Pazar 18.07.2010 00:00
Son Güncelleme: Pazar 18.07.2010 18:21

"Açılım"ı kadınlara anlattı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan demokratik açılım kapsamında sivil toplum örgütlerinin kadın temsilcileriyle biraraya geldi. Başbakan açılımın yavaşladığı yorumlarını reddetti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de bir grup, "terör örgütü muhatap alınıyor" derken bir başka grubun ise, "terör örgütü imha ediliyor" diyerek demokratik açılım sürecini sabote ettiğini belirterek, "Terörden beslenen bu iki karşıt kutbun çözümsüzlük için paralel çaba göstermesi manidardır" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik açılım çalışmaları hakkında bilgi vermek üzere Kadın Sivil Toplum Kuruluşu(STK) temsilcileri ile bir araya geldi. Dolmabahçe'de bulunan Başbakanlık çalışma ofisinde gerçekleştirilen toplantıya, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve başbakan Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan da katıldı.
Toplantı öncesi kızı Sümeyye Erdoğan ile birlikte tek tek konukların elini sıkan Başbakan Erdoğan, demokratik açılım çalışmaları ile ilgili bilgi verdi.
Bugüne kadar toplumun farklı kesimleri ile bir araya gelerek milli birlik ve kardeşlik projesini anlattıklarını belirten Erdoğan, "Zaman zaman bu toplantılar eleştirilere de maruz kaldı. Bizim buluşmalarımızı hafife alan hatta dalga geçen tipler oldu. Sizlere şu kadarını söylemek istiyorum davetimizi kabul ederek bizimle bir araya gelen bir çok kişiden, 'İlk kez bir hükümet bizi muhatap alıyor. Devlet ilk kez bizim halimizi ilk elden dinliyor. Sorunlarımıza kulak veriyor' şeklinde son derece olumlu tepkiler aldık.
Milyonlarca insana bu ülkede sesi ile müziği ile hitap eden, milyonların kalbinde yer edinen bir sanatçının elbette ülkenin önemli meseleleri hakkında söyleyecek sözleri vardır. Bunları dinlemenin küçümsenmemesi gerekir ama yaptılar. Biz bunları duyduk ama duymamazlıktan geldik. Yazdıkları yazılarla romanlara, şiirlere, makalelerle kitleleri etkileyen düşünürlerimiz elbette bizim göremediklerimizi gördükleri hususlar vardı. Tribünleri coşturan, gençleri arkalarından sürükleyen spor adamlarının elbette görüşleri kanaatleri vardır" dedi.
Dünyanın hızla değiştiğini ve Türk toplumunun da buna çabuk uyum sağladığını ifade eden Erdoğan, "Toplum böylesine değişirken, siyasetçinin, siyasal stratejilerinin değişmemesi asla kabul edilemez. Türkiye'de siyaset ve medyanın büyük bölümü bu değişimi iyi okuyamadığı için köhnemiş statükoyu savundu durdu. Mevcudu korumayı başarı olarak gördüler. 30 yıl öncesi korkularla bugünü ve yarını inşa edemeyiz. Bu ülkede nice isimler sakıncalı ilan edildi. Milletin gönlünde yer tutan bu isimleri beğenir beğenmeyiz. Nice sorunlar mayınlı arazi olarak görüldü. Kimse o sorunların yanına yaklaşmadı. Milleti olumsuz etkileyen o sorunların üzerine gidilmedi. Tersine sorunları üzeri örtüldü. Öyle ki bu ülkede yıllar boyu nice kavramlar tabulaştırıldı. Hatta düpedüz yasak ilan edildi. Bunlar özgürce ne yazık ki yazılamadı, çizilemedi ve eleştirilemedi. Siyasetin bürokrasinin medyanın dokunmaya yazmaya cesaret edemediği bir çok kavram, sorun ve isim köy kahvelerinde samimi sohbetlerde hiç tereddütsüz konuşuldu.
