Cuma 07.01.2011 00:00
Son Güncelleme: Cuma 07.01.2011 21:54

AB'ye sert çıktı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yaşadığımız çağın dinamiklerini ve parametrelerini çok iyi anlamak, buna göre stratejiler üretmek durumundayız'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Erzurum'da devam eden Üçüncü Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada, ''dadaş'' kelimesinin bu ilde, ''dadaş öyledir ki, öldüğünde düşmanı dahi gözyaşı döker'' sözleriyle tanımlandığını ifade etti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Erzurum'un işgali esnasında, çeteler tarafından işlenen cinayetler karşısında Rus askerlerinin göz yaşı döktüğü ifade edilir. Sarıkamış'ta donarak şehit olan askerlerimizin manzarası, Rus askerlerini ağlatacak kadar feci olmuştur.
Bizim tarihimizin dönüm noktalarından biri olan Çanakkale Savaşı, aynı zamanda bir Centilmenler Savaşı olarak anılır. Zira kıyasıya savaşan iki cephe, kısa ateşkes aralıklarında birbirine kahve ikram edecek kadar centilmenlik içinde olmuştur.
Milli Kurtuluş Savaşımızın meşalesini burada, Erzurum'da tutuşturan Gazi Mustafa Kemal, askerlik hayatı boyunca birçok cephede, birçok ülke ordusuna karşı savaşmış olmakla birlikte, Cumhuriyetimizin ilanının hemen ardından, tüm bu ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmanın mücadelesi içinde olmuştur. Atatürk ve Venizelos arasındaki ilişki bu şekilde olmuştur. Savaşların, çatışmaların özellikle de soğuk savaş anlayışının ülkelere artık kazandırmadığı, tam tersine kaybettirdiği bir çağda yaşıyoruz.''
''ÇAĞIN DİNAMİKLERİNİ ÇOK İYİ ANLAMALIYIZ''
Bundan 100 yıl önce silahlanmanın ülkeleri belki avantajlı kıldığını belirten Erdoğan, ama bugün silahlanmanın değil, eğitim, bilim, güçlü ekonomi, güçlü dış politika, barış, huzur ve istikrarın ülkeleri avantajlı konuma getirdiğini söyledi.
Bundan 30-40 yıl önce, iç ve dış düşmanın, iç ve dış politika tayininde belirleyici olabildiğini anlatan Erdoğan, ama bugün artık bu kavramların tarih dışında kaldığını, geçerliliğini tamamen yitirdiğini dile getirdi.
''Yaşadığımız çağın dinamiklerini ve parametrelerini çok iyi anlamak, buna göre stratejiler üretmek durumundayız'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bakın, 2008 sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde başlayan finansal kriz, çok kısa bir süre zarfında tüm dünyayı etkisi altına aldı. Şu anda tüm dünya ülkeleri tarihin en büyük küresel krizlerinden birini yaşıyor ve az ya da çok bu krizden etkileniyor. Buna 'kelebek etkisi' de diyebilirsiniz. Dünyanın bir köşesinde bir kelebek kanat çırptığında, havada oluşturduğu akım, dünyanın bir başka köşesinde fırtınaya neden olabiliyor.
Böyle bir çağda, lokal düşünmek, yerele hapsolmak, tarihe takılıp kalmak, ülkelere de toplumlara da asla kazandırmıyor, tam tersine kaybettiriyor. Bugün tüm dünyaya yayılmış olan, Türkiye'de ve Yunanistan'da da varlıklarını idame ettiren Romanların güzel bir sözü var; 'Evde oturup kalan ölür'.
Romanların kendilerini ifade etmek için kullandıkları bu söz, esasen bugün biraz da küreselleşmenin gereklerini bize anlatıyor. Ülkesinin ve zihninin sınırlarını her türlü rüzgara, her türlü değişime, etkiye kapalı tutanlar, bir şekilde kendilerini tutsak ederler ve kaybolmaya, kaybetmeye mahkum olurlar.
Türkiye ekonomisinin son 8 yılda kaydettiği başarı, bunun en somut göstergesidir. Aktif dış politika, vizyoner dış politika, komşularla sıfır sorun politikası, Türkiye ekonomisinin gücüne güç katmış, Türkiye ekonomisinin dünyada 17'inci sıraya yükselmesini sağlamıştır.''
