Perşembe 12.09.2013 00:00
Son Güncelleme: Perşembe 12.09.2013 17:06

Başbakan Erdoğan korkutacak

Başbakan Erdoğan, TÜMSİAD Uluslararası KOBİ Şurası'nda işadamlarına hitap etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Diyorum ki; Onlar tuzak kuracaklar, önce Allah sonra millet o tuzakları bozacak. Eğer onların bir tuzağı varsa Allah'ın da bir tuzağı var milletin de bir tuzağı vardır. İşte o tuzaklar tek tek bozuluyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) Genel Ticaret Fuarı (TÜMEXPO) kapsamında CNR Expo'da düzenlenen "Uluslararası Kobi Şurası"nda yaptığı konuşmada, fuarın başarılı geçmesini temenni ederek, yurt içinden ve dışından şuraya ve fuara iştirak edenlere "hoşgeldiniz" diyerek, katkılarından dolayı teşekkür etti.
Konuşmasının hemen başında bir hususa değinmek istediğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Milletçe hepimizi sevindiren bir gelişmeyi önceki gün sabah saatlerinde Türkiye İstatistik Kurumumuz verdi. 2013 yılının ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 4,4 gibi oldukça yüksek bir büyüme oranı kaydetti. Bu büyüme oranıyla tahminlerimizin üzerine çıktığımız gibi dünyada da ikinci çeyrekte en fazla büyüyen ülkeler arasında yer aldık. 6 aylık ortalama büyüme oranımız şu an itibariyle yüzde 3,7."
Başbakan Erdoğan, bilindiği gibi 2012 yılı sonunda milli gelirin 786 milyar dolar ile bir rekor kaydettiğini belirterek, şu anda da geriye dönük 1 yıllık milli gelirin yani son 4 dönemde oluşan milli gelirin 820 milyar dolar olduğunu ve bu rakamın da cumhuriyet tarihinin yeni bir rekoru olduğunu hatırlatmak istediğini ifade etti.
Türk lirası bazında, Türkiye ekonomisinin 2010 yılında 1 trilyon lira milli gelir seviyesine ulaşarak rekor kırdığını anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda, geriye dönük 4 dönem üzerinden baktığımızda, Türkiye'nin milli geliri Türk lirası bazında 1,5 trilyon liraya ulaşmış durumda. Bunun da yine bir rekor olduğunu, ülkemiz, milletimiz adına umut verici bir gelişme olduğunu vurgulamak isterim. Elbette, ekonomideki bu sevindirici gelişmede ülkemdeki herkesin payı var, herkesin emeği var, alın teri var. İşçilerimizi, esnafımızı, çiftçilerimizi, memurlarımızı, sanayicilerimizi, ihracatçılarımızı, KOBİ'lerimizi, emeği ve alın teri olan herkesi tek tek tebrik ediyor, her birine teşekkür ediyorum."
Başbakan Erdoğan, TÜMSİAD'a ve TÜMSİAD'ın tüm mensuplarına, Türkiye'nin büyümede elde ettiği başarıya katkılarından dolayı da ayrıca teşekkür ederek, "Allah hepinizden razı olsun, Allah emeklerinizi zayi etmesin ve sizleri bereketiyle kuşatsın diyorum" diye konuştu.

"TÜRKİYE UYUYAN BİR DEVDİ"

"Bir kere hepinizin, hepimizin şuna inanmanızı, hem de yürekten inanmanızı sizlerden rica ediyorum" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye, uyuyan bir devdi. Uyuyan dev artık uyanmıştır. 11 yıl boyunca, her alanda gerçekleştirdiğimiz köklü reformlarla, hem demokrasimiz hem de ekonomimiz, her türlü sarsıntıya, her türlü badireye, her türlü engele, engellemeye göğüs gerecek, bunlarla baş edecek bir güce ulaşmıştır. Bizim demokrasimiz artık kırılgan bir demokrasi değil. Bizim ekonomimiz, artık kırılgan bir ekonomi değildir. Ufak çaplı gelgitler olabilir, sarsıntılar olabilir, çalkalanmalar olabilir ama demokrasimiz artık sürekli ileriye, sürekli doğru yol alarak gelişmeye, ekonomimiz istikrarla büyümeye devam edecek."
Başbakan Erdoğan, kendilerine inandıklarını ve Türkiye'yi bu seviyelere taşıdıklarını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz gençlerimize inandık, Türkiye'ye bu başarıları böyle yaşattık. En önemlisi de biz tüm milletimizle hep birlikte bu gelişmeye inandık, birbirimize güvendik, dayanışma, paylaşma ve kardeşlik içinde hareket ettik ve işte Türkiye'yi bu başarılarla böyle ulaştırdık. Hem kendimize, hem gençlerimize, hem de birbirimize inandığımız, güvendiğimiz sürece, Allah'ın izniyle Türkiye kutlu yolculuğuna hız kesmeden devam edecek, 2023 hedeflerini, ardından 2053, ardından 2071 hedeflerini mutlaka tutturacaktır."

