Perşembe 26.11.2009 00:00
Son Güncelleme: Perşembe 26.11.2009 20:01

"Devleti karanlıklardan arındıracağız"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Demokratik Açılım'' süreciyle ''Türkiye'yi prangalarından kurtaracak iki temel hedefe ulaşmayı umut ettiklerini'' belirterek, ''Bu hedefler, terörün artık sona erdirilmesi ve ülkemizin demokrasi standartlarının en üst seviyeye yükseltilmesidir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin meselelerini ekranlar aracılığı ile bir kere daha sizlerle paylaşma imkanı bulduğum için memnuniyetimi ifade ederek sözlerime başlıyorum'' diyerek ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasına başladı.
2009 yılının da yavaş yavaş sonlarına yaklaşıldığını anımsatan Erdoğan, hem küresel krizin sebebiyet verdiği zorlukların, hem de ülkenin yaşadığı büyük değişimin getirdiği sancıların yoğun olarak hissedildiği zor bir yılın geride bırakıldığını vurguladı.
Başbakan Erdoğan, bununla beraber 2009 yılının aynı zamanda Türkiye'nin huzur ve istikrarının en zor şartlarda test edildiği ve bu imtihandan yüzünün akıyla çıktığı umut dolu bir yıl olduğuna işaret ederek, ''İnsanlarımızın en zor şartlar altında dahi Türkiye'nin son yıllardaki kazanımlarından asla vazgeçmediklerini görmek hepimiz için büyük bir mutluluk kaynağıdır'' diye konuştu.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Hepimiz Türkiye'nin hangi felaketlerin eşiğinden bugünlere geldiğinin idrakindeyiz. Toplum olarak bugün sahip olduğumuz huzur ve istikrarın bizim için ne kadar hayati bir öneme ve değere sahip olduğunun bilincindeyiz.
Önümüze çıkan engeller ne kadar zorlu olursa olsun bunları aşacak irade ve kararlılığa işte bu bilinçle sahibiz. Milletimiz bu süreçte sadece değişimin getirdiği kazanımların değil, bir ve beraber olmanın, dost ve kardeş olmanın değerini de çok iyi kavramıştır.
İnşallah 2009 yılından önümüzdeki yıllara kalacak olan en değerli mesaj bu olacaktır.''
''TOPLUMSAL BARIŞIN EN BÜYÜK TEMİNATI''
''Biz her insanımızın mutluluğunu toplumsal barışın en büyük teminatı olarak görüyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, ''Bütün vatandaşlarımızın ülkelerine inanmalarını, güvenmelerini, ülkeleriyle gurur duymalarını istiyoruz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
''Tek bir insanımızın bile etnik kökeninden, inançlarından, hayat tarzından ve fikirlerinden dolayı mağdur edilmediği bir toplumsal zemin oluşturmakta kararlıyız. Türkiye'nin bu konuda geçmişten bugüne gelen birtakım sıkıntıları olduğunu kabul ediyoruz, ama bu gerçekle yüzleşmekten de kaçınmıyoruz.
Toplum olarak demokrasimizin üzerine düşen gölgeleri tümüyle ortadan kaldırmayı daha fazla erteleyemeyeceğimizin farkındayız. Adaleti ve özgürlükleri tartışılır olmaktan çıkarmadan geleceğe yürüyemeyiz. İnanç ve fikirlerin tasallut altında tutulmasının önüne geçmeden yolumuza devam edemeyiz. Türkiye, gerçekleriyle yüzleşmek, bu muhasebeyi en hakkaniyetli şekilde yapmak mecburiyetindedir.
Bildiğiniz gibi, bu amaçla, hükümet olarak bir demokratik açılım sürecini başlattık. Geçtiğimiz günlerde de bu konuyu Meclis Genel Kurulu'na getirerek hem sayın milletvekillerimize, hem de oradan yapılan canlı yayınlarla siz değerli vatandaşlarımıza bu konuyla ilgili detaylı bilgileri sunma imkanı bulduk.
