Pazartesi 29.04.2013 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 29.04.2013 16:14

Erdoğan'dan kritik açıklamalar

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yüzyıllar boyunca bu milletin arasına nifak sokulamadığını, bu milletin tahrik edilemediğini, bu milletin birbirine düşman haline getirilemediğini belirterek, "Bütün ayrıştırma, bütün dışlama, horlama gayretlerine rağmen, biz, birleştirmek, bütünleştirmek, kardeşlik hukukunu yüceltmek için sabırla, tevazuyla, samimiyet ve kararlılıkla vazifemizi yerine getireceğiz" dedi.
Erdoğan, Kızılcahamam Asya Termal Otel'de, partisinin il ve ilçe başkanları toplantısındaki konuşmasında, AK Parti'nin parti içi demokrasi ve istişareyi en iyi işleten parti olduğunu ifade ederek, Hazreti Peygamberin hadislerinde istişarenin önemini defalarca vurguladığını, istişarenin pişmanlığa karşı kale olduğunu bildirdiğini aktardı.
İstişarenin, Türk tarihi boyunca devlet ve idare geleneğinin temelini oluşturduğunu kaydeden Erdoğan, alacakları kararları sormayan, danışmayanların yanlış kararlarıyla zulme ve zulmete kapı araladıklarını dile getirdi.
Erdoğan, AK Parti'yi istişare üzerine inşa ettiklerini, 14 Ağustos 2001'den bugüne kadar da her kademede istişareyi pusula, kutup yıldızı olarak değerlendirdiklerini söyledi.
Partisinin üye sayısının, yaklaşık 8 milyon 300 bin kişiye ulaştığını, son seçimde Türkiye genelinde 21 milyon 400 bin oy aldıklarını hatırlatan Erdoğan, 76 milyona karşı mesul olduklarını, 76 milyonun topyekun emanetini omuzlarında taşıdıklarını kaydetti.
Üyelerle, kendilerine oy verenlerle, 76 milyonun tamamıyla oturup istişare yapmalarının mümkün olmayacağını kaydeden Erdoğan, temsil yoluyla bunu başarılı şekilde yaptıklarını söyledi.
Erdoğan, sadece milletvekilleri düzeyindeki istişareyle yetinmediklerini belirterek, bölgeler bazında il başkanları, belediye başkanları, kadın ve gençlik kolları başkanlarıyla bir araya geldiklerini anlattı.
İstişare mekanizmasını sürekli ve etkin şekilde işlettiklerini kaydeden Erdoğan, zaman zaman arkadaşları arasında teşkilatın çok meşgul edildiğini söyleyenlerin bulunduğunu aktardı. Başbakan Erdoğan, "Siyaset, pasif zaman anlayışıyla değil aktif zaman anlayışıyla yapılır. Aktif zamanını, bu işe ayıramayanlar zaten siyaset yapmasınlar. 'İşleri güçleri bitireyim. Akşam geçerken de partiye uğrayayım' dersek bu siyaset olmaz. Böyle hizmet anlayışı olmaz. Biz diyoruz ki, bu işe ciddi manada zaman ayıracağız, zaman ayırabilecek arkadaşlarla bu yola girmemiz lazım. Basit bir iş yapmıyoruz. Yaptığımız 76 milyonun sevk ve idaresidir" diye konuştu.
AK Parti'nin gelecek seçimlerde oyları silip süpürüp, Türkiye'yi çok farklı ufka hazırlayacağını söyleyen Erdoğan, "30 büyükşehir belediyesini almamız gerekir. Bu konuda kararlıyız, kahir ekseriyetiyle alacağız" ifadesini kullandı.

ÇINAR AĞACI

Başbakan Erdoğan, devlet geleneğini, özellikle de partisinin üzerine bina edildiği temel felsefeyi anlatırken, çınar ağacı benzetmesini çok sık kullandığını vurgulayarak, çınar ağacının, hem Selçuklu devletinde hem Osmanlı cihan devletinde hem de Türkiye Cumhuriyeti'nde geçmişin, bugünün ve istikbalin önemini anlatmak için sıkça kullanıldığını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Güçlü bir çınar, öncelikle kökleri derinlerde olan çınardır. Kökü derinde olmayanın, gövdesi yere yakın olur. Kökü derinde olmayan, rüzgarda eğilir, fırtınada kırılır, uzun yaşayamaz ve toprağa devrilir. Öncelikle biz, adeta bir çınar gibi, besinimizi, gıdamızı, özümüzü, işte o derinlerdeki köklerimizden alacağız. Köklerimiz vesilesiyle derinlere ulaşırken, o derinlerden, tecrübeyi, birikimi, bilgiyi, en önemlisi de ibretlik dersleri alacak, en uçtaki filizlere, en uçtaki dallara, yapraklara kadar onları taşıyacağız.
Çınarın kökleri tarih ise gövdesi bugün, dalları ve yaprakları ise yarındır. Gövdeyi, köklerden aldığımız gıda ile dallardan ve yapraklardan aldığımız ışık ve umut ile güçlü tutacağız. Çınarın, dalları ve yaprakları, en az kökler kadar, en az gövde kadar önemlidir, en az onlar kadar hayatidir. Kökü olmayan ağaç nasıl ayakta duramazsa, dalıyla, yaprağıyla irtibatı olmayan ağaç da ayakta duramaz. Sizler, ilçe başkanları olarak İl Başkanları olarak sizlerle birlikte belde başkanlarımız, kadın, gençlik kollarımız, mahalle, köy temsilcilerimiz, sandık müşahitlerimiz, işte bu ulu çınarın, milletin fertleri olarak gövdesi, sorumluluk mevkinde kişiler olarak da yaprakları, dallarısınız."