"HİÇBİR ŞEY BİZİM UMUDUMUZU KIRMAYACAK"

Erdoğan, "Hiçbir şey ama hiçbir şey, bizim umudumuzu kırmayacak, moralimizi bozmayacak, cehdimizi, gayretimizi, sa'yimizi engellemeyecek" dedi.
Aylardır çok önemli bir ifade kullandığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Diyorum ki; Onlar tuzak kuracaklar, önce Allah sonra millet o tuzakları bozacak. Eğer onların bir tuzağı varsa Allah'ın da bir tuzağı var milletin de bir tuzağı vardır. İşte o tuzaklar tek tek bozuluyor. İşte kurulan tüm o tuzaklar, Türkiye'nin büyümesini, kalkınmasını, ilerlemesini engelleyemiyor, hepsi tek tek boşa çıkıyor. Hesaplar tek tek alt üst oluyor. İlkesizce atılan manşetler, yayılan yalanlar, tek tek sahiplerini utandırıyor. Biz, bunlar gibi aldatanlardan olmadık ve olmayacağız ama biz aldananlardan da olmayacağız."
Başbakan Erdoğan, inançlarını daima muhafaza edeceklerinin altını çizerek, "İnsani ve vicdani değerlerimizden asla taviz vermeyeceğiz. Biz sağlam duracağız ve göreceksiniz, tuzaklar bugüne kadar nasıl bozulduysa, bundan sonra da aynı şekilde bozulacak, betona düşen bir cam gibi darmadağın olup gidecektir" şeklinde konuştu.

"KEFENİNİ ALIP YOLA ÇIKANLAR İÇİN KURTARACAK İNSANA İHTİYAÇ YOKTUR"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "27 Mayıs ahlakı, bazı ruhlara sirayet ettiği için, bugün bile bazı zihinlere, bazı ruhlara demokrasi nüfuz edemiyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, CNR Fuar Merkezinde düzenlenen TÜMSİAD Uluslararası Kobi Şurası ve TÜMEXPO Genel Ticaret Fuarı'nın açılışında yaptığı konuşmada, 12 Eylül Darbesi'ne değindi.
Başbakan Erdoğan, yakın tarihte yaşanmış son derece meşum ve karanlık bir olayın, 12 Eylül askeri müdahalesinin 33'üncü yıldönümü olduğunu anımsatarak, "Türkiye bu müdahale nedeniyle gerçekten çok ağır bedeller ödedi. Sadece 12 Eylül müdahalesinin olduğu gün ve sonrasında değil; 12 Eylül'ün öncesinde, yani hazırlık döneminde de Türkiye, gençlerini, kazanımlarını, birikimlerini, enerjisini maalesef heba etti. Bu karanlık yıldönümünde, şunu burada açık açık ifade etmek durumundayım. Türkiye, asıl büyük bedeli, 12 Eylül müdahalesinden çok daha önce, 27 Mayıs 1960 müdahalesinde ödemiştir. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, esasen 27 Mayıs'ın tahkim edilmesi, 27 Mayıs'ın yeniden yaşatılması girişimleridir" diye konuştu.

"27 MAYIS'IN ETKİLERİ DEVAM EDİYOR"

Başbakan Erdoğan, 27 Mayıs müdahalesinin karanlık gölgesinin bugünlere kadar Türkiye'nin üzerinden gitmediğini belirterek, 27 Mayıs'ın "sapladığı hançerle açılan yaraların iyileşmediğini", demokrasinin, yargının, Meclis'in, medyanın, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin üzerine karabasan gibi çöktüğünü söyledi.
Bu karabasanın geçen 53 yıla rağmen dağılmadığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"27 Mayıs'ın izleri tamamen silinmediği için 12 Mart olmuş, 12 Eylül olmuş, 28 Şubat olmuştur. 27 Mayıs zihniyeti değişmediği için, dönüşmediği için, 27 Mayıs ahlakı, bazı ruhlara sirayet ettiği için, bugün bile bazı zihinlere, bazı ruhlara demokrasi nüfuz edemiyor. Bizim, geleceğimiz adına, demokrasimiz adına, birliğimiz ve kardeşliğimiz adına, işte bu 27 Mayıs'ı, bu 12 Eylül'ü, bu 28 Şubat'ı gençlerimize çok etraflı şekilde anlatmamız gerekiyor. Bugün sokalarda ellerinde molotofkokteylleriyle dolaşanlar, önce bunu çok iyi öğrenmeleri gerekiyor. O dönemlerde özgülüklerimizin ellerimizden nasıl alındığını onlara çok iyi anlatmamız gerekiyor. Ülkemizin nasıl çökme noktasına geldiğini onlara çok iyi anlatmamız gerekiyor. Eğer bu karanlık tarihler unutulursa, aynı şekilde tekerrür ederler. Gençlerimizin, bu tarihleri bilmeleri gerekiyor. Gençlerimizin, bu tarihlere nasıl gelindiğini, bu darbelerin nasıl hazırlandığını, sonrasında Türkiye'nin hangi ağır faturaları ödediğini bilmeleri gerekiyor. Bu salonda bulunan tüm kardeşlerim büyük oranda 27 Mayıs'ı yaşamadılar. Ama öncesine bakın, 27 Mayıs'a kadar gelen sürece bakın, okuyun, araştırın, bugün yaşananlarla o günlerin tıpa tıp birbirine benzediğini göreceksiniz."

