Pazar 02.05.2010
Son Güncelleme: Pazar 02.05.2010

"Türkiye arkamda dursaydı şimdi 'Ajdonna' olmuştum"

Emine Erdoğan'la birlikte Avrupa Parlamentosu'na giden Ajda Pekkan, geçmişteki Avrupa maceralarını anımsatarak "O zamanlar yanımda böyle bir Türkiye olsaydı ben de Avrupa'nın 'Ajdonna'sı olurdum" dedi

Biliyorsunuz ki, siyaset, iş, sanat ve medya dünyasından 200 kadın Emine Erdoğan'ın liderliğinde Brüksel merkezli Avrupa Parlamentosu'na çıkarma yaptı. Katılımcı bütün kadınlar elbette ki birbirinden önemliydi ama içlerinde bir isim vardı ki o bambaşkaydı! Hani, derler ya, "hasta olanın ayağına doktor gelir!" "Bu hafta kiminle röportaj yapayım. Biricik editörüm Şenol Konukçu'ya acaba nasıl hesap vereyim?" diye düşünürken, yol arkadaşım Ajda Pekkan imdadıma yetişti. O nedenle, hem Brüksel dönüşü beni kırmayarak söyleşi teklifimi kabul ettiği, hem de bütün gezi boyunca en sıcak ve en mütevazı haliyle aramızda olduğu için kendisine teşekkür ediyorum.
Neden buradasın?
AB'ye olan inancım dolayısıyla manevi destek vermek istedim. Bu sürece katkıda bulunmak üzere katıldım bu organizasyona. Ve her meslekten Türk kadınları ile birlikte sanatçılar adına katılmaktan da büyük mutluluk duydum. Ayrıca organizasyonun başarısı da bu süreçte ve ileride gerçekleşecek diğer etkinliklerin başarıları olacağı inancımı pekiştirdi.
Kimden aldın bu daveti?
Bizzat Emine Erdoğan davet etti. Bakan Egemen Bağış'ın aracılığı ile...
Nasıl buldun organizasyonu peki?
Çok etkilendim. Avrupa Parlamentosu binasında, o koltuğa oturduğumda inanılmaz haz aldım. Geçmişteki Avrupa maceralarım aklıma geldi hep. Bir yandan gurur duydum ama bir yandan da çok hüzünlendim...
Neden?
Çünkü o yıllarda, ben Avrupa'da meşhur olma süreci yaşarken, çırpınırken o zaman arkamda hiç Türk yoktu. Türkiye yoktu ve yabancılar hep ezdi beni. Türk olduğum için kaale almıyorlardı. Evet Türkiye'de büyük bir stardım ama Avrupa'da ikinci sınıf ve hatta üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gördüm. Eziktim hep burada. Öyle eziktim ki kendimi onlara kabul ettirmek için BMW arabayla ya da Paris'teki 16. Bölge'de oturmakla ve marka giyinerek kendimi onlara kabul ettirmeye çalışıyordum! "Türk'üm ama bakın ben de sizin gibi giyinip, sizin gibi davranabiliyorum" demek istedim hep.
Neden?
Çünkü, Avrupalı bir gazeteci benim sanatımı, şarkılarımı konuşurken bir anda meseleyi Türkiye'ye getiriyordu ve olay bambaşka bir tarafa kayıyordu. Ertesi gün gazeteyi gördüğümde hep çok üzülüyordum. Benim sanatım, şarkılarım değil, Türklüğüm bir şekilde gündeme taşınıyordu. Ve inanılmaz eziyorlardı beni.
Sahi mi? Bak buna çok şaşırdım...
Haklısın şaşırmakta. Çünkü ilk kez anlatıyorum bunu bir gazeteciye. O kadar içselleştirmişim ki meseleyi konuşmak bile acı veriyordu bana.
Nasıl tavırlar gördün Avrupa'da?
Güzel bir hatun görürlerdi. Hoş bir hatun. Alımlı bir kadın. Çok etkilenirlerdi. Ancak, "Ben Türk'üm" deyince her şey değişirdi bir anda. Sorduklarında şarkıcıyım deyince şaşırırlardı. Küçümseyerek, "Ahhh öyle mi? Hangi tarz söylüyorsun?" diye sorarlardı. "Pop müzik" deyince, "Aaa... Türkiye'de pop müzik var mı? Emin misin? Orada daha çok Arap müzikleri filan olmaz mıydı?" filan derlerdi ve hemen ezmeye başlarlardı. İşte o tarihlerde öyle bir kompleks oluştu ki, kaçarak geldim Türkiye'ye. Yurtdışında bana verilen hiçbir imkânı kabul etmedim.
Neden?
Çünkü önce bu kompleksimi yenmem lazımdı. Orada bana ne verilirse verilsin, önüme kırmızı halılar serseler de benim kendi komplekslerimi yenmeden mutlu olmam, şarkılarımı söylemem mümkün değildi. Ruhum bozulmuştu Avrupa'da. Adeta bir travma yaşamıştım. Onun için de kaçarak geldim. Bir daha da gitmedim.
Gitmiyor musun Avrupa'ya?
Evet. Mecbur kalmadıkça çıkmam. Hâlâ o geçmişteki travmayı atlamadım.
Dedin ki yani, "Orada 2. sınıf sanatçı olacağıma..."
Yani sürüneceğime...
Estağfurullah...
Yoo yo... Gerçek bu. Kalsaydım ikinci değil, üçüncü sınıf sanatçı olup sürünecektim buralarda. Onun için dedim ki, kendi kendime; "Buralarda böyle ezilip, dışlanacağına. Git ülkene en iyisi ol Ajda!" Kafaya koymuştum yani onu yapmayı. Ama tabii o zamanlar yanımda böyle bir Türkiye olmuş olsaydı ben şimdi oralarda "Ajdonna" filandım herhalde. Kesinlikle öyleydim...
Bu arada Güldünya Projesi vardı. Neden devam etmedi?
Bilmiyorum...
Gerçekten mi?
Gerçekten bilmiyorum. Ve biz mesaj verecektik topluma. Mesaj verdik ama tam istediğim gibi olmadı. Sadece Kürtçe söyleyen bir Ajda olarak anılmak istemezdim.
Kızmışsın sen!
Evet! Çünkü ben Ajda olarak başlattığım projeyi yarım bırakmadım hiçbir zaman. Projenin neden durdurulduğunu dahi bilmiyorum.
Şevkini kırdı mı peki bu durum?
Asla... Yine de Güldünya gibi içeriği ve mesajı çok büyük sorumluluk taşıyan projelere dahil olurum. Ama projeyi kim ya da kimler yürütüyor iyice bakarım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.