Giriş Tarihi: 4.5.2012

Torunlarımın dini, dili kültürü elinden alındı

Almanya'dan emekli Nigar Günay, uyuşturucu bağımlısı kızının iki oğlu için mücadele veriyor. Anneanne, "Torunlarım dazlak ailelerde, üç ayda bir gösteriyorlar. Türkiye yardım etsin" diyor

Nigar Günay (63), Almanya'da yaşayan Bingöllü bir anneanne. İşçi emeklisi, maddi durumu gayet iyi. Uyuşturucu bağımlısı kızı Sevilay'ın iki oğlu Azad ve Arda beş yıl önce dazlak bir Alman aileye verilmiş. İddiaya göre bakıcı ailede şiddet görüyorlar, Hıristiyan kültürüne göre yetiştiriliyorlar ve sünnet edilmelerine izin verilmiyor. Nigar Günay, torunlarını sadece üç ayda bir iki saatliğine, görevlilerin gözetiminde görebiliyor. Onlarla Türkçe konuşması, şeker alması dahi yasak. "Torunlarımı köle yaptılar, dinlerini aldılar, dillerini aldılar, kültürlerini aldılar, anne şefkatini aldılar. Bakıcı aileye anne-baba demeye zorluyorlar. Devletimiz elimden tutsun, torunlarımı bana geri versinler" diye yakarıyor.

BAKIMINI ÜSTLENMİŞTİ

Nigar Günay'ın Almanya macerası 1977'de başladı. Almanya'nın Feldbert şehrinde yaşayan Günay, 25 yıl fabrikalarda çalıştı ve emekli oldu. 5 çocuğu da iyi eğitim gördü. Her şey yolundayken küçük kızı Sevilay bir Faslı'yla evlendi. Birer sene arayla iki oğlu oldu: Azad (9) ve Arda (8). Arda doğduktan sonra Sevilay, Faslı kocasından boşandı ve arkadaş çevresinin de etkisiyle uyuşturucu batağına saplandı. Nigar Günay bir yandan kızının tedavisiyle uğraşırken, diğer yandan torunlarının bakımını üstlendi. Hikayesini ondan dinleyelim: "Meğerse Gençlik Dairesi, Sevilay'ı evlenmeden önce de takip ediyormuş. Hatta annelik hakkını bile elinden almışlar, Sevilay üzülürüm diye bana söylememiş. Doğumunda dahi vardılar. 2006'da evimiz o kadar müsait değildi, ben de torunlarım rahat etsin diye 150 bin euroya bu evi satın aldım. Gençlik Dairesi de evimizi beğendi, hatta gelip kontrol ettiler." Fakat bu beğeni işe yaramamış olacak ki, Azad ve Arda 2007'de gittikleri anaokulundan alınıp, önce bir yuvaya yerleştirildi, sonra da koruyucu aileye verildi. Anneanne o günü şöyle anlatıyor: "Kızım sinir krizi geçirince hastaneye kaldırıldı. Ben de ağlamaya başladım. Polis ellerime kelepçe vurarak beni bir hücreye attı." Birkaç saat sonra serbest kalan Nigar Günay ertesi gün Stutgart'a gidip bir avukat tuttu ve haklarını aramaya başladı. Ancak mücadelesi şimdiye kadar hiçbir işe yaramadı: "Varımı yoğumu bu çocukların yoluna harcadım. Eskiden 15 günde bir üç saatliğine görebiliyordum torunlarımı, sonra bir aya yükselttiler. Görüşmelerimiz de şöyle oluyor; bir odaya koyuyorlar, iki üç kişi de bizi gözetliyor. Türkçe konuşmak yasak. Zaten çocuklar Türkçe anlamıyorlar artık. Torunlarıma bir şeker bile vermem suç. 9 yaşındaki torunum altını ıslatıyor. Azad; Kürtçe'yi, Türkçe'yi, Almanca'yı anlıyordu. Şimdi sadece Almanca biliyor."
DAZLAK AİLE YE VERİLDİ
Torunlarının verildiği ailenin dazlak ve aykırı bir aile, üstelik beş çocuk sahibi olduğunu söyleyen Günay; Azad ile Arda'nın büyüdüğü evi dahi görmediklerini, sadece arabalarının plakalarından hangi şehirde oturduklarını tahmin ettiklerini söylüyor. Torunlarının ilk yıllarda evde dayak yediklerini, soğuk suyla duş yaptırıldıklarını anlattıklarını ancak son yıllarda korktukları için kendileriyle böyle şeyler paylaşmadıklarını vurgulayan Günay ekliyor: "Çocukları görseniz öyle zayıflar ki, kemikleri sayılıyor. Birkaç yaş küçük gösteriyorlar. İsimlerini değiştirmemişler ama Hıristiyan gibi yetiştiriliyorlar." Torunlarını sünnet ettirmek isteğinin bile 'vücut bütünlüğüne zarar veriyor' gerekçesiyle geri çevrildiğini anlatan Nigar Günay Türk yetkililerine şöyle sesleniyor: "Torunlarımı köle yaptılar; dinlerini, dillerini, kültürlerini aldılar, anne şefkatini aldılar. Bakıcı aileye anne-baba demeye zorlanıyorlar. Ne olur biri elimden tutsun, torunlarımı bana geri versin. Hükümetimiz bizim için bir şeyler yapsın. Bizim çocuklarımız da Türkiye'nin geleceği. Torunlarım benim kültürümü, benim dinimi, dilimi bilsin, niye bir Hıristiyan gibi yaşasın? Ben ölmedim ki onlara bakabilecek güçteyim."
ÇOK DUA ETTİM
Gençlik Dairesi yetkililerinin torunlarına 'çocuğum' diye hitap etmesini bile yanlış yorumladığını söyleyen Günay, onlar için yapacağı fedakarlıkları şöyle anlatıyor: "Torunum demememe bile anlam yüklüyorlar, bilmiyorlar ki bizde torun çocuktan bile çok sevilir. İnanın ki benim beş çocuğum bir yana, Azad ile Arda bir yana. Bana göre sanki yer gök Azad ile Arda için yaratılmış. Torunlarımın pijamalarını dahi kaldırmadım, gittikleri günkü gibi yastığın altında durur. O gün onlara aldığım şekerleri dahi saklıyorum. Mekke- Medine'ye gittim, torunlarıma kavuşayım diye dua ettim. Artık yapacak bir şeyim kalmadı, avukatım AİHM'ye başvuracak."
SON ÇARE AİHM
Maddi durumu iyi olan Nigar Günay, torunları Azad ve Arda'nın artık Türkçe'yi unuttuklarını söylüyor. Günay, son çare olarak AİHM'e başvuracak.
YARIN: URFALI MATBAA İŞÇİSİ, OĞLUNU GERİ VERMEYEN ALMAN GENÇLİK DAİRESİNİ YAKMAYA KALKIŞTI

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.