Bu açılımla Türkiye'yi prangalarından kurtaracak iki temel hedefe ulaşmayı umut ediyoruz. Bu hedefler, terörün artık sona erdirilmesi ve ülkemizin demokrasi standartlarının en üst seviyeye yükseltilmesidir.
Biz inanıyoruz ki, ülkemizde yaşanan her türlü sıkıntının çözümü, demokrasiye tümüyle işlerlik
kazandırmaktan geçer. Terörü bir yol olarak seçenlerle mücadelemizi elbette en etkin ve yetkin biçimde bundan sonra da sürdüreceğiz. Türkiye'nin bütünlüğünden de, insanlarımızın kardeşliğinden de asla taviz vermeyeceğiz.''
ADIM ADIM GELİŞTİRİLEN DEMOKRATİK VİZYONUN BİR AŞAMASI...
Başbakan Erdoğan, yıllardır terör gerçeğiyle yaşamış olmanın getirdiği tecrübelerden, terörle mücadelenin askeri boyutu dışında başka boyutlarının da olduğunu bildiklerini belirterek, ''Öncelikle devleti karanlıklardan tümüyle arındıracak, hakkaniyetine inanılan, güvenilen istikrarlı bir yapıya kavuşturacağız'' diye konuştu.
Teröre zemin hazırlayan sosyo-ekonomik sıkıntılara çareler üreteceklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Toplumsal ahengi zedeleyen her türlü ayrımcı hareket ve girişimi tartışmasız biçimde sona erdireceğiz. Demokrasiyi, adaleti, eşitliği ve hürriyeti gölgesiz biçimde tesis edeceğiz. Bunlar ülkemizin geleceği için olmazsa olmazlarımızdır. Yani bunlar sorun alanlarıdır, bu sorun alanlarını minimize etmek suretiyle kısa vadede, orta vadede, uzun vadede bu yola devam edeceğiz.
Bunları başarabilirsek eğer, terör bu ülkenin tek bir karış toprağında bile kendine zemin bulamayacak, insanlarımız arasına nifak tohumlarını ekemeyecektir. İşte bizim demokratik açılım dediğimiz budur, bu açılımdan muradımız da bundan ibarettir. Milli birlik ve kardeşlik projesi olarak biz bunu ifade ediyoruz. Bir barış ve sevgi projesidir bu...''
''Aslında demokratik açılım adıyla gündeme gelen bu projenin, hükümetimizin yedi yıl boyunca adım adım geliştirdiği demokratik vizyonun yeni bir aşaması olduğunu da ifade etmek isterim'' diyen Başbakan Erdoğan, geçen 7 yıllık zaman içerisinde TBMM'nin de büyük gayret ve katkılarıyla demokrasinin büyük aşamalar kaydettiğine işaret etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu dönemde, çağdaş bir demokrasiye yakışmayan olağanüstü hal uygulamasına son verilmiştir. Hani OHAL denilen bir olay vardı ya, işte o. Yine aynı şekilde, demokrasiye uygunluğu sürekli tartışılmakta olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri bizim dönemimizde kaldırılmıştır.
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Sosyal ve Ekonomik Haklar Sözleşmesi TBMM'nin onayıyla kabul edilmiştir, yine bu dönemde... Yapılan anayasa değişikliğiyle temel insan haklarıyla ilgili uluslararası anlaşmalar, iç hukukumuzun etkin bir parçası haline getirilmiştir. Terörle Mücadele Kanunu'nda, hem ifade özgürlüğünü genişleten, hem de terörle mücadele alanındaki eksikleri gideren önemli değişiklikler yapılmıştır.
Vatandaşlarımızın günlük hayatlarında kullanmakta oldukları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için özel kurslar açılmasına imkan tanınmıştır. Yine farklı dil ve lehçelerde yayın yapılması yasal güvenceye kavuşturulmuş, bu uygulamaya ilk örnek olarak TRT Şeş yayını başlatılmıştır.