Başbakan Erdoğan, Erzurum'da, Dedeman Palandöken Ski Lodge Oteli'nde devam eden Üçüncü Büyükelçiler Konferansı'nda bir konuşma yaptı. Erdoğan, konuşmasının başında Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'ya toplantıya katıldığı için teşekkür etti.
Bugün konuk Başbakan ile çok verimli görüşmeler yaptıklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sayın Başbakanı ve çalışma arkadaşlarını Türkiye'de ve Erzurum'da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Dışişleri Bakanlığımıza, Erzurum Valiliğimize, değerli Büyükelçilerimize ve Erzurum halkına, gösterdikleri misafirperverlikten dolayı şükranlarımı sunuyorum.
Erzurum, Doğu ve Batı arasındaki stratejik konumuyla, köklü tarihiyle, zengin kültürüyle Türkiye ve dünya tarihinde yer etmiş bir şehrimiz. Erzurum, çok çetin geçen, çok soğuk geçen kış mevsimine rağmen, sıcak insanlarıyla, yani dadaşlarıyla ün yapmış bir kentimiz.
Esasen Erzurum, deyimin tam anlamıyla acıyı bal eylemiş bir şehrimiz...''
''ERZURUM, BİZİM DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞIMIZIN ABİDE BİR ŞEHRİDİR''
Tarih boyunca, çektiği çilelere ve yaşadığı acılara rağmen Erzurum'un, misafirperverliğinden, hoşgörüsünden, yardımseverliğinden, sıcaklığından, yani dadaşlığından hiçbir şey kaybetmediğini vurgulayan Erdoğan, yaklaşık 100 yıl önce Erzurum'un işgallere, kıyımlara ve toplu katliamlara maruz kaldığını söyledi.
Bugün Erzurum'un her bir ilçesinde, her bir köyünde, Kafkas Cephesi'nde, Sarıkamış muharebelerinde, iç isyanlarda ve işgallerde hayatını kaybedenlerin toplu mezarlarının görüleceğini anlatan Başbakan Erdoğan, Erzurumlunun, çoluk çocuk, yaşlı kadın demeden, ölümü, tehciri ve sürgünü nasıl yaşadığını, anlatılan gerçek hikayelerden dinleme fırsatını bulunacağını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, tüm bu acıları yaşamış olan Erzurum'un, zaferin ve zaferle birlikte gelen barış anlaşmalarının ardından, acılarına tuz basmayı ve acılarını bal eylemeyi, affetmeyi başarabilmiş bir şehir olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şunu çok samimi olarak ifade etmek istiyorum; özellikle büyükelçilerimizin buraya dikkatlerini çekiyorum: Erzurum, bizim dış politika anlayışımızın abide bir şehridir. Dış politikamızın felsefesini, dış politikadaki yaklaşımımızı, dış politikada ne yapmak istediğimizi anlamak isteyenlerin Erzurum tarihine bakmaları dahi yeterlidir.
Erzurum'un bize anlattığı şudur; tarih, kin üzerine, intikam duygusu üzerine, husumet üzerine inşa edilemez. İnsanlara ait duygular, ülkeler arasında, toplumlar arasında belirleyici olamaz. Geçmişin acıları üzerine, geçmişte yaşananlar üzerine geleceği bina edemezsiniz.
Eğer, tarihte yaşanan acılar, savaşlar, çatışmalar, katliamlar dış politikanın belirleyici bir faktörü olsaydı, inanın, bugün Avrupa Birliği diye bir oluşum olamazdı. AB süreci aslında başlangıcı itibarıyla siyasal, sosyal değil, ekonomik bir başlangıcı vardır.
Çok açık net dostuma (Papandreu) bunu söylemek durumundayım... Avrupa Birliği üyesi ülkeler içinde hiçbir ülkeye yapılmayan, hiçbir ülkeye yaklaşım itibarıyla sunulmayan tarz Türkiye'ye yapıldı. Zira 1959 yılında ilk adımı atacaksın, 1963'te resmen müracaatınız olacak ve o günden bugüne kadar yaklaşık 50 yıllık bir süreç içerisinde Türkiye ile adeta kendilerine göre dalga geçen Avrupa Birliği üyesi var 27 tane.
