Cuma 19.03.2010 00:00
Son Güncelleme: Cuma 19.03.2010 19:19

Erdoğan'dan önemli açıklamalar

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Roman vatandaşlarım benim vatandaşımdır ve bu ülkede 10 yıllardır vatandaşlık hukukundan dahi istifade edememişlerdir. Bu tespiti de yapacağız. Eğer özür dilenmesi gereken varsa, benim Roman vatandaşlarımdır ve ben onlardan bu devlet adına özür diliyorum'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmaya Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümüne değinerek başladı.
Çanakkale'yi ve bu ruhu çok iyi okumak ve anlamak gerektiğini belirten Erdoğan, ''Çanakkale hamaset ve nostalji duygularının çok ötesinde, öncesiyle, sonrasıyla etkileri ve sonuçlarıyla bugünlere taşınan, bugünleri adeta o günden şekillendiren çok önemli bir dönüm noktasıdır'' dedi.
Çanakkale Zaferi'nin, Kurtuluş Savaşı'nın ''girizgahı'' olduğunu belirten Erdoğan, Osmanlı coğrafyasında yaşayan her etnik gurubun, her inanç grubunun, Müslümanlarla birlikte Hristiyanların, Musevilerin, köylülerle birlikte şehirlilerle, yoksullarla zenginlerin, ümmilerle okumuşların, Alevilerle Sünnilerin, Türklerle birlikte Kürtlerin, Ermenilerin, Romanların, Arapların, Boşnakların, Makedonların, nice etnik gurubun omuz omuza vatanı müdafaa ettikleri bir savaş olduğunu dile getirdi.
Çanakkale Savaşı'nın dünya tarihine, Mehmetçiğin asil duruşu sayesinde bir ''centilmenler savaşı'' olarak geçtiğini ifade eden Erdoğan, ''O gün orada Mehmetçik, kendisini katletmek, vatan topraklarını işgal için gelenlere kahramanlığını gösterdiği kadar, alicenaplığını, misafirperverliğini, şefkatini ve insanlığını da göstermiştir'' dedi.
Yeni Zelanda'lı bir esirin mektubunu okuyan Erdoğan, Mehmetçiğin, bu esire karşı insaniyetli muamelesinin mektupta anlatıldığını dile getirdi.
Çanakkale'deki bu tabloyu, bu manzarayı tarif etmenin gerçekten mümkün olmadığını, bu destanı, kahraman Mehmetçiğin en güzel tarifini Mehmet Akif'in yaptığını belirten Erdoğan, şairin Çanakkale şiirini okudu. Erdoğan, Mehmetçiğin, tarihe, makbere, asırlara sığmayacak kadar kahraman olduğunu belirtti.

TARİHİ NİTELİKTE BİR BULUŞMA

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, geçen hafta sonunda Roman vatandaşlarla yaptıkları toplantıya değinerek, tarihi nitelikte bir buluşma gerçekleştirdiklerini kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin dört bir yanından gelen yaklaşık 13 bin Roman vatandaşımız ile Abdi İpekçi Spor Salonu'nda buluştuk. Toplantı boyunca coşku bir an eksilmedi.
Burada salona ilişkin iki tespitimi paylaşmak istiyorum. Buna girmeden önce bir şeyi daha paylaşmak istiyorum çünkü köşe yazarı olarak medyada yazan çizenlerin, bakıyorum ki Romanlarla, kaçak olarak Türkiye'de bulunan Ermenileri birbiriyle mukayese ediyorlar. Bu bir defa benim Roman vatandaşlarıma saygısızlıktır. Bunu bir defa çok iyi tespit etmek lazım. Bunun yanında benim Ermeni vatandaşım var ona da saygısızlıktır. Vatandaşlık hukuku içerisinde değerlendirmek ayrı şey, kaçak olarak benim ülkemde bulunmak ayrı bir şey.
Bir defa Roman vatandaşlarım benim vatandaşımdır ve bu ülkede 10 yıllardır vatandaşlık hukukundan dahi bu vatandaşlar istifade edememişlerdir. Bu tespiti de yapacağız. Eğer özür dilenmesi gereken varsa, benim Roman vatandaşlarımdır ve ben onlardan bu devlet adına özür diliyorum. Şahsım adına değil, çünkü benim onlara karşı ilgim, alakam mevcut.
Öncelikle o gün o salonda, tabii bu arada Roman vatandaşım azınlık da değildir. Çünkü bazı Batılılar da Roman vatandaşlarımızı azınlık olarak tanımlıyorlar. Onlar azınlık değil, bu ülkenin asli unsurudur.