"YAPRAKTAKİ BİR SORUN, GÖVDEYİ DOĞRUDAN ETKİLER"

Erdoğan, teşkilattaki herkesin görevinin çok önemli ve hayati olduğunu ifade ederek, il, ilçe başkanlarına şöyle seslendi:
"İlçenin nüfusu az olabilir, uzak olabilir, sapa olabilir, ücra olabilir. Hiç ama hiç fark etmez. Her bir dal, her bir yaprak, çınarın gövdesinin sağlığı, istikbali için hayati derecede öneme haizdir. Nerede nefes alıp veren bir insanımız varsa, sizin, onun farkında olmanız, daha da önemlisi, onun sizin farkınızda olması gerekiyor. Yayla, mezra, köy, mahalle olsun, her bir insanımızın, ilçede, ilde bir AK Parti Başkanlığının olduğunu bilmesi, oraya derdini anlatabileceği bir rahatlık içinde kendisini görmesi gerekir. Siz kapılarınızı kapattığınız anda, oraya ışık girmez, çınarın yaprağı ışık alamaz ve yapraktaki bir sorun, gövdeyi doğrudan doğruya etkiler."
Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin genel başkanı, genel başkan yardımcıları, bakanları, milletvekilleri ne kadar sorumluluk taşıyorsa bir il başkanı, bir ilçe başkanı hatta bir sandık müşahidinin en az onun kadar sorumluluk taşıdığını, en az onun kadar mesuliyet sahibi olduğunu kaydetti.
Nüfusun az olmasının, uzaklığın sorumluluğu azaltmayacağını, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, Edirne'nin Keşan ilçesinde eğer bir aksaklık oluşursa, o aksaklığın gelip doğrudan doğruya gövdeyi, genel merkezi, milleti etkileyeceğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizim, Genel Başkanlık makamımızdan, sandık müşahitliği makamına kadar, her kadememiz, koltuk sahibi olmak için değil, sadece ve sadece hizmet için bu makamlardadır. Bizim tek gayemiz millete hizmettir. Millete hizmet dışında hiçbir gaye için bu görevlere gelmedik.
Öyleyse, 24 saatimizi, evet 24 saatimizi, sadece ve sadece millete hizmetle geçireceğiz. Millete hizmet yolunda hiçbir mazeret tanımıyoruz, hiçbir bahane tanımıyoruz, hiçbir engeli asla ve asla tanımıyoruz. Mazereti, bahanesi olan, engeller karşısında korkan, ürken, yılan ve yorulan arkadaşlarım, hiç tereddüt etmeden, kibir yapmadan, gurur yapmadan, yolu açmalı, kanalları açık tutmalıdır.
İnanın, boşa geçirecek tek bir saniyemiz bile yok. Boşa geçirdiğimiz her bir saniyenin hesabının bize sorulacağı idrakinden hiç uzaklaşmayacağız. Her bir arkadaşım, hangi kademede olursa olsun, gece başını yastığa koyduğunda, 'bugün vatanım ve milletim için ne yaptım' bu soruyu kendisine sormalıdır. Yaptıklarını gözden geçirmeli, yapamadıkları için hemen o sabah kolları sıvamalıdır."

"HALKIMIZ, TAHRİK SİYASETİNDEN DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE HİÇ HAZZETMİYOR"

Erdoğan, AK Parti'nin siyaseti millete hizmetin aracı olarak görürken, rakiplerinin siyaseti, bir makam elde etme, güç ve çıkar devşirme aracı olarak gördüğünü belirterek, şöyle devam etti:
"Nitekim, AK Parti, siyaseti hizmet yoluyla yaparken, rakiplerimiz, siyaseti sembollerle, sloganlarla, iftira, itham ve tahriklerle yapmaya çalışıyorlar. Bir kere şunu özellikle bilmenizi ve bunun da gereğini hakkıyla yerine getirmenizi sizlerden rica ediyorum; halkımız, on yıllarca devam eden, gerilim siyasetinden, slogan siyasetinden, tahrik siyasetinden dün olduğu gibi bugün de hiç hazzetmiyor. Halkımız, siyasetten, bölücü, ayrıştırıcı, parçalayıcı bir dil değil, birleştirici, bütünleştirici, kucaklaştırıcı bir dil bekliyor. Milletimiz, siyasetten, kırıcı, kaba, edep ve adab dışı bir dil değil, gönüller yapıcı, gönüllere hitap edici, gönülleri fethedici bir dil bekliyor. Bunu hiç kimse yanlış anlamasın. Bu, AK Parti'nin, bir yanağına vurana diğerini çevireceği anlamına gelmez. Bu, iftiraları, ithamları yutacağımız, sineye çekeceğimiz, sessiz, tepkisiz kalacağımız anlamına gelmez. Ancak, özellikle yerelde, bu kaba dilin, bu ayrıştırıcı dilin, bu tahrip ve tahrik dilinin tuzağına düşmeyeceğiz. Her zaman ifade ediyorum, aldatan olmayacağız, ama aldanan da olmayacağız."
Siyasi partilerin üst yönetimleriyle, o partilere oy vermiş, gönül vermiş vatandaşların ayrı tutulması, ayrı değerlendirilmesini isteyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yaylalardan, mezralardan, köylerden kasabalara, ilçelere, büyükşehirlere kadar 76 milyonun tamamına tek bir nazarla bakacağız. Vatandaşın, herhangi bir partiye oy vermesi, herhangi bir partinin gönüldaşı olması, üye olması, onun farklı olduğu anlamına gelmez. O da milleti, ülkesi için en iyiyi istiyor, biz de milletimiz, ülkemiz için en iyiyi istiyoruz. Yöntem konusunda, usul konusunda, tarz konusunda hem fikir olamayabiliriz. Bu, diyalog kanallarının kesilip atılmasına gerekçe asla olamaz. Sabır, her zaman ama her zaman bizimle olacak. Bıkmayacağız, usanmayacağız, yüz çevirmeyecek, tekrar tekrar anlatacağız.
Unutmayın su, damlaya damlaya, sabırla mermere nasıl işliyorsa, mermeri nasıl deliyorsa aynı şekilde, sabırla anlatmaya devam edeceğiz. Diğer siyasi partiler, ayırımdan ve ayırımcılıktan medet umdular ve bugün hala bundan medet umuyorlar. Allah'a hamd olsun, yüzyıllar boyunca bu milletin arasına nifak sokulamadı, bu millet tahrik edilemedi, bu millet birbirine düşman haline getirilemedi. Bütün ayrıştırma, bütün dışlama, horlama gayretlerine rağmen, biz, birleştirmek, bütünleştirmek, kardeşlik hukukunu yüceltmek için sabırla, tevazuyla, samimiyet ve kararlılıkla vazifemizi yerine getireceğiz."

