Kafelerde sanat çıkarması

Sanat, şehir planlaması ve mimari uzun yıllardır hayatın içinde. Dünya metropollerinde halka açık alanları adeta sergi salonu gibi tasarlamak son yılların en trendi konusu. Örneğin New York'ta Botero heykelleri veya Paris'te Jeff Koons yapıtlarını sokaklarda görmek mümkün. Sokak sanatı (graffitti vb.) ve land art gibi akımlara artık daha sık rastlıyoruz. Bu trend kafe ve restoranlara da sıçramış durumda. Keyifle kahvenizi yudumlarken genç bir sanatçının elinden çıkmış modern eserleri izlemek oldukça 'trendy'. Kapılarını sanata açan, sergilere ya da sanat fuarlarının partilerine ev sahipliği yapan mekânlar moda deyimiyle artık "in". Bu trendin İstanbul'daki en güzel örneğinin Karaköy olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Gastronomi-sanat paralelinde gelişen semt, son günlerde İstanbul'un en popüler eğlence merkezi haline dönüştü. Karaköy'de açılan galerilerin yanı sıra kafe ve oteller de birer sergi alanı görevi üstleniyor.

SANAT FORMÜLÜN PARÇASI
2004'te Bebek'te kapılarını açan Lucca, sanat-gastronomi eksenli büyüyen mekânlardan biri. Açıldığı günden itibaren çağdaş sanatçılara verdiği destek ve duvarlarını süsleyen resimlerle öne çıkan Lucca, sıkı bir koleksiyoner olan Cem Mirap'ın imzasını taşıyor. Mirap'la hem bu trendi hem de konseptin gelecek yıllarda sektöre neler getireceğini konuştuk. Lucca sanat konseptiyle yabancı dergilere de konu oldu. Wallpaper'ın 2009 İstanbul sayısında ondan "Bebek'teki hareketliliği başlatan, kendi kulvarının tartışmasız lideri" olarak bahsedildi. Conde Nast Traveller dergisi ise mekânı "İstanbul'un Süper-Hip restoranı" olarak tanıttı. 2004'ten bu yana çağdaş sanat sergilerine ev sahipliği yapmasıyla dikkat çeken Lucca hakkında Mirap, "Nasıl ki değişik kokteyller ve mönü planlaması yapıyorsam duvarlardaki sanatı ve görselliği de öyle tasarlıyorum. Açıldığımız günden itibaren sanat, formülümüzün bir parçası" diyor.
İKİ AYDA BİR SANATÇI
Cem Mirap'ın sanata olan ilgisi New York'ta reklamcılık okuduğu yıllarda başlamış. Lucca'yı hayata geçirdiği gün mekânda ilk sergisini açmış. Ortalama iki ayda bir farklı bir sanatçıya Lucca'nın duvarlarını açan Mirap, sanatçıların bazen kendileriyle bazen de galerilerle işbirliği yaparak geldiklerini anlatıyor.

SANAT VE EĞLENCE BİR ARADA
Yeme-içme ve eğlencenin olduğu yerde sanata da yer vermek aslında yeni bir konsept değil. Mirap Paris'te yüzyıllardır sanatla iç içe yaşamış mekânlar olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Sonuçta yemekten öte bir deneyim sunmak istiyorsanız, sanat da bunun bir parçası. Madalyonun öbür tarafından bakarsanız bugün sanat dünyasında partiler, yiyecek ve içecekli buluşmalar çok önem kazandı. Art Basel, Venedik Bienali gibi sanat olayları böyle partilerle açılıyor."
BU İŞİ KESİNLİKLE KÂR İÇİN YAPMIYORUZ
Cem Mirap Lucca'da düzenlediği sergileri ekonomik kaygılarla yapmadığını sık sık dile getiriyor. Hatta sanata önem veren mekânları galerilere alternatif olarak göstermenin doğru olmadığı kanısında. Mirap, "Bu sayede sanatın yaygınlaşması, estetik zevklerin artması sağlanıyor. Sanatla buluşmanın daha çok mekânda sağlanması için dolaylı yoldan dünya sanat piyasasının büyümesi gerekiyor" diye konuştu.
ÇOK GENİŞ BİR KOLEKSİYONU VAR
Cem Mirap, ağırlıklı olarak genç çağdaş Türk sanatçıların pop art ve street art printlerinden oluşan bir koleksiyona sahip. Genco Gülan, Extramücadele, Burcu Perçim, Arslan Sükan, Murakami, Vasarely ve Shepard Fairey Mirap'ın koleksiyonunda olan sanatçılardan bazıları. Yurtiçi ve yurtdışında birçok sanatçı ve galeriyle iletişim halinde olduğunu söyleyen Mirap, "Bundan sonra açacağım restoranların formülünde de sanat mutlaka olacak. Geçtiğimiz yıl Contemporary İstanbul sanat fuarının kapanış partisini yapmıştık. Sanat ve eğlencenin bir araya geldiği aktiviteleri düzenlemeye de devam edeceğiz" sözleriyle projeleri hakkında ipuçları veriyor.
ESERLER SATILIYOR
Cem Mirap, "Bazı sergiler çok ilgi görüyor ve sanatçıların birçok eseri satılıyor. Ancak bu her sergide olan bir şey değil. Bence Lucca'yla en iyi iletişime geçen tarz pozitif, pop sanat. Fiyat da önemli bir faktör" diyor. Müşterilerin eserler hakkında bilgi almak için beklemeyi göze aldığını anlatan Mirap, şunları söylüyor: "İstanbul'da yiyecek-içecek sektörü ve sanata ilgi büyüdükçe bu konsept de elbette gelişecektir."