Hani benim Kürt kökenli vatandaşlarımı azınlık olarak tanımlayanlar var ya. İşte bunlan hep bilgisizlikten, cehaletten geliyor. Benim Kürt kökenli vatandaşım, bu ülkenin azınlıkları tanımına girmez. Onlar bu ülkenin asli unsurudur. Bunları bir defa birbirinde ayıralım.''
Toplantının olduğu gün, Roman vatandaşların, İstiklal Marşı'nı ne kadar güzel, yürekten ve coşkulu okuduğunu gördüklerini belirten Erdoğan, ''O gün salonda neşe vardı, heyecan vardı, müzik vardı. O gün o salonda kıyafetleriyle, çalgılarıyla renkli kişilikleriyle coşan vatandaşlarım vardı'' dedi.
O gün kendisinin, kameraların, fotoğraf makinelerinin, televizyon ekranlarının, gazete sayfalarının fark etmediği, üzerinde durmadığı bir şeyi gördüğünü anlatan Erdoğan, ''O gün o salonda aynı zamanda göz yaşı vardı. Ama bu gözyaşı Romanların sevinç gözyaşıydı. Her biri ilk kez bir hükümet tarafından muhatap alınmış olmanın, ilk kez değer verilmiş olmanın, ilk kez sıkıntılarının, sorunlarını ilk kez bu kadar ciddiyetle ele alınmış olmasının sevincini, mutluluğunu, umudunu yaşıyorlardı'' diye konuştu.

MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK PROJESİ

Erdoğan, bir süredir, ''demokratik açılımın durduğu, hız kestiği, milli birlik ve kardeşlik projesinin duraksadığı, yavaşladığı, motivasyon kaybettiği'' gibi yorumlar yapıldığını ifade ederek, ''Altını çizerek ifade ediyorum, sorunun ne olduğunu bilmeyenler, sorunu görmeyenler, görmek istemeyenler, sorunun farkına varmayanlar, çözüm üretemedikleri gibi çözümü de göremezler, sorunların çözüldüğünü de fark edemezler. Ben bu noktada her bir arkadaşımın da kendisini öz eleştiriye tabi tutmasını, sorgulamasını rica ediyorum.'' dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'deki sorunu gerçekten görebiliyor muyuz, birbirimizi gerçekten anlayabiliyor muyuz, anlama çabası gösterebiliyor muyuz, kendimizi, ötekinin yerine koyup o şekilde düşünebiliyor muyuz? Bizim bu sürecimizi sadece Kürt kökenli vatandaşlarımla çerçevelemeye gayret eden mihraklar var. Bizim bu projemiz veya bu süreç sadece Kürt kökenli vatandaşlarımla ilgili değildir. Bizim bu projemiz, tüm sorun alanlarını kapsayan bir projedir. Bunu sürekli söylememize rağmen, bakıyorsunuz TV kanallarında tartışmaya çıkanların hepsi geliyor işi Kürt kökenli vatandaşlarımın sorunlarıyla bitiriyor, onunla başlıyor onunla bitiriyor.
Bu bir oyundur, bu bir tuzaktır. Ve bu bizim sürecimizi, bu projemiz bu kadar dar kapsamlı değildir.
Eğer, bizler bunu yapıyorsak, biz bu sorunu görüyor ve anlıyor demektir. Niye şimdi benim Roman vatandaşlarımla ilgili konudan rahatsız oluyorlar ki? Diğer sorun alanlarına girildiği için. Niye Alevi Çalıştayı'ndan rahatsız oluyorlar? Farklı bir sorun alanına giriliyor diye. Daha dur bakalım, çok daha farklı sorun alanlarına gireceğiz. İşsizlik sorunu... Açıklandı rakam, 13.5... Bakıyorsunuz bazıları zil takıp oynamaya başladı. Ne oluyor yahu? Dur bakalım. Bu, Aralık ayının işsizlik raporu. İşsizliğin adeta zirve yaptığı ama artık inişe de başladığı dönemdeyiz... İnşallah şimdi yeni gelecek rakamlar, ocak, şubat belki biraz daha sıkıntı devam edecek ama Mart Nisan ile birlikte işin çok daha farklı bir şekilde azaldığını göreceğiz.''

"TASLAK, BUGÜN MUHALEFET PARTİLERİNE GÖNDERİLECEK''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliğine ilişkin paketin, bugün muhalefet partilerine göndereceklerini açıklayarak, gelecek hafta da muhalefetin ziyaret edileceğini bildirdi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, anayasa değişikliğine değindi.