"BİZ KESRETTE VAHDET ANLAYIŞINI YAŞAYACAK BİR TEŞKİLATIZ"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz, farklılıklarımız olsa da aynı gaye, aynı hedef uğrunda gönül birliği, kader birliği yapmış teşkilatız. Biz kesrette vahdet anlayışını yaşayacak bir teşkilatız. Renklerimizi muhafaza edecek, ama uyum içinde, ahenk içinde, birlik ve beraberlik içinde,inşallah yeni zaferlere hep birlikte imzamızı atacağız" dedi.
Erdoğan, Kızılcahamam Asya Termal Otel'de, partisinin il ve ilçe başkanları toplantısındaki konuşmasında, Türkiye için artık son derece kritik, son derece önemli bir evreye girildiğini belirterek, "Öncelikle 2014 yılı, Türkiye için kritik sonuçların alınacağı seçim yılı olacak. İlk olarak, Mart ayında inşallah mahalli seçimler gerçekleşecek. Yıl ortasında, Anayasamıza göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması gerekiyor. Yine bu süreçte, yeni Anayasa çalışmalarının inşallah tamamlanmasıyla, bir halk oylaması da gündeme gelebilecek. Teşkilat olarak bizi çok yoğun bir mesai bekliyor" ifadesini kullandı.
AK Parti'nin kurulduğu günden beri gireceği en kritik seçimlere hazırlandığını ifade eden Erdoğan, 3 Kasım'dan bugüne kadar yapılan seçimlerin, Türkiye'nin daha çok bugününü ilgilendiren, alt yapıyı, zemini, temeli ilgilendiren seçimler olduğunu, o seçimlerde elde ettikleri zaferlerle, milletten aldıkları yetkiyle, temeli sağlamlaştırdıklarını, zemini güçlendirdiklerini, demokrasinin, hukukun ve milli iradenin sarsılmaz şekilde kuvvet kazanmasını temin ettiklerini bildirdi.
Bundan sonra ise artık çok daha fazla istikbale yoğunlaşacaklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Başlattığımız, çoğu 'asrın projesi' olarak tanımlanan projelerimizi tamamlayacağız. Ekonomide, demokratikleşmede, dış politikada, sosyal hayatta, artık çok daha detaylara, detay meselelere yoğunlaşacak, büyük engelleri kaldırdığımız gibi bundan sonra da küçük engelleri yol üstünden kaldırmak suretiyle, 2023'ün yollarını inşa edeceğiz.
Yine, çözüm süreci adını verdiğimiz süreci inşallah tamamlayacak, ekonominin, demokratikleşmenin, dış ve iç politikanın önündeki bu büyük engeli gündemden çıkaracağız.
Tüm bu süreçte, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her biriniz, istisnasız, kilit bir öneme sahip olacaksınız. Türkiye'de tarih yeniden yapılırken, yeniden yazılırken, Türkiye için artık çok daha aydınlık bir geleceğin kapıları aralanırken, hiç biriniz bu muhteşem sürecin dışında kalmayacaksınız.
Bugüne kadar hep birlikte yaptık, daha çok çalışarak, daha kararlı şekilde çalışarak, inşallah, istikbali de hep birlikte inşa edeceğiz."

"DERDİNİ DİNLEMEDİĞİMİZ VATANDAŞ KALMAYACAK"

İl ve ilçe başkanlarından en küçük rehavete, en küçük ihmale mahal vermeden, azimle ve gayretle çalışmalarını rica eden Erdoğan, "76 milyon içinde, ulaşamadığımız, el uzatamadığımız, halini hatırını soramadığımız, projelerimizi ulaştıramadığımız bir tek kişi bile olmayacak" şeklinde konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bakın çeşitli vesilelerle defalarca ifade ettim. İftiralar, ithamlar, dedikodular, yalanlar, tahrikler, doğrulardan, gerçeklerden çok daha hızlı yayılırlar. Biz, fesatçılardan, nifak tohumu saçmak isteyenlerden, bozgunculardan, yalancılardan 10 kat, 100 kat daha fazla çalışmazsak, inanın başarısız oluruz. Onlar 1 çalışıyorsa, biz 10 çalışacağız, hatta 100 çalışacağız. Onlar 1 kişiye ulaşıyorsa, biz 10 kişiye, hatta yetmez, 100 kişiye ulaşacağız. Çalınmadık kapı bırakmayacağız. Halini hatırını sormadığımız insan bırakmayacağız. Derdini dinlemediğimiz vatandaş kalmayacak. Doğruları kendilerine anlatmadığımız tek bir hane bile olmayacak. Asla gevşemeden, asla rehavet içinde olmadan, yılmadan, yorulmadan, bıkıp usanmadan 24 saat çalışacağız.
Teşkilatla ahenge, genel merkezle irtibata hassasiyetle riayet edeceğiz. Parti politikalarımızı, söylemleri dikkatle izleyecek, o çerçevede hareket edeceğiz. Biz aldığı komutla hareket eden robotlar değiliz. Biz, farklılıklarımız olsa da, aynı gaye, aynı hedef uğrunda gönül birliği, kader birliği yapmış teşkilatız. Biz kesrette vahdet anlayışını yaşayacak bir teşkilatız. Renklerimizi muhafaza edecek ama uyum içinde, ahenk içinde, birlik ve beraberlik içinde, inşallah yeni zaferlere hep birlikte imzamızı atacağız."