Biz hükümet olarak bu tabuları yıkmanın mücadelesini verdik ve veriyoruz. Bu ülkede doğru ve hakikati bulmak için konuşulamayan konuşulsun, yazılamayan yazılsın, eleştirilemeyen eleştirilsin istiyoruz. İstişare edelim istiyoruz. Her insanın bir fikri olduğuna, bu fikrin de son derece değerli olduğuna inanıyor ve ulaşabildiğimiz herkese ulaşıp görüşlerin alalım istiyoruz" diye konuştu. Millet nezdinde oluşmuş diyalog kültürünün, birbirine saygı temelinde yapıcı eleştiri kültürünün siyaset kurumuna da hakim olmasını arzuladığını ifade eden Erdoğan, bunun adımlarını hükümet olarak cesurca attıklarını savundu. AK Parti hükümetini diyalog, uzlaşı ve eleştiriden kaçınan bir hükümet olarak göstermenin haksızlık olacağını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Zaman zaman sesimiz yükselmiş, isyanımız dile gelmiştir ama bunlar yapıcı değil yıkıcı eleştiriler hatta hakaretler karşısında verdiğimiz tepkilerdir. Her şeye rağmen demokrasi sınırları içinde verilmiş tepkilerdir. Biz haksızlığa, hukuksuzluğa, millete yönelmiş saldırılara karşı öfkemizi yükseltiyoruz. Kapısını bize kapatanların kapısını defalarca çalmaktan kaçınmadık. 3 kez kapısın çalmışımdır. Kapısı çalınan en ağır hakaretleri yapmaya devam etmiştir. En ağır hakareti yapanlara dahi kapımızı açık
tutmaktan kaçınmadık."
Başbakan Erdoğan, tabu olarak görülen konularda cesurca adımlar attıklarının altını çizerek, "Bu ülkenin Başbakanı Necip Fazıl ile Nazım Hikmet'i aynı cümlede kullanmıştır. Kıyamet kopmamıştır. Neşet Ertaç ile Şivan Perver'in aynı ortak hissiyatı yansıttığını söylediğimizde ülke gerilememiştir. Dersim'in, Sivas'ın Maraş'ın, Gazi Mahallesi'nin yürekleri yanan annelerini andığımız için bu ülkenin temeli falan sarsılmamıştır. 1 Mayıs tatil ilan edilmiştir. Taksim meydanı gerekli şartlar oluştuğu için açılmıştır. Bunları bu iktidar yapmıştır. Devlet televizyonun bir kanalı 24 saat Kürtçe yayına başlamıştır. Bu ülke bölünmemiştir. Bunları konuşmaya başladığımız zaman aman bölünür demişlerdir. Yarım saat yayın düşünülerek ne olacak sorusunu soranlar, 24 saate geçildiği zaman ne olduğunu gördüler.
Anayasada yaptığımız yasal düzenlemeler, birilerinin iddia ettiği gibi rejimi sarsmamış, tam tersine devlet millet kucaklaşmasını samimi bir atmosfere taşımıştır. Millete empoze edilen tehditlerin ne kadar sanal, asılsız, boş olduğu ortaya çıkmıştır. 30 yıl öncesi korkularla bugünü ve yarını cesaretlendirdiğini iddia eden zihniyet işte dün açlıktan bahseden zihniyetten farklı değildir. Birileri 'terör örgütü muhatap alınıyor' diye demokratik açılımı taşa tutarken, tam karşı kutuptakilerin de 'terör örgütünü imha ediyorlar' diye süreci sabote etmeye çalışması manidardır. Terörden beslenen bu iki karşı kutbun çözümsüzlük için paralele çaba göstermesi manidardır" şeklinde konuştu.
''ANNELİĞİN SİYASETİ YOKTUR, ANNELİĞİN İDEOLOJİSİ YOKTUR, ANNELİĞİN SAĞCILIĞI, SOLCULUĞU YOKTUR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anneliğin ''siyaseti, ideolojisi, sağcılığı, solculuğu'' bulunmadığını ifade ederek, ''Elini yüreğine koymuş, boynunu yana eğmiş, dağ gibi olduğu yere çökmüş bir kadının ağıtlarını bastıracak hiçbir siyasi, hiçbir etkili söz yoktur'' dedi.
Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileri ile yaptığı toplantıda konuşan Erdoğan, Diyarbakırlı Sakine Arat'ın hayat hikayesine dikkati çekti. Erdoğan, Arat'ın, 18 yaşında evlendirildiğini, üç oğlunu terör örgütüne kaptırdığını ve bir kızının ağabeylerinin acısına dayanamayarak kendi canına kıydığını, bir başka oğlunun da trafik kazasında hayatını kaybettiğini anlattı.
Erdoğan, Diyarbakırlı Sakine Ana'nın, ''Biz yüzyıllardır birlikte yaşıyoruz. Birbirimizden kız aldık, kız verdik. Aynı kanı taşıyoruz. Bir Kürt annesiyim ama bir şehit haberi duyduğumda yüreğim parçalanıyor. Askerler de bizim evlatlarımız. Bu ülkeyi yöneten küçük büyük herkese sesleniyorum; 'evladınız gözünüzün önünde öldürülürse ne yaparsınız?' dediğini ifade ederek, bu soruyu herkesin kendisine sorması gerektiğini dile getirdi.