Toprak, hava, su ısındığı kadar, siyasetin de ısındığını müşahade ettiklerini belirten Erdoğan, ''İşte Anayasa'da kısmi bir değişiklik çalışmasıyla belli bir noktaya gelindi'' dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Arkadaşlarımız, muhalefet partilerinden randevu talep edecekler ve çalışmaların içeriklerini paylaşacaklar. Burada şu hususu hatırlatmakta fayda görüyorum. Kısmi olarak bir Anayasa değişikliği hiç tartışmasız, hiç tereddütsüz tabii gönül bunu çok daha geniş kapsamlı yapmayı arzu eder ama ne yazık ki diğer siyasi partilerin hiç mi hiç yakın olmadıklarını görüyoruz. Hatta hatta 'bırakın sadece bir geçici madde ile bu işi bitirelim' diyenler de var.
Bugün Türkiye'nin çok acil bir ihtiyacı bu. Değişiklik asla ve asla kişisel beklentiler doğrultusunda değil, ülkenin ve milletin beklentileri doğrultusunda AB ile katılım müzakerelerini yürüten bir ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmiştir. AK Parti'nin 7.5 yıllık iktidarı döneminde Türkiye, ekonomide, iç politikada, sosyal yaşamda çok hızlı bir ilerleme kaydetmiş, artık kabına sığmayan bir noktaya ulaşmıştır.
Bu aşamadan itibaren bizim yolumuza kararlılıkla devam etmek için, bizim bu değişiklikleri, bu reformları yapmamız gerekli hale gelmiştir.
Yıllar boyunca geçikmiş reformları artık Türkiye bunu yapmak zorundadır. Geçen her saniye Türkiye'nin aleyhinedir. Türkiye, bir Anayasa değişikliğini gerçekleştirecek bir parlamentoya sahiptir. Yok kurucu meclismiş, yok şuymuş, buymuş... Bunların hepsi gereksiz tartışmalardır. Bu parlamentoya bu yetkiyi benim milletim, vatandaşım, 'git gerektiğinde yasa yap, gerektiğinde Anayasa değişikliği yap' diye bu yetkiyi vermiştir.
Milli iradenin temsilcisi olan TBMM, bu değişikliği yapacak, bu reformları gerçekleştirecek güce, iradeye, yetkiye sahiptir. Ben muhalefetin sağduyulu davranacağına, aklıselim ile hareket edeceğine inanıyorum, en azından inanmak istiyorum.
Değişime karşı çıkanlar, değişimi istemeyenler varsa lütfen bunu açık açık, samimi şekilde mertçe ortaya koysunlar. Farklı bahanelerin arkasına sığınarak, halkı yanıltmak suretiyle gerçekleri gizleyerek, çarpıtarak kimse bir şey elde edemez.
Bakın bugün arkadaşlarım, bu taslak çalışmayı, bütün siyasi partilere - parlamento içi, parlamento dışı - ilgili STK'lara bunları ulaştıracaklar, medyaya ulaştıracaklar. İstiyoruz ki bu taslak hepsine ulaşsın ve bu taslak hepsine ulaştıktan sonra da arkadaşlarımız, pazartesi, salı gerekirse çarşamba kendilerin ziyaret etmek suretiyle, onların bu noktada nereleri eleştiriyorlar, ilaveleri, çıkmasını istedikleri neler varsa, bunları kendilerinden arkadaşlarımız bu ziyaretlerle alacaklar. Yani bugünden verip, üç günlük bir onların taslak üzerinde çalışma imkanlarını hazırlayalım. Ve süratle de bu tasarıyla alakalı şu anda 110 imza toplanmış vaziyette ve bu TBMM'ye getirilsin.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Siyasi partilerin kendilerini inkar ederek, terör örgütünü özgürlük ve barış için adres göstermesinin, terörist başını özgürlük ve barışın adresi olarak göstermesinin kendilerini inkar anlamına geleceğini buradan hatırlatmak istiyorum'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, demokratik açılım konusuna değindi.