"DARBE DÖNEMLERİNDEKİ MANŞETLERLE BUGÜNKÜLER AYNI"

Başbakan Erdoğan, kısa zaman önce geçmişe yönelik bir arşiv araştırması yaptığını, bazı yazılı medya gruplarının gazete manşetlerine baktığını söyledi.
Köşe yazılarını da okuduğunu, tüm yazılanların bugünle aynı olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sanki bugün o başlıkları atanlar, arşivleri açmışlar o başlıkları almışlar aynen bugün yine o başlıkları atmışlar. 12 Eylül'e gelen sürece bakın, 12 Eylül'ün o hazırlık dönemine, o pişirilme dönemine bakın, bugünlerde yaşananların yaşandığını, aynı manşetlerin atıldığını, aynı açıklamaların yapıldığını göreceksiniz. Bugün bize nasıl, 'sandık herşey değildir' deniliyorsa, gidin okuyun, araştırın, merhum Menderes'e de aynısını söylediler. Bugün bize nasıl, bazı densizler çıkıp da, 'Sizi biz bile kurtaramayız' diyorlarsa, aynı şeyin merhum Menderes'e de söylendiğini göreceksiniz. Kefenini alıp yola çıkanlar için kurtaracak insana ihtiyaç yoktur. Biz, kurtarıcı aramıyoruz. Bize bu ithamı yapanlar, kendilerini kurtaracak olanları arayıp bulsunlar. Kaldı ki biz Endülüs Medeniyeti'nde oradaki şu kutlu ifadeyi önce öğrensinler 'La Galibe İllallah'. 'Allah'tan başka galip yoktur, tek galip o.' Bugün nasıl yalanlar dolaşıma sokuluyorsa, o günlerde de aynı yalanların, gençlerin kıyma makinelerinde öğütüldüğü yalanlarının dolaşıma sokulduğunu göreceksiniz. Gezi olaylarında onu demediler mi? Gençler şöyle öğütülüyor, böyle öğütülüyor. Şöyle dövülüyor, böyle dövülüyor. Bunlar demediler mi? Hala söylemiyorlar mı? Bugün nasıl bir el, gençleri sokağa itmek istiyorsa, üniversiteleri karıştırmak istiyorsa, o gün de aynı elin gençlere kıydığını göreceksiniz."

"MİLLET DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKIYOR"

Başbakan Erdoğan, demokrasiye çok ama çok sağlam şekilde sahip çıkan bir iktidarın iş başında olduğunu anlatarak, hukuk içinde özgürlüklere sınırsız saygılı olduklarını kaydetti. Erdoğan, hukuk dışında başkalarının özgürlük alanına müdahale edildiğinde güvenlik güçlerinin ve kendilerinin hukukun verdiği yetkileri sonuna kadar kullanacaklarını söyledi.
Ülkenin refah ve huzurunu bozmaya kimsenin hakkı olmadığını ifade eden Erdoğan, kamu düzenini bozmaya yeltenenlerin karşılarında bu düzeni sağlamakla görevli olan güvenlik güçlerini bulacağını aktardı.
Erdoğan, "Bugün, demokrasiye sahip çıkan bir millet var, demokrasiye sahip çıkan bir gençlik var; ülkesini seven, demokrasiye bağlı kurumlarımız var, kuruluşlarımız var, özel sektörümüz var. O bayat senaryonun Türkiye'de başarı sağlama imkanı ve ihtimali kalmamıştır bunu bilmeleri lazım. O kapı artık tamamen kapanmıştır.Türkiye, artık, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir ülke konumuna yükselmiştir" diye konuştu.

"MUHALEFET PARTİLERİ HALA DARBELERİN GÖLGESİNİ VE TOZUNU TAŞIYOR"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin sesi çok çıkanın istediğini yaptığı, bir avuç seçkinin, elitin, imtiyazlının, dayatmalarda bulunduğu bir ülke olmadığına vurgu yaparak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bugün Türkiye, 76 milyonun bir olduğu, beraber olduğu, birbirine eşit, birbirine kardeş olduğu bir ülke konumuna yükselmiştir. Zira, 11 yıl içinde, çok önemli reformlar yaptık, çok büyük bir dönüşümü gerçekleştirdik. Ekonomiden demokrasiye, yargıdan dış politikaya kadar her alanda, 27 Mayıs vesayetinin izlerini sildik. 27 Mayıs'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın gölgelerini büyük oranda ortadan kaldırdık. Bakın burada samimiyetle, bir alandaki başarısızlığımızı huzurlarınızda açık açık ifade etmek istiyorum. Her alanda köklü reformlar yaptık, her alanda 27 Mayıs'ın ve diğer darbelerin vesayetini ortadan kaldırdık ama muhalefeti, mevcut muhalefet partilerinin zihniyetini değiştirmede, dönüştürmede başarısız olduk. Muhalefet partilerine bakın, üzerlerinde hala 27 Mayıs'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın gölgelerini ve tozunu taşıdıklarını görürsünüz. 28 Şubat'ta sermayenin katkısı yok muydu, yazılı ve görsel medyanın katkısı yok muydu? Hani bazı beşliler vardı biliyorsunuz. Beşli çeteler diye başlıkların atıldığı dönem, yok muydu? Ben onlar niye yargılanmıyor diye hala şaşıyorum. 28 Şubat'la ilgili neden onlar hesaba çekilmiyor diye merak ediyorum."