Diğer yandan, asker oğlunu Diyarbakır'ın Lice ilçesinde şehit veren Bitlisli Matlube Güngör'ün de sözlerine atıfta bulunan Erdoğan, Güngör'ün ''Hepimiz kardeşiz. Allah hiç kimseye bu acıyı yaşatmasın. Bizim canımız, ciğerimiz yandı, başkalarınınki yanmasın. Her türlü fedakarlığa katlandım, çok zaman aç kaldım, açıkta kaldım. Daha gençliğinin baharında oğlumu vatani görevini yapması için askere gönderdim. Onu Lice'de şehit ettiler. Oğlumun bana bir daha anne diyemeyecek olması beni kahrediyor. Ama bir şehit annesi olmaktan da gurur duyuyorum...'' dediğini söyledi.
Demokratik açılımla ilgili partisinin Grup Toplantısında ifade ettiği duyguları yineleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Anneliğin siyaseti yoktur, anneliğin ideolojisi yoktur, anneliğin sağcılığı, solculuğu yoktur. Biz erkekler, empati kurmakta güçlük çekebiliriz ama siz hanımefendilerin, ülkemin kadınlarının, ülkemin annelerinin yüreklerindeki sızıyı, kalplerindeki acıyı en sıcak şekilde hissettiğinizi biliyorum. Gencecik evladını yitiren bir babanın acısı, evet büyüktür ama yüreğinden bir parçayı kaybeden, canından can giden bir annenin tarifi mümkün olmayan acısı çok daha büyüktür. Elini yüreğine koymuş, boynunu yana eğmiş, dağ gibi olduğu yere çökmüş bir kadının ağıtlarını bastıracak hiçbir siyasi söz, hiçbir etkili söz yoktur.''
KADINLARIN GÜCÜ

Recep Tayyip Erdoğan, 3 çocuğunu teröre kaptırmış Sakine Hanım'ın Diyarbakır'dan ''Gelin kucaklaşalım'' diye seslendiğini, evladını vatanına şehit vermiş Matlube hanımın, o büyük acıya rağmen ''vatan sağ olsun'' dediğini ifade ederek, onların yüreklerindeki sızı kadar yüreklerindeki cesaretin de kahramanlığın da en az o kadar büyük olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, ''Ben bu sorunun, bu sorunun en büyük mağduru, en büyük mazlumu kadınlar inisiyatif yüklendiğinde daha kolay ve daha hızlı çözüleceğine yürekten inanıyorum. Sizin sözleriniz, sizin sesiniz kurşun vızıltılarını bastıracak, kurşunlardan çok daha büyük etki yapacak, ölümleri durdurup gençleri yaşatacak güce ve kudrete sahip'' dedi.
Salonda her kesimden kadınların bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu salonda Türkiye'nin aydınlık, umut dolu geleceği var. Türkiye'nin acılarını dindirmek, akan kanı durdurmak, annelerin, kadınların gözyaşını silmek noktasında burada bulunan ve bulunmayan, bizim de unutmuş olduklarımız olabilir, tüm kadınların son derece etkili olabileceğine eminim. Böyle kapsamlı ve tarihsel bir sorunun, tek başına güvenlik tedbirleriyle, tek başına bir siyasi partinin, bir hükümetin çabalarıyla nihai çözüme kavuşamayacağı açıktır.
İş dünyasının, üniversite camiasının, medyanın, sivil toplum örgütlerinin, özellikle ve özellikle kadınların, kadın kuruluşlarının dışarıda kaldığı bir sürecin başarıya ulaşması asla ve asla mümkün değildir. İşte onun için sizlerden, sesinizi yükseltmenizi, yanlışa güçlü bir şekilde dur demenizi, akan kana, akan gözyaşına karşı çıkmanızı, gençleri yaşatmak için yüreğinizi ortaya koymanızı istirham ediyorum.
Buradan, sizler aracılığıyla ülkemin tüm kadınlarına da seslenmek istiyorum. Yaşanan acı hepimizin ortak acısı. Yitip giden çocuklar hepimizin çocukları. Ne olur, çocuklarımıza sahip çıkalım, gençlerimize sahip çıkalım, istikbalimize sahip çıkalım. Bunu, kadınlar başarabilir, başaracaktır. Arjantin'in, İrlanda'nın, Pakistan'ın, İsrail'in kadınları, anneleri bunu nasıl başardıysa, başarıyorsa, benim ülkemin kadınları da seslerini yükselterek bunu başaracaktır. Çözüm sürecinin hız kazanması toplumsal psikolojinin çözüme daha fazla destek olmasıyla mümkün. Biz sesimizi o kadar yüksek çıkarmalıyız ki süreci sabote etmek isteyenlerin seslerini bastırsın, çözüm iradesi kendisini hissettirsin, psikolojik ortam daha önemli adımların atılmasına imkan sağlasın.''
