Pazar 02.03.2014 00:00
Son Güncelleme: Pazar 02.03.2014 16:38

Bunları milletin önünde rezil edeceğiz

Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin seçim çalışmaları kapsamında Isparta mitinginde halka hitap etti.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi Pensil zat, ağzına hiçbir zaman Bediüzzaman'ın ifadesini almamıştır, kullanmamıştır. Güya Bediüzzaman'ın yolundan gidiyor, yalan. Cumhuriyet Halk Partisi ile şu anda kol kola giren, birlikte hareket eden, birlikte kaset siyaseti yapan biri, nasıl Said Nursi'nin izinden gidebilir" diye konuştu.
Erdoğan, partisinin Isparta Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, Isparta'nın ilçelerini sayarak oralarda yaşayan tüm vatandaşlara selam ve sevgilerini ilettiğini söyledi.
Isparta'nın gül şehri, güllerin şehri, gül kokulu bir şehir olduğunu ifade eden Erdoğan, "Seyrimde bir şehre vardım / Gördüm sarayı güldür, gül / Sultanın tacı, tahtı, bağı, duvarı güldür gül / Gül alırlar, gül satarlar / Gülden terazi tut / Gülü gül ile tartarlar / Çarşı pazarı güldür, gül / Toprağı güldür, taşı gül / Kurusu güldür, yaşı gül / Has bahçesinin içinde Sevr-ü çınarı güldür gül" dizelerini okudu.
Isparta bugün bir başka güzel, bir başka coşkulu günlerinden birini yaşadığını ve AK Parti'ye oylarıyla her zaman sahip çıktığını belirten Erdoğan, "Bu harekete, davaya hayır dualarınızla sahip çıktınız. Allah hepinizden razı olsun. Rabbim kardeşliğimizi, birliğimizi, dirliğimizi, yol arkadaşlığımızı daim eylesin. 30 Mart seçimleri inşallah Isparta için, Türkiye için, aziz milletimiz için hayırlara vesile olsun" diye konuştu.
Erdoğan, 30 Mart yerel seçimlerinin Türkiye demokrasisi açısından tarihi bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye'ye istikamet çizecek, Türkiye'nin rotasını perçinleyecek, yeni Türkiye hedeflerine güç verecek bir seçime giriyoruz. 30 Mart seçimlerinde sadece belediye başkanını seçmeyeceksiniz. Bu seçimin bir başka özelliği var, sadece meclis üyelerini seçmeyeceksiniz, sadece muhtarları seçmeyeceksiniz. 30 Mart'ta sandığa gidecek eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında bir tercih yapacaksınız. 30 Mart'ta sandığa gidecek yeniden istiklal mücadelemize destek vereceksiniz.
Bu CHP, MHP 12 yıldır sandıkta AK Parti karşısında ağır hezimete uğruyorlar. 12 yılda 3 genel seçimde, 2 yerel seçimde 2 halk oylamasında işte bu CHP de MHP de hiçbir varlık gösteremediler. Kendilerini yenileyemediler. Eğer bit pazarının bereketi olsaydı yağmur yağardı, rahmet yağardı; yağmaz buraya, değişmediler, değişmek istemediler. Milletin dilini kullanmadılar, milletle aynı istikamete bakmadılar, milletin kutsallarına saldırdılar, milletle kucaklaşmadılar. Sandıkta AK Parti'yle başa çıkamadılar şimdi başka yollarla, başka çirkin bazı usullerle AK Parti'yi yıpratmaya çalışıyorlar."