Bugün TRT ekranlarından Kürtçe, Zazaca, Boşnakça, Arapça ve Çerkezce yayın devam ediyor. 'İşkenceye sıfır tolerans' anlayışıyla işkence ve kötü muamele suçunun yasal çerçevesi genişletilmiş, cezaları ağırlaştırılmıştır. Bu sayede bugün Türkiye dünyada bir 'işkence ülkesi' olarak anılmanın utancından kurtulmuştur.
Yine bu anlayışla Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Denetimli Serbestlik Kanunu çıkarılmıştır. Sivil toplumun güçlenmesi ve örgütlenme özgürlüğünün sağlanması adına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni esas alan çok önemli yasal iyileştirmelere gidilmiştir.''
YASAL DÜZENLEMELER
Başbakan Erdoğan, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun yapılan düzenlemeyle daha demokratik bir yapıya kavuşturulduğunu belirterek, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun da çıkarıldığını anımsattı.
Belediyelerin ve il özel idarelerinin, ''yerinden yönetim'' ilkesi çerçevesinde, daha etkin biçimde görev yapabilmelerine imkan sağlandığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Terörle çok yönlü olarak mücadelenin gereği olan ve bugüne kadar ihmal edilmiş yeni stratejiler geliştirilmiştir.
Aktif dış politika adımlarıyla komşularımızla ilişkilerimiz düzeltilmiş, terör örgütü bölgede ve dünyada yalnızlığa mahkum edilmiştir.
Daha az gelişmiş bölgelerimizi sosyo-ekonomik açıdan canlandırmak için çeşitli teşvik uygulamaları yürürlüğe sokulmuş, bunlardan da gelecek adına umut veren sonuçlar alınmıştır.
Bugün, atılan bütün bu adımların, ülkemizin huzur ve istikrarına, toplumsal barışa ve uluslararası itibarımıza yaptığı katkıları memnuniyetle müşahede ediyoruz.
Sadece Güneydoğu ve Doğu'da yapmış olduğumuz tüm ekonomik yatırımlara baktığımız zaman alt yapı, üst yapı yaklaşık 15 katrilyonu bulmaktadır.''
TÜRKİYE CUMHURİYETİ, BEKASI İÇİN ASLA ZORBALIĞA, ZULME VE HAKSIZLIĞA İHTİYAÇ DUYMAYACAK KADAR GÜÇLÜ BİR CUMHURİYETTİR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Geçmişte yaşanan birtakım vahim olayları, insanlık onuru ve insaf ölçüleriyle bağdaşmayan birtakım uygulamaları, bugünün Türkiye'sine kabul ettirmeye çalışmak kimsenin haddi olmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, bekası için asla zorbalığa, zulme ve haksızlığa ihtiyaç duymayacak kadar güçlü bir cumhuriyettir. Aksini düşünenler tarih boyunca bu ayıplarıyla hatırlanacak, bu ülkeye yaptıkları bu büyük haksızlık asla unutulmayacaktır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, Türkiye'nin, bu yeni demokratik açılım adımlarıyla, doğrulara yeni doğrular ekleme gayreti içinde olduğunu söyledi.
Toplumsal mutabakat çerçevesinde Türkiye'nin bütün kronik sıkıntılarının üstüne gitmeyi sürdüreceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Bu elbette ucu açık bir süreçtir. Şartlar olgunlaştıkça, demokrasi ve hukuk zemininde bu süreç, Türkiye bütün ağırlıklarından kurtuluncaya kadar kesintisiz biçimde devam edecektir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, her gün toplumsal barışa katkı sağlayacak yeni adımlar attıklarını kaydederek, bu çerçevede, 18 yaş altındaki tüm çocukların Çocuk Mahkemelerinde yargılanmasını sağlayacak yasa tasarısının Meclis'e sunulduğunu, ceza evlerinde tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşmesine imkan sağlayan yönetmeliğin de yürürlüğe girdiğini anımsattı.