''BU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ, HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN GENİŞLETİLMESİ, DEMOKRATİK STANDARTLARIN YÜKSELTİLMESİ NOKTASINDA TÜRKİYE İÇİN ADETA BİR DÖNÜM NOKTASI OLACAKTIR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu Anayasa değişikliği, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, demokratik standartların yükseltilmesi noktasında Türkiye için adeta bir dönüm noktası olacaktır'' dedi.
Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ndeki toplantıda yaptığı konuşmada, Hükümet olarak, kadın sorunlarına en başından itibaren büyük bir ciddiyetle ve samimiyetle eğildiklerini belirtti.
Başbakan Erdoğan, kadınların, çağdaş, müreffeh, öz güvenli, güçlü bireyler olarak, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta yerini alabilmesi için Anayasa'dan, Türk Ceza Kanunu'na, İş Kanunu'ndan, eğitim, sağlık ve sosyal yardımlaşma uygulamalarına kadar bir dizi yasal düzenleme ve uygulamanın hayata geçtiğini ifade etti.
Erdoğan, 2002'den bu güne bir dizi düzenleme ile başta Anayasa olmak üzere, mevzuatta kadınların daha fazla görünür kılındığını, Anayasada ''kadın-erkek eşitliğinde'' devletin sorumluluğunun ilk kez 2004 yılında tanındığını, Türk Ceza Kanunu'nda töre saikiyle işlenen suçların, kişiye bağlı suçlar kapsamına alınarak, cezaların ağırlaştırıldığın, İş Kanunu'nda ''eşit işe eşit ücret'' ilkesi getirildiğini anlattı.
Belediyeler Kanunu'nda ''sığınma evi'' açma sorumluluğunun tanımlandığını da belirten Erdoğan, ''sığınma'' ifadesinden hoşlanmadığını ve kadın örgütlerinin temsilcileriyle ''sığınma'' yerine daha şık bir ifade bulmayı istediğini söyledi.
Erdoğan, aile mahkemeleri kurulduğunu, eğitim, sağlık ve sosyal yardımlaşmada devrim niteliğinde ve sosyal devlet ilkesini pekiştiren düzenlemelerle uygulamalara imza atıldığını anlatarak, 2008 yılında yapılan düzenlemeyle kadın ve genç istihdamını 5 yıl süreyle kademeli olarak desteklediklerini, dünyada yaşanan krize rağmen kadın istihdam oranının ilk birkaç ayda dahi yüzde 3 oranında arttığını kaydetti.
''Kadın İstihdamı Üst Kurulunun'' kurulmasını sağlayan Başbakanlık Genelgesi'ni, 25 Mayıs'ta yayınlandıklarını anımsatan Erdoğan, bu genelgenin, kadın-erkek fırsat eşitliğini sağlama noktasında tarihi bir belge olma özelliğini taşıdığını söyledi.
''Biz, kadının annelik vasfının, modern, eğitimli, iş ve sosyal hayatın içindeki dinamik yapısına alternatif olmadığını düşünüyoruz'' diyen Erdoğan, Parlamentodaki kadın oranının ilk kez bu dönemde bugüne kadar olanın en üst seviyesine çıktığını da dile getirdi.
Yerel seçimlerde de kadın temsiline yönelik titizlikle hareket edildiğini anlatan Erdoğan, ''Kısacası, kadınlarla birlikte siyaset yapıyor, kadın haklarının, kadın sorunlarının erkekler eliyle değil, bizzat kadınlar eliyle takip edilmesi noktasında her türlü zemini hazırlıyoruz'' dedi.
12 EYLÜLDEKİ REFERANDUM
12 Eylülde oylanacak Anayasa Değişikliği paketinin önemli unsurlarından birinin de kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığın güçlendirilmesi olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Referanduma sunulan düzenleme ile 'bireysel hak ve özgürlükler' noktasında, kadınların güçlü bireyler olarak toplumdaki hak ettikleri yeri alabilmeleri için pozitif ayrımcılık içeren tüm düzenlemeler anayasal teminat altına alınıyor. Aynı şekilde çocuklar, yaşlılar, özürlüler dul, yetim, malul ve gazilerin haklarını da anayasal güvence altına alıyoruz. Anayasa değişikliğinin dördüncü maddesiyle ilk defa anayasal düzeyde çocukların her türlü istismar ve şiddete karşı korunması için devlet güvencesini getiriyoruz.
Anayasa değişikliği süreci, muhalefet partilerinin uzlaşmaz tutumları nedeniyle ne yazık ki bugüne kadar sadece siyasi polemiklerle gündeme geldi. Nitekim, anayasa değişikliğinin içeriğine yönelik olarak, siyasi partilerin elle tutulur hiçbir eleştiri ya da öneri getiremediklerini eminim sizler de görüyorsunuz.''