''Kader bugün sizi buraya değil, çok daha farklı bir yere sürükleyebilirdi. Farklı bir yerde, farklı şartlarda farklı bir anne ve babanın çoğunu olabilirdiniz'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Sünni değil Alevi, Türk değil Kürt, zengin değil son derece yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, bir Roman çadırında doğmuş olabilirdiniz. Bu da olabilirdi. Arkadaşlar bu empatiyi kurmak zorundayız. Arkadaşlar internetten bir tarama yaptığınızda 'çingene' kelimesinin nasıl çirkin ve olumsuz anlamlarda veya anlamlarla bir arada kullanıldığını göreceksiniz. 'Şopar'... Ne kadar çirkin, ne kadar hakaret dolu olduğunu göreceksiniz. Şopar aynı zamanda söylemek zorundayım, yani köpek ile beraber kullananlar da var. Bu denli saygısızca, hakaret dolu bir şekilde bunu yıllar yılı bu toplumda değerlendirenler olmuştur. Topyekun bir halkın, bir topluluğun, bir etnik grubun bu şekilde aşağılanması insani olabilir mi? Aynı olumsuz tamlamalar, sıfatlar farklı etnik gruplar için de kullanılıyor. Kendimize yapıldığında nasıl rahatsız oluyorsak, başkalarının da bundan rahatsız olacağını, rencide olacağını düşünmek zorundayız. Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, inançlarımız da bunu tavsiye etmez, emreder. Bizim inancımızda Acem'in Arap'a, Arap'ın da Acem'e üstünlüğü yoktur. Olay bu kadar net ve basit. Herkes şapkasını önüne koysun, bir an için öteki gibi düşünsün. Köy boşaltmanın, yaylaya, mezra çıkmanın yasaklanmasının, 'arama yapılacak' diyerek evdeki kasetlerin saklanmasının, olağanüstü halin nasıl bir şey olduğunu, böyle bir psikolojiyi anlamaya çalışalım.''
''NE YAPTI AK PARTİ İKTİDARI''
Bazılarının, ''Ne yaptı AK Parti iktidarı'' dediğini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bunları kim kaldırdı? AK Parti iktidarında bunlar kaldırıldı'' dedi.
Akşam bir televizyon kanalında izlediği tartışmada bu konuların dile getirildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Baktım biri ekranda bunu söylüyor. İnsaf ya sen bunları görmüyorsun ki çünkü sen oraları yaşamadın, yaşamıyorsun ama biz yaşıyoruz aramızdaki fark bu'' diye konuştu.Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aynı şekilde oğlunu askere gönderen, 'gelsin de düğününü yapalım yuva kuralım'' diye beklerken cansız bedenini teslim almak nasıl bir duygudur? Yıkımdır. Bunu da anlamaya çalışalım. Bu ülkede Alevi olmak, azınlık olmak, Roman olmak nasıl bir duygudur, hisdir, bunu çözmeye çalışalım. Alevi vatandaşımın bu sıkıntısı varken Sünni vatandaşımın, sıkıntısı, sorunu yok mu? Bal gibi de var onun da var. O sıkıntıların, o sorunların da çözülmesi lazım. Bir çok alanda Sünni vatandaşımın da bu ülkede mağduriyetleri var. Bunların da giderilmesi lazım. Bakınız, Roman vatandaşlar İstanbul'dan evlerine giderken bazı zorluklar yaşamışlar. Bazıları başlık atıyor; 'Roman açılımı başlamadan bitti, açılım kapandı'. Yahu bunu biz mi yaptık, insaf yahu... Bir yerden giderken karayollarında bir istasyona Roman vatandaşların otobüsünü sokmamışlar, 'size şu anda yemek yok' demişler, almamışlar. Şimdi buna dayanarak faturayı getiriyorsun, böyle hayırlı bir işi başlatan iktidara kesiyorsun.''
''EMPATİYİ OLUŞTURMA BAŞARISI''
Bir başkasının da Diyarbakırspor maçlardında yaşanan olayları, anlamsız bir şekilde milli birlik ve kardeşlik süreciyle ilişkilendirdiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Bu olayların bu şekilde görenler, bugüne kadar yaşananları görmemiş olanlar. Romanlar hayatlarında ilk kez zorluk yaşamıyorlar'' dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''O gün siz Romanlara dikkat kesildiğiniz için, yaşananları görememişsiniz. Her zaman dikkat kesilseniz, ya da siz Roman olsanız, ya da siz Roman mahallesine komşu olsanız veya onlarla birlikte yaşamış olsanız, bunun ne denli farklı olduğunu, ne denli farklı sorunlar yaşandığını görürsünüz. Ben onlarla beraber büyüdüm, çünkü komşuyduk, orada büyüdüğüm için çok iyi bilirim, dillerini çok iyi anlarım. Yani kısacası damdan düşenim, bilirim. O konuşanlar damdan düşenler değil...
Milli birlik ve kardeşlik süreci işte en başta bu empatiyi oluşturma başarısını göstermiştir. Her zaman söylüyorum, bu sürecin ekonomik boyutu var, güvenlik, sosyal boyutları var ama en önemli boyutu psikolojik boyutudur. Biz bu noktada, Türkiye'de çok şeyi değiştirdiğimize, değiştirmeye devam ettiğimize inanıyorum.
Milli birlik ve kardeşlik sürecinin durduğunu, duraksadığını iddia edenlerin, göremediği görmek istemediği de budur. Bugün artık bir çok meseleyi cesaretle konuşabiliyoruz, özgürce tartışabiliyoruz.