"CHP VE MHP GENEL BAŞKANLARI RUH İKİZİ"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, "CHP ve MHP genel başkanlarının ruh ikizi" olduğunu söyleyerek, "Kafa kafaya verdiler sandıkta alt edemedikleri AK Parti'yi iftirayla, montaj kasetlerle, çirkin ithamlarla yıpratacaklarını sanıyorlar" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olduğunu anımsatan Erdoğan, "Hangi sandıkta oy vereceğini bile bilmiyor bu adam. Biliyorsunuz bu geçen yerel seçimlerde İstanbul'da belediye başkanı oldu. Soruyorlar nerede oturuyorsunuz diye. Kağıttepe diyor, o seçimlerde kendine bile oy kullanamadı. Bunların eline inanın 3-5 koyun verseniz kaybedip öyle gelirler. Kasetle geldi partiye genel başkan oldu. Kasetle gelenler kasetle giderler, milletle gelenler milletle giderler. Onlar kasetle geldi, biz milletle geldik. Bizim yolumuzu halk çizdi, hakka tabi olarak bu yoldayız" ifadelerini kullandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi de eleştiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir tanesi MHP Genel Başkanı, ne olduğunun farkında değil. Milliyetçi midir, ulusalcı mıdır, Ergenekoncu mudur, daha buna karar veremedi. Ispartalılar'ın güzel bir sözü var, nedir o? 'Bilmediğin yola girme, taklaşır düşersin. Bilmediğin aşı yeme, davul olur şişersin. Şaşkın şaşkın suratını asma düz yol var iken çamura basma.' Bu ruh ikizleri, düz yol varken, sandık varken başka yollara girdiler, boğazlarına kadar da çamura battılar. Kasetle, ses kaydıyla, montajla hükümeti düşüreceklerini, AK Parti'yi yıpratacaklarını zannediyorlar. Kimse kusura bakmasın bu CHP değil, bu AK Parti. CHP'de birileri kasetle gider, gelebilir, ama AK Parti'de bunu yapamazlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanını montaj kasetlerle dize getiremezler, diz çöktüremezler. Onlar müfteri. Biz rakamlarla konuşuyoruz, biz eserlerle konuşuyoruz, biz icraatlarımızla konuşuyoruz, onlar iftirayla. Bunlarda takiye var, yalan var, bunlarda iftira var. Bini bin para bu denli bunlar maalesef iftirayı seviyorlar."

"BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ, TEK PARTİNİN ZULMÜNÜ YANİ CHP'NİN ZULMÜNÜ BURADA ÇEKTİ"

Başbakan Erdoğan, Isparta'nın Bediüzzaman Said Nursi'nin uzun yıllar sürgünde yaşadığı şehir olması nedeniyle de çok anlamlı bir şehir olduğuna işaret ederek, Said Nursi'nin eserlerinin çok önemli bir kısmını Isparta'da, Barla'da yazdığını, Barla'nın da önemli bir merkez konumunda olduğunu söyledi.
"Bediüzzaman Said Nursi, tek partinin zulmünü yani CHP'nin zulmünü burada çekti" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Burada Isparta'da tarihten çok önemli bir hadiseyi sizlere anlatacağım; Merhum Bedüizzaman Said Nursi'ye neden Demokrat Parti'yi, merhum Adnan Menderes'i desteklediğini talebeleri soruyor. Verdiği cevap manidar: 'Eğer Demokrat Parti düşerse ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Dolayısıyla sosyal hayatımıza ve vatanımıza dehşetli bir tehlike oluşturur. Dolayısıyla bu partinin yani CHP'nin iktidara gelmemesi için Demokrat Parti'yi Kur'an, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum.' Isparta bu cümleleri duydunuz değil mi? Said Nursi, CHP zulmünü en ağır şekilde yaşadı. Sürgünden sürgüne gitti, hapishaneden hapishaneye gönderildi, zehirlenmek istendi, öldürülmek istendi, ama asla boyun eğmedi, CHP karşısında asla diz çökmedi, CHP ile asla işbirliği yapmadı. Ülkesinden kaçıp başka ülkelere sığınmayı, başka ülkelerden burayı karıştırmayı aklının ucundan geçirmedi. İstese Barla'dan kaçabilirdi, ama o kaçmadı. Tam tersine Rusya'ya esir düşmüşken, Sibirya'dan kaçtı, kendi ülkesine, topraklarına geldi. İşin ucunda hapishane de olsa 'vatanım' dedi. Ve şu ifadeyi kullandı; 'Zalimler için yaşasın cehennem'.
Şimdi Pensilvanya'daki zat, ağzına hiçbir zaman Bediüzzaman'ın ifadesini almamıştır, kullanmamıştır. Güya Bediüzzaman'ın yolundan gidiyor, yalan. Cumhuriyet Halk Partisi ile şu anda kol kola giren, birlikte hareket eden, birlikte kaset siyaseti yapan biri, nasıl Said Nursi'nin izinden gidebilir. Bu zat, 12 Eylül'de darbecilerle, onlara şirin mektuplar yazmıştır. Papa ile de maşallah el ele, kol kola resimleri var biliyorsunuz. Biz, siyasetçiyiz her insanla beraber oluruz, ama sen siyasetçi değilsin, sorulduğu zaman din adamısın. Hangi, neyi, nasıl yapıyorsun bunu anlamakta zorlanıyorum. 28 Şubat'ta darbecilere hoşgörü ödülü verdin, 17 Aralık'ta CHP ile kol kola darbeye yeltenen biri nasıl merhum Bediüzzaman'ın izinde olabilir ki..."
Mitinge Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Lütfi Elvan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, AK Parti Isparta Belediye Başkan Adayı Nuri Uzaktaş ve AK Parti Isparta ve çevre illerin milletvekilleri katıldı.
Alandaki "Allah da seni yalnız bırakmaz, millet de" pankartı dikkati çekti.