Özellikle müzakereler sürecince muhalefetin zaman kazanmaya yönelik çabalarının bulunduğunu da belirten Erdoğan, ''Biz bunun, bir partinin anayasa paketi değil, bunun, tamamıyla bir millet projesini olduğunu söyledik. Biz, 12 Eylül tarihine kadar, siyasi polemiklerden uzak şekilde değişikliğin Türkiye'ye neler getireceğini, günlük yaşamımızı nasıl değiştireceğini anlatacağız. Değişiklik paketi, altını çizerek ifade ediyorum, sadece Hükümetin, sadece benim partimin, belli kişilerin, belli zümrelerin taleplerini karşılayacak bir paket asla değildir'' diye konuştu.
12 Eylül 1982 tarihinden itibaren 28 yıldır tekrar tekrar tartışılan meseleleri dikkate aldıklarını, toplumun her kesimiyle istişareler yaptıklarını, bugüne kadar anayasa değişiklikleriyle ilgili yazılanlara baktıklarını, beklentilere kulak verdiklerini, en acil, en hayati düzenlemeleri içeren bir paket hazırladıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu Anayasa değişikliği, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, demokratik standartların yükseltilmesi noktasında Türkiye için adeta bir dönüm noktası olacaktır. Bizim milletimiz her zaman değişimden yana, her zaman özgürlüklerden yana olmuştur. Özellikle kadınlarımızın, hem doğrudan kendilerini ilgilendiren hem de ülkeyi yakından ilgilendiren bu değişiklik paketine inanıyorum ki gerekli desteği vereceklerdir.''
Başbakan Erdoğan, toplantıya katılanlara teşekkür ederek, ''Burada ortaya koyacağınız görüş ve önerilerin, Türkiye'nin demokratikleşmesine, hak ve özgürlüklerin daha da gelişmesine, milli birliğimizin, kardeşliğimizin daha da pekişmesine eşsiz katkılar sağlayacağına inanıyorum'' dedi.

''DEMOKRATİKLEŞMEDEN HİÇ KİMSE KORKMAMALIDIR"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu ülkede yaklaşık 30 yıldır devam eden terörün bir pazarı, sektörü, piyasası oluşmuştur ve terörün bitmesinden, kardeşliğin pekişmesinden dolayı rantlarını kaybedecek kesim bugün ciddi bir rahatsızlık içindedir'' dedi.
Sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde bir araya gelen Erdoğan, insanı, haklarından koparmanın, değerlerinden ve fikirlerinden ayrı düşürmenin, özgürlüğünden mahrum bırakmanın, bir bütün olarak insanlığı ortadan kaldırmak olacağını söyledi.
Millet nezdinde çoktan oluşmuş diyalog ve istişare kültürünün, birbirine saygı temelinde yapıcı eleştiri kültürünün artık siyaset kurumuna da hakim olmasını dilediklerini ve bunun cesur adımlarını attıklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu Hükümeti, diyalogdan, uzlaşıdan, mutabakattan, özellikle de eleştiriden kaçınan, hazzetmeyen bir hükümet olarak göstermek, açık söylüyorum, çok ağır bir haksızlıktır. Evet. Zaman zaman sesimiz yükselmiştir, öfkemiz kabarmıştır, isyanımız dile gelmiştir. Ancak bunlar, yapıcı değil, yıkıcı eleştiriler, hatta hakaretler karşısında ister istemez verdiğimiz tepkilerdir. Altını çizerek söylüyorum, demokrasi sınırları içinde, demokratik bir kültür içinde verilmiş tepkilerdir.''
Recep Tayyip Erdoğan, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı, millete yönelik taarruzlara karşı seslerini yükseltiklerini kaydederek, kapılarını bize defaatle kapatmış olanların kapılarını tekrar tekrar çalmaktan da kaçınmadıklarını vurguladı.
En az kapısını çaldığının kapısını, en az 3 kez çaldığını ifade eden Erdoğan, ''ama kapısı çalınanın, en ağır hakaretleri yapmaya devam ettiğini'' söyledi.
Erdoğan, en ağır hakaretleri yapanlara, en seviyesiz üslubu kullananlara dahi kapılarını açık tutmaktan kaçınmadıklarını dile getirerek, ülkeyi ve milleti ilgilendiren her meselede diyalogdan, istişareden, görüş alışverişinden kaçmadıklarını, kaçınmadıklarını kaydetti.
