Çarşamba 22.04.2015 00:00

30 yıl önce 30 yıl sonra

Elektrikli cam kumandalarının lüks donanım olarak kabul edildiği, klimanın ulaşılmaz olduğu günlerden bugüne, bakalım otomobil dünyasında 30 yılda neler değişmiş?

Yüzyıllar boyunca son derece yavaş bir şekilde değişen, gelişen uygarlık ve kültürler özelikle 20. Yüzyıl'ın başından itibaren geçmiş yüzyıllarla kıyaslanamayacak kadar hızlı bir gelişim yaşıyor. Bunun temel sebebiyse teknolojinin hızlı gelişimi. Çocukluğumuzda şehirlerarası bir telefon görüşmesi yapmak için saatlerce beklemek gerekirken şimdi hemen herkesin cebinde akıllı telefonlar var. Bilgiye ulaşmak için artık ansiklopedi ciltlerine ihtiyacımız yok, internet üzerinde her türlü bilgiye ulaşabiliyoruz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yaşamın her alanında olduğu gibi otomotiv dünyasında da baş döndürücü değişimler yaşanıyor. İçinde olduğumuz 21. Yüzyıl'ın henüz daha başlarında olmamıza rağmen sektörde öylesine büyük değişim ve gelişimler yaşandı ki, takip etmekte bile zorlandık. Otomotivde sadece 30 yıl önce hayatımızda olan ve olmayan önemli olaylara bir göz atalım…
Çarpışma testleri
Otomobil dünyasında büyüklük hem zenginlik hem de sağlamlık anlamına gelirdi. Özellikle Amerikan otomobilleri bu imajı gayet iyi oturtmuştu. Ayrıca pahalı markaların da diğerlerinden daha sağlam olduğu düşünülürdü. Her ne kadar otomobil firmaları kendi içlerinde çarpışma testleri yapılsa da bu testlerin sonuçlarından halkın pek haberi olmazdı. 1997 yılında kurulan Euro NCAP, hem tüketicileri bilgilendirme anlamında hem de otomobil firmalarının çarpışma güvenliği konusunda daha sıkı çalışmalarını sağlayan çok önemli bir adım oldu. Bağımsız bir kuruluş olan Euro NCAP ve dünyanın farklı yerlerindeki benzerleri çarpışma testleri yaparak güvenliğin marka imajıyla pek de ilgili olmadığını ortaya koyduğu gibi, belirli aralıklarla çarpışma hızlarını yükselterek daha güvenli otomobillere binmemizi sağlıyor.
Kaybolan markalar
Otomobilin yeni bir sektör olarak yapılanmaya çalıştığı 20. Yüzyıl'ın ilk çeyreğine kadar yüzlerce markanın büyük çoğunluğu ayakta kalamadı. Vahşi rekabet herhangi bir zayıflığı affetmiyordu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra taşlar yerine oturmuş gibi görünüyordu. GM ve Ford gibi çok markalı gruplar da oluşmuştu. 60'lı ve 70'li yıllarda da bazı markalar sahneden çekilse de 80'li yıllarda eski markalara yenileri de ekleniyordu. Son 10 yıla baktığımızda ise Avrupa ve ABD'de yaprak dökümü yaşandığını görüyoruz. 1938 yılında Henry Ford'un oğlu Edsel Ford tarafından kurulan Mercury, 2010'da kapatıldı. Mercury, Ford altyapılarıyla daha lüks otomobiller üreten bir markaydı. GM'in sportif markası Pontiac'ın 1926'da başlayan hayatı da 2010'da son buldu. GM'in diğer iki kaybından biri 1985'te kurduğu Saturn (2009'da kapandı) ve askeri araçların sivil versiyonlarına satmaya başlayınca ünlenen Hummer (2010'da kapandı) oldu. Avrupa'daysa Saab'ın iflası çok konuşulurken İngiliz Rover da ortadan kalktı. Bu arada, Daihatsu ve Chevrolet, Avrupa pazarıyla birlikte Türkiye'den çekildi.
Otomatik park yardımcısı
Büyük şehirlerde park yeri bulmak yeterince zorken bir de bulunan alana aracı sığdırmak çoğu zaman zor olabiliyor. Hele bir de sürücü tecrübesizse ortalık kornalarla inlemeye başlıyor. Ayrıca park etmeye çalışırken küçük kazalar da yaşanabiliyor. 2004 yılına kadar bunun için bir çözüm yoktu. Toyota, ABD pazarına özel hazırladığı Lexus'ta ilk otomatik park yardımcısını tanıttı. Aslında sistem 2003'te Japonya pazarındaki Prius'ta tanıtılmıştı ama dünyaya açılması biraz zaman aldı. Sonrasında Audi'den Ford'a birçok marka bu sistemi sunmaya başladı. Sistemin temelinde sensörlerden gelen bilgiler ışığında direksiyonun elektronik kontrollü olarak çevrilmesi, gaz ve fren pedallarının sürücü tarafından kullanılması yatıyor. İlk nesillerde sadece paralel park için kullanılabilen sistem artık dikey parklarda da çalışıyor. Üstelik park yerinden çıkarken de direksiyon hareketlerini otomobile bırakabiliyorsunuz. Böylece çok dar park alanlarına bile girip çıkmak çok kolaylaşıyor. Bosch'un geliştirmeye devam ettiği yeni bir sistemde otomobil bütün park etme işlemini kendi yapabilecek, üstelik bunu aracın dışından akıllı telefonunuzu kullanarak da yapabileceksiniz.
Navigasyon ve multimedya
Geçmişte bilmediğimiz bir adrese gidebilmenin tek yolu bıkıp usanmadan adresi bilen birini buluncaya kadar sormaktı. İşte bu soruna çözümü navigasyon sistemleri getirdi. Dijital haritası çıkarılan bölgelerde GPS sayesinde aracın yerini belirleyerek adres tarifi yapabilen navigasyon sistemlerinin ilk örnekleri 30 yıl önce ortaya çıkmaya başlamıştı. Günümüzde otomobillere entegre sistemlerin yanı sıra mobil sistemler olduğu gibi akıllı cep telefonlarına bile navigasyon sistemi yüklenebiliyor.
Premium kompakt