2004 yılına kadar biz tüm AB liderler zirvelerine katılırken, 2004'ten sonra liderler zirvelerine de bizi kabul etmeme durumuna girdiler. Bu da samimiyetlerinin, bu da Türkiye'ye karşı yaklaşımlarının ne denli yanlış olduğunun açık, net ifadesidir. Yani burada AB üyesi ülkeler ne derlerse desinler, bize bunu anlatamazlar. Bunu kendileriyle çok açık, net konuştuğum için bunları da değerli dostumun yanında tekrar söylüyorum.''
AVRUPA BİRLİĞİ'NE ELEŞTİRİ
Ülkelerin, tarihte yaşanan anlaşmazlıkları, husumetleri ve problemleri daima sıcak tutmaları durumunda bugün dış ticaretten, ihracattan, ithalattan, turizmden ve küreselleşmeden bahsedemez duruma geleceklerini vurgulayan Erdoğan, ''Elbette yaşananlar unutulmaz. Ama biz, yaşananları, acıları her gün çoğaltmak yerine, onlardan ibret alıyor, onlardan gereken dersi çıkarıyor, geleceği o yaşanmışların tecrübesi üzerine inşa etmenin mücadelesini veriyoruz'' dedi.
Avrupa Birliği'ne yönelik eleştirilerini sürdüren Başbakan Erdoğan, ''Bakın, 50 yıl sabreden bir ülke... Bir başka ülke var mı? 50 yıl. Sabrettik, hala daha sabrediyoruz. AB üyesi ülkeler aslında bizi sabır noktasında adeta test ediyorlar. Bakalım nereye kadar sabredeceğiz? Ben de kendilerine diyorum ki, eğer Türkiye'yi gerçekten istemiyorsanız istemediğinizi ilan edin. Açıklayın. Eğer bizi sabırda test ediyorsanız sabrın da bir sonu var. Bir yere kadar biz bu sabrı devam ettireceğiz, dadaşlığımızı bir yere kadar devam ettireceğiz'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Karşılıklı uçuşlar da dahil, bu tür gerilimlere yol açmayacak bir Ege barışını birlikte gerçekleştireceğiz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Erzurum'da Üçüncü Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada, ekonomik alanda yaşanan gelişmelerden örnekler verdi. Türkiye'nin ekonomik alanda Cumhuriyet tarihinin en olumlu dönemlerini yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, ekonomideki tüm bu gelişmeleri dış politikadan ayrı tutmanın mümkün olmadığını söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Komşularımızla iyi ilişkiler tesis ederek, vizeleri kaldırarak, işbirliği imkanlarını, ticaret imkanlarını artırarak, tüm dünyaya barış, huzur, dayanışma çağrıları yaparak, ülkeler arasında adeta mekik dokuyarak Türkiye'yi bu seviyelere ulaştırdık.
Yunanistan'la olduğu gibi 2008 yılından bu yana Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseylerini hayata geçirdik. Mısır, Libya ve Azerbaycan ile de bu konseyleri kurma aşamasına geldik.
Öte yandan Suriye, Lübnan ve Ürdün ile tesis ettiğimiz Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi de dört ülke arasında serbest ticareti ve vizesiz seyahati öngörüyor. Geçmişte ciddi sorunlarımızın bulunduğu ülkelerle bugün ortak bakanlar kurulu toplantıları ve ortak girişimler gerçekleştirir hale geldik.
Şimdi burada bir şeyi söylemek durumundayım. Şu anda binlerce kilometre, binlerce mil uzaklıkta bir Tayvan, bir Brezilya AB üyesi ülkelere vizesiz seyahat edebiliyor. Balkanlar'da artık vize diye bir şey kalmadı. Ama bakın hala Türkiye'nin vizesiz olarak Balkanlar'da veya Avrupa'da dolaşma iznini AB üyeleri veremiyor. Brezilya'nın AB ile ne alakası var? Biz karşı değiliz. Tayvan, aynı şekilde vizesiz olsun... Peki Türkiye'den derdiniz ne yahu, Türkiye ne yaptı size? Şu anda müzakere sürecindeyiz. Neymiş Türkiye büyükmüş. Brezilya da büyük. Buna eyvallah diyorsunuz, Türkiye'ye niye diyemiyorsunuz? Yani dilinizin altındaki baklayı çıkaramıyorsunuz. Biz anlamıyor muyuz? Anlıyoruz, onu da biliyoruz. Ama biz istiyoruz ki onlar anlatsınlar. Anlatsınlar ki, dünya bazı gerçekleri görsün. Ama biz sabredeceğiz.''