Bir Roman rahatlıkla 'ben Romanım' diyebiliyor. Bir Alevi vatandaşım, 'ben Aleviyim' diyebiliyor. Çok daha fazla şekilde birbirimizi anlama çabası gösteriyoruz ve göstereceğiz.
Dün sorunların üzerine çok daha farklı bir şekilde gidiyoruz. Çünkü sorunların kördüğüm olduğuna inanılıyordu, bugün ise sorunların artık çözülebileceğine dair çok güçlü bir umuda, umut ışığına sahibiz. Hükümet olarak bu umudu somut adımlarla destekliyor, cesur adımlar atıyor, bu umudu daha da pekiştiriyor ve daha da enginleştiriyoruz.''
Önceki hafta ses sanatçılarıyla geniş katılımlı bir toplantı yaptıklarını, yarın da gösteri dünyasının ünlü simalarıyla biraraya geleceklerini dile getiren Erdoğan, milli birlik ve kardeşlik projesini değerlendireceklerini, süreci anlatarak, görüş ve önerileri alacaklarını anımsattı.

NEVRUZ BAYRAMI

Erdoğan, Nevruz Bayramı ile ilgili kutlama dileklerini ''Nevruz'un barış ve kardeşlik çağrıları içinde, bayram havasında, bayram manzarasında geçmesini diliyorum. Nevruz kutlamalarında herkesin halkımızın da güvenlik güçlerimizin de siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin de engin bir hoşgörü, ağırbaşlılık ve sorumluluk çerçevesinde hareket etmesini özellikle rica ediyor, bu Nevruz farklı bir Nevruz olsun diyorum'' sözleriyle ifade etti.
Terör konusunda da Erdoğan, şunları kaydetti:''Siyasi partilerin kendilerini inkar ederek, terör örgütünü özgürlük ve barış için adres göstermesinin, terörist başını özgürlük ve barışın adresi olarak göstermesinin kendilerin inkar anlamına geleceğini buradan hatırlatmak istiyorum.
Zira bu parlamentonun çatısı altında olmaktır, gerçek manada özgürlük ve barış mücadelesinin adresi olmak veya bu müzakereleri yapma yetkisini ele almak. Terör örgütünü adres olarak göstermek değil. Eğer bunu adres olarak gösterirseniz, şunu bilesiniz ki bu ülkede başta partim olmak üzere, iktidarım olmak üzere hiçbir zaman ne terör örgütüyle ne de bölücü terörist başıyla bizler asla bu tür konuşmalara müsaade etmeyiz, görüşmelere müsaade etmeyiz.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bize insaniyet dersi vermek isteyenlere sesleniyorum, ülkenin köşe yazarlarına sesleniyorum: Avukatlığınızı lütfen doğru yapın. Siz, Türkiye'nin ve Türk milletinin avukatlığını yapın öncelikle. Bunu bir öğrenin de ondan sonra bize insaniyet dersi vermeye kalkın'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, çeşitli parlamentolarda Türk tarihine isnat edilmek istenen ''soykırım'' iddialarının son derece mesnetsiz olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
''Bu iddialar, bizim tarihimizi lekeleyemeyecek kadar asılsızdır. Tarih, parlamentolarda yazılmaz. Tarih, siyasi saiklerle, inip kalkan ellerle yargılanamaz. Tarihi öğrenmek ya da aydınlatmak isteyenler, girerler arşivlere akla karayı, orada çalışarak ortaya koyarlar. Bunun tersi her türlü girişim, bilimsellikten ve mantıktan uzak olduğu kadar Ermenistan'la onarmaya, tamir etmeye çalıştığımız, samimiyetle gayret gösterdiğimiz çabaları da olumsuz etkileyecek girişimlerdir.
Buradan Ermenistan'a da üçüncü ülkelere de sorumlu ve yapıcı davranmaları noktasındaki çağrımı yineliyorum. Süreci zora sokacak her türlü girişimin bedeli ağır olacaktır. Bu bedeli de Türkiye ve bizim milletimiz değil, hiç kuşkusuz bu art niyetli girişimlerin sahipleri ve destekleyicileri ödeyecektir.''