CHP'NİN MISIR ZİYARETİ

CHP'nin, 12 Eylül'ün 33'üncü yıldönümünü çok anlamlı bir ziyaretle kutladığını dile getiren Erdoğan, "Daha yeni darbe yapmış bir yönetime hayırlı olsun ziyaretine giderek, 12 Eylül'ü çok büyük coşku ve dayanışmayla yad ediyorlar. Çok enteresan. Mısır'da CHP heyetine en son ne zaman iktidar oldukları soruluyor. CHP'liler cevap veremiyor, 'geleceğe bakalım diyor.' CHP'liler hatırlamaz ama, ben buradan hatırlatayım: CHP en son onlar tek partili dönemlerin iktidarıdır" dedi.
Başbakan Erdoğan, CHP'nin çok partili dönemde iktidar olamadığını kaydederek, "En son CHP iktidarı, 15 Mayıs 1950. Bu gidişle CHP, Allah'ın izniyle iktidar olamayacak, millet CHP'ye ebediyen tek başına iktidar vermeyecek" ifadelerini kullandı.
Milletin darbelere çanak tutanlara hiçbir zaman iktidar vermediğini bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"CHP heyeti bunu Mısırlılara anlatabilseydi, belki Mısır'daki darbeciler de bundan ders alırlardı. Bizler, bu ülkede, Allah'ın izniyle bir kez daha demokrasinin kesintiye uğratılmasına müsaade etmeyeceğiz. Ben inanıyorum ki bu ülkenin gençleri de bu millet de demokrasiye çok güçlü şekilde sahip çıkacak, yeni 12 Eylül'lerin, 28 Şubat'ların, 27 Mayıs'ların yaşanmasına müsaade etmeyecekler. Geçmişte olduğu gibi, azınlığın çoğunluğa hükmettiği, azınlığın çoğunluğa zulmettiği bir dönem inşallah gelecekte Türkiye'de yaşanmayacak. Şunun da altını kalın çizgilerle çiziyorum; küçük azınlığın Türkiye'de kaos oluşturma, Türkiye'ye zarar verme girişimleri asla ve asla başarıya ulaşamayacak. Bu ülkenin sahibi artık millettir. Bu ülkede, artık, millet ne derse o olur ve millet ne karar verirse o olur. Bunu söylerken çoğunluğun azınlığın hakkını bir kenara itmesini asla savunmuyorum. Tabi çoğunluk da azınlığın hakkını sonuna kadar koruyacak ve ona da saygı duyacaktır. Her ne sorunumuz varsa, önce sandık yoluyla, ardından da konuşarak, istişare ederek, anlaşarak ve uzlaşarak çözeceğiz."

"BU REJİMİN, BUNUN HESABINI VERMESİ GEREKİYOR"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şam rejiminin, kimyasal silahları denetime açacağı yönündeki taahhüdü ve Rusya'ya verebileceğine dair açıklamasıyla sürecin farklı bir boyut kazandığını belirterek, "Bu yolla daha fazla katliam yapabilme için zaman kazanmıştır ve zaman kazanmaya devam ediyor. Biz kimyasal silahlarla ilgili olarak da aslında inanmıyoruz, güvenmiyoruz" dedi.
Erdoğan, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Ticaret Fuarı (TÜMEXPO) kapsamında, CNR Fuar Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası KOBİ Şurası'nda yaptığı konuşmada, 11 yıl önce çözülmez gibi görünen nice sorunlar olduğunu, bugün esamelerinin dahi okunmadığını, dün saatlerce "Demokratikleşme Paketi"ni müzakere ettiklerini, yarın akşam artık son maddeleri görüşüp bitireceklerini ve öbür hafta büyük bir ihtimalle, geniş bir basın toplantısıyla bu paketi açıklayacağını söyledi.
Bugünün sorunlarını da gelecekte yine istişareyle, diyalogla çözüme kavuşturacaklarını belirten Erdoğan, 76 milyonun bir ve beraber yaşayabileceği, birbirinin hukukuna saygı duyacağı, birbirinin özgürlüklerine, yaşam tarzlarına hürmet göstereceği bir Türkiye istediklerini ve bunu inşa ettiklerini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan bazılarının, "Hükümet bizim yaşam tarzımıza karışıyor" dediğini kaydederek, "Allah aşkına hangimizin veya hanginizin yaşam tarzınıza bu hükümet müdahale etmiş. Varsa böyle bir müdahale, Allah aşkına, lütfen bunu bana, il başkanlarıma iletin. Nerede böyle bir şey var? Giyim tarzına, yaşam tarzına nerede müdahale etmişiz?" dedi.
"Eğer bunu yaptığımız alkol düzenlemesiyle ilgili söylüyorsa o çevreler kusura bakmasınlar, gitsinler Amerika'ya, Batı'ya baksınlar, Batı'daki düzenlemeleri görsünler. O düzenlemelere baktıkları zaman, bizim daha çok geride olduğumuzu görecekler. Bizim daha yapmamız gereken çok şey olduğunu görecekler" diyen Erdoğan, Amerika'nın birçok eyaletinde 21 yaşın altındaki gençlere alkol satılamadığını, Avrupa'da da uygulamanın bu yönde olduğunu aktardı.
Konuyla ilgili ABD ve Avrupa'daki uygulamaların bilindiğini vurgulayan Erdoğan, "Gece gündüz genç yavrularını dahi 'şaribül leyli ven nehar', sarhoş gezdirecekler. Ondan sonra 'trafik kazasında benim çocuğum öldü' diye feryat ediliyor. Ne olacak? Bunların tedbiri alınmazsa, eğer gece gündüz bu böyle devam ederse... Sadece senin çocuğun içtiği için ölmüyor. Bir de içkisiz araba kullandığı halde, maalesef onun çarpması neticesinde ölen insanlar var. Onların durumu ne olacak?" Taksirli suç işlenmiş kabul edilmiyor, biliyor musunuz? Çok enteresan. Yani katiller sınıfına girmiyor alkollü... Onu hafifletici sayıyor. Bir katilin silahla vurarak veya bıçakla öldürmesi gibi muamele görmüyor. Azaltıyor, hafifletiyor, şöyle oluyor, böyle oluyor. Bu nedir? Ödüllendirmektir" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, bu konuda hassasiyet göstermeleri gerektiğini, sağlıklı bir toplum ve millet oluşmasının önünün açılması gerektiğini dile getirdi.

