınız, toplumda infial yaratacaksınız, bunun da adına 'rapor' deyip çıkacaksınız. Tam bir "Çamur at, izi kalsın" taktiği… Ama ben buna, iyimser bir deyişle "akıl tutulmasının tezahürü" diyorum. Düşünüyorum, başka nasıl tanımlanabilir ki?
Peki, bunca üzerine gelinen, kolayca üzerine suç atılan ambalajlı su sektörü nasıl bir sektör, hiç düşündünüz mü? Hepimiz biliyoruz ki susuzluk ve temiz suya erişim, tüm dünyanın sorunu. Bu nedenle hijyen şartlarına haiz suyun tüketimi insan sağlığı açısından oldukça önemli. İşte ambalajlı su sanayi, suyu hijyen şartlarında elde edip, bunu tüketicinin sofrasına kadar koruyarak ulaştırıyor. Hatırlarsınız, 1990'lı yıllar, Türkiye'de suyun en çok konuşulduğu yıllardı. 1994 yılı son 41 yılın en kurak yılı olmuş, ülkece susuzluğa çare aramıştık. Aranan çözüm, ambalajlı su sanayinde bulunmuştu. O günden bugüne sektör çok büyüdü. O, suya erişmekte zorlandığımız günlerden, bugün her köşe başındaki büfe veya marketlerden ambalajlı, güvenilir ve sağlıklı suya ulaşabildiğimiz günlere geldiysek bu biraz da sektörün çabaları sayesinde oldu.
Üstelik öyle iddia edildiği gibi fahiş karların elde edildiği bir sektör de değildir. Ambalajlı su işi, oldukça maliyetli bir iştir. Bir tesis kurmak için milyonlarca dolarlık yatırım yaparsınız. Bayi ağı kurmak için çabalarsınız. Sadece işletme ruhsatı alabilmek için birkaç yıl uğraşan yatırımcılar biliyorum ben. Ayrıca belki de en sık denetlenen sektörlerin başında gelmektedir ambalajlı su sektörü. Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlükleri neredeyse haftada bir yapılan habersiz denetimlerinde havuzlardan numuneler alır, o numuneler mühürlü şişeler ile Hıfzıssıhha'da analiz edilir. Tek bir olumsuz sonuçta bile fabrikanızın mühürlenmesi, yani tüm yatırımlarınızın çöpe gitmesi riski vardır.
Kısacası şunu söylemek istiyorum: Karalamadan önce bu sektörü iyi tanımak lazım. Üreticisi, dağıtıcısı, bayisi ile yüz binin üzerinde insan bu sektörde çalışıyor. Şunu da kabul edebilirim; iyi çalışanla çalışmayan firmalar ayrılsın. Tabii ki… Ama siz topyekun bir sektörün üzerine asılsız, bilime dayanmayan, kaynağı belli olmayan, kendi bahsettiğiniz ulusal ve uluslararası hiçbir kritere dahi uymayan sözde bir raporla gelirseniz, o zaman samimiyetinizden ve iyi niyetinizden şüphe edilir. Ve ben eminim, maksadı belli olmayan bu raporla birlikte kamuoyunda bu şüphe oluştu.
Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Türkiye'nin gıda güvenliği konusunda bağımsız bir risk değerlendirme otoritesine olan ihtiyacı gün geçtikçe ortaya daha net çıkmaktadır. Eğer, bağımsız bir risk değerlendirme otoritesi kuramazsak, gerek gıda ve içecek sanayimize gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara yönelik rapor adı altındaki bu tip asılsız iddiaların sonu gelmeyecektir. Ben, olayı bir de bu yönüyle düşünelim diyorum.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.