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Kamuoyu araştırmalarında AK Parti teşkilatının görüşlerine özellikle dikkat ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, "Örneğin diyelim ki çözüm sürecine destek vermede AK Parti'nin tabanı ne diyor? Eğer AK Parti'nin tabanı yüzde 100'e yakın bir destek vermiyorsa, demek ki parti Genel Merkezinin politikasıyla taban politikası arasında bir sıkıntı var. O zaman ne yapamaz gerekiyor, il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, belde başkanlarımız ve sandık baş müşahitlerimize kadar kendimizi çek etmemiz lazım. Niye? Demem ki biz halkımıza bunu anlatamadık" görüşünü dile getirdi.
Sadece genel başkanın, bakanların ve ilgililerin verdiği mesajların yeterli olmadığını, hep beraber çalışmaları gerektiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Örneğin bir başkanlık sistemi tartışılıyor. Bunu Genel Başkan, Başbakan söyledi. Tamam. Peki Başbakan, Genel Başkan bunu söylerken ilk defa bunu bizim Genel Başkanımız veya Başbakanımız mı söyledi? Bunu geçmişte Allah rahmet eylesin Turgut Bey söyledi, Sayın Demirel söyledi. Onlar da söylediler. Kaldı ki bu bize yabancı bir anlayış da değil. Çünkü bizim ecdadımız tarihe baktığımız zaman, bunun benzerini Osmanlı yaşamış. Dünyada en gelişmiş ülkeler şu anda bu başkanlık sistemini yaşıyor. Amerika aynı şekilde, geliyorsunuz Rusya'ya aynı şekilde. Yarı başkanlık denilen Fransa bunu yaşıyor. Latin Amerika ülkeleri bunu yaşıyor. Yani dünyada 100'ü aşkın ülke şu anda bunu yaşıyor."
Erdoğan, teşkilat mensuplarına şöyle seslendi:
"Biz de muhalefetin propagandalarına eğer AK Parti'ye oy verenler aldanırsa, onların iz suyunda giderse, o zaman bize şuna inanıyorum bir defa tavrını koyamayana bir teşkilat, meselesine sahip çıkamayan bir teşkilat anlayışını getirir. Öyleyse yapmamız gereken ne, demek ki daha çok çalışacağız. Sizlere gönderilen broşürler demek ki okunmuyor. Bu broşürlerin okunması lazım. Verdiğimiz mesajlar demek ki iyi dinlenmiyor, takip edilmiyor. Eğer bugün gelişmiş ülkeler, başbakanlık sistemini denemişse, bununla ülkelerini yönetiyorlarsa burada bir şey var. Ne diyorlar, 'Parlamenter demokrasi, başkanlık sisteminde yoktur.' Kim diyor bunu ana muhalefetin başkanı. Parlamentonun olmadığı bir başkanlık sistemi kraliyetler hariç hepsinde vardır. Bugün Amerika'da parlamento yok mu, bugün Rusya'da yok mu? Amerika'da bugün çift derecelidir, hem kongre hem senato, var. Aynı şekilde yarı başkanlık diye ifade edilen Fransa'ya geliyorsunuz durum aynı, var. Nasıl çalıştığı, içeriğinin nasıl olacağı bu önemli. Biz ne diyoruz biz bunları tartışalım diyoruz. Bunları bu toplum tartışmalı ve bunları bu toplum tartıştıktan sonra da nihai kararı yine millet vermeli. Bundan kaçınmamalıyız."
Gündeme getirdikleri partili cumhurbaşkanı fikrinin bile farklı yerlere çekildiğini belirten Erdoğan, Fransa'nın şu anda bunu uyguladığını söyledi. Erdoğan, "Aynı şekilde, Amerika'daki başkanlık sistemi de partilidir, onu uyguluyor. Almanya şansölye diyor ama orada yetki cumhurbaşkanından çok şansölyededir. O da onu bu şekilde alıp götürüyor. Süreci ülkenin menfaatine, milletin menfaatine en ideal şekilde nasıl yürütebilirsen buna dikkat etmemiz lazım. Başkanlık sisteminde başkan bir kral değildir. Ama bizdeki bazı cahiller, başkanı bir kral olarak takdim etme cüretine girerek yalan söylüyorlar" diye konuştu.
Erdoğan, tam aksine Amerika'da başkanın kongreden izin almadan harcama yapamayacağını, izin almadan bir ülkeye tek helikopter dahi hibe edemeyeceğini vurgulayarak, Türkiye'nin bu noktada çok daha güçlü olduğunu bildirdi.
AK Parti'nin oy tabanının başkanlık sistemiyle ilgili de çalışmalarını çok daha iyi noktaya taşımak suretiyle tüm bu kamuoyu araştırmalarındaki dengeyi Genel Merkezi'nin çalışarak oturttuğu bir yapı üzerinde sürdürmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Buna göre de gönderilen bütün o bilgiler, şu anda Ar-Ge birimimizin, genel başkan yardımcılarımızın yaptığı eğitim çalışmalarıyla, milletvekillerimizin illerdeki konferansları, sempozyumları, bunlar dikkatle takip edilmeli ve buna göre adımlarımızı atmalıyız. Eğer biz bu adımları buna göre atmazsak o zaman meydanı boş bulanlar, istedikleri gibi bu süreci sürdürürler. Çünkü AK Parti, yanlışları ortadan kaldırarak bu milletin önüne konmuş olan o çakıl taşlarını silmek, süpürmekle görevlidir ki daha başarılı olalım" değerlendirmesinde bulundu.

