KRİZDE İSRAİL VURGUSUNU ÖN PLANA ÇIKARIYORLAR
Bugün gelinen noktada Batı medyasına baktığımızda hükümet ile Gülen hareketi arasındaki kriz manşetlere çıkmış durumda. Biz ne söylersek söyleyelim dışardaki algı, İsrail-Türkiye ilişkilerinin bozulmasının bu süreçte etkili olduğunu vurguluyor. Mavi Marmara katliamının ardından iki taraf arasında bir görüş ayrılığı yaşandığını iddia eden Cemaat'e yakın isimlerden Hüseyin Gülerce'nin beyanları New York Times'da yayınlandı. Son olarak Jerusalem Post'ta çıkan bir haberde Efraim İnbar ve Michael Rubin'in konuyla ilgili görüşlerine yer verildi. İsrail Bar İlan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Profesörü Efraim İnbar, Gülen hareketinin Başbakan Erdoğan'ın dış politikalarından rahatsız olduğunu söyleyerek, "Gülen hareketi, Erdoğan'ı otoriter olmakla suçluyor, Batı ve İsrail ile ilişkiler konusunda ise eleştiriyor" dedi. Krizde İsrail vurgusu yapan İnbar, röportajın devamında bu sürecin Başbakan Erdoğan ve AK Parti'ye zarar vereceğini ve sonuçlarının önümüzdeki yerel seçimlerde ortaya çıkacağını söyledi.
HEDEF AK PARTİ DEĞİL SADECE BAŞBAKAN ERDOĞAN
Aynı gazete eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin'in görüşlerine de yer verdi. Rubin bir adım daha ileri gidip, Başbakan Erdoğan'ın hapse girebileceğini ya da Suudi Arabistan'a sürgüne gidebileceğini dahi iddia etti. En dikkat çekici ayrıntı ise hedefin sadece Başbakan Erdoğan olduğuydu. Bu gazetelerde çıkan yorumların ara satırlarında hep şu vurgu yapılıyor, Türkiye'de Erdoğan'sız AK Parti iktidarının devam edeceği... Hatta bunun için Michael Rubin, Erdoğan'ın yerine Gülen Hareketine yakın isimlerden bahsediyor ve onlardan birinin Başbakan olabileceğini söylüyor.
RAHATSIZLAR ÇÜNKÜ ERDOĞAN BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKA UYGULUYOR
Geçtiğimiz Mart ayına dönecek olursak, Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki bugün varılan petrol anlaşmasının o tarihlerde temellendirildiğini hatırlamak gerek. O dönemde Amerika bu konuda ciddi tepki vermişti. Hemen ardından Obama'nın devreye girmesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu'nun 22 Mart'ta Türkiye'den özür dilediğine tanık olduk. Ancak İsrail bu özür hamlesinin ardından beklediği yakınlığı göremedi. Akdeniz Doğalgazı için önerdikleri bir proje vardı. Türkiye ise devreye TANAP'ı soktu ve Azerbaycan ile doğalgaz anlaşması imzaladı. Ayrıca Çin füzeleri, Amerika'nın canını sıkan bir diğer konu oldu. Ayrıca Halkbank ve İran meselelerinde de hep Amerika'nın karşı bir tavır takındığını gördük. Bununla birlikte zaten Hakan Fidan'ın MİT müsteşarı olmasından bu yana İsrail'in başından beri tepkileri vardı. Hepsini yan yana koyunca Gezi kalkışmasıyla patlak veren kaos ortamı bu krizlerle devam etti. Burada söylenecek en net şey, Türkiye'nin ABD ve İsrail'den bağımsız bir dış politika uygulaması. İran'la da, Irak'la da, Rusya ve Çin'le de tamamen Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda bir politika uygulanırken, Amerika ve İsrail bu durumdan hep rahatsız oldular.