"DÜRÜSTSEN, SAMİMİYSEN, BU ÜLKEYİ KARIŞTIRMAYI BIRAK. BURASI SENİN ÜLKEN DÖN, 'BURAYA GEL' DİYORUM"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Dürüstsen, samimiysen, bu ülkeyi karıştırmayı bırak. Burası senin ülken dön, 'buraya gel' diyorum" dedi.
Erdoğan, partisinin Isparta'da Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlediği mitingde konuştu.
"Şimdi ben söylüyorum. İki yıl önce de söyledim. Dedim ki, 'Dön Türkiye'ye. Gel' gelmedi. Şimdi yine sesleniyorum. Dürüstsen, samimiysen, bu ülkeyi karıştırmayı bırak. Burası senin ülken dön, 'buraya gel' diyorum" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Oraya gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Çok temiz, çok saf insanlar var orada, biliyorum. Paralarını verdiler yıllarca, arazilerini verdiler, okullar yaptılar bunlara verdiler, yurtlar yaptılar bunlara verdiler, biliyorum. İnanın ben de samimiymişim ama bir de safmışım. Ben de elimden gelen her türlü desteği verdim. Çünkü, bana gönderdiği kitaplarında öyle methiyeler düzüyordu ki, diyordum ki 'herhalde samimi'. Bunun yanında bana da tesbihler gönderdi, sadece ananas göndermedi, doğru söyleyeyim.
Biz de tabii kalktık bazı açıklamalar yaptık, ama son Türkçe Olimpiyatları'nda Peygamberimizin orada olduğunu söyleyince şaşırdım. 'Bu nasıl bir teşbih' diye şaşırdım. Bazı hocalarımla görüştüm. Hepsi çok şaşırdıklarını, bunun bir itikadi mesele olduğunu söylediler. Değerli kardeşlerim, değil mi bunlar, kendi televizyonlarında Sevgili Peygamberimizi, Miraç'tan indirip kamyonete bindiren bunlar değil mi? Böyle gayri ahlaki, gayri İslami, gayri itikadi bir şeyi nasıl söyleyebilirsiniz? Ama bunlarda yüz yok, bunlarda yalanın bini bin para. Her şeyi söyleyebilirler.
Ben, bu yapılanmanın içindeki kardeşlerimize sesleniyorum. Lütfen, başınızı iki elinizin arasına alın ve bir an düşünün. Nerede, Barla'daki merhum Sadi Nursi, nerede Pensilvanya'daki zat. Zaten hayatında bir kere rahle-i tedrisinde bulunmamış, ama öyle yutturmuş, öyle geçmiş. Biri vatanın, ülkesinin, milletinin, tüm müslümanların adını... Ömrünü zindanda geçiriyor, diğeri vatanını karşısına alıyor, milletine ihanet ediyor, Müslümanları rencide ediyor ve ne diyor biliyor musunuz? Haşa, 'Cebrail parti kursa, desteklemem' diyecek kadar kibir içine giriyor."
Erdoğan, 1995 yılında gazeteci Savaş Ay ile yapılan röportajda bu ifadelerin yer aldığını belirterek, "Ondan sonra başlıyorlar, yok öyle değildi, böyleydi. Televizyonlarda bedduasını izlemediniz mi? Soruyorum, bir Hoca Efendi'ye bu şekilde beddualar yakışır mı? Müslümana bu şekilde beddualar yakışır mı? Bir Müslüman'a bu şekilde beddualar yakışır mı?" diye sordu.