''ERMENİ VATANDAŞLARIMIZLA HERHANGİ BİR SORUNUMUZ BUGÜNE KADAR OLMAMIŞTIR''

Başbakan Erdoğan, göreve geldikleri andan bu yana ilk attıkları adımlardan bir tanesinin Ermenistan'la hava yolu trafiğini başlatmak olduğunu anımsatarak, Erivan-İstanbul seferlerinin kendileri döneminde başladığını ifade ederek, şöyle devam etti:
''Şimdi sesleniyorum, Bize insaniyet dersi vermek isteyenlere sesleniyorum, ülkenin köşe yazarlarına sesleniyorum: Avukatlığınızı lütfen doğru yapın. Siz, Türkiye'nin ve Türk milletinin avukatlığını yapın öncelikle. Bunu bir öğrenin de ondan sonra bize insaniyet dersi vermeye kalkın. Biz, köşe yazarlarının bize insaniyet dersi veyahut bizim insanlık anlayışımızı test edecek kadar insanlıktan uzaklaşmadık. Onu, kendilerine baksınlar, aynaya baksınlar öyle değerlendirsinler.
Van Gölü'nde Akdamar Adası'nda kalkıp orada Ermeni-Ortodoks Kilisesi'ni birilerinden talimat alarak restore etmedik. Bunu biz kendi irademizle yaptık. Aslında bu da bu açılım sürecinin nerelere dayandığının en güzel ispatıdır. Onlar bunu görmezler. Dedim ya 'göz var, görmüyor'. Ben hiç bunların değerlendirildiğini, 'Türkiye'de bu iktidar bakın bunu da yaptı' dediğini duydunuz mu? Duyamazsınız. Bunları görmezler. Aynı şekilde bizim ülkemizde Ermeni vatandaşlarımızla herhangi bir sorunumuz bugüne kadar olmamıştır. İktidarım döneminde, başta şu anda sağlık itibarıyla sıkıntısı olan Mutafyan olmak üzere, yerinde şu anda bu süreci yürüten beş patrik diyeceğim olmak üzere, diğer sivil temsilciler olmak üzere hepsiyle gerek şahsım, gerek valilerim, belediye başkanlarım hep iyi münasebet içerisinde olmuşlardır.''
''MİLLETİM NE YAKIŞTIRIYOR? O ÖNEMLİ''
Başbakan Erdoğan, yurt dışında olan Süryani vatandaşların tekrar Türkiye'ye dönmelerine yönelik çalışmaları bütün bakan arkadaşlarıyla çok açık ve net sürdürdüklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Ama bunları görmezler. Aynı şekilde ülkemizdeki Rum vatandaşlarımız ve şu anda Türkiye dışında olanların mülklerine yönelik başlattığımız süreç, yaptığımız yasa değişiklikleri hepsi bunların içinde yer alıyor. Bu süreçte malum Londra'da ifade ettiğim 'Ülkemdeki kaçak Ermenileri sınır dışı etme yönündeki' ifadem, BBC'deki 'Bunu değerlendiririz, değerlendirebiliriz' şeklindeki ifadem, maalesef ulusal ve uluslararası çevrelerde tamamen art niyetli bir yaklaşımla 'kaçak' kelimesi atılarak kullanıldı ve kullanılıyor. 'Ermenileri sınır dışı etmek' ile 'kaçak çalışan Ermenileri sınır dışı etmek' arasında birbiriyle asla bağlantı kurulamayacak, ilgi ve alaka kurulamayacak kadar derin bir anlam farkı vardır.
Bizim vatandaşımız olan Ermenilerle alakalı asla burada böyle bir ifademiz yok ama bunu ne yazık ki bu televizyonlar olsun, gazeteler olsun kullanmıyorlar, kullanmak istemiyorlar. Dert başka.
Özellikle uluslararası basında sözlerimin içindeki 'kaçak' sıfatının, 'kaçak çalışan' sıfatının kaldırılarak, çıkarılarak bir infial oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Bunlar son derece çirkin oyunlardır. Bizim bu ülkede azınlıklara karşı tavrımız net olduğu kadar bu azınlıkların tarihimizde zaman zaman uğradıkları haksızlıkları da cesaretle dile getiren ilk Başbakan olduğumu burada hatırlatmak isterim. 6-7 Eylül olaylarının son derece vahim bir hata ve çirkin bir provokasyon olduğunu, bu olaylar sonrasında ülkelerini terk edenlere haksızlık yapıldığını ben söyledim, başkası söylemedi ama kaçak çalışan Ermenilerle ilgili sözlerimi saptırmak, başka yerlere çekmek isteyenler, umarım ne büyük bir yanlış içinde olduklarını anlar ve kendilerini tashih ederler.
