Pazartesi 04.08.2014 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 04.08.2014 09:51

DTÖ’yü gören var mı?

Birkaç gün önce basına yansıyan Çok Taraflı Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması’nda uzlaşma sağlanamadığı haberlerine kadar Dünya Ticaret Örgütü’nü (DTÖ) neredeyse unutmuştuk.

İlknur Menlik - Sabah.com.tr
imenlik@comart.com.tr

Örgüt, 3-6 Aralık 2013 tarihleri arasında Endonezya'nın Bali adasında, 159 üye ülkenin katılımıyla gerçekleşen 9. Bakanlar Konferansı'nda Çok Taraflı Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması'nı kabul etmişti. "Bali Paketi" olarak adlandırılan anlaşma, son yıllarda giderek artan şekilde korumacılığın hakim olmaya başladığı küresel ticaretin liberalleştirilmesini, mal ve hizmetlerin sınırlardan basit ve hızlı mekanizmalarla geçişinin sağlanmasını ve ticari işlemlerdeki bürokrasinin hafifletilmesini amaçlıyordu.
Anlaşma, uluslararası çevrelerce "tarihi adım" olarak yorumlandı. Çeşitli kuruluşlardan yapılan açıklamalarda, anlaşmanın, halen 18,5 trilyon dolar seviyesinde olan dünya ticaretine yaklaşık 1 trilyon dolarlık katkı yapacağı, bununla birlikte 21 milyon kişiye istihdam yaratacağı belirtildi. Başkan Azevedo anlaşmanın ardından, "Bali Paketi sonuç değil, bir başlangıçtır." açıklamasını yaptı.
Çok Taraflı Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması ya da DTÖ'nün adlandırdığı biçimiyle Bali Paketi neyi içeriyor, kısaca hatırlatmakta fayda var:
Anlaşma ile ilk önce dünya ticaretinde bürokrasinin kademeli olarak küçültülmesi ve gümrük prosedürlerinin basitleştirilmesi hedefleniyor. Bazı kuruluşlara göre küresel ticaretteki idari masraflar, gümrük vergilerini dahi aşıyor.
Bali Paketi ile hedeflenenler arasında: gümrük işlemlerini hızlandırmak; ticareti kolay, hızlı ve ucuz hale getirmek; netlik, verimlilik ve şeffaflık sağlamak; bürokrasi ve yolsuzluğu azaltmak ve teknolojik gelişimleri kullanmak gibi konular yer alıyor.
Anlaşmanın aynı zamanda açık denizlere kıyısı olmayan ve komşu ülke limanları yoluyla ticaret yapmanın yollarını arayan ülkeleri ilgilendiren transit mallar konusu üzerinde de hükümleri var.
Anlaşmanın bir bölümü, gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelere yapılacak altyapı gelişimi, gümrük görevlisi eğitimi veya anlaşmanın uygulamasıyla ilgili diğer maliyetlere yönelik yardımları içeriyor.
Bali Paketi'nin küresel ticaret maliyetlerini %10 ile %15 arasında azaltarak, ticaret akışını hızlandırması, gelirleri arttırması, istikrarlı bir iş ortamı yaratması ve bunların sonucunda yabancı yatırımcıları cezbederek dünya ekonomisine 400 milyar dolar ile 1 trilyon dolar arası katkı yapacağı hesaplanıyor.
Aralık ayındaki toplantının ardından DTÖ'den yapılan açıklamada, yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma olan Bali Paketi'nin kabul edilen metninin, nihai metin olmadığı ve 31 Temmuz 2014'te Genel Konsey'in kabul etmesi hedefiyle kontrol edileceği ve düzeltileceği belirtilmişti. Belirtilen süre 4 gün önce doldu ancak ne yazık ki beklenen olmadı ve protokol imzalanamadı.
Aslına bakarsanız beklediğim bir sonuçtu çünkü Aralık ayından bu yana DTÖ'den, deyim yerindeyse 'hiç ses çıkmamıştı'. Ortada 'de facto' bir durum var ki; o da örgütün dünya ticaretindeki sorunlar yumağına artık çareler üretemiyor olmasıdır. DTÖ'nün bu 'de facto' durumu, BRICS Kalkınma Bankası'nın kurulmasına, ABD'nin DTÖ'yü saf dışı bırakıp hem Latin Amerika ülkeleriyle hem de AB ile serbest ticaret anlaşmaları (TTIP) tesis etme girişimlerine yol açtı.
Temmuz ayında Avustralya'da düzenlenen G20 Ticaret Bakanları Toplantısı'na katılan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de toplantıda DTÖ'nün bu durumuna eleştiri getirdi. Zeybekci, TTIP müzakere süreci ve ABD'nin Asya-Pasifik ülkeleri ile yürüttüğü TPP süreçlerine dikkat çekerek, ikili ve çok taraflı serbest ticaret anlaşmalarının ve bölgesel birliklerinin önemli ticaret artışları yaratacağına inandıklarını ancak bu yeni sistemde DTÖ'nün rolünün yeniden ele alınması zorunluluğunun ortaya çıktığını bildirdi.
Zeybekci, yeni ortaya çıkan bu anlaşma süreçleri ile küresel ticaretin haritalarının yeniden çizildiğini, ticarette karar alıcıların küçük ittifaklar halinde menfaat alanı yaratmaya başladıklarını, ancak bu süreçlerin DTÖ'nün misyonu olan ortak ve geniş kapsamlı bir ortaklık zeminini zayıflatacağına dikkati çekti.
Avrupa'nın en büyük vakıflarından biri olan Bertelsmann Vakfı'ndan Thieß Peterson da TTIP için; "ABD ve AB (en çok da İngiltere) kazanacak ama dünyanın geri kalanı için bu anlaşma dezavantajlı olacak" yorumunu yapıyor. Peterson, TTIP ile en fazla zarara uğrayacak ülkeleri Kanada, Avustralya, Meksika ve diğer Latin Amerika ülkeleri ile Afrika ülkeleri olarak sıralasa da Türkiye de TTIP dolayısıyla bu ülkeler gibi dezavantajlı konumda. Türkiye için 20 milyar dolarlık bir kayıptan söz ediliyor.
E, o zaman, tüm bu fiili durumlar karşısında şu soruyu sormak gerekmez mi? Sahi, DTÖ'yü gören var mı?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.