KIBRIS SORUNU
Vizelerin kaldırılmasıyla Suriye ve Lübnan gibi ülkelerle ilişkilerin her açıdan geliştiğini anlatan Erdoğan, Kıbrıs'ta yaşanan gelişmelere de değindi.
Davos ve Burgenstock'ta, dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile başlattıkları süreçte ''kazan kazan'' (win-win) esasına göre Kıbrıs sorununun çözülmesi önerisi getirdiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Burgenstock'ta bizzat işin başındaydım ve orada kapandık, çalışmalara başladık. Ne yapacaktık? Kıbrıs sorununu çözecektik. İmzalar atıldı ve atılan imzalara rağmen 26 Nisan 2004'te AB bu işi çözme noktasında kararlı olduğunun sinyallerini verdi. Oybirliği ile o gün karar verildi. Kuzey Kıbrıs'a uygulanan izolasyon son bulacaktı. Sorun son buldu mu? Bulmadı.
Peki ben bir başbakan olarak, bir siyasetçi olarak sorumlu bir kimlikteki insan olarak ne yapayım? Karşımdakilerin yaptığı bu. Oy birliği ile karar alıyorsunuz, hala bu kararı Kuzey Kıbrıs'a uygulamıyorsunuz. Hala izolasyon var. Ve hep siz verirsiniz. Kuzey Kıbrıs versin, Türkiye versin. Kusura bakmayın. Masaya oturacağız, karşılıklı menfaat esasına dayalı olarak bu işi çözeceksek çözeceğiz.
Ben buradan, Erzurum'dan, siz büyükelçilerimiz vasıtasıyla tüm dünyaya şu mesajımızı bir kez daha iletmek istiyorum; Türkiye olarak biz sadece ve sadece barıştan yanayız. Biz, kendimiz için istediğimiz kadar, her ülke için huzur istiyor, istikrar istiyor, refah istiyoruz. Bölgemizde olsun, küresel ölçekte olsun, haktan, uluslararası hukuktan, dayanışma ve paylaşmadan öte hiçbir gaye taşımıyoruz.
Israrla ve altını çizerek bir kez daha söylüyorum; biz artık silahlara değil, eğitime; mayınlara değil sağlığa; tel örgülere değil, otoyollara, demiryollarına; çocuk katili olan füzelere, kitle imha silahlarına değil, çocukların umutla büyüyeceği yarınlara yatırım yapan bir dünya görmek istiyoruz. Biz artık enerjisini, mesaisini, çatışmaya değil uzlaşmaya, ayrışmaya değil ittifaka, yıkmaya değil yapmaya sarf eden bir dünya görmek, böyle bir dünyada yaşamak istiyoruz.
Bizim, bölgemizdeki çabalarımız, bölge ülkeleriyle, komşularımızla başlattığımız yeni dönem, bu niyetimizin bariz göstergesidir. Ne eksen kayması ne rota değiştirme... Ortadoğu'da da, Balkanlar'da da, Kafkasya'da da biz barış, huzur ve istikrar istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz.
Gazze konusunda ne kadar samimi isek, Nahçivan konusunda da o kadar samimiyiz. Bağdat için ne kadar hassas isek, Tiflis için de, Bakü için de o kadar hassasiyet gösteriyoruz. Erivan'a ne kadar zeytin dalı uzatıyorsak Kıbrıs Rum kesimine de o kadar samimiyet içinde zeytin dalı uzatıyor, barış elimizi uzatıyoruz.''
''KONUŞARAK ANLAŞACAĞIZ''
Kıbrıs sorununun çözülmesi konusunda Türkiye, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum kesiminin dörtlü olarak, ayrıca diğer garantör ülke İngiltere, Birleşmiş Milletler ve istenirse Avrupa Birliği'nin bir araya gelerek çalışabileceğini belirten Erdoğan, ''Hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır, insanlar konuşu konuşa. Konuşarak anlaşacağız'' dedi.