Vatandaşların kullandığı farklı dil ve lehçelerle ilgili akademik serbesti getiren çeşitli düzenlemelerin yine bu açılımın bir parçası olarak gündemde olduğuna işaret eden Erdoğan, özel televizyon ve radyo kuruluşlarının da farklı dil ve lehçelerde yayın yapmasına imkan tanındığını hatırlattı.
Başbakan Erdoğan, Başbakanlığa bağlı olarak faaliyet gösteren İnsan Hakları Başkanlığını da, bağımsız, sivil ve denetleyici bir ''İnsan Hakları Kurumuna'' dönüştürmek istediklerini belirterek, bu konudaki şikayetleri değerlendirmek üzere bağımsız bir ''Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu'' tesis etmek için hazırlıklarının sürdüğünü bildirdi.
İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi'nin ihtiyari protokolünün onayı için de çalışmaların hızlandırıldığını dile getiren Erdoğan, bu protokolün onayından itibaren en geç bir yıl içinde bir ''Ulusal Önleme Mekanizması'' kurulmasının öngörüldüğünü kaydetti.
Başbakan Erdoğan, hem işkence ve kötü muamelenin önlenmesi, hem de bu konuyla ilgili güvenlik güçlerinin haksız yere yıpratılmasını engellemek için ''Bağımsız Kolluk Şikayet Mekanizması'' kurulmasına yönelik çalışmalar yaptıklarını anlattı.
İSİMLERİ DEĞİŞTİRİLEN YERLEŞİM BİRİMLERİ

''Çeşitli sebeplerle isimleri değiştirilen yerleşim birimlerine, yerel talep olması halinde, mevzuat hükümlerine uygun olarak eski isimlerinin verilebilmesine de imkan sağlayacağız'' diyen Erdoğan, siyasi partilerin, seçim çalışmaları sırasında vatandaşlara farklı dil ve lehçelerde seslenebilmelerinin de yine bu açılımın konuları arasında bulunduğunu bildirdi.
Başbakan Erdoğan, amaçlarının Türkiye'yi bütün vatandaşların kendilerini rahat ve özgür hissedecekleri bir ülke haline getirebilmek olduğunu ifade ederek, vatandaşları etnik kökenlerine göre veya batılı-doğulu, Alevi-Sünni, azınlık-çoğunluk, şehirli-köylü diye ayırmadıklarını, hepsinin hakkını hukukunu mukaddes bildiklerini söyledi.
''Her insanımızın kendi değerlerini yaşama hakkına, kendini istediği biçimde ifade etme hakkına saygı duyuyoruz'' diyen Erdoğan, bunun Türkiye'nin zenginliği, gücü, bereketi olduğunu çok iyi bildiklerini kaydetti.
''ALEVİLERE KULAK VERDİK''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alevi yurttaşların uzun yıllar boyunca hallerini, ihtiyaçlarını anlatacak bir muhatap bulamadıklarına dikkati çekerek, ''Biz onlara kulak verdik, birlikte tam beş çalıştay yaptık.
Kendilerinin beklentilerini samimiyetle dinliyoruz, inşallah bu konuda önemli mesafeler alacağız'' dedi.
Farklı din ve inançlara sahip vatandaşların ibadet yerlerine ilişkin özgürlüklerinin genişletilmesi amacıyla İmar Kanununda düzenlemelere gittiklerini ifade eden Erdoğan, 2004'ten bu yana ''Azınlık Sorunlarını Değerlendirme Kurulu''nun faaliyet gösterdiğine işaret etti.
