Çarşamba 17.06.2015 00:00
Son Güncelleme: Çarşamba 17.06.2015 15:21

Süleyman Demirel ekonomide de iz bıraktı

Solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle vefat eden 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ülke ekonomisinde de iz bıraktı. Türkiye ekonomisinin ikinci büyük büyüme performansını elde eden ve çok sayıda yatırımlarda imzası bulunan "barajlar kralı" unvanlı Demirel'in, başbakanlık dönemlerinde ekonomik krizler de yaşandı.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Demirel, 1965 yılındaki genel seçimlerden sonra Adalet Partisi'nin tek başına iktidara gelmesinin ardından Başbakanlık koltuğuna oturdu. Bu yıldan sonra planlı kalkınma dönemine giren Türkiye'de beşer yıllık kalkınma planları yapıldı ve uygulandı. Türkiye, bu dönemde elde ettiği yüzde 7 civarındaki kalkınma hızı ile dünyada ilk sıralarda yer aldı.
Bu yıllarda Keban, Tokat Almus ve Kesikkaya gibi baraj ve santralin aralarında bulunduğu birçok yatırım hizmete kazandırılırken, özel sektöre öncelik tanınan bir ekonomi modeli izlendi. İstanbul'da birinci köprü olarak da bilinen Boğaziçi Köprüsü ile İzmir Aliağa Rafinerisinin temelleri de bu dönemde atıldı. Hastane, üniversite, okul sayılarında artış yaşanan, ulaştırma alanında yatırımlara imza atılan bu döneme rastlayan 1966 yılında Türkiye, yüzde 12 ile 1950'den bu yana ikinci büyük büyüme başarısını elde etti. Atatürk Barajı'ndaki sulama suyunu Harran Ovası ve Mardin Ovasına taşıyan tünel olan Urfa Tüneli'nin temeli de Demirel döneminde atıldı.
Ekonomik krizler

Öte yandan, Demirel'in başbakan olduğu, özellikle koalisyon hükümetleri dönemlerinde Türkiye'de ekonomik krizler de yaşandı. 1969-1980 yıllarında yaşanan krizlerde Türk parası art arda devalüe edildi.
1979-1980 yıllarında yaşanan petrol krizi, Türkiye'yi de etkiledi. Enflasyon yükselirken, pek çok temel tüketim maddesi karaborsaya düştü, özellikle benzin, tüp ve bazı gıda maddeleri bulunamıyordu. Hükümet enflasyonu kontrol altına almak, dış kaynak açığını kapatmak ve ekonomiyi yeniden işler hale getirmek için "24 Ocak kararları"nı yürürlüğe koymuş ve kararlarla Türk Lirası yine büyük oranda devalüe edilmişti.
Demirel'in anlatımıyla ekonomik tablo
Türk siyasetinin bir dönemine "damga vuran" Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığı görevini Ahmet Necdet Sezer'e devrinden bir gün önce, 15 Mayıs 2000'de Çankaya Köşkü'nde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin 1965-2000 arasındaki "ekonomi tablosunu" da aktarmıştı. Demirel, özetle şunları söylemişti:
"Türkiye bu dönemde ortalama yüzde 5 kalkınma hızını yakaladı. Bu dönemde Türkiye, 189 ülke arasında 16. büyük ekonomi oldu, nüfusu 31 milyondan 65 milyona yükseldi, okuma yazma oranı ise yüzde 48'den yüzde 95'e çıktı. Türkiye bu dönemde, kişi başına düşen milli gelirini 300 dolardan, satın alma gücü paritesine göre 6 bin doların üzerine, elektrik enerjisi üretimini 4 milyon 953 bin kilovatsaatten 130 milyar kilovatsaate, baraj sayısını 20'den 200'e, sulanan topraklarını 15 milyon dekardan 50 milyon dekara, doktor sayısını 11 binden 80 bine, traktör sayısını 54 binden 1 milyona, otomobil üretimini sıfırdan yılda 250 bine, çimento üretimini 3 milyon tondan 40 milyon tona, ihracatını 463 milyon dolardan 30 milyar dolara, dış ticaret hacmini bir milyar dolardan 75 milyar dolara, sanayi mamullerinin ihracat içindeki payını yüzde 19'lardan yüzde 90'lara, şehirlerdeki nüfusunu yüzde 35'lerden yüzde 70'lere, buğday üretimini 8,5 milyon tondan 30 milyon tona, üniversite sayısını ise 7'den, 74'e ulaştırmıştır.
1965'de ancak 300 köyünde ışık bulunan Türkiye'nin bugün 35 bin köyü ve 75 bin mezrası ulusal şebekeden ışık almaktadır. Türkiye, okulu ülkenin her köşesine götürmüştür. Yolu, suyu, ışığı her yere ulaştırmıştır."
"Daha yapacak çok iş var"

Türkiye'nin bu dönemde sanayileştiğini ve birçok şeyi kendisi yapar hale geldiğini belirten Demirel, ülkenin dünyayı bilen, iyi yetişmiş bir girişimci gücüne sahip olduğunu kaydetmişti.
Demirel, 1965'te 361 bin olan yabancı turist sayısının, 2000'de 30 kat artarak 10 milyona yaklaştığını ifade ederek, şunları söylemişti:

"Türkiye bugün artık bir büyük turizm ülkesidir. Öte yandan, Türkiye'nin dış ülkelerdeki vatandaş sayısı 1965 yılındaki yüzbinler civarından 3,5 milyona yükselmiştir. Bu Türkiye'nin dünyadaki etkinliğinin artmasına katkıda bulunmuştur. 1965'te Türkiye'nin ne siyah-beyaz ne de renkli televizyonu vardı. Bugün damlı evlerin üstünde anten, içinde renkli televizyon bulunmaktadır. 1991 yılında tek bir televizyon kanalı varken bugün yüzlerce kanal faaliyet göstermektedir. 1965'te Türkiye'deki telefon abonelerinin sayısı 243 binken, bugün bu sayı 17 milyonu bulmuştur ancak daha yapacak çok iş var. Türkiye'nin hedefi her alanda Avrupa Birliği standartlarını yakalamaktır."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.