Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve ABD'li emekli asker ile istihbaratçıların öne sürdüğü, "Suriye'deki kimyasal silahların muhaliflere Türkiye ve Suudi Arabistan tarafından tedarik edildiği" iddialarını yalanladı. Davutoğlu, "Kimyasal silah insanlık suçudur. Türkiye'nin tedarik etme konusunda yardımcı olmasını bırakın, tedariğe müsamaha gösterilmesine bile rızamız yoktur. Rusya'da bu haberler çıkmaya başladığında Lavrov'a da söyledim, 'Elinizde bilgi varsa paylaşın, yoksa şüpheler üzerinden konuşmak doğru değil' dedim" açıklamasını yaptı. Bakan Davutoğlu, Nikaragua Dışişleri Bakanı Samuel Santos Lopez ile dün bakanlıkta biraraya geldi. Görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Suriye'de yaşananlara ilişkin soruları Davutoğlu, şöyle yanıtladı:
MAKSATLI HABERLER: Bu tür spekülatif haberler maksatlı çıkartılıyor. Türkiye kimyasal silahlar ve kitle imha silahları konusunda uluslararası sözleşmelere taraftır. Kimyasal silah bir insanlık suçudur. Kim buna ulaşmış olursa, kim temin etmişse, kullanıyorsa, insanlık suçu işler ve en sert hukuki müdahale neyse ona da muhatap olur. Türkiye'nin bırakın tedarikine yardımcı olmasını, bir tedariğe müsamaha edilmesine bile rızası yok. Kimyasal konusunda mütereddit davrananlar dahil ileride insanlık vicdanında muhakeme edileceklerdir.
SORUMLUSU REJİM VE BMGK: (Türkiye tedarik etti iddiası) Bu haberler Rus basınında çıktıktan sonra Lavrov'la görüşmemizde kendisine de söyledim, 'Hiçbir Rus yetkilisinden böyle birşey duymak istemeyiz. Elinizde varsa bir şey getirilsin. Şüpheler üzerinden konuşmak doğru değil' diye. Gönül isterdi ki BM Güvenlik Konseyi (BMGK) Suriye'de ölümler bu aşamaya gelmeden, mülteciler konusu komşu ülkelerin iç düzenlerini etkileyecek boyuta ulaşmadan biraraya gelmiş ve bu soruna bir çözüm bulmuş olsalardı. Bugünün sorumlusu baskıyı uygulayan rejimdir ve gerekli adımları atamayan uluslararası toplum ve BMGK'dır.
MÜEYYİDE ŞART: Son teşebbüsle ilgili olarak da gerek Kerry gerek Lavrov'la yaptığımız görüşmelerde de söyledim. Kimyasal silah bir ülkeden temizlenecekse bu olumludur, destekleriz. Ama iki soruya cevap vermek gerekir. Bir; geleceğe dönük bu adım atılırken, geçmişe dönük kimyasal silah kullanımından doğan insanlık faciasında ailelere uluslararası toplum ne cevap verecek? Müeyyidesinin olması lazım. İkincisi; Suriye'de toplarla scud füzeleriyle öldürülen 100 bin kardeşimiz de aynı zulme maruz kaldılar. Sadece kimyasal silahların devrine dayalı bir çözümü kesin ve mutlak bir çözüm olarak görmek, Suriye rejimine 'Kimyasal silah dışında hangi aracı kullanırsanız kullanın, ne kadar insan öldürürseniz öldürün bir müeyyide görmeyeceksiniz' gibi bir mesaj iletmekse bu barışı getirmez.
SAVAŞA DAVETİYE ÇIKARTMADIK: Hiçbir zaman bölgemizde dış bir askeri müdahaleye davetiye çıkarmadık. 'Yüzbinlerce insanın ölmesine neden olan bir savaşı durdurun' diyoruz; 'Savaş başlatın' demiyoruz. Kozmetik ve diğer kavramsal şeylere girmek istemiyorum. Bu savaş artık durdurulmalıdır. Büyük insanlık suçları uluslararası hukuk nezdinde gerekli müeyyideye tabi tutulmalıdır. Yöntem konusunu tartışırız ama kimsenin mazur gösterici, rejimi cesaretlendirici bir tutum benimsemesi kabul edilemez. ANKARA
Pilotlar için sessiz diplomasi
Davutoğlu
, 9 Ağustos'ta Lübnan'da kaçırılan iki Türk pilot Murat Akpınar ve Murat Ağca'nın durumuna ilişkin şunları söyledi: "Daha önce bir çok örnekte olduğu gibi sessiz sakin ama emin olun dakika dakika takip ettiğimiz bir süreç işliyor. Pilotlarımızın aileleriyle görüştük. Onların hislerini acılarını paylaşıyoruz. Önemli olan sağ salim ailelerine kavuşmalarıdır. Her türlü çalışmayı yapıyoruz. İnşallah hayırlı bir haberi alabiliriz."