"BİZ TEK ŞEY TANIYORUZ; İNSANIN MUTLULUĞU, SAĞLIĞI"

Başbakan Erdoğan, "Bunlar, din böyle gerektirdiği için böyle yapıyorlar" denildiğini, böyle bir yanlış olamayacağını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Eğer çıkardığınız bir yasa dinin herhangi bir kuralına uyuyorsa, siz bütün bu yasaları 'Din böyle emrediyor, bu da buna uyduğu için, bunu din emrettiği için yaptılar' mı diyeceksiniz ? Veyahut da bütün anayasayı bu şekilde mi ele alacaksınız ? Veyahut da 'Hristiyan dünyasında, Musevilerde, kalkıp da İncil, Tevrat, Zebur böyle emrettiği için bunlar da böyle yaptı' diye, Batı'da böyle bir değerlendirmenin, yargılamanın yapıldığını hiç duydunuz mu? Bu nasıl özgürlüktür, yaklaşım tarzıdır. Biz tek şey tanıyoruz insanın mutluluğu, sağlığı... Bunun için de gerekli olan ne varsa, bunun yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bunu yapmamız lazım. Herkes inancını özgürce yaşıyor, çok daha özgür şekilde yaşayabilecek. Şöyle 10 sene öncesine gitsinler. Kalem dokundurtamıyorlardı. Bir yanlış yazdıklarında hemen 'içeri gel'... Yüzlerce, binlerce kişi cezaevlerindeydi. Şu anda cezaevlerinde kaç tane yazar-çizer gösterirler ve neden dolayı içerdeler bunu incelesinler lütfen. Bazı toplantılarda yazar çizerlerin nasıl durduğunu, el pençe divan durduklarını çok iyi biliriz."
Erdoğan, şimdi herkesin görüşlerini özgürce ifade edebildiğini, bunun önünü açtıklarını ve daha da açacaklarını, ekonomiyi daha da büyüteceklerini, demokrasiye güç katacaklarını, sanal gündemlere takılıp kalmayacaklarını, Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşmeyen tartışmalarda yer almayacaklarını belirterek, yapacak gerçekten çok işleri olduğunu, ulaşmaları gereken büyük hedefleri, kendilerinden hizmet bekleyen millet olduğunu, hizmet ve eser üretmeye devam edeceklerini anlattı.

"KULLANILAN SİLAH NE OLURSA OLSUN, ÖLÜM ÖLÜMDÜR"

Suriye'de yaşanan insanlık dramına özellikle değinmek arzusunda olduğunu dile getiren Erdoğan, Suriye'de olayların başladığı günden bugüne kadar hayatını kaybedenlerin sayısının 110 bine yaklaştığını, bunun kayıtlı olduğunu, bunların dışında bilinmeyen 200 binlik bir rakam olduğunu, onların tespit edilemediğini aktardı.
Erdoğan, 7 milyondan fazla insanın evinden, şehrinden kaçıp ülke içinde ve dışında olduğunu, bunların 500 bininin Türkiye'de, 1,5 milyonunun da Lübnan ve Ürdün'de olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, 5 milyon kişinin de Suriye içinde değişik vilayetlere gitmek zorunda kaldığını, şu anda dahi, Suriye'de, her gün 100-150 insanın hayatını kaybettiğini duyduklarını dile getirerek, Şam rejiminin kimyasal silah kullanmaya başlamasıyla birlikte Suriye'ye bir uluslararası harekatın özellikle duyurulduğunu ve kendilerinin de bu harekatın yapılacağını takip ettiklerini hatırlattı.
Başbakan Erdoğan, Şam rejiminin, kimyasal silahları denetime açacağı yönündeki taahhüdüyle, Rusya'ya verebileceğine dair açıklamasıyla sürecin farklı bir boyut kazandığını gördüklerini, burada 3 hususun altını özellikle çizmek istediğini kaydederek, şunları söyledi:
"Neticesi ölüm olan bir silah kullanımında kimyasal silajh kullanıldığı zaman suç, kimyasal silahın dışındaki silahlar kullanıldığı zaman suç değil mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Ne demek o? İnsan öldürülüyor... 'Ama efendim kimyasal silahla öldürüldüğü için bunu suç kabul ediyoruz'. Eee sniperle, tankla, yukardan helikopeterle bombalanarak öldürülürse veya uçaklarla bombalanarak öldürülürse? O, bunlar arasına girmez. Ya, insaf ya... O bombalarla öldürülenler paramparça oluyor. Kimyasal silahlarla öldürülenlerde mermi izi, kanı görmüyorsun. Biz de diyoruz ki; ölüm ölümdür. Kullanılan silah ne olursa olsun. İster kimyasal ister diğer silah türleri olsun. Bununla da öldürüyorlarsa onunla da öldürüyorlarsa biz bunların hepsini aynı kategori üzerinden hareketle değerlendirmeliyiz. Suriye'nin insanlığa karşı, bunun bedelini, bu rejimin bunun hesabını vermesi gerekiyor. Düşünebiliyor musunuz? 1700 kişi kimyasal silahla öldürülüyor 106 bin kişi diğer silah türleriyle öldürülüyor. 1700 kişinin öldürüldüğü kimyasal silah gündemde, 106 bin kişinin öldürüldüğü o diğer silah türleri hiç gündeme getirilmiyor, adeta unutturuluyor. Böyle bir cambazlık olur mu? Önce bunu bir defa adil olarak ele alalım. Bu 106 bin insanın, kayıp olan 200 bin insanın ölümünün hesabını kim verecek ? İnsanlık olarak biz bu vurdumduymazlığı ne zaman üzerimizden atacağız?"
Erdoğan, Esed rejiminin bugüne kadar hiçbir taahhüdünü yerine getirmediğinin ve verdiği sözlerin tamamını çiğnediğinin altını çizerek, "Bu yolla daha fazla katliam yapabilme için zaman kazanmıştır ve zaman kazanmaya devam ediyor. Biz kimyasal silahlarla ilgili olarak da aslında inanmıyoruz, güvenmiyoruz" ifadelerini kullandı.