"PENSİLVANYA'DAKİ ZAT, CHP'Yİ DESTEKLİYOR"

"Biz gazap için gelmedik, biz rahmet için geldik" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü, biz bir rahmet peygamberinin mensuplarıyız. O'nun içindeyiz. Biz de gazap olmaz, biz rahmetle mükellefiz. Buna çalışacağız, bunun peşinden gideceğiz. Şimdi Pensilvanya'daki zat, CHP'ye destek veriyor. 'Hazreti Cebrail'e destek vermem' diyor, CHP'ye destek veriyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar, ben şu alana baktığım zaman, gençler, hanım kardeşlerim, beyler, 28 gün durmadan, usanmadan, kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Elhamdülillah. İnşallah, 30 Mart akşamı Isparta'da AK Belediyecilik iktidar olacak. Hiç endişeniz olmasın, Allah'ın izniyle 30 Mart akşamı göreceksiniz, milletimiz AK Parti ile yola devam edecek. Şu anda bütün kamuoyu araştırmalarında da hamdolsun bunu görüyoruz. İnanıyoruz, çalışıyoruz. Hiç endişeniz olmasın."

"MİLLETE EFENDİ OLMAYA DEĞİL, MİLLETE HİZMETKAR OLMAYA GELDİK"

"Millete efendi olmaya değil, millete hizmetkar olmaya geldiklerini" dile getiren Erdoğan, 11 yıl hep bu aşkla çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
Erdoğan, göreve geldiklerinde milli gelirin 230 milyar dolar olduğunu, şimdi ise 800 milyar dolara çıktığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Bakınız, 79 senede 230 milyar dolar ama 10 senede bunun üzerine 570 milyar dolar koyduk. Şimdi 800 milyar dolar. Yolsuzlukların olduğu bir ülkede siz milli geliri böyle arttırabilir misiniz? Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı Türkiye'de. Biz 10 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık Türkiye'de. Eğer yolsuzlukların olduğu bir iktidar olsa bunları yapabilir miydi? Göreve geldiğimizde kaç tane havaalanı, havalimanı vardı biliyor musunuz? 26 tane... Şimdi kaç tane oldu biliyor musunuz? 52 tane havaalanı, havalimanı oldu. 10 yıl önce denseydi ki Şırnak'a havaalanı yapılacak veyahut da denilseydi ki Kars'a, Ağrı'ya, Iğdır'a, Hakkari'ye havaalanı yapılacak dense inanır mıydınız? Buyurun şimdi hepsinde havaalanı var.
Devletin borcu neydi biliyor musunuz? 100 liranın 73 lirası borçtu. Şimdi 100 liranın 35 lirası borç. Bakın, nereden nereye geldik. Biz geldiğimizde devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Yani devlet yüzde 63 faizle borçlanıyordu. Şimdi tek haneli rakama düştü. Bu aradaki fark kimin cebinde kaldı. Benim vatandaşımın, milletimin cebinde kaldı. İnşallah daha da düşecek. Bitmedi enflasyon yüzde 30'du. Şimdi tek haneli rakama düştü. "

'İŞKUR'A MÜRACAAT YAPIN' UYARISI

Dün Denizli'de olduğunu anımsatan Erdoğan, Denizli'deki ticaret erbabının, sanayicilerin "Eleman arıyoruz, eleman yok" dediklerini aktardı. Şubat'ta 10 bin öğretmenin atandığını, Ağustos'ta da 40 bin öğretmen alınacağını bildiren Erdoğan, "Meslekle ilgili olarak bence İŞKUR'lara müracaatınızı yapın ve meslek danışmanları noktasında imkan var" diye konuştu.
Memur ve işçiden zorunlu tasarruf adı altında kesintilerin yapıldığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Memur ve işçiden ne kestiler biliyor musunuz? 13,5 katrilyon... Başbakan oldum önüme bunu getirdiler. Dediler ki memur ve işçiye borcu 13.5 katrilyon. Adeta şok oldum. Devlet işçisine memuruna böyle borçlu olabilir mi? 13.5 katrilyon, rakama bakın. Çünkü bunlar memura filan maaş ödeyemiyordu. Kim? MHP. Kim? DSP. Kim? Doğruyol, kim şu, kim bu? Maaşlarından kestiler; dedim ki bunları hemen ödeyeceğiz ve sendikalarla arkadaşlarım oturdular ve 13.5 katrilyonu ödedik. Bitti. Fakat bitmeyen bir şey var. Hemen yeni bir şey geldi. Dediler ki Konut Edindirme Yardımı altında bir para daha kestiler. Şu ana kadar ödediğimiz ne biliyor musunuz? 3.5 katrilyon... Aldattılar, 'sizi konut sahibi yapacağız' dediler, paraları kestiler ama hiçbir şey yok. O parayı da biz ödedik. Şimdi hala 'getirin makbuzu' diyoruz 'biz ödeyeceğiz' ve ödüyoruz.
Ne yaptı, 17 katrilyon... Ey MHP, sen nasıl kalkacaksın bu vebalin altından ya... Zaten iktidar olamadı, 3.5 yıl hükümette kaldı, kaçtı gitti. 5 yıllığına gelmiştin niye kaçıp gittin? İşte merhum Ecevit'le beraber koalisyon kurdular. İşte yanlarında bir koalisyon daha vardı ANAP, o zaten malum gitti ve üç buçuk yılda ancak dayandılar, kaçıp gittiler ve bunlar yolsuzlukların iktidarı oldu. Yargılandılar. Ve depremler bunların döneminde geçti, her türlü deprem. Sakarya depremi, Düzce depremi, hepsinin altında bunlar yok oldular. Bunların yarıda bırakıp kaçtıkları o illeri biz yaptık, biz. Biz de deprem geçirdik, Van depremini geçirdik. Bir yılda Van'ı ihya ettik. Şu anda Van'ı tanımazsınız, Bingöl depremini yaşadık ve bir yılda yeni Bingöl'ü inşa ettik. Simav depremini yaşadık, bir yılda Simav'ı ihya ettik. Neden? Çünkü yere sağlam basıyorduk ve aldatmıyorduk ve arkadaşlarım sağlam gidiyorlar, çalışıyorlar takip ediyorlar ve netice alıyorlar."