Bana 'özür dilemelidir' tavsiyesinde bulunanlara da sesleniyorum: Biz kimden özür dileyeceğimizi çok iyi biliriz. Sen kimin avukatısın ya. Bir defa dürüst ol. Doğru sözün, doğrunun avukatı ol. Yanlışın veya yanlışlığın değil. Yakıştırıp yakıştırmama... Milletim ne yakıştırıyor? Benim için o önemli. Dürüst olanı, doğru olanı yapmaya mecburuz. Bu türden itham ve iddialar, benim kişisel duruşumu, tavrımı olduğu kadar Türkiye'nin AK Parti ile farklı bir çizgiye yerleştiği yakın tarihimizi de gölgelemeye, karalamaya yetmeyecektir.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,İsrail'in Doğu Kudüs'te bin 600 yeni konut inşasına başlamasının, asla kabul edilebilir, mazur görülebilir bir durum olmadığını belirterek, ''Bir geri, iki ileri yapıyorlar. Taktik bu. Bir geri, iki ileri. Devamlı, küçülte küçülte Filistin'i tamamıyla yok etmenin gayreti içerisindeler. Hesap bu, taktik bu'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin kendi dönemlerinde bölgesinde ve dünyada barışın, istikrarın, hoşgörünün ve diyaloğun en cesur savunucusu olduğunu kaydetti.
Bölgesel ve küresel barış noktasında, sadece imkanları değil, samimiyeti ve yüreklerini ortaya koyduklarını vurgulayan Erdoğan, Afganistan'da, Lübnan'da, Aden Körfezi'nde, Kosova'da, Bosna Hersek'te Türkiye'nin askerleriyle, barışın adı, muhafızı olduğunu belirtti.
Erdoğan, Gürcistan'da, Darfur'da yaşananlara, nükleer silahlara, çevre sorunlarına, küresel ve bölgesel krizlere her zaman barış ve adalet noktasında yaklaştıklarını ifade ederek, şöyle devam etti:
''Bütün dünyanın sustuğu, görmediği, görmezden geldiği bir dönemde, Gazze için sesini yükselten, Gazze için barış çağrısını gür bir sesle dile getiren biz olduk. Bugün de Doğu Kudüs'te İsral'in barışı ve huzuru sabote eden girişimlerinin karşısında biz sesimizi yükseltiyoruz. Acaba bu köşe yazarları, bu konuda seslerini ne kadar yükseltiyorlar veya başlıkları atarken acaba bu konularla ilgili olarak ne kadar başlık atıyorlar? Onlara bak bakalım. Bakın, şu anda Gazze'de insanlık dramı devam ederken 5 bin civarında aile hala çadırlarda yaşarken 14 ay oldu. Hani ses? Ne BM'nin, ne Amerika'nın, hiç birinin ciddi manada bir yaklaşımı yok, Batı'nın yok. Bu gerçekler ortada. 'Yaa, konuşmasak, iyi geçinsek'... Tamam da, niye geçineceksin? O zaman varlık sebebini inkar ediyorsun. Bir başbakan olarak 780 bin metrekarelik vatan toprakları içerisinde yaşayan, oraya sıkıştırılmak istenen bir anlayışın, bir siyasetin temsilcisi değiliz. Çünkü bizim şu anda bakiyesi üzerinde yaşadığımız bu topraklar ve bu anlayış, bize bunu asla tavsiye etmez. Bunun üzerinde ısrarla duracağız.''
''İNANÇLARA SAYGIYI BİLMELERİ LAZIM''
İsrail'in Doğu Kudüs'te bin 600 yeni konut inşasına başlamasının, asla kabul edilebilir, mazur görülebilir bir durum olmadığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İsrail yönetiminin şu anda çok başlılığını biliyoruz. Ama bu çok başlı İsrail yönetimi, bir defa bu noktada durumunu gözden geçirmelidir. ABD'nin, BM'nin, hepsinin yaklaşımı ortada. Burada böyle bir yerleşim bölgesini yeniden ortaya koymak, böyle bir adımı atmak 1967 anlaşmalarını inkardır. Bunlar şimdi tekrar gerilere gidiyorlar. Bir geri, iki ileri yapıyorlar. Taktik bu. Bir geri, iki ileri. Devamlı, küçülte küçülte Filistin'i tamamıyla yok etmenin gayreti içerisindeler. Hesap bu, taktik bu. Biz buradan dünyaya bunu hatırlatıyoruz. Eğer adil olacaksak, dünya barışına katkıda bulunacaksak, lütfen hep birlikte kendimize çeki düzen verelim ve bu adımı atalım. Sadece Türkiye'nin, uluslararası toplumun değil, aynı zamanda Ortadoğu dörtlüsü olarak ABD, Rusya, AB ve BM'nin de tepkisini çektiği ve kınadığı bu eylem ne uluslararası hukuka, ne de insanlık vicdanına uygundur. Ondan sonra görüşemiyoruz... E nasıl görüşelim canım? Görüşebilmek için önce bir defa uluslararası standartlarda dünya barışına, özgürlüğe ve mağdurlara fırsat veya mağdurluğa zemin hazırlayacak adımların atılmaması lazım. Mazlumların üretilmemesi lazım. Eğer bir yerde zulüm varsa, Türkiye olarak biz orada yokuz.''