"KİMYASAL SİLAHLAR NOKTASINDA VERİLEN SÖZLERİN DE YERİNE GETİRİLECEĞİNE KUŞKUYLA BAKIYORUZ"

Şu anda 7 milyon insanın göçmen durumunda olduğunu, Şam rejiminin buradaki katliamının aynen devam edeceğini, ilticalara ve göçlere "açık kapı" politikalarının devam edeceğini, bu milletin bereketinin 500 bin insana ev sahipliği yapmaya yettiğini ve yetmeye devam edeceğini dile getiren Erdoğan, kapılarını hiçbir zaman bu kardeşlerine kapatmayacaklarını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, şu ana kadar 2 milyar dolar harcamaları olduğunu, yurt dışı ve diğer yerlerden kendilerine gelen desteğin 140 milyon dolar olduğunu, hala bu konuyla ilgili BM'nin, diğer ülkelerin, "Türkiye'nin üzerinde çok büyük yük var bunun farkındayız, gerçekten büyük bir yükü aldılar" gibi güzel temennilerde bulunduklarını belirterek, destek ve para vermeye gelince hiçbirinin desteği olmadığını söyledi.
Erdoğan, "Çünkü alışmışlar geçmişten bu yana. Biliyorsunuz geçmişte Afrika'da, Ruanda'da nelerin yaşandığı bilinir. Senegal'de nelerin yapıldığı bilinir. Bunlar o uluslararası göçe zorlamada deneyimlidir, tecrübelidir. Batının kültüründe ahlakında bu var. Fakat hala kendilerini bu noktada hesaba çekmiyorlar. Kimyasal silahlar noktasında verilen sözlerin de yerine getirileceğine biz kuşkuyla bakıyoruz ve bunu da özellikle vurgulamak durumundayım" diye konuştu.

"ÜLKEME SALDIRANLAR OLDUĞU ZAMAN, 'YURTTA SULH CİHANDA SULH' DİYEMEZSİN"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda Türkiye'deki Gezi olaylarının, benzeri olayların arkasında da maalesef CHP'nin tahrikleri yatmaktadır, CHP'nin milletvekilleri yatmaktadır. Bu kadar açık ve net. Her şey görüntülerle vesaire ortadadır. Ülkemizi karıştırmaya yönelik bir çabadır bu" dedi.
Erdoğan, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Ticaret Fuarı (TÜMEXPO) kapsamında, CNR Fuar Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası KOBİ Şurası'nda yaptığı konuşmada, anamuhalefet partisinin kendilerini "savaş yanlısı" olmakla itham ettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, "Ben şimdi buradan soruyorum: Suriye'de 110 bin insan alçakça katledilirken, 7 milyondan fazla insan evini, barkını, şehrini terk ederken siz neredesiniz? Tarihi eserlerin hakim olduğu bir Suriye... Bütün o eserler, camileri mabetler, türbeler her taraf yerle bir ediliyor, neredesiniz? Çocuklar katlediliyor, anneler, babalar katlediliyor, siz neredesiniz? Hapislerde insanlar işkenceyle katledilirken ey anamuhalefet siz neredesiniz?" dedi.
Suriye'de 2 yılı aşkın zamandır tarihin en büyük insanlık dramlarından biri yaşanırken susanların, hatta gidip Suriye'de Esed'in sırtını sıvazlayanların şimdi çıkıp utanmadan, sıkılmadan kendilerini savaş yanlısı olmakla itham ettiğini dile getiren Erdoğan, öldürenin oradaki masum insanlar mı yoksa rejimin yanlıları mı olduğunu sordu.
"Anamuhalefet rejimin yanında, biz de muhalefetin, mazlumların, mağdurların yanındayız. Farkımız bu" diyen Erdoğan, anamuhalefet partisine göre Esed öldürürse iyi olduğunu, ancak Esed'e bir operasyon yapılırsa, savaşın, can kayıplarının akıllarına geldiğini, Reyhanlı'da 53 "kardeşlerinin" katledildiği olayın arkasında, CHP'yi Şam'a götüren rehberlerin çıktığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda Türkiye'deki Gezi olaylarının, benzeri olayların arkasında da maalesef CHP'nin tahrikleri yatmaktadır, CHP'nin milletvekilleri yatmaktadır. Bu kadar açık ve net. Her şey görüntülerle vesaire ortadadır. Ülkemizi karıştırmaya yönelik bir çabadır bu. Sandıktan çıkamayacağını anlayanlar, kendilerinin çıkabileceği yolun sokaklar, caddelerdeki eylemler olduğunu artık net ortaya koymaya başlamışlardır. Fazla değil 6 ay kaldı. 6 ay sonra sandık önümüze geliyor. Biz sandığı kaçıran ülkelerden değiliz. Tam aksine sandığı seve seve milletin önüne getirenlerdeniz. Şu anda CHP'nin savunduğu birçok ülkelerdeki rejim yöneticileri onlar sandıkları sürekli kaçırmak suretiyle, vatandaş ne zaman sandığa gidecek onu dahi bilmiyor. Araştırın bakın."