Premium ya da lüks marka olarak tanımlanan otomobil üreticileri uzun yıllar boyunca orta sınıfın altında modellerden uzak durmuştu. Çünkü bu markalar yüksek kalite ve teknoloji vaat ediyorlar ve bunun için de yüksek meblağlar talep ediyorlardı. Mercedes, BMW, Audi, Jaguar ve Volvo gibi Premium sıfatı taşıyan markalar sadece orta, orta üst ve lüks modellerle arz-ı endam ederken, büyümek ve ayakta kalabilmek için daha "sıradan" markaların alanına girmek zorunda kaldılar. Bunda diğer markaların orta ve orta üst sınıf modeller ile premium markaları tehdit etmeye başlaması da bir diğer etkendi. Kompakt sınıfa ilk ciddi girişi yapan marka olarak Audi gösterilebilir.
Otonom sürüş

Otomobillerde bugün birçok sistem elektronik olarak kontrol ediliyor ve birçok işlem otomatik olarak gerçekleştiriliyor. Ancak otomobili hala sürücüler kullanıyor. Peki, uçaklardaki gibi bir otomatik pilot mümkün mü? Sadece belirli bir hızda gitmesi, öndeki aracı takip etmesi ya da park ederken direksiyonu çevirmesinden bahsetmiyorum; tamamen kendi kendine gitmesinden bahsediyorum. Evet, yakın gelecekte bu tip otomobiller yollara çıkacak. Otomobil markalarının yanı sıra Google da otonom sürüş sunan konseptler üzerinde çalışıyor ve prototiplerle testler gerçekleştiriyor. Yapılan açıklamalara göre otonom otomobilleri trafik işaretlerine ve lambalarına ihtiyacı olmayacak; çünkü tüm otomobiller kendi aralarında iletişim kurarak trafik akışını sağlayacak.
Hacim küçültme (Downsizing)
Avrupa Birliği ve ABD'de küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi, hava kirliliği gibi sebeplerle egzoz emisyonları konusunda kısıtlamalar uygulanmaya başladı. Gelişen enjeksiyon sistemleri, katalitik konvertörler, değişken zamanlamalı supaplar ve benzeri birçok gelişme mühendislerin işini kolaylaştırsa da daha radikal bir çözüm bulunmalıydı. Çözüm VW Grubu'ndan geldi: Küçük hacim ve aşırı besleme. 2006 yılında satışa sunulan 1.4 TSI motor, hacim küçültme trendini başlattı. Geçmişte yüksek performans için kullanılan turbo ve kompresör artık düşük tüketim ve emisyon için görev yapmaya başlamıştı. VW Grubu'nun hızlı büyümesinde büyük katlı sağlayan TSI teknolojisi kısa zamanda birçok üretici tarafından da kabullenildi ve artık Ford'dan Peugeot'ya, Opel'den Renault'ya hatta Ferrari'ye kadar birçok üretici turbo beslemeli motorlara dönüş yapıyor.
Elektronik güvenlik yardımcıları