''Bu ülkenin Başbakanı, Necip Fazıl Kısakürek ile Nazım Hikmet Ran'ı aynı cümle içinde yan yana kullanmıştır ve kıyamet kopmamıştır'' diyen Erdoğan, Neşet Ertaş ile Şivan Perver'in bu ülkenin ortak hissiyatını yansıttığını söylediklerinde de ülkenin gerilmediğini, tam tersine çok ciddi bir rahatlama yaşadığını ve çok ciddi şekilde umutların arttığını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Dersim'in, Sivas'ın, Kahramanmaraş'ın, Gazi Mahallesi'nin, Başbağlar'ın yürekleri yanan annelerini andığımız için, onların acısını paylaştığımızı ifade ettiğimiz için bu ülkenin temeli filan sarsılmamıştır. 1 Mayıs tatil ilan edilmiştir, gerekli şartlar oluştuğu için Taksim Meydanı 1 Mayıs gösterilerine açılmıştır. Bunları bu iktidar yapmıştır. Korkulanların hiçbiri de olmamıştır'' şeklinde konuştu.
Devlet televizyonunun bir kanalı 24 saat Kürtçe yayına başladığı için bu ülkenin bölünmediğini vurgulayan Erdoğan, ''Ama biz bunu dile getirdiğimiz, konuştuğumuz zaman 'aman bölünür, aman şöyle olur, aman böyle olur' demişlerdi'' dedi.
Erdoğan, yarım saat yayın düşünülürken ''Ne olacak?'' diye soranların 24 saat yayına geçildikten sonra ne olduğunu gördüklerini kaydetti.
''SÜRECİ SABOTE ETMEYE ÇALIŞMASI ÇOK MANİDARDIR''
Anayasada yaptıkları değişikliklerin ve yasal düzenlemelerin, birilerinin iddia ettiği gibi, birilerinin korkuttuğu gibi, rejimi sarsmadığını, tam tersine devlet ile milletin kaynaşmasını, kucaklaşmasını daha samimi bir atmosfere taşıdığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Topluma, millete empoze edilen korkuların, tehditlerin ne kadar sanal, ne kadar asılsız, ne kadar boş olduğu tüm bu ve buna benzer girişimlerimiz neticesinde ortaya çıkmıştır. Bugün, son derece insafsız şekilde, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin terörü azdırdığını, terörü cesaretlendirdiğini, ülkeyi ayrışmaya, bölünmeye götürdüğünü iddia eden zihniyet, işte dün, açlıktan bahseden zihniyetlerden farklı değildir.
Birileri 'terör örgütü muhatap alınıyor' diye demokratik açılımı taşa tutarken, tam karşı kutuptaki birilerinin de 'terör örgütünü imha etmeye çalışıyorlar' diye süreci sabote etmeye çalışması çok manidardır.
Terörden beslenen bu iki karşı kutbun, çözümsüzlük için paralel çaba göstermesi, aynı anda Hükümeti topa tutması çok manidardır. Çok açık konuşuyorum değerli hanımefendiler... Bu ülkede yaklaşık 30 yıldır devam eden terörün bir pazarı, sektörü, piyasası oluşmuştur ve terörün bitmesinden, kardeşliğin pekişmesinden dolayı rantlarını kaybedecek kesim bugün ciddi bir rahatsızlık içindedir.''
Son yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye'ye ekonomik külfeti 450 milyar doları bulduğuna işaret eden Erdoğan, terör örgütünün uluslararası bağlantıları, silah, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, kara para aklama gibi insanlık dışı ticaretteki etkin rolünün, terörün sadece ulusal değil, bir uluslararası piyasasının da oluşmasına zemin hazırladığını anlattı.
''SİLAH TÜCCARLARININ KAZANMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ''
''Sadece ekonomik değil, siyasi olarak da terörden, terör eylemlerinden nemalanan, buradan kendisine rant sağlayan bir zihniyet teşekkül ettiğini'' üzülerek ifade ettiğini kaydeden Erdoğan, ''Dağdaki gençlerin ölümünü bir siyasi propaganda malzemesi olarak kullananlar, şehitlerimizi kendi siyasi hırslarına alet edenler, elbette ki terörün azalmasını, bitmesini içlerine sindiremeyeceklerdir, Normalleşmeyi, kucaklaşmayı kabul edemeyeceklerdir, hazmedemeyeceklerdir'' şeklinde konuştu.
Sorunları bu boyutlara getirenin, bu seviyelere taşıyanın, sorunları inkar politikaları olduğunu savunan Erdoğan, en başta bu inkar politikalarına son verdiklerini dile getirerek, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin bu anlamda son derece büyük isabet kaydettiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, bugün Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşları tahrik edenlerin, istismar zeminlerinin, altlarından kayıp gittiğini görmenin telaşı içinde olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Bugün ülkenin batısını, kuzeyini, güneyini tahrik edenler, onlar da istismar zeminlerinin altlarından kayıp gittiğini görmenin telaşı içindeler. Onların zehir zemberek açıklamalarına, provokasyonlarına, çocukları dahi, şehitleri dahi istismar eden ilkesiz politikalarına karşı biz bu süreci devam ettiriyoruz. Türkiye'nin başka seçeneği yok değerli arkadaşlarım... Bu işi çözmek, kardeşliğimizi yüceltmek ve bin yıldır olduğu gibi bir kez daha bir ve beraber olmaktan başka bir alternatif yok. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bunun adımını atmıştır, bu noktada önemli başarı sağlamıştır ve biz bu projeyi ülkemiz adına, topyekün milletimiz adına sonuna kadar götürmekte kararlıyız.