Erdoğan, bütün bunların, Türkiye'nin asırlardır yaşattığı ahengi daha da güçlendirmek için gerekli adımlar olduğunu belirterek, ''Bugüne kadar ihmal edilmiş bile olsa yapılması gerekendir, olması gerekendir. Bütün insanlarımız kendilerini bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olarak görebilmeli, bunu hissedebilmelidir. Bu, devletin vatandaşlarına karşı bir borcu ve yükümlülüğüdür. Ve bugüne kadar hep kalkınmayla ilgili mücadeleyi verdik, şimdi de adaletle ilgili mücadeleyi yoğun bir şekilde vermeye devam edeceğiz'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, geçmişte yaşanan acı tecrübelerin, toplumun her kesimine büyük acılar yaşattığını, büyük bedeller ödettiğine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:
''Bizler Türkiye'ye hiç hak etmediği bu acı manzaraları daha fazla yaşatmak istemiyoruz. Milletimizin birliğini, ülkemizin dirliğini pekiştirecek bütün bu açılım adımlarından çeşit çeşit korku senaryoları üretmek, en hafif tabiriyle, bu ülkeye yapılmış büyük bir haksızlıktır. Dünyada vatandaşlarına daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük imkanı tanıdığı için yıkılan, parçalanan, dağılan bir ülke yoktur, olmamıştır. Ancak, korku senaryolarıyla, baskıcı ve ayrımcı politikalarla, demokrasi ve özgürlüklere uygulanan kısıtlamalarla felakete sürüklenen pek çok ülke, pek çok toplum vardır. Biz de millet olarak bu hukuksuzluklardan, bu adaletsizliklerden, bu antidemokratik alışkanlıklardan çok çektik. Bu sebepledir ki Türkiye bu karanlıklardan tümüyle uzaklaşsın istiyoruz. Bu sebeple demokrasi ve hukuk konusunda herkesten azami hassasiyet göstermesini bekliyoruz.
Geçmişte yaşanan birtakım vahim olayları, insanlık onuru ve insaf ölçüleriyle bağdaşmayan birtakım uygulamaları bugünün Türkiye'sine kabul ettirmeye çalışmak kimsenin haddi olmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, bekası için asla zorbalığa, zulme ve haksızlığa ihtiyaç duymayacak kadar güçlü bir cumhuriyettir. Aksini düşünenler tarih boyunca bu ayıplarıyla hatırlanacak, bu ülkeye yaptıkları bu büyük haksızlık asla unutulmayacaktır. Bugün nefretleri körükleme yerine, kardeşliği sahiplenme günüdür. Bugün kanayan yaraları şefkat ve merhametle sarma günüdür. Bugün bu ülkenin insanları arasına kin ve nifak sokmak isteyenleri hayal kırıklığına uğratma günüdür.''
Başbakan Erdoğan, daha mutlu ve daha aydınlık bir ülke için büyük bir samimiyetle çaba göstereceklerini vurgulayarak, geleceğin büyük Türkiye'sini inşa edecek millet iradesinin işte tam bu noktada tecelli edeceğini söyledi.
Erdoğan, yüce milletin bu büyük memleket davasına can-ı gönülden sahip çıkacağından asla şüphe etmediğini de vurguladı.
EKONOMİDEN GELEN OLUMLU İŞARETLER

Başbakan Erdoğan, bütün dünyayı sarsan ekonomik kriz sonrasında nispeten bir toparlanma dönemine girilirken Türk ekonomisinden gelen olumlu işaretlerin kendilerini memnun ettiğini ifade etti.
Son yayınlanan IMF Raporu'nda Türkiye ekonomisinin, bu yılın son çeyreğinde büyüyecek nadir ekonomilerden biri olarak tespit edildiğine işaret eden Erdoğan, kendi beklentilerinin de bu yönde olduğunu bildirdi.
Başbakan Erdoğan, 2010 yılı için daha da iyimser beklentiler içerisinde olduklarını kaydederek, önümüzdeki yıl Türkiye'nin, OECD ortalamasının da üstünde bir büyüme hızı yakalayarak G-20 ülkeleri arasında 5. sırada olmasının beklendiğine dikkati çekti.