"RESMİ İLİŞKİLERİ DÜZELTMEK İÇİN SENİN SIFATIN NE?"

Erdoğan, CHP'nin farklı ülkelere yaptığı gezilere de değinerek, şunları kaydetti:
"CHP gidiyor... Şu açıklama da çok manidar: 'Türkiye ile filanca ülkenin bozulan ilişkilerini düzeltmek için gittik' diyorlar. Ya sen hangi sıfatla gittin? Ancak olsa olsa senin partinle onların arasındaki ilişkiler bozuksa onları düzeltebilirsin. Yoksa ülkenin resmi olarak, diplomatik ilişkileri düzeltme noktasında senin sıfatın, vasfın ne? Senin böyle bir görevin mi var ? Neyi düzeltiyorsun? Hele hele bunu diplomatlar yaptığı zaman çok daha manidar oluyor. Bunlar emekli diplomatlar biliyorsunuz. Bu emekli diplomatlar zerre kadar o diplomat oldukları zamandaki görevlerinin farkında olsalar 'Yav benim böyle bir sıfatım yok ki, ben buraya neden geldim' der. Ülkesinin o ülkeyle olan ilişkilerinde 'Ya ben ne büyük bir yanlış yapıyorum, benim böyle bir yetkim yok ki. Ben kime hangi sıfatla neyi söyleyeyim?'... Böyle bir darbeci yönetimi tanımayan Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetimini sen hangi hakla, hangi sıfatla temsil ediyorsun? Eğer biz darbe yönetimlerini tanıyacak olursak, kendimizi inkar ederiz. Demokrasiye inanmış bir ülkenin yönetimi olarak kendimizi inkar ederiz. O zaman bizim varlık sebebimiz ortadan kalkar. 'Efendim şimdi seçim yapılacakmış, yeni bir kampanya başlatılmış'... Biz bu kampanyaları iyi biliriz."

"CHP'NİN MİLLETVEKİLLERİ ÇATIŞMALARI TAHRİK EDİYOR, GENEL BAŞKAN BUNLARA GÖZ YUMUYOR"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'de yüzde 92 ile cumhurbaşkanı olanlar hakkında gelinen durumun ortada olduğunu kaydederek, kimsenin kimseyi aldatmaması gerektiğini, uçak düşürüldüğünde, Reyhanlı'da insanlar katledildiğinde, Ceylanpınar'da, Akçakale'de vatandaşlar şehit edildiğinde susanların Esed'e bir operasyon yapılması ihtimali karşısında, Esed'i savunmak için adeta kükreyen aslan kesildiklerini aktardı.
Şu anda Türkiye'nin birkaç ilinde, Esed için sokaklara çıkıp, şiddete başvuran, çatışmalara giren bir takım gruplar olduğunu, bu çatışmaları CHP'nin "malum" milletvekillerinin bizzat tahrik ettiğini ve genel başkanlarının da buna göz yumduğunu dile getiren Erdoğan, Türk bayraklarının yakıldığı çatışmalarda, en ileri saflarda, barikatların önünde CHP milletvekillerinin görev aldığını anlattı.
Erdoğan, "CHP'nin malum medyası aylardır, her türlü yasayı, her türlü basın ilkesini, basın ahlakını ayaklar altına alarak isyan, kalkışma, savaş çığırtkanlığı yapıyor. Ondan sonra da çıkıp, 'Türkiye'de özgürlük yok, Türkiye'de diktatörlük var' diye sağda solda ağlayıp duruyorlar. Türkiye'de diktatörlük olacak, sen gazete çıkartacaksın ha?" dedi.
Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
"Sen bu ülkenin başbakanına istediğin gibi hakaret edeceksin, küfredeceksin, hala utanmadan sıkılmadan köşende diktatörlükten bahsedeceksin. Hukukta bunun cevabını vermek durumundasınız. Bunlar ya bu ülkenin düşmanlarıyla işbirliği halinde, bu ülkenin düşmanlarıyla ülkeyi karıştıracak kadar ihanet içinde ve 'özgürlük yok, diktatörlük var' diyorlar. Bu ülke o kadar özgür ki, demokrasi öyle bir noktada ki CHP'nin gözü dönmüş milletvekilleri polise taş bile atabiliyor. Hadi sıkıysa sen git Amerika'da polise taş at. Elini dokunduramazsın. Trafik polisi bile arabayı durdurur, durduğu anda ellerini direksiyonun üzerine koyarsın. 'Dışarı çık' dediği anda dışarı çıkarsın, ya arabaya ellerini dayarsın ya da yere yatarsın. İşin kuralı budur. Başka türlü bir şey yapamazsın. Aynı şey Batı'da. Burada taş da atıyor, küfür de ediyor. Bu milletvekili ya. Milletvekili bizim polisimize küfür ediyor. İşte televizyonlarda, sosyal medyada izlediniz."

