Bir komşum vardı...
Kırgızistan'daki onbinlerce Özbek yerinden olmuş. Yaşlı Özbek kadının cümlesi yankılanıyor zihnimde: "Bir komşum vardı." Gerisini okumak istemiyorum bir an. Böyle başlayan bir hikâye ancak bir hüzün kuyusu olabilir... Mülteci, pusulasız ve haritasız bir yolcu. Okyanusta bir toplu iğne gibi kayıp. Mülteci dünyanın bir başka parçasında barınmaya mecbur kalan, gittiği her yere çocukluğunu ve hüznünü sırtında kambur gibi taşıyan...

* * *
Mülteci, yüreği ağzında yaşayan insan. Her an korkarak, ayaklarının altındaki toprağın kaymasından. Hani herkes bir yerde yaşar ya, mülteci ise "barınır" sadece. Şu anda burada ama yarın nerede olacağını bilemeden. Emanet bürosuna bırakılmış kırık bir eşya gibi. Her an birisi gelip onu oradan alacaktır sanki. "İnsan memleketini geride bıraktı mı kendinden en az bir parçayı feda etmeye hazır olmalıdır," derler. Araf'ta ele aldım bu hissi: "İsimlerin yabancı memleketlere ayak uydurma sürecinde muhakkak bir şeyler eksilir; bazen bir nokta, bazen bir harf ya da vurgu. Yabancı işte ilk bu fireyi vermeyi öğrenir. Yabancı bir ülkede yaşamanın birinci icabı, insanın en aşina olduğu şeye, kendi ismine yabancılaşmasıdır."
* * *
İstanbul'da barınan İranlı bir mülteci aileye burada ilk ya da en çok neyi yadırgadıklarını sorduğumda aldığım yanıtı unutamam: "Martılar." "Her dışarlıklının İstanbul'daki ilk keşfi çatıların çığlık attığıdır. Martılar şaşırtıcı ölçüde karmaşık kuşlardır ya da fazlasıyla basit. Çelişkilerle doludurlar. Tek başlarına süzülürler ama daima bir topluluk oluştururlar; hantaldırlar belki ama aynı zamanda kendilerine has bir zarafete sahiptirler; çöplerin arasında mideye indirebilecekleri bir şey aramak için çöp kutularının yanına indiklerinde umarsız görünürler; ama çatıların ya da kayaların üzerinde, hiç kıpırtısız, kendi tefekkürlerinin ağırlığı altında donmuş gibi denize baktıklarında bilgeliklerinin üzerine yoktur. Bu beyaz, gürültücü kuşlar İstanbul'un her çatısının üzerine tünerler; ister fakir, ister varlıklı muhit olsun, ister ev ister otel fark etmez. Zira insanların aksine martılar, Ademoğulları arasında ayrım gözetmezler." Mülteci, pusulasız ve haritasız bir yolcu. Okyanusta bir toplu iğne gibi kayıp. Mülteci dünyanın bir başka parçasında barınmaya mecbur kalan, gittiği her yere çocukluğunu ve hüznünü sırtında kambur gibi taşıyan. Dünya Mülteciler Günü, bugün yeryüzündeki onbinlerce mültecinin dramlarına kayıtsız kalmamak, hikâyelerine kulak vermek için ufacık da olsa bir vesiledir. Bu vesileyi atlamamak dileğiyle....
EN SON HABERLER
- 1 MHP Lideri Devlet Bahçeli'den 'Erken seçim' açıklaması: Çürüklerin hevesleri boşunadır!
- 2 İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'dan taziye ziyareti
- 3 Havadan görüntülendi: İşte İmamoğlu'nun rüşvet villası! Değeri en az 80 milyon TL...
- 4 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan deprem bölgesinde 23 Nisan şenliği: Sevgiyle kurulan şehirlerimizde bayram var
- 5 Türkiye’nin uzaydaki uydu sayısı 9’a yükseldi: Yerli uzay filosu TÜRKSAT 6A’yla güçlendi
- 6 Villa ve daireler yetmedi! 35 milyon dolarlık arsaya da el koydular
- 7 MHP'den dikkat çeken paylaşım: Hele durma yürü sen, daha yolun yarısı var..
- 8 FETÖ'nün "aile imamı" yakalandı! İşte dev operasyonun ilk görüntüleri
- 9 AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten terörsüz Türkiye açıklaması: Bu ay yeni gelişmeler olabilir
- 10 FETÖ'nün "aile imamı" yakalandı! İşte dev operasyonun ilk görüntüleri