Türkiye'nin, gelecek yıl 3.7'lik büyüme oranıyla Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada olacağının tahmin edildiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin, halihazırda dünyanın en büyük 17. ekonomisi konumunda bulunduğunun altını çizdi. Başbakan Erdoğan, ''Yıl sonunda, inşallah bir basamak daha yukarı çıkarak dünyanın 16. büyük ekonomisi konumuna yükselmeyi umut ediyoruz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel kriz şartlarına bağlı olarak bütün dünyada artış gösteren işsizlik rakamlarında da Türkiye'nin nispeten düşüş trendine geçeceğinin söylenebileceğini belirterek, ekonomik büyüme ve iş gücü piyasasına yönelik çalışmaların etkisiyle 2010'dan itibaren istihdamda tekrar artış yaşanmasını ve işsizlik oranında kademeli bir düşüşün başlamasını beklediklerini vurguladı. Erdoğan, ''Zira bunlar biraz da mevsimsel olan gelişmelerdir. Dolayısıyla inanıyorum ki ağırlıklı hizmet sektöründeki gelişmeler, bunu arzuladığımız istikamette tetikleyecek ve işsizlik daha da azalacaktır'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, ihracatta da önemli bir toparlanma hareketinin gözlemlendiğine dikkati çekerek, ''Bu çerçevede Orta Vadeli Program'da koyduğumuz 98,5 milyar dolarlık yıl sonu ihracat hedefini temenni ediyorum ki aşacağız ve 100 milyar dolar seviyesini yakalayacağız'' dedi.
Bütün bunların, Türkiye ekonomisinin krizden çıkış yolunda bulunduğunu gösteren önemli göstergeler olduğunu kaydeden Erdoğan, dünya ekonomik çevrelerinde, Türkiye'nin krizin etkilerinden en önce sıyrılacak ülkeler arasında gösterildiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sabırla ve kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Maalesef bu çaptaki bir krizin etkilerini bir çırpıda üstümüzden atmak mümkün olmuyor, ancak doğru yoldayız, bütün bu gelişmeler de bu iyiye gidişin işaretlerini taşıyor. Ekonomimizin bu büyük badireyi mümkün olan en az hasarla atlatmakta olduğundan kimsenin şüphesi olmasın. Burada önemli olan, istikrarı kaybetmeden, rotadan şaşmadan, bu yolda gayretlerimizi sürdürmemizdir. İnşallah 2010 yılı her açıdan 2009'dan çok daha güzel bir yıl olacaktır.''
'TÜRKİYE, DIŞ DÜNYA İLE İLİŞKİLERİNDE ÖNEMLİ KAZANIMLAR ELDE EDİYOR, YENİ DÜNYANIN EN ÖNEMLİ AKTÖRLERİNDEN BİRİ OLMA YOLUNDA HIZLA İLERLİYOR''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye, dış dünya ile ilişkilerinde önemli kazanımlar elde ediyor, yeni dünyanın en önemli aktörlerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Ulusa sesleniş konuşmasında, Türkiye'nin yönetimine talip olurken verdikleri sözlerden birinin de Türkiye'nin şehirlerini birbirine bağlayan yolları çağdaş bir kalite ve seviyeye ulaştırmak olduğunu söyledi.
Bu çerçevede, 15 Kasımda açılışını yaptıkları Ankara-İzmir Devlet Yolu'nu, diğer adıyla bölünmüş yol, bir diğer adıyla duble yolu, bu uğurda atılmış çok önemli bir adım olarak gördüklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu yolla İzmir'i başkente bağlayan çağdaş bir köprü kurmuş oluyoruz. Tabii yine bu yolla İzmir, Ankara, Kütahya, Afyonkarahisar, Uşak'a yeni bir canlılık bir dinamizm kazandırmış oluyoruz. 569 kilometrelik bu yolla Ankara ile İzmir arası yaklaşık 5 saate inmiş oluyor. Bu sayede, sadece yakıt tasarrufuyla, ekonomimize yılda tam 194 milyon dolarlık ek bir kazanç sağlamış oluyoruz. Bu yolun bu çok geniş coğrafyaya getireceği ekonomik canlılık ise çok daha önemlidir.