"ÜLKEME SALDIRANLAR OLDUĞU ZAMAN, 'YURTTA SULH CİHANDA SULH' DİYEMEZSİN"

Başbakan Erdoğan, CHP'yi Gazi Mustafa Kemal'in kurmasıyla her fırsatta övünenlerin, Suriye konusunda, "Bu bir haçlı harekatıdır. Buna Türkiye destek veremez. 9 asır geride kaldı" dediklerini belirterek, Gazi Mustafa Kemal'in başında olduğu Çanakkale Savaşları'nı hatırlattı.
Erdoğan, "Çanakkale'de biz neden savaştık? Orada bize saldıranlar neydi? Onlar bir haçlı harekatı değil miydi? Biz orada gençlerimiz kaybetmedik mi? Şehit vermedik mi? 10 binlerce şehidimiz yok muydu orada? Neden savaştık? Orada yurtta sulh cihanda sulh dedik mi? Kıbrıs Harekatı'nda yurtta sulh cihanda sulh dedik mi? Ülkeme saldıranlar olduğu zaman 'yurtta sulh cihanda sulh' diyemezsin" diye konuştu.
Şartları olduğu sürece, bunun güzel bir amaç olacağını, ancak o şartlar ayaklar altına alındığında bütün savunma sistemlerinin devreye gireceğini, buna "yok" denilemeyeceğini kaydeden Erdoğan, "Bu zihniyet, Kıbrıs Harekatında övüne övüne halktan oy talebinde bulunmuştur. Hatta o oyla tek başına iktidar olmanın az kalsın yolunu yakalayacaktı ama başaramadılar" ifadesini kullandı.

"90 YAŞINDAKİ PARTİYİ ELİ KANLI TERÖR ÖRGÜTLERİNİN KUKLASI HALİNE GETİRDİLER"

Erdoğan, CHP'nin 90 yaşında olduğunu ve Cumhuriyet ile yaşıt diye övünüldüğünü ifade ederek, şu şekilde devam etti:
"Gazi Mustafa Kemal'in partisini, 90 yaşındaki partiyi, sadece birkaç sene içinde eli kanlı terör örgütlerinin, eli kanlı Türkiye düşmanı ülkelerin kuklası haline getirdiler, bunu hiç görmüyorlar. CHP'nin de, CHP'yi bir kukla haline getiren örgütlerin de, bu ülkeyi şiddete sürüklemelerine izin vermeyiz. Onlar kendi kirli gündemlerinde çabalayıp dursunlar. Onlar gitsin darbecileri ziyaret etsinler, gitsin diktatörlerin sırtını sıvazlasınlar. Biz, her ortamda, bıkmadan, yılmadan, usanmadan hakkı savunmaya devam edeceğiz. Tek başımıza da kalsak, hakkı savunacağız. Yalnız da olsak, mazlumun sesi olacak, mazlumun elini tutacağız. Hakkı daha iyi savunmak, mazluma daha çok el uzatabilmek için de, Türkiye'yi daha da büyütecek, daha da güçlendireceğiz."
Erdoğan, 2023 hedeflerine sadece 10 yıl kaldığını, çok çalışacaklarını, tuzaklara, kirli senaryolara aldırmadan sadece işlerine bakacaklarını, Kanal İstanbul'u, Marmaray'ı, metrosu, metrobüsü a'dan z'ye ulaşımıyla, alt yapı ve üst yapısı, tüm savunma sistemleriyle Türkiye'yi 2023'e çok daha farklı hazırlayacaklarını bildirdi.
"Allah'ın izniyle" başta salonda bulunanlar olmak üzere, işadamlarının, KOBİ'lerin gayretleriyle, Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükselteceklerini ifade eden Erdoğan, TÜMSİAD'a, bu anlamlı buluşmaları tertip ettiği için teşekkür etti.
Başbakan Erdoğan, gerek şuradan, gerek fuardan çıkacak sonuçların ülke ve bölge için hayırlara vesile olması dileğinde bulundu.
Erdoğan konuşmasının ardından fuarın açılış kurdelesini kesti. Fuar standlarını da gezen Erdoğan'a, fuar alanı girişinde zemzem ve hurma ikramı yapıldı.
Çaykur'un stantına gelerek çay içen Erdoğan, bir süre sohbet ettikten sonra, fuar alındaki horon ekibiyle hatıra fotoğrafı çektirdi.
TÜMSİAD stantını da ziyaret eden Başbakan Erdoğan, çıkışta Turgutlu Mehteran Takımı tarafından uğurlanırken, çocuklar, Erdoğan'a mesir macunu ve kuru üzümden oluşan bir sepet takdim etti.
Mehteran takımını bir süre dinleyen Erdoğan, Turgutlu Mehteranının mazisinin çok eski, neredeyse Türk Ordu Mehteri ile eş denilebilecek bir yapıya sahip olduğunu söyledi. Erdoğan, "Onun için tarihini iyi bilirim. Çünkü ben de İstanbul İmam Hatip'te, mehterandaydım. Sizleri tebrik ediyorum, kutluyorum. Turgutlu'ya bizden çok selamlar" dedi.
Başbakan Erdoğan, daha sonra Mehteran Takımı'yla hatıra fotoğrafı çektirdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.