"CHP VE MHP HUKUKSUZ DİNLEMELERİ, MONTAJ KASETLERİNİ GÜNLERDİR DİLLERİNE DOLADILAR"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "CHP genel merkezinin, CHP milletvekillerinin, CHP'li başkanların da gizlice usulsüz telefonları dinlenmiş ve bunu da biliyorlar. Peki CHP'nin genel başkanı tek çift laf etti mi? Etmez, edemez, niye? Pensilvanya'daki patron izin vermez. Aynı şekildeki MHP. MHP milletvekilleri de dinlenmiş. Genel başkan diyor ki 'bizi dinlediler.' Eylül 2011'den itibaren 450 MHP'li dinlenmiş. 41 kişi için dinleme kararı var. Ama 450 MHP'li dinlenmiş diğerleri için yok. Ey MHP genel başkanı, bunu sorgulayacak mısın? Bunun peşine düşmeyecek misin?" dedi.
Erdoğan, partisinin Isparta Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, "Türkiye'de bizim bir sıkıntımız var, ne biliyor musunuz? Türkiye'de muhalefet yok. Bakınız şurada son bir kaç haftadır yapmadıkları kalmadı. Ama isteseler de istemeseler de biz hamdolsun Meclis'ten kanunları geçirdik. Ya bunlar, CHP ikide bir gidiyor Anayasa Mahkemesine. Anayasa Mahkemesi reddediyor. Akıllanmıyor, tekrar Anayasa Mahkemesine gidiyor. O kadar telaş içindeler ki bu defa da evrakta noksanlıklar var, 'tamamla gel' diyorlar. Şimdi tamamlayıp yarın bakalım ne yapacaklar? Ama bunlar ne yazık ki bakar kör" dedi.
"Çok büyük bir ihanet var Türkiye'de. Çıkmış muhalefetin genel müdürü diyor ki 'sana başbakan demeyeceğim.' Sen zaten bana başbakan desen bu benim için zul olur. Çünkü senin seviyen çok aşağılarda. Bana milletimin başbakan demesi yeter. Sen desen ne olur demesen ne olur? Ve 'sayın demeyin' diyor. Desen ne olur demesen ne olur? Size iftiralar yakışıyor. Bak ben adını alıyor muyum. Ne dedim, bundan böyle ne bunun ne de diğerlerinin adını anmayacağım dedim, anmayacağım. Sadece sıfatları, genel müdür. Neden? Genel müdürlükten çıkamadı" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"SSK HASTANELERİNDE O KUYRUKLARDA ÇEKTİĞİMİZ ÇİLEYİ BİZ BİLİRİZ"