Bu yol sayesinde İzmir Limanı'ndan iç bölgelere ulaşım çok daha pratik hale geliyor. 'Türkiye'yi bir uçtan bir uca çağdaş yollarla birbirine bağlayacağız' dedik, adım adım bu hayalimizi gerçeğe dönüştürüyoruz. Yine bu sayede insanlarımızın yol güvenliğini ve konforunu da azami seviyede arttırmış oluyoruz. Bu vesileyle Ankara-İzmir Duble Yolu'nun ülkemize, Ege ve İç Anadolu bölgelerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Burada bir şeyi de hatırlatmak istiyorum, bu yol ne zaman başlatıldı biliyor musunuz? 1992 yılında. Bizim iktidara geldiğimiz yıl 2002. Bu arada 8 hükümet değişti ve yapılan 265 kilometreydi. Biz geldik 7 yılda 304 kilometreyi bitirdik ve böylece yol bitmiş oldu, işte aramızdaki fark bu.''
İTALYA ZİYARETİ
Dış politika alanında Türkiye'nin yoğun gündemini vatandaşlarla her ay özellikle paylaştığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Türkiye, dış dünya ile ilişkilerinde önemli kazanımlar elde ediyor, yeni dünyanın en önemli aktörlerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor'' diye konuştu.
Bu ay, yoğun ve önemli bir diplomasi trafiği içinde çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İtalya Cumhurbaşkanı Sayın Napolitano, Sayın Cumhurbaşkanımızın davetlisi olarak ülkemize resmi bir ziyarette bulundu. Sayın Napolitano ile gerçekleştirdiğimiz çalışma yemeğinden hemen sonra, 16-18 Kasım tarihleri arasında Roma'da düzenlenen Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi'ne katılmak üzere İtalya'ya hareket ettik.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü çatısı altında gerçekleştirilen bu zirvede, dünyada gıda güvenliğinin sağlanması ve gıda krizinin aşılması için yapılması gerekenler masaya yatırıldı. Bugün dünyada 1 milyarın üzerinde insan açlık ve yoksullukla pençeleşiyor. Zirve sırasında yaptığım konuşmalarda da ifade ettiğim gibi bu meselenin, dünyanın üstünde ısrar ve hassasiyetle durması gereken bir mesele olduğunu vurguladım.
Dünyada zengin ve fakir ülkeler arasında büyük bir uçurum oluşmuş durumda. Bu tablo sürdürülebilir bir tablo değil. Dünyada oluşan bu dengesizliğin ve bu eşitsizliğin bir an önce giderilmesi, bunun için daha fazla çaba harcanması şart. Zengin ülkelerdeki sınırsız tüketim ve israfa son verilmesi, dünya kaynaklarının daha dengeli ve barışçıl biçimde kullanılması, bu sorunu büyük ölçüde çözecektir.
Bu zirve sırasında müşahede ettiğimiz sevindirici gelişme, bu bilincin artık dünya ülkelerinin pek çoğu tarafından paylaşılmakta olduğu yönündedir. Zirvenin sonuç bildirgesinde de bu kararlılık altı çizilerek ifade edildi.''
Türkiye'nin de zirve sırasında bu konuyu önemsediğini, bu alanda her türlü küresel ve bölgesel girişime bütün imkanlarıyla destek vereceğini uluslararası kamuoyuna deklare ettiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Zirve sırasında başta İtalya Başbakanı Sayın Berlusconi ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon olmak üzere birçok liderle çok yararlı temaslarda da bulunduk. Bu vesileyle çeşitli dünya meseleleri ve Türkiye'nin bu meselelerle ilgili görüşlerini muhataplarımıza bir kere daha ifade etme şansına sahip
olduk.
Bu arada, FAO'nun genel direktörü ile de bir yemeğimiz oldu ve bu yemekte de yine bu konuları ikili olarak çok açık net konuşma fırsatımız oldu. Yine 7 Kasımda bir başka önemli toplantıya ev sahipliği yaptık. İslam Konferansı Teşkilatı 25. Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin Bakanlar Toplantısı'na Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'de katılarak bir konuşma yaptılar. Tabii kendilerinin orada çok yoğun görüşmeleri de oldu.