Bir kez daha silah tüccarlarının kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha istismar politikalarından beslenenlerin kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha terörden, istikrarsızlıktan, huzursuzluktan nemalananların kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bu ülkede gençlerin ölümüne, annelerin ağlamasına, kan ve gözyaşının sel olup akmasına artık daha fazla tahammülümüz yok ve bunu sona erdirinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.''
''OK YAYDAN FIRLAMIŞTIR''
Açılımın durduğu, içinin boş olduğu veya yavaşladığı gibi yorumların da gerçeği yansıtmadığını vurgulamak istediğini dile getiren Erdoğan, ''Açılım boşsa, içini doldurmak isteyenlere sesleniyorum lütfen bize içini dolduracak malzeme verin. Sadece 'açılım boş' demekle bir şey kazanamazsınız. Eğer verilecek bir şey varsa, lütfen verin. Bugüne kadar bize gelen bir şey yok'' dedi.
Yüzlerce yıl içinde oluşmuş meseleleri bir gecede çözmenin mümkün olmadığına işaret eden Erdoğan, bu olayın sadece terör olaylarını uzaktan seyretmekle ya da teorisyenin ortaya koyacağı önerilerle çözülemeyeceğini, teorik-pratik buluşmasının sağlanması gerektirdiğini belirtti.
Erdoğan, bugüne kadar terörle mücadele eden ülkelerin hiçbirinde, terörün kökünün tamamıyla kazınamadığını ifade ederek, ''Ne IRA, ne ETA da bu halledilmiştir ne de Sri Lanka'da şurada burada...'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bir adanın içerisindeki gerillalarla mücadele etmenin zor olmadığını ama ülkenin her yerine metastaz yapmış kanser gibi bulaşması halinde bunun çok daha farklı hale geldiğini anlatarak, bu olayın sadece güvenlik boyutu bulunmadığını, aynı zamanda sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve diplomatik boyutlarının bulunduğunu söyledi.
Bütün boyutlarıyla bu olayın üzerine gittiklerini kaydeden Erdoğan, kimsenin akşamdan sabaha netice beklememesi gerektiğini ifade etti.
Yakın, orta ve uzun vadeli bir program belirlediklerini ve bu programın şu anda planladıkları takvim çerçevesinde işlediğini dile getiren Erdoğan, daha önce de ifade ettiği gibi inkar politikalarına son verilmesinin bile tek başına Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin yüzde 70- 80 oranında başarıyla neticelenmesini sağladığını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Psikolojik bariyerler kaldırılmıştır, çözüm iradesi ortaya konmuştur, çözümün mümkün olduğu anlaşılmıştır. Yani ok yaydan fırlamıştır ve artık bu iş çözüm yolundadır. Demokratikleşmeden hiç kimse korkmamalıdır. Türkiye'nin gelişmesi ve büyümesi, daha fazla demokratikleşmesine bağlıdır'' şeklinde konuştu.

''NE YAZIK Kİ 'SIRF HÜKÜMET BAŞARILI OLMASIN' DİYEREK SÜRECİ BALTALAMAK, MORALLERİ BOZMAK İÇİN ÜLKEMİZDE GAYRET GÖSTERENLER VAR''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'sırf hükümet başarılı olmasın' diyerek açılım sürecini baltalamak, moralleri bozmak için gayret gösterenlerin olduğunu ifade ederek, ''(Bu sorunu bu hükümet çözmesin de ülke kaybetmeye devam etsin) diyecek kadar insafını, izanını yitirmiş olanlar var'' dedi.
Erdoğan, Başbakanlık İstanbul Ofisi'nde yaptığı konuşmada, ''demokratik standartları yükseltelim'' dedikleri zaman bazı çevrelerin bundan rahatsızlık duyduğunu, demokrasi standartlarının yükselmesinin 73 milyon için olduğunu vurguladı.
İleri demokrasi, hak ve özgürlüklerin gelişmesi ve hukukun üstünlüğünün geçerli olmasını istemenin önemine işaret eden Erdoğan, hukukun üstünlüğünü sağlamanın herkesin görevi olduğunu söyledi.
