29 maddede 29 Ekim

* En çok konuşulan, askerlerin ve Kılıçdaroğlu’nun gelmemesi, Başbakan’ın ise yalnız katılmasıydı. * Tayyip Erdoğan’ın yorgun yüzü, bu toprakları yönetmenin ne kadar ağır bir yük olduğunu gösteriyordu. * ‘CHP + Ordu = İktidar’ eski denkleminden hareketle ‘CHP + Ordu = İktidarsızlık’ esprileri yapıldı. * Üniformaları yüzünden Cumhurbaşkanlığı görevlilerine ümitle bakan, onları Genelkurmay’dan sanan ya da “Bunlar buradaysa öbürleri niye yok,” diye soranlar oldu. * Hayrünnisa Gül, patlıcan rengi, omuzu işlemeli, bedene oturan bir tuvalet giyiyordu. Herkes aslında ne kadar zayıf olduğunu, fotoğraflarından iki beden küçük olduğunu konuştu. * Köşkün her iki salonunda da büyük değişiklik olmuş, davetli nüfusu geçen seneye göre fazla olmasına rağmen izdiham daha makul boyuttaydı. * Kitle geçen yıla göre aman aman farklılık göstermiyordu. n * Ağır parfüm ve kesif ter kokusu bir aradaydı. Böyle bir davette ikincisini anlamak sahiden zor oluyor. * Nazlı Ilıcak’ın dediğine göre eski resepsiyonlarla kıyaslandığında kadın nüfusu ümit verici derecede çokmuş. * Başı açık ve başı örtülü kadın dağılımı, kabaca Türkiye gibiydi. * Çok sayıda single erkek göze çarpıyordu, eşli davet edilmelerine rağmen pek çok erkek eşsiz gelmeyi tercih etmişti. * ‘Bu bir kültür’ diyenler oldu, özellikle muhafazakâr eşler getirilmiyor/gelmeyi tercih etmiyor dendi, ama gazetecilerde de durum farksızdı, ağır bir erkek medya egemenliği göze batıyordu. * Arada smokin ve papyonlular olmasına rağmen erkeklerin çoğu birbirine benziyordu, Mercan Dede hariç! Saçı ve küpeleriyle en dikkat çekici erkek oydu! * Sanat-sahne âleminden Emel Sayın’dan Demet Akbağ’a, Muazzez Ersoy’dan Ceza’ya geniş bir yelpazede gezinebiliriz. * İstanbul’dan gelenler ikiye ayrılıyordu: Uçakla gelenler, arabayla gelenler. İlk grup ikinciyi genellikle küçümsüyordu ama bavulu uçaktan çıkmayıp krizin ucundan dönenler vardı. * Türbanlı kadınları küçümsüyorlar ama açık kadınlar da böyle bir davette ne giyeceklerini tam olarak bilemiyor. Pırtıklanmış çarşı-pazar hırkası, bavul büyüklüğünde alışveriş çantası, yürüyüş ayakkabısı gibi elemanlar boy gösterdi. * Birçok kadın elbise ve saçından emin olmadığı için tedirgindi. Kimin davet kadını olduğu kimin olmadığı alnında yazıyor doğrusu. * Yerel kıyafeti farklı yorumlayanlar olmuştu: Apaçi ceketli bir orta yaşlı hanım unutulmazdı. * Ortalama bir Türkiyeli erkek, kadınların uzun tuvaletler giymesine alışık değil; aradaki mesafeyi ayarlayamayıp kuyruğa basanlar oldu! Kadınlar irkildi, adamlar önce afallayıp çok utandı, sonra kızararak özür diledi. * Bekleme salonundan kabul salonuna geçişte yığılma oluyor. Bazı konuklar, gençken belediye otobüslerinde edindikleri ‘kıvrak omuz hareketleriyle ilerleme’ becerilerini belli ki unutmamış. Az önce yanınızda duran şahsın, biraz sonra Cumhurbaşkanı’na takdim edildiğini duyduğunuzda şaşkınlığınıza gıpta karışıyor! * Muktedir görünce manevra kabiliyetini azami seviyeye çıkartanlar nasıl da hep doğru zamanda doğru kişinin yanında olmayı beceriyor! * Yabancı diplomatların, türban üstünden yürüyen çekişmeler hakkında “What a fantastic country!” dedikleri duyuldu. * CHP İstanbul milletvekili Ahmet Tan’ın dünya tatlısı kızı herkesin ilgi odağıydı. * Aperitiflere kafa yorulduğu belliydi. Minik puf börekleri, yüksük içli köfteler, lokmalık hamburger ve dönerli sandviçler estetik ve lezzetliydi. * Cemiyet sayfalarından hemen herkes oradaydı. Feryal-Kemal Gülman, Demet Sabancı Çetindoğan, Ender Mermerci gibi Alem dergisi sakinlerinin çoğu hazır bulundu. * Yemeklerin tamamı, ilk kez Köşk’ün onarılan ve bir laboratuvar gibi olan mutfağında yapıldı. * Taze sıkılmış meyve suları, soda ve kolanın yanı sıra kırmızı ve beyaz şarap ile viski ikram edildi. * Köşk’e cep telefonu ve fotoğraf makinesi sokulması yasak; aletler girişte toplanıp çıkarken iade ediliyor. Bazı kişilerin cep telefonlarını nasıl olup da içeri sokabildikleri ise henüz muamma... * Resepsiyon çıkışı küçük çaplı bir curcuna yaşandı. Otoparktaki şoförler anonsla kapıya davet edildi: “06 XXX plakalı aracın sürücüsü, lütfen kapıya intikal ediniz.” İstanbullular, ‘intikal’ kelimesini anlayamayıp ‘intihal mi’, ‘ihtimal mi’ diye birbirlerine sordu!

29 maddede 29 Ekim

EN SON GALERİLER