Konuşmasında, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Fener Rum Patrikhanesi'ni ziyaret ettiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, kendisinin de Büyükada'da patrikle görüştüğünü ifade etti. Yetimhaneyi ilgililere teslim ettiklerini belirten Erdoğan, aynı şekilde Sümela Manastırı'nda dini ayine izin verdiklerini söyledi. Erdoğan, Trabzon'un hassasiyetlerine rağmen bu adımları attıklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle dedi:
''Niye bu adımları attık? Bu insanlar benim ülkemin vatandaşları. Aynı şekilde St. Sinoid Meclisi ile ilgili, metropolitler konusunda ben bizzat Sayın Karamanlis'e de söyledim, daha sonra Sayın Papandreu'ya da söyledim ve Patrik Bartholomeos'a da söyledim. Vatandaşlığa müracaat etsinler, biz vatandaşlığa alalım. Lozan'ın gereği bu. Lozan'ın gereği olduğu için bunu yapalım dedik. Diğer tarafta bizim Batı Trakya'daki seçilmiş müftülerimiz hala kabullenilemiyor, kısıtlama yapılıyor. Patriğin bizim tarafımızdan atanması ne kadar doğru değilse, ne kadar yanlışsa Batı Trakya'da da bizim başmüftümüzün atanması o kadar yanlıştır. Bunu benim Batı Trakya'da yaşayan soydaşım kabul edemez. Nitekim de etmiyor. Bizim bunları karşılıklı olarak yapmamız lazım. Dayanışma içerisinde yapmamız lazım. Ben değerli dostumun, mevkidaşımın samimiyetinden endişe etmiyorum. Hakikaten kendisinde bu iradeyi görüyorum. Bizde de bu irade var. İkimizde de bu irade olduğuna göre biz bu dönemde bunu başarmalıyız diyorum. Başaralım ki bizden sonraki nesillere, bizden sonraki kuşaklara çürük çarık bir siyaset mirası kalmasın bu dünyada.''
EGE BARIŞI
Başbakan Erdoğan, müzakere sürecindeki fasılların açılmasındaki olumsuz tavrı nedeniyle Avrupa Birliği'ni eleştirirken, diğer aday ülkelere Türkiye'ye davranıldığı gibi davranılmadığını dile getirdi. Erdoğan, ''Bunun adı siyaset değil. Siyasetin dürüstlük alfabesinde bu yer almıyor. Literatürde bunun yeri yok'' diye konuştu.
''Kıbrıs'ta son derece samimi şekilde çözümü destekliyoruz. Adil, kalıcı, kapsamlı bir çözüm diyoruz'' diyen Erdoğan, bu konuda her türlü adımı atacaklarını söyledi.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin son dönemde, tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı bir ilerleme gösterdiğine dikkati çeken Erdoğan, 25 mutabakatın imzalandığını hatırlattı.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ege'deki gelişmelerde şüphesiz ki, sorunların tümüne ortak çıkarlara dayalı, kapsamlı bir çözümü bulmamız lazım. Bunu bulacağız. Bu sorunlara çözüm bulduğumuzda karşılıklı olarak yaşadığımız rahatsızlıklar da inanıyorum ki son bulacak. Bundan hiç şüphem yok. Tabii buna sayın dostumun değindiği karşılıklı uçuşlar da dahil, Bu tür gerilimlere yol açmayacak bir Ege barışını birlikte gerçekleştireceğiz. Uzlaşı ruhu inanıyorum ki barış için gereklidir. Karşılıklı olarak bu yönde adımlar atmamız halinde bunu çözeriz. Çözmememiz için hiçbir sebep yoktur. Sonunda bu irade bizlerde değil mi? Kararını veririz. Ama, yazılı ve görsel medya ne dersek, tahrik edenler olacaktır. Bunlara aldırmayacağız. Eğer biz doğru olduğuna inanıyorsak, karar vericiler olarak oturacağız, konuşacağız ve ondan sonra da adımlarımızı aynı şekilde atacağız. Biz bunları aşacağız.''

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.