"HENDEK ATLATIYORLAR"

Partisinin projelerine de değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bakın ne diyoruz, çılgın projeler diyoruz değil mi? Bir çılgın projenin gerçekleşebilmesi için bize hendek atlatıyorlar hendek. 3 sene, 4 sene bir projeyi gecikmeli olarak çıkarıyorsunuz. Niye? Bakıyorsunuz önünüzde çok ciddi engeller var. Örneğin bizim bir Marmarayımız var, basit çanak çömlek hikayesi bize 4 sene kaybettirdi. 3 sene, 4 sene önce Marmaray açılacaktı. Şimdi bu 29 Ekim'e yetiştirmeye çalışıyoruz. Yazık, günah değil mi? Her geçen zaman bu ülkenin aleyhinde. Biz muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacaksak, bu yatırımlarımızı hızla gerçekleştirmek zorundayız."
İstanbul'a yapılacak havalimanına da değinen Erdoğan, "Dünyanın en sayılı havalimanlarından biri olacak. 3 Mayıs'ta ihalesi var. Şu ana gelene kadar neler neler çektik. Ama ben bunu seçim kampanyasında ilan etmiştim. Biz isteriz ki ilan ettiğimiz andan itibaren 5-6 ay içinde ihaleye çıkalım. Şimdi 3 Mayıs'ta inşallah ihalesini yapacağız. Sahibi belli olacak ihalenin. Öyle zannediyorum ki 4 yıl gibi sürede de Allah'ın izniyle bitireceğiz. Türkiye dünyanın en büyük havalimanlarından birisine böylece sahip olmuş olacak" şeklinde konuştu.
Kanal İstanbul ile ilgili açıklamalarda da bulunan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Birileri geliyor bize akıl veriyor. 'Bence yanlış yapıyorsunuz, bunlar gereksiz şeyler' diyor. Sen o aklı kendine sakla arkadaş. Biz bunların hepsinin müzakeresini, istişaresini her şeyini yaptık ve bunu yapmamızın en önemli geriği boğazı bir çevre tehdidinden kurtarmaktır. Biz dünyadaki en önemli, altın kolye olan boğazımızı böyle bir çevre tehdidi altında geleceğe bırakamayız. Orada Independenta olayını biz yaşadık. O 7 ayı aşkın zaman süren yangını orada biz izledik. Dolayısıyla biz bu tür felaketleri tekrar yaşamak istemiyoruz. Bu milyonda bir olur ama olduğu zaman da iyi olur. Bunların olmaması lazım. Onun için hem İstanbulumuza bir farklılık kazandıracak, şehircilik anlamında bambaşka bir yapılanmayı getirecek bir anlayışı Kanal İstanbul ile inşallah gerçekleştiriyoruz. Çok kısa bir zaman içinde onun da ihalesini yapacağız."
Taksim Gezi Alanı'na ilişkin eleştirileri de değerlendiren Erdoğan, "Taksim Gezi Alanı dedik. Hemen buna da karşı çıktılar. Kışlayı yeniden yapacağız dedik, bakıyorsunuz hemen o malum çevreler başta ana muhalefet partisi, onun destekçileri hep birlikte karşı çıktılar. Engellemek istediler, kuruldan reddettiler. Reddedince ben de dedim ki reddinize ret. Çünkü burada bir tarihi eser var. Bu tarihi eseri kurul nasıl reddeder? Bu kurullar niçin var? Aslında bu tarihi eserleri korumak için. Çanak çömleği koruyorsun da oradaki tarihi kışlayı neden korumuyorsun? Çok garip bir şey. Denizin dibindeki 3-5 tane çanak çömlek bulunmuş, çatal, kaşık bulunmuş bunları koruyorsun ama Taksim Meydanı'ndaki devasa kışla gayet güzel mimari estetiği hepsi güzel. Buna hayır diyorsun. Böyle bir mantık, anlayış olur mu? Bu ideoloji değil de nedir" ifadesini kullandı.
Başbakan Erdoğan, kışla ve Taksim Gezi Alanı'na ilişkin şu bilgileri verdi:
"İnşallah orada hem kışlamızı yapacağız ama bu kışla artık tabii kışla olarak görev yapmıyor. Mimari olarak öyle olacak ama alışveriş merkezinden toplantı salonlarına kadar, belki rezidans otel, Divan Otel tarafında da bir şehir müzesi yapmak suretiyle İstanbulumuzun şehir müzelerini de artıralım istiyoruz. Böyle bir adım atacağız.
Aynı şekilde yayalaştırma çalışmalarımız da devam ediyor. Trafiği alta alıyoruz. Meydan artık tamamen yayalara yani insana kalacak, olay bu. Şimdi Galataport hazırlanıyor inşallah. Haydarpaşa Port aynı şekilde. Ama hepsinden daha önemli bir şey var artık Yassı Ada'yı yaslı ada olmaktan çıkarıyoruz. Sivri Ada'yı inşallah bir kongre merkezi olarak gerçekten muhteşem bir proje ile orayı bir demokrasi ve özgürlükler adası yapıyoruz. Biliyorsunuz orası Kartal ve Pendik'e yakın bir bölge. Yani Yassı Ada'daki otellerde kalınabileceği gibi sayı eğer fazla olursa Pendik ve Kartal'daki otellerde de kalma şansı olacak ve böylece Sivri Ada'daki o muhteşem kongre merkezi artık orada uluslararası toplantılara ev sahipliği yapacak. İstanbul'a bu yakışır, Türkiye'ye bu yakışır."
İstanbul Boğazı'nda 3. köprü çalışmalarının da devam ettiğine işaret eden Erdoğan, "Önümüzdeki ay ya da aylarda, bir iki ay içinde inşallah bitireceğiz ve oradaki temel atma merasimimizi yapacağız ve böylece 3. köprünün yapımıyla ilgili çalışmalar hızla başlayacak" şeklinde konuştu.
Dilolvası-Hersek Burnu arasındaki köprünün temelini attıklarını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda o çalışma başladı ve İstanbul-İzmir arasındaki otoyolun birçok viyadüğü bitirilmiş vaziyetteydi, tüneller bitirilmiş vaziyetteydi, köprünün temelini de gittiğimizde o gün atmış olduk ve böylece inşallah kısa bir zaman içinde de öyle zannediyorum 2015'de üçte ikisini bitirmiş olacağız ve onları hizmete alacağız. Kısa bir zaman içinde, 1-2 yıl içinde de kalan bölümü bitirmek suretiyle 2016 gibi inşallah İstanbul-İzmir otoyolunu bitirmiş olacağız ve böylece mesafeyi 2 saat 15 dakikaya, 2 buçuk saate indirmiş olacağız. Bütün bunlar AK Parti iktidarına yakışıyor. Diğerlerinin böyle bir derdi var mı? Yok. Bugüne kadar yapılmış bir şeyleri var mı? Yok. Ama biz ne dedik hep, halka hizmet hakka hizmettir. Yola böyle devam ettik"