Erdoğan, Filistin ile İsrail arasında dolaylı görüşmelerin başlatılmasının gündemde olduğu ve umutların arttığı bir dönemde, İsrail'in tek yanlı keyfi uygulamalarıyla artık daha fazla masumun acı çekmesine yol açmaması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
''İsrail, bu tek taraflı uygulamadan bir ön önce vazgeçmeli, Kudüs'teki koşulları değiştirecek ve barış sürecini sekteye uğratacak adımlardan kaçınmalıdır. Kendi ibadethanesine gelmek isteyenlerin yolunu kesme anlayışından vazgeçmelidir. Burada sinagoglara giden yolların kesildiğini hiç duydunuz mu? İlk karşısına dikilen biz olduk, atılması gereken adımları ilk biz attık, aynı şeyi biz onlardan da bekliyoruz. Aynı şeyi onların da yapması lazım. Mescid-i Aksa gibi, tüm Müslümanların kıblesi olmuş bir yere yönelik böyle bir tavır yenilebilir, yutulabilir bir olay değildir. Onun karşısında, her şeyden önce inançlara saygıyı bilmeleri lazım. Bunun adımını atmaları gerekir. Temenni ederim ki bu adımlar atılır.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin kurulduğu andan itibaren kışlaya, camiye ve yargıya siyaset sokmama konusunda hassas davrandığına vurgu yaparak, ana muhalefet liderinden de en az kendileri kadar hassas olmasını rica etti ve, ''Lütfen, kışlaya, camiye, yargıya siyaset sokmayalım. Bunu biz yapmıyoruz, lütfen siz de yapmayın'' dedi.
Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, CHP'yi eleştirdi.
''CHP geçtiğimiz günlerde tekrar tekrar yine kışlaya, camiye, yargıya siyasetin sokulmamasını istedi'' diyen Erdoğan, ''Ben tabii CHP'nin bu yaklaşımına aynen katılıyorum, kabul ediyorum, biz de aynı şeyi savunuyoruz zaten. AK Parti kurulduğu andan itibaren hep bu hassasiyet içinde olduk ve bu hassasiyetle yürüdük'' dedi.Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ancak ana muhalefet liderinden de en az AK Parti kadar bu noktada hassas olmasını rica ediyorum. Bize çuvaldızı batırmadan önce kendilerine lütfen iğneyi bir batırsınlar. Onlarca örneği var. Bakın ben burada sadece son zamanlarda bir tanesini örnek vereyim. Örneğin CHP'nin Bolu İl Başkanı, Bolu'daki imam ve müezzinlere bir mektup gönderiyor. 'Türkiye, kendisi gibi düşünmeyen insanlara adeta zulüm eden bir iktidar tarafından yönetilmektedir.' Mektubun içeriği de bu... Lütfen yaşananlara kayıtsız kalmayın' diyebiliyor. CHP'nin sayın lideri, hemen her konuşmasında orduyu, yargıyı hedef alan son derece tahrikkar ve son derece sorumsuz açıklamalar yapabiliyor. Yani Anayasa'nın 138. maddesini sürekli çiğniyor. Sürekli. Ama çiğnemeye karşı yargının bugüne kadar bir suç duyurusunda bulunduğunu hiç duydunuz mu? Acaba AK Parti tarafından böyle bir şey yapılmış olsa yer yerinden oynar mı? Oynar. Ama onlar bakıyorlar ki böyle bir şey yok; ondan sonra sürekli adeta yargıyı yönlendirme, yönetme, tahrik etme gibi bir görevi yerine getiriyor. Lütfen, kışlaya, camiye, yargıya siyaset sokmayalım. Bunu biz yapmıyoruz, lütfen siz de yapmayın.
Ama ben bugünlerde gerçekten bazı değişiklikler de görüyorum. Yani artık tarih okumaya başladıklarını görüyorum, bunu memnuniyetle görüyorum. Balkan Savaşları' diyor, Damat Ferit dönemini okuyor... Umuyorum tarih derslerini hızlandırır ve bugünün Türkiye'sine gelir.
Umarım, demokrasi tarihimizi de okumaya ve incelemeye başlar. Eğer bugünlere gelebilirse Türkiye'nin demokratikleştiğini, demokrasi yolunda epeyce mesafe katettiğini görür ve kendisi de hayati derecede bir aydınlanmayı
yaşar.''

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.