"SSK'nın genel müdürüyken SSK batıran adamdır bu. Hatırlayın, burada halkımın büyük çoğunluğu, gençler hariç bilemeyebilir. Bunun genel müdürlüğü döneminde hastanelerde, SSK hastanelerinde o kuyruklarda çektiğimiz çileyi biz biliriz, biz. Şafak vakti sabah namazında giderdik. Anacığım rahatsız onun için numara alırdım. Arkadan anacığım gelir o numarayla artık günün ortası mı akşama doğru mu doktor tedavi, teşhis. İlacı yazar ineriz hastanenin eczanesine. O zaman böyle dışarıdaki eczaneler ilaç vermiyor. Eczaneye iniyoruz yarısı var yarısı yok. Bir tanesi var çoğu yok. Ne yapacağız? Gidip eczaneden satın al. Benim sigortadan primlerin ne olacak? Ben buraya prim ödüyorum? Gelip de onu SSK'nın o zamanki genel müdürü, CHP'nin genel müdürü halletmiyor ki. Şimdi öyle bir sorun var mı? Şimdi benim sevgili vatandaşlarım istediği hastaneye gidiyor mu? İstediği eczaneden ilacını alıyor mu?"
MHP, CHP'nin bir birinden farkı olmadığını savunan Erdoğan, "Bunlar laf üretiyor. Bunlarda icraat yok. Bakınız şimdi bunlar ne yapıyorlar? Biz eserlerimizle konuşuyoruz. Bunlar iftiralarıyla konuşuyor. Bakınız. İstanbul'da şu anda 3. havalimanını yapıyoruz. Bunun değeri ne biliyor musunuz? 46 milyar dolar. Devletin cebinden bir kuruş çıkmıyor. Hepsini de bu yüklenici firmalar verecek. 20 sene çalıştıracaklar burayı. 20 sene sonra devlete teslim edecekler. Ya böyle bir ihale 5 tane firma giriyor, bu paralel yapı bunlara iftirada bulunuyor. Bunları dinliyor. 46 milyar dolar ödüyor adam ya. Bitmedi bak Marmaray. Sultan Abdulmecit'in hayaliydi bu. Bunu biz gerçekleştirdik. Geçenlerde İstanbul'da iki gün sis oldu, o denizin 62 metre derinliğindeki Marmaray'dan günde kaç kişi taşındı biliyor musunuz? 300 bin kişi. Bize bu yakışır. Biz gemileri karadan yürüten Fatih'in torunlarıyız. Dedemiz Fatih, karadan yürüttü biz de denizin altından yürütüyoruz, farkımız bu. Daha iyilerini yapacağız. Artık helikopterlerimizi yapıyoruz, gemilerimizi yapıyoruz, Türkiye'de üretiyoruz. İnsansız hava araçlarımızı üretiyoruz. Tanklarımızı üretiyoruz. İşte bunları çıldırtan bu" diye konuştu.

"KİRLİ OYUNLARI ORTAYA DÖKÜP MİLLETİMİZE ANLATACAĞIZ"

Erdoğan, şunları kaydetti:
"Üçüncü köprü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yapıyoruz. Rahatsız oldular. Bu CHP'liler karadan yol bulamadılar denizden gidip o kulelerin dibinde gösteri yaptılar. Niye? İstemezük. Zaten bunlar birinci köprüyü de istemediler, ikiyi de istemediler. Şimdi üçüncü köprüye de 'istemezük' dediler. 250 metre yüksekliğinde kuleler şimdi bitiyor. Şimdi asma köprü. 4 gidiş 4 geliş. Ortasında tren geçecek. Allah nasip ederse önümüzdeki yılın sonunda bitiyor. Fakat Marmaray'ın biraz daha güneyinden bir tünel daha yapıyoruz denizin altından. O nedenle de çift katlı. Bu tünelden de otomobiller geçecek, yine denizin altından. Biz yaparız. Biz bu milletin sevdalısıyız. Biz bu millete aşığız, dertliyiz. Ama bunların böyle bir derdi yok.
CHP genel merkezinin, CHP milletvekillerinin, CHP'li başkanların da gizlice usulsüz telefonları dinlenmiş ve bunu da biliyorlar. Peki CHP'nin genel başkanı tek çift laf etti mi? Etmez, edemez, niye? Prensilvanya'daki patron izin vermez. Aynı şekildeki MHP. MHP milletvekilleri de dinlenmiş. Genel başkan diyor ki 'bizi dinlediler.' Eylül 2011'den itibaren 450 MHP'li dinlenmiş. 41 kişi için dinleme kararı var. Ama 450 MHP'li dinlenmiş diğerleri için yok. Ey MHP genel başkanı, bunu sorgulayacak mısın? Bunun peşine düşmeyecek misin?
CHP ve MHP hukuksuz dinlemeleri, montaj kasetlerini günlerdir dillerine doladılar. Ama dikkat edin kendileriyle ilgili dinlemelerden hiç söz etmedi. Niye biliyor musunuz? Çünkü şantaj var şantaj. Siyasetçiyi dinlemişler şantaj yapıyorlar, gazeteci dinlemişler şantaj yapıyorlar, işadamını dinlemişler şantaj yapıyorlar. Sadece şantaj değil, haraç topluyor, tehdit ediyor, istediklerini söyletiyor, istediklerini yazdırıyorlar. Hiç endişeniz olmasın, aziz milletim müsterih olsun. Türkiye Cumhuriyeti hiç bir şantaj çetesine boyun eğmez. Bu telekulak çetesinin üzerine gideceğiz ve gidiyoruz. Bunları inlerinden çıkarıp milletin önünde rezil edeceğiz. Topladıkları haraçlar, yağdırdıkları tehditleri, yargı içinde oynadıkları kirli oyunları tek tek ortaya döküp bunların ne olduğunu bizde milletimize anlatacağız.
Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu yapıyı, yılanın deliğine de girse bulacak, çıkaracak, yargıya teslim edeceğiz. İşte 30 Mart onun için çok önemli. 30 Mart'ta içerideki hainlere, dışarıdaki Türkiye hasımlarına çok gür bir cevap vereceksiniz. 30 Mart'ta istiklalimizi bir kez daha dünyaya duyuracaksınız. 30 Mart'ta demokrasiye, milli iradeye, yeni Türkiye'ye, büyük Türkiye'ye sizler sahip çıkacaksınız. Paralel yapının kuklası olmuş CHP'ye değil, paralel yapının oyuncağı olmuş MHP'ye değil, AK Parti'ye mührü basmaya var mıyız? İstikbalimizi sizler aydınlatacaksınız, gül şehri Isparta'ya yürekten inanıyorum. Gül kokulu şehir, demokrasi şehri Isparta'nın sandıkta bir kez daha destan yazacağına gönülden inanıyorum."