"DÜN LAKABI 'ÇOBAN' OLANLAR, ŞİMDİ İŞÇİ PARTİSİ'NİN KOYUNU OLDULAR"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinde, Türkiye'nin başını öne eğecek hiçbir girişimin içinde olmadıklarını, çözüm sürecinde, şehitlerin ruhunu incitecek, şehit ailelerini rencide edecek hiçbir girişimin içinde bulunmadıklarını belirterek, "Müzakere, taviz verme, pazarlık asla ve asla söz konusu değildir" dedi.
Erdoğan, Kızılcahamam Asya Termal Otel'de, partisinin il ve ilçe başkanları toplantısındaki konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti'nin özellikle son dönemde gerçekleştirdiği reformlarla bugün her zamankinden çok daha güçlü bir çınara dönüştüğünü söyledi.
Partisinin, Cumhuriyet çınarının, gövdesiyle kökleri, gövdesiyle dalları, yaprakları arasındaki irtibatı güçlendirdiğini belirten Erdoğan, "Tıkanan kanalları açmış, özellikle o bozuk işleyen çarkı, devlet ile tarihi, devlet ile milleti yeniden buluşturup, kucaklaştırmıştır" dedi.
Türkiye'de statüko partilerin, Cumhuriyete miyop bir gözle baktığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"O koca çınarı maalesef her zaman, cılız bir filiz olarak görmüş, böyle görmeyi tercih etmişlerdir. CHP ve MHP, Cumhuriyet çınarının köklerini göremedikleri için, bu kökleri reddettikleri için koca Cumhuriyet çınarını da her zaman, korunmaya muhtaç bir filiz gibi görmüş ve böyle göstermeye çalışmışlardır. Her birinizin şunu bilmenizi istiyorum, 76 milyon vatan evladının her birinin şunu görmesini ve yürekten inanmasını arzu ediyorum, Türkiye Cumhuriyeti, kökü derinlerde olan, dalları ve yaprakları semayı kucaklayan, güçlü mü güçlü bir çınar gibidir. Bu çınar, esen her rüzgarda sallanacak, esen fırtınalarda sarsılacak kadar zayıf değil, kasırgalara direnecek kadar güçlü bir çınardır.
Bu çınar, içinden çürütülecek, dışından baltalanacak kadar aciz değil. Kardeşliğiyle güçlü, ekonomisiyle dış politikasıyla milletiyle azametli bir çınardır. Cumhuriyet çınarına miyop gözle bakanlar, Cumhuriyet çınarını taze bir filiz gibi görenler, onun her an yıkılacağını, her an bölüneceğini, temellerinin her an sarsılacağını zannederler ama Cumhuriyet çınarını, derin kökleriyle şanlı tarihiyle kahraman ecdadıyla göğe doğru uzanan o genç, dinamik, zeki, iyi eğitim almış nesilleriyle, güçlenen demokrasisiyle görenler, bu çınarın her gün güçlendiğini hissederler."

"PAPAĞAN GİBİ SÜREKLİ DİLE GETİRDİLER"

Başbakan Erdoğan, 10 yıldır birilerinin, "Türkiye'nin bölündüğünü, bölüneceğini, parçalandığını, parçalanacağını, Cumhuriyetin temellerinin sarsıldığını, sarsılacağını" adeta bir papağan gibi sürekli dile getirdiklerini belirterek, "10 yıl onlar ne dediyse hep tersi oldu. Onlar neden korktularsa, tam tersi gerçekleşti. Onlar her zaman ama her zaman kaybetti. Bu 10 yılı aşkın süre içinde millet her zaman kazandı" diye konuştu.
Muhalefet partilerinin 10 yıldır, "Öldük, bittik, bölünüyoruz, parçalanıyoruz, sarsılıyoruz" diye feveran ettiğini söyleyen Erdoğan, "Ama onların korku pompaladıkları bu ülke, tam tersine 10 yıldır büyüyor, gelişiyor, güçleniyor ve dünyanın en saygın, en güçlü ülkeleri arasında yerini alıyor" dedi.
Görevi devraldıklarında Merkez Bankasının döviz rezervinin 27,5 milyar dolar olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, en son açıklanan rakamla yeni bir rekorun daha kaydedildiğini, Merkez Bankasının döviz rezervinin 132 milyar dolara ulaştığını bildirdi.
Görevi devraldıklarında IMF'ye 23,5 milyar dolar borç bulunduğunu, şu anda ise bu borcun 400 milyon dolara indiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"2 hafta sonra, 14 Mayıs'ta bu defteri artık tamamen kapatıyoruz, borcu tamamen sıfırlıyoruz, bitiyor. Şimdi soruyorum ey Bahçeli, ey avaneleri, ey Kılıçdaroğlu, ey avaneleri bu mu bölünen Türkiye, bu mu parçalanan Türkiye? Yolsuzlukların olduğu Türkiye bu mu? Sizin borçlarınızı biz ödüyoruz. Ey Bahçeli siz borçlandınız, biz ödedik.
DSP, yavru CHP'dir. Aynı şekilde MHP. Öbür tarafta da malum artık olmayan ANAP. Şu ana kadar 3,5 katrilyon, konut edindirme yardımında, elinde makbuzu olup gelenlere parasını yine biz ödedik, ödüyoruz. Şu ana kadar 3,5 katrilyon ödedik. Bunları biz ödedik. Siz borçlandınız biz ödedik, hala ödüyoruz. Şimdi bakın bankaları biliyorsunuz ciddi manada sömürüye açık tuttular. Görev zararı adı altında maalesef bankalarımızı bitirdiler. Ziraat Bankası tamamen iflasa gidiyordu. Halk Bankası öyle, Vakıfbank öyle ama şimdi bu bankaların hepsi ayakta, dimdik duruyor ve Avrupa'nın Balkanlar'ın sayılı bankaları arasında. Kim yaptı bunları? Ey MHP, ey DSP siz yaptınız, ANAP siz yaptınız.
Sıkılmadan, 'Gönder beni Yüce Divan'a diye meydan okuyor. Yüce Divan seni kabul eder mi etmez mi bilmiyorum. Olur ya zaman aşımına girdi, girmedi. Bunlardan istifade etme yoluna da gidebilir. Böyle şeyler de var. Durmadan meydan okuyor, kendine göre. Fakat ben, milletin hafıza kayıtlarına girsin diye şu anda arkadaşlarıma dedim ki 'bütün hazırlıkları getirin' bunları açıklayacağız ve teşkilatım olarak sizlere göndereceğimiz belgeleri sizler halkımıza anlatacaksınız. Bunların kirli yüzlerini görsünler."

