Cuma 17.09.2010
Son Güncelleme: Cuma 17.09.2010

İnönü: Adnan Bey'e dokunmayın

Zorlu ve Polatkan idam edilmişti, İsmet İnönü Cemal Gürsel'i aradı. Adnan Menderes'in idamını engellemek istiyordu. "Çok kan döküldü ona dokunmayın" diye ısrar etti ama faydasızdı

27 Mayıs sabahı darbeyi yapan sadece ve sadece 37 subaydı. Orgeneral Cemal Gürsel son anda liderliği kabul etmeseydi başlarında bir general bile olmayacaktı. 27 Mayısçılar, sadece Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve DP'li milletvekilleri tutuklamakla kalmadılar. Genelkurmay Başkanını bile "Menderesçi" diye tutukladılar! Orduda öyle büyük temizlik yaptılar ki , 4 bine yakın subayı emekliye sevk ettiler. 235'i generaldi. Aslında yaşananlar, 10 yıl önce Menderes'in "darbeci " diye orduda yaptığı sivil darbenin rövanşı gibiydi... Ya yargıdaki darbe! 500'den fazla hakim ve yargıcı görevden aldılar. Yargıdaki temizlik de Menderes'in estirdiği tutuklama furyasının bir rövanşıydı sanki... Böylece idamların yolu da açılmış oldu. Ama daha da önemlisi kan davasının da başlangıcıydı... 27 Mayıs sabahı 05.25'de Türk halkı, Alparslan Türkeş'in tok sesiyle uyandığı zaman darbenin süratle evlatlarını yemeye başlayacağını kimse tahmin edemedi. Ama 5.5 ay sonra, 13 Kasım'da darbe içinde darbe oldu. Türkeş dahil 14 Milli Birlikçi subay sürgüne gönderildi[1] Aslında geriye dönüp 60 yıla bakarsak, Menderes'in ilk seçim zaferinden bu yana yani 1950'den beri bitmez tükenmez bir sivil ve askeri darbeler zinciri yaşadık. Korkular ve kuşkular hep hakim oldu Türkiye siyasetine... Sanki kanlı bir satranç oyunuydu yaşadıklarımız! Bugün ve yarın idamlara 15 gün kala ABD Büyükelçisi Hare'in Washinton'da gönderdiği gizli raporu okuyacaksınız. İlk kez yayınlıyoruz. ABD Büyükelçisinin 2 Eylül 1961'de çizdiği karanlık tablo bir türlü aydınlanamadı. İster sivil isterse askeri darbe olsun, darbe hep karşı darbeyi getirdi.
Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamından 30 saat geçmişti... Dişişleri Bakanı Selim Sarper'in odasının kapısı açıldı. Özel Kalemdeki genç diplomatlar hemen ayağa fırladılar... İçeri giren İsmet Paşa'ydı. Paşa "Nerede Selim Bey" diye sordu. "Yok" dediler. "O zaman bana Başkumandan Hazretlerini bulun" dedi. Şimdiye kadar karanlıkta kalan o anı, E. Büyükelçi Güner Öztek'den dinledim.
2 SAAT SONRA ASILDI
Öztek o sırada Genelkurmay'da askerlik yapıyordu. Ama Dışişleriyle Genelkurmay arasında adeta mekik dokuyordu. Tanıklık ettiği tarihi olayı ilk kez anlattı: "İsmet Paşa içeri girince şaşırdık. 'Selim Bey nerede?' diye sordu. Bakanın olmadığını söyledik. 'Bana Başkumandan Hazretlerini bulun' dedi. Hemen Gürsel'i bulup telefonu bağladık... Telefonu aldı. 'Çok kan dökülmüştür. Artık olan oldu. Hiç olmazsa Adnan Bey'e dokunmayın' dedi... İsmet Paşa'yla Cemal Gürsel arasındaki konuşma oldukça uzun sürdü. Biz Gürsel'in ne cevap verdiğini duymadık tabii... Ama İsmet Paşa 2-3 defa 'Adnan Bey'e dokunmayın' diye çok ısrar etti." Öyle anlaşılıyor ki, İsmet Paşa da Türkiye'nin başbakanını asan ülke olarak tarihe geçmesini istemedi ve son ana kadar durdurmaya çalıştı. Ama 2 saat sonra Menderes'in öğle vakti asılacağını o da tahmin etmedi herhalde. Aslında İsmet Paşa da Kennedy gibi geç kalmamış mıydı acaba ?
POSTALLARIYLA GİREN SUBAY
Öztek' in anlattığı bir başka olay da o günlerdeki "darbe içindeki darbe" havasını yansıtmaya yetiyor: 15 Eylül 1961 günü öğleden sonraydı. Yaşananları yine E. Büyükelçi Güner Öztek'den okuyalım: "Birçok liderden 'Asmayın' diye telgraflar geliyordu. Biz de tercüme edip Bakan'a veriyorduk. Sarper okuyup Gürsel'e ve MBK'ye gönderiyordu. Mesajları Selçuk Korkud götürüyordu. Meclis'e postalları ve silahlarıyla giren bazı tuhaf subaylar gördüğünü söyledi. Milli Birlikçilerle konuşuyorlarmış... O zaman neler olduğunu anlatamadık. Ama idamlar durdurulamayınca baskı yapanların Talat Aydemir ve arkadaşları olduğunu düşündük. Aydemir'le 3 arkadaşı da daha sonra asıldı zaten."

GÜN IŞIĞINA ÇIKAN İKİ GERÇEK

Gelelim idamların 15 gün öncesindeki ABD Büyükelçisinin Washington'a gönderdiği gizli mesaja... Mesaj iki gerçeği daha gün ışığına çıkartıyor... Öncelikle Ankara'da yönetim kademesindeki büyük kavgayı gözler önüne seriyor. İkincisi ise Büyükelçinin yansıttığı tablo, Türk toplumunun üstüne ölü toprağı serildiğini gösteriyor. Sanki herkes sonucu kabul etmiş gibi... 2 Eylül 1961 sabahına dönelim... ABD Büyükelçisi Hare o sabah yine kış bahçesinde kahvesini yudumlarken gece gelen mesajları okuyordu. İlk mesaj Washington'dandı. Sorun Yeni Delhi'de sürgünde olan Alparslan Türkeş'ti... Genç subaylarla yeni bir darbeye mi hazırlanıyordu? Türkiye iç ayaklanmaya sürüklenebilir miydi ? Hare mesajı okur okumaz kapıda bekleyen siyah Cadillac'ına atlayıp Büyükelçiliğe geldi. Saat 11'de yanıtını Washington'a göndermişti bile... Hare'in 1.5 sayfalık gizli mesajı "Türkeş hakkındaki ayrıntılı raporunuzu inceledik. Türkeş'in planları ve niyetiyle ilgili saptamalarınız bizim değerlendirmeleriyle aynıdır" diye başlıyordu. Ancak mesajdan önce ilginç bir ayrıntı aktarayım. Mesajdaki iki cümle üstündeki gizliliğin kaldırılmadığını gördüm. İlki giriş paragrafında bir cümleydi. İkincisi ise genç subayların ayaklanma olasılığından söz eden paragraftaydı. 49 yıl sonra bile açıklanması sakıncalı bulunduğuna göre Amerikan çıkarlarını zedeleyeceği düşünülmüş olsa gerek..
YARIN:
ABD BÜYÜKELÇİSİ DARBEYİ VE SON DURUMU YORUMLUYOR

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.