"O BAŞÖRTÜSÜ İÇİN 'FURUATTIR' DİYORDU. NASIL FURUATSA..."

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "O başörtüsü için 'furuattır' diyordu. Nasıl furuatsa... Çünkü öyle bir derdi yok onun. Elimizde, enteresan, kendisinin vaaz kasetleri var. O vaaz kasetlerinde, furuattan önceki dönemde, bunun itikadi olduğunu söylüyordu. 'Başörtülü ol, başörtüsünü çıkaramazsın, bu bir emirdir' diyordu. Ama daha sonra 28 Şubat, emirler geldi, yelkenler indi. Orada da kalktı, 'furuattır' dedi. Bunlar yanar döner" dedi.
Erdoğan, partisinin Isparta Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitinginde yaptığı konuşmada, 12 yıldır gurur duydukları eserleri hayata geçirdiklerini belirterek, "Isparta'ya 11 yılda yaklaşık 5 katrilyon yatırım yaptık" dedi.
Isparta'da, 79 yılda 92 kilometre bölünmüş yol yapıldığını, kendi iktidarları döneminde bölünmüş yol uzunluğunun 10 yılda 148 kilometreye çıkarıldığını anlatan Erdoğan, sadece yol ağının genişletilmediğini, var olan yolların da iyileştirildiğini kaydetti. Sadece kara yollarında değil hava yollarında da çığır açtıklarını, Süleyman Demirel Havalimanını yurt dışı havaalanı haline getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, 2003 yılında 3 bin olan yolcu kapasitesinin 2013'te 50 bin kişiye ulaştığını söyledi.
Hızlı tren konusunda Isparta'yı dışarıda bırakmadıklarını belirten Erdoğan, "Antalya'ya ulaşacak hızlı tren hem Burdur'a hem Isparta'ya hizmet verecek, tıpkı havalimanı gibi hızlı tren de iki şehre hizmet edecek. Ankara'dan İzmir'e hızlı tren projemiz de devam ediyor. Afyonkarahisar-Ankara hattının ihalesi bitti. İşte bu hatta Isparta ve Burdur'u bağlayacak, bu hattı Antalya ile buluşturacağız" diye konuştu.
Dereboğazı bölünmüş yolu için de çalışmaların sürdüğünü, Antalya-Karacaören arasındaki ve Isparta tarafından Ağlasun'a kadar olan kesimlerin ihalesinin yapıldığını söyleyen Erdoğan, tünellerin de olduğu Ağlasun-Karacaören arası içinse proje çalışmasının sürdüğünü açıkladı. Bu yolun etap etap tamamlanarak hizmete açılacağına işaret eden Erdoğan, cumhuriyet tarihinde yapılan tünellerin parmak sayısını geçmediğini, kendilerinin 100'e yakın tünel açtığını kaydetti. "Dağları deldik. Biz olaya Ferhat gibi yaklaştık. Biz Ferhatız, siz Şirin" diyen Erdoğan, yola dağları delerek devam ettiklerini vurguladı.
Isparta'ya verdikleri "devlet hastanesi" sözünü yerine getirdiklerini, 755 yataklı hastanenin temelinin 12 Mart'ta atılmasının öngörüldüğünü dile getiren Erdoğan, Isparta'ya sağlık, enerji, ulaştırma, eğitim alanlarında yapılan yatırımlar hakkında bilgi verdi.
Isparta'da bin 426 derslik açıldığını, kente 9 bin bilgisayar gönderildiğini, 341 okula internet bağlantısı yapıldığını aktaran Erdoğan, "Geçenlerde paralel yapının gazetelerinde 'Çocuklar tablet bilgisayarları almadı' diye yazıyor. Bunları anlamak mümkün değil. Şu ana kadar biz 175 bin tablet bilgisayar dağıttık. Gerisini bekliyorlar. 675 bin bilgisayarın ihalesi yapılacak. Ardından 10 milyon tablet bilgisayarın ihalesine hazırlanıyoruz. Etkileşimli tahtaları da sınıflara yerleştirmeye başladık. Bu çalışmalar hızla devam ediyor" ifadesini kullandı.
Açılan 6 meslek yüksekokulu ve 3 enstitü ile Süleyman Demirel Üniversitesinin büyütüldüğünün altını çizen Erdoğan, öğrenci sayısının 31 binden 57 bine yükseldiğini anlattı.