"ULUSALCI CHP, İŞÇİ PARTİSİNİN PİYONU OLDU"

Başbakan Erdoğan, geride bıraktıkları 10 yılda birkaç istisna dışında, attıkları her adımın, yaptıkları her reformun, her kararın, her uygulamanın karşısında, blok bir cephe oluştuğunu anlattı.
Bir tarafta AK Parti, Meclis dışından sağduyulu birkaç siyasi partinin yer aldığını, diğer tarafta ise blok halinde, adeta tespih taneleri gibi dizilmiş, muvazzaf ve mütekait siyasetçilerin bulunduğunu söyleyen Erdoğan, "Her ne yaparsak yapalım, bunlar karşımızda yer aldı. 2010 halk oylamasını hatırlayın. CHP, MHP, BDP, İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi, diğerleri, cephe halinde karşımızda durdular. 22 Temmuz, 12 Haziran seçimlerini hatırlayın. Bir araya gelmeleri tahayyül dahi edilemeyen uçlar, AK Parti'nin karşısında ittifak yaptılar. Milletim bunlara gereken cevabı hem halk oylamasında hem 22 Temmuz, 12 Haziran seçimlerinde gayet net şekilde verdi. Bunlar derslerini defalarca aldılar ama ezberlerini yapamadılar. Şu anda, çözüm sürecinde, aynı blok, aynı cephe, birkaç eksiğiyle, fazlasıyla yine tespih taneleri gibi AK Parti'nin karşısına dizildiler.
CHP, MHP, Türkiye Komünist Partisi, emekli siyasetçiler, milletin defterini dürdüğü siyasetçiler, sandığa gömülüp oradan çıkamayan siyasetçiler, dikkatinizi çekiyorum, İşçi Partisinin önderliğinde, yeniden kucaklaştılar. Dün lakabı çoban olanlar, şimdi İşçi Partisinin koyunu oldular. Güya ulusalcı CHP, İşçi Partisinin piyonu oldu. Güya milliyetçi MHP, İşçi Partisinin yedeği haline geldi."

"MHP'Lİ KARDEŞLERİM ÇOK NET GÖRÜYOR"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, MÜSİAD Genel Kurulunda yaptığı konuşmadaki ifadeleriyle ilgili yazılı açıklama yaptığını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Yine hakaretler, iftiralar, ithamlar. Edepsizlik yapınca, İşçi Partisi ile ittifaklarının görülmeyeceğini zannediyor. MHP'nin İşçi Partisinin yedeği haline getirildiğine dair tatmin edici cevap vermiyor, veremiyor. Çünkü böyle bir ittifak var. Benim, MHP'ye gönül vermiş kardeşlerim, o ittifakı çok net görmeleri lazım. MHP'nin, terör örgütüne akıl danelik yapan İşçi Partisi ile nasıl kucak kucağa olduğunu, benim MHP'li kardeşlerim çok net aslında görüyor. Şu anda şehirlerde, bir avuç çapulcunun, Akil İnsanlar Heyetine karşı gerçekleştirdiği eylemleri, İşçi Partisi ile bir avuç sözde MHP'linin yan yana yaptığını benim milletim de MHP'ye gönül vermiş kardeşim de görüyor. İşçi Partisinin şu anda Silivri'deki lideri, 1990'lı yıllarda Beka Vadisi'ne gitti, terör örgütü liderleriyle sarmaş dolaş fotoğraflar çektirdi. MHP, CHP, İşçi Partisi, ortak eylemlerinde bir zahmet o fotoğrafları da kullansınlar da kimin ne olduğunu millet daha iyi görsün.
Bunlar, bu CHP yönetimi, bu MHP yönetimi, İşçi Partisi, bunlara ek olarak bu emekli siyasetçiler, dikkatinizi çekiyorum, bugün bir araya gelmiş değiller. Bunların fikir birliği, eylem birliği, gönül birliği, bugüne ait bir şey değil. Bunlar, siyaset sahnesinde oldukları dönemde de böyle birliktelik içindelerdi. Kavga ediyormuş gibi yayıyor, çarpık sistemi, statükoyu ayakta tutuyorlardı. Yoksul, gariban ailelerin çocukları dağa çıkıyor, ölüyor, cenazeleri geliyordu. Benim gariban Mehmet'im, davulla, zurnayla askere gidiyor, şehit oluyor, naaşı geliyordu. Bu kan ticareti içinde, işte bu beyefendiler, al gülüm ver gülüm geçinip gidiyordu. Şimdi tuzak bozuldu. Şimdi tezgah altüst oldu. Şimdi takke bir kez daha düştü, maske bir kez daha düştü. Bunların ellerinde tek bir tutunacak dal vardı, o da terördü. Şimdi o da sona eriyor ve bunlar, işte son sığınaklarını kaybetmenin telaşı içindeler. Şimdi can havliyle birbirlerine tutundular."