Kazaları azaltma yolunda otomobil firmalarının en önemli engeli sürücülerdir. Mekanik olarak ne kadar iyi bir otomobil yapılırsa yapılsın, insani hatalar engellenemiyor. Buna karşılık elektronik sistemler sürücünün hatalarını belirli bir noktaya kadar tolere edebiliyor. 30 yıl önce elektrikli camlar bile son derece önemli bir donanımken bugün donanım listelerinde birçok kısaltma bulunuyor. ABS, ESP, sinyal vermeden şeritten ayrılma sırasında sürücüyü uyaran ve hatta şeride dönmesi için fren sistemini kullanan şerit takip sistemi, radar ve kameralarla öndeki aracı izleyen ve öndeki araç çok yavaşladığında veya durduğunda kazayı engellemek ya da çarpma hızını azaltmak için kendi kendine fren yapan otomatik fren sistemleri gibi. Bunlar gibi birçok elektronik sistem artık sürücüler çoğunlukla farkında olmadan hayat kurtarıyor.
Elektrik çağı
Elektrikli otomobiller günümüzün en önemli konu başlıklarından biri. Aslında bu teknoloji yeni değil, hatta benzinli otomobillerden de eski. Carl Benz, 1886 yılında ilk otomobilin patentini aldığında elektrikli otomobiller zaten yollara çıkmıştı. 1884 yılında İngiltere'de Thomas Parker, ilk elektrikli otomobili üretmeye başlamıştı. Elektrikli otomobille ilgili çalışmaların 1828 yılında başladığına dair kayıtlar bulunuyor. Benzinli motorlara yenik düşen elektrikli otomobiller 1930'larda tamamen ortadan kalktı. Çevresel etkenlerin dillendirilmeye başladığı 80'lerde tekrar çalışmalar başladı ve 90'larda kısıtlı sayılarda da olsa elektrikli otomobiller ortaya çıkmaya başladı. 2000'li yıllara gelindiğinde ünlü mucidin adını taşıyan Tesla markası sektörü hareketlendiren bir teknolojiyle ortaya çıktı. Menzil problemini kısmen de olsa çözen lityum iyon akülere sahip Tesla Roadster, 2008 yılında yollara çıktı ve 320 km'lik menziliyle diğer markalara da yol gösterdi.
Otomatik şanzıman

Türkiye'de otomatik şanzımanlı otomobillerden uzak durulurdu. Lüks otomobillerde standart olarak sunulmasının dışında özellikle kadın sürücüler tarafından sınırlı sayıda küçük sınıf ve kompakt sınıf otomobilde tercih edilirdi. Nedeni ise otomatik şanzımanların yakıt tüketimine hissedilir düzeyde olumsuz etkide bulunması ve büyük şehirlerde trafik şartlarının bugünkü gibi boğucu olmamasıydı. 10 yıl önce bile otomatik şanzımanlı otomobillere öcü gözüyle bakan sürücüler bugünse bu otomobilleri almanın peşinde. Bolca sıkışan trafik nedeniyle sol ayaklarına kramplar giren ve debriyaj balatası değişim periyotları artan sürücüler, yakıt tüketimine olumsuz etkisi azalan otomatik şanzımanların konforunu keşfettikten sonra pazarda büyük bir değişime sebep oldu. Bu noktada özellikler VW Grubu'nun 2000'lerin ortasında Golf ve Jetta modellerinde sunmaya başladığı çift kavramalı otomatik şanzımanı DSG önemli rol oynadı. Son derece hızlı vites değiştiren, performansa olumlu katkıda bulunurken yakıt tüketiminde de geçmiş otomatik şanzımanlara göre avantaj sağlayan çift kavrama teknolojisi artık, Ford, Renault, Mercedes tarafından da kullanılıyor. ( HALİT BOLKAN)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.