Bu toplantı için Türkiye'ye gelen İran Cumhurbaşkanı Sayın Ahmedinejad ile İstanbul'da benim de başa baş bir görüşme fırsatım oldu. Kendileriyle iki ülke ilişkilerini, bölgesel meseleleri, çeşitli konuları özellikle enerji noktasında görüşme imkanı bulduk. Bu vesileyle geçtiğimiz ay yaptığımız İran ziyareti sırasında heyetimize göstermiş oldukları nazik ilgi için de kendilerine teşekkür ettik.''
DİĞER ZİYARETLER
''Bu ay içinde misafir edilen yabancı dostlarımız bununla sınırlı değil'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''İngiltere Dışişleri Bakanı Sayın Miliband, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Sayın Barrot, İsveç İltica ve Göç Bakanı Sayın Billström, Ürdün Başbakanı Sayın Dahabi, Almanya Hessen Eyaleti Başbakanı Sayın Koch, misafirlerimiz arasındaydı.
Yine komşumuz olan ülkelerden Suriye Halk Meclisi Başkanı Sayın El-Abraş ve Irak Yüksek İslam Konseyi Lideri Sayın El-Hekim ile de başta bölgesel meseleler olmak üzere birçok konuyu ele aldığımız yararlı görüşmelerde bulunduk.
23-25 Kasım tarihleri arasında da Libya Başbakanı Ali El Mahmudi'nin davetine icabetle, kalabalık bir iş adamları heyetiyle birlikte bu ülkeye gittik. Libya Lideri Sayın Kaddafi başta olmak üzere, Libyalı yetkililerle çok verimli görüşmeler yaptık. İş adamlarımızın Libyalı muhataplarıyla birlikte katıldıkları İş Konseyi toplantısı da iki kardeş ülke arasındaki ekonomik ilişkileri daha da pekiştiren çok önemli bir adım oldu.''
Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'nin büyük bir ülke olma yolundaki bu yürüyüşü aynı hız ve yoğunlukla bundan sonra da sürecek. Bu adımların Türkiye'nin geleceğe yürüyüşünde ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu zaman içinde hepimiz müşahede edeceğiz'' dedi.
KURBAN BAYRAMI MESAJI
Konuşmasının sonunda, vatandaşların Kurban Bayramı'nı kutlayan Başbakan Erdoğan, ''Milletçe karşılamaya hazırlandığımız mübarek Kurban Bayramı'nızı da en içten dileklerimle kutluyor, ülkemize, milletimize, İslam alemine, tüm insanlığa hayırlar getirmesini Allah'tan temenni ediyorum. Böyle bayram günlerini insanlarımızı birbirine yakınlaştıran, manevi değerlerimizin en üst seviyede yaşandığı çok müstesna zamanlar olarak idrak ediyoruz'' diye konuştu.
Kurban Bayramı'nın bu anlamda toplumsal hayata getirdiği çok önemli güzellikler olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bayramlar vesilesiyle yaşadığımız bu güzelliklerin daim olması, birbirimize ve ülkemize olan sevgimizi arttırması en büyük dileğimdir. Mahzun gönüllerin aydınlandığı, dargınlıkların ve kırgınlıkların unutulduğu böyle günler, milletlerin bir ve beraber olma şuurunu, var olma iradesini, yüksek ideallerini tazeleme günleridir.
Tabii ki bu bayram süresince küçükler büyükleri ziyaret edecekler, ülkemizin bir ucundan bir diğer ucuna araçlarıyla yollara döküleceklerdir. Fakat her bayram bize zaman zaman ne yazık ki sevinç olmaktan çıkıyor ve bu trafik kazalarında aldığımız haberlerle hüzne dönüşüyor. Bu bakımdan tüm vatandaşlarımdan özel bir ricam olacak. Trafik kurallarına lütfen uyunuz, hız yapmayınız.
Biliyorsunuz yolların kralı yoktur, yolların kuralları vardır. Bu kurallara uyun ve bu kurallara uymak suretiyle de sevdiklerimize sevinçle ulaşalım, onları hüzne boğmayalım, diyorum. Bu duygularla sözlerime son veriyor, hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.''

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.