"TERÖR BİTMESİN DİYE ÇIRPINIYORLAR"

Erdoğan, CHP, MHP, İşçi Partisi, Komünist Partisi, emekli siyasetçisinin, can havliyle, "terör bitmesin" diye çırpındıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Kolay değil. On yıllardır kurdukları tezgah altüst oluyor. Ekmek teknelerini kaybediyorlar. Ellerinde, milleti korkutacak, sindirecek, hizaya getirecek, siyaseti dizayn edecek hiçbir malzeme kalmıyor. Bakın çok açık söylüyorum inanın, bunlar farzımuhal, olmaz ya iktidara gelseler, Kandil'e davetiye gönderir, Türkiye'den çıkacak teröristleri mağaralarına geri buyur ederler. Bu yönetimlere bu politikalarla terörsüz ortamda ayakta kalamazlar, terör yoksa bunlar ayakta duramaz. İstedikleri kadar birbirlerinin yedeği olsunlar. İstedikleri kadar, bir arada sokakları terörize etmeye kalkışsınlar."
Bunların ittifakına değil milletin ittifak ettiğine bakacaklarını, milletin de "terör bitsin, kan dursun, gözyaşı dinsin, acılar sona ersin" dediğini aktaran Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz milletin partisiyiz, milletle ittifak yapar, milletin rotasında yürürüz. Buradan bir kez daha açık açık ifade ediyorum çözüm sürecinde, Türkiye'nin başını öne eğecek hiçbir girişimin içinde değiliz. Çözüm sürecinde, şehitlerimizin ruhunu incitecek, şehit ailelerini rencide edecek hiçbir girişimin içinde değiliz. Müzakere, taviz verme, pazarlık asla ve asla söz konusu değildir.
Anamuhalefetin Genel Başkanına sesleniyorum, yavru muhalefetin genel başkanına sesleniyorum, bizi İmralı ile pazarlık sürecindeymiş gibi gösterenlere sesleniyorum, biz bugüne kadar kimseyle bu ülkenin bu milletin menfaatlerine pazarlık konusu yapacak kadar düşmedik, alçalmadık asla da alçalmayız. Normalleşen, demokratikleşen, ret, inkar ve asimilasyon politikalarını terk eden, güçlenen bir Türkiye'de, şiddetin ve silahın çözüm yöntemi olmadığı anlaşılmıştır. Silahla şiddetle hiçbir şey elde edilemeyeceği anlaşılmıştır. Siyasetin ve fikirlerin ancak şiddetsiz bir ortamda değer ifade ettiği anlaşılmıştır. Biz Türk kardeşimle Kürt kardeşimin özellikle aynı zeminde kucakladığı bir vatan toprağını tesis ettik, ediyoruz."

"HEDEF SAPTIRIYORLAR"

Yeni anayasada, ne MHP'nin ne de bir başkasının anladığı manada Türk milleti kavramını anlamadıklarını söyleyen Erdoğan, Türkiye'de ne kadar etnik unsur varsa hepsinin bu kavramın içinde olduğunu vurguladı.
Yeni anayasayla ilgili önerilerinde bunun yer aldığını kaydeden Erdoğan, "Ama hep bunlar hedef saptırıyor. Kürt kardeşlerimize diyorum ki sakın siyasi Kürtçülük yapmayın, Türk kardeşime dönüyorum diyorum ki sakın siyasi Türkçüklük yapmayın. Laz'a, Abhaz'a hepsine söylüyorum, siyasi Lazcılık, Arnavutçuluk yapmayın. Yaradılanı yaradandan ötürü severiz, hepimiz kardeşiz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, kendilerinde ret, asimilasyon politikaları olmadığını, Tayyip Erdoğan'ı yaradan Allah'ın Güneydoğu'daki Kürt Mehmet'i de yarattığını ifade etti.
İl, ilçe başkanlarına, "Akil insanlarla sizler de buluşun ve kucaklaşın. 2 aylık süreçte sizler onlara gerekli desteği her zaman, her yerde verin" diyen Erdoğan, bu süreçten Türkiye'nin güçlenmiş, büyümüş çıkacağını ifade etti.
Bölgesel, hatta küresel bir güç haline gelen Türkiye'de, şiddete yer olmadığının artık anlaşıldığını kaydeden Erdoğan, bu sözlerinin il ve ilçe başkanları tarafından bütün vatandaşlara iletilmesini istedi.
Silahın, şiddetin olduğu hiçbir ortamda, siyaset ve fikrin sağlıklı şekilde var olamayacağını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Silahlar susacak, millet olarak meselelerimizi çok daha sağlıklı bir ortamda konuşacak, sağlıklı çözümler üreteceğiz. Allah'ın izniyle milletimizin desteğiyle Türkiye artık çok güzel sabahlara, çok aydınlık yarınlara uyanacak. Şu anda Türkiye'de tarih yazılıyor. Bizler, sizler, yazılan bu tarihi hep birlikte yapıyor, hep birlikte inşa ediyoruz. Sadece tarihe tanıklık etmeye değil, tarihi inşa etmeye hep birlikte devam edeceğiz."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.