Bunların adım adım gerçekleştiğini, dışarıdan bakıldığı kadar bunun kolay olmadığını da ifade eden Erdoğan, ''İnsanca yaşam, her bir vatandaşımızın hakkıdır. Kimse kimsenin hak ve özgürlüğünü sınırlama, ortadan kaldırma hakkına sahip değildir'' dedi.
Erdoğan, hiçbir zaman sınırsız özgürlük olamayacağını, özgürlüğün bir sınırının olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''İnsanlara hak ve özgürlüğünü vermek, hiçbir zaman bir lütuf değildir. Demokrasi ne kadar güçlenirse, birliğimiz, bütünlüğümüz, kardeşliğimiz o kadar güçlenecektir. Demokrasi olmadan, hak ve özgürlükler olmadan ne ekonomi gelişir, ne birlik ve bütünlük korunur, ne huzur ve güvenlik sağlanır, ne de müreffeh bir yaşam tesis edilir.
Demokratik açılım süreci, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü için, huzur ve güvenliği için, refah ve selameti için büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye'yi kronik sorunlarla boğuşan, geri kalmış bir üçüncü dünya ülkesi haline getirmeye kimsenin hakkı yoktur.
Çözümsüzlük, Türkiye için sürdürülebilir bir yöntem değildir, büyük risklere kapı açan büyük bir tehlikedir. Çözümü tehlike gibi gösterenler, çözümsüzlük durumunda ne gibi tehlike ve risklerin ortaya çıkacağını idrak edememektedir. Şu hususu da burada üzülerek belirtmek durumundayım. Ne yazık ki, sırf 'hükümet başarılı olmasın' diyerek süreci baltalamak, moralleri bozmak için ülkemizde gayret gösterenler var. 'Bu sorunu bu hükümet çözmesin de ülke kaybetmeye devam etsin' diyecek kadar insafını, izanını yitirmiş olanlar var. Bu çarpık anlayışı tersine çevirmek için toplumun tüm kesimlerinin desteğini ve katkısını bekliyoruz.
Bu acıyı yaşamış olanların, yaşayanların bizi çok iyi anladığını, sanatçı duyarlılığının, sporcu duyarlılığının, en önemlisi de kadın duyarlılığının bu sürece damgasını vurmasını, süreçte etkin rol almasını ve çözümün bir parçası haline gelmesini istiyoruz.''
DÜNYADAKİ KADINLARIN ACILARI
Bosna Hersek'te kadınların büyük acılar yaşadığını, Filistin kadınlarının benzeri bir dramı uzun süredir yaşadıklarını anlatan Erdoğan, Irak'tan geriye yüz binlerce dul kadının kaldığını anımsattı.
Erdoğan, Afganistan'da, Darfur'da, Ruanda'da, dünyanın birçok bölgesinde kadınların savaşların, çatışmaların, işkencelerin hedefleri olduğu kadar, bazı inanışların da mağdurları olduklarını anlattı.
Haberler, haber bültenleri ve belgesellerin ölüm istatistikleri verdiğine de işaret eden Erdoğan, hiçbir kamera ve fotoğraf makinesinin bu acıyı resmedemediğini söyledi.
Savaşları başlatan ve sürdürenlerin kendi iktidar savaşları içinde kadınların nasıl hırpalandığını, örselendiğini, enkaza dönüştüğünü görmediğini de anlatan Erdoğan, 'Çok şükür bu topraklar tarihi boyunca soykırım görmedi, büyük katliamlara sahne olmadı, bu topraklarda kadınlar toplu şekilde etnik arındırmaya tabi tutulmadı ama bu topraklarda kadınlar, özellikle de anneler ağladı ve ağlamaya devam ediyor'' dedi.
Erdoğan, dünya barışı için annelerin farklı duruşuna ihtiyaç olduğunu, bunun Srebrenitsa'da yaşandığını söyledi.
Srebrenitsa'da bir annenin Sırbistan Cumhurbaşkanı'na gelerek onun elini tuttuğunu ve ''Benim kocam Srebrenitsa katliamında şehit oldu. 2 çocuğum da orada şehit oldu. 3 kaybım var. Bundan sonra bunlar olmayacak değil mi?'' dediğini hatırlatan Erdoğan, kin ve nefret olmadan asaletle bunu sorduğunu kaydetti.
Erdoğan, kadının aydınlık bir ufka bakarak, barış için konuştuğunu, barışın temel taşlarını döşemek gerektiğini ifade etti.
Başbakan Erdoğan'ın katılımcılara teşekkür ederek konuşmasını tamamlamasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.
Toplantıya, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Devlet Bakanı Aliye Kavaf, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, Başbakan Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Karolin Koç, Demet Sabancı, Sema Kendirci ve Zozan Özgökçe'nin de yer aldığı yaklaşık 50 davetli katıldı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.