"BAŞI AÇIK, BAŞI ÖRTÜLÜ DÜŞMANLIĞI MEYDANA GETİRDİLER"

İktidara geldiklerinde üniversite öğrencilerine 45 lira burs verildiğini bugün ise beslenme yardımıyla bu rakamın 500 liraya yükseldiğini, yurtlarda ranza sisteminden karyola sistemine geçildiğini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne çileler çektirdiler bize, şu kızlarımıza neler çektirdiler. Böldüler, 'Başı açıklar girebilir, başı örtülüler giremez' dediler. Fakat sabrettiniz, sabrettik. 'Er veya geç bu olacak' dedik. Hamdolsun. Benim başı açık ve başı örtülü kızlarımın arasında bir düşmanlık yok ki. Bunlar o düşmanlığı da meydana getirdiler. Maalesef bu düşmanlıkla 10 binlerce kızımız bu ülkede eğitim, öğretim alamadı.
Belediye başkanıyım, hastayım, hastanede yatıyorum. Doktorum yanıma iki tane başörtülü kızımızı getirdi. Ben kızlarımızı görünce zannettim ki ziyaretime geldiler. Çok enteresan. Doktor bey 'Bunlar, başörtü zulmüne uğrayan kızlar' dedi. Gönderdik, doktor bey yanımda kaldı.
O diyordu ki, 'furuattır, furuat', başörtüsü için 'furuattır' diyordu. Nasıl furuatsa... Çünkü öyle bir derdi yok onun. Olmadı öyle bir derdi. Elimizde, enteresan, kendisinin vaaz kasetleri var. O vaaz kasetlerinde, furuattan önceki dönemde, bunun itikadi olduğunu söylüyordu. 'Başörtülü ol, başörtüsünü çıkaramazsın, çünkü bu bir emirdir' diyordu. Ama daha sonra 28 Şubat, emirler geldi, yelkenler indi. Orada da kalktı, 'furuattır' dedi. Bunlar yanar döner."

"SİZİN DAHA TESLİM EDİLMEYEN HAKLARINIZ VAR"

İki kızının imam hatipte çile çektiklerini, üniversite için yurt dışına gitmek zorunda kaldıklarını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Düşünebiliyor musunuz, ABD'de başörtülü okuyabiliyor, benim ülkemde okuyamıyor. Üstat Necip Fazıl diyor ya 'öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya'. Bunu yaptılar bize. Şimdi bunlar aşıldı. Devlet dairelerine gidiyor muyuz? Daha da iyisi olacak. Çünkü sizin daha teslim edilmeyen haklarınız var. Bunları biz biliyoruz. Sabreden zafere erer. İşte bunun adı normalleşme, normalleşme bu. El ele, omuz omuza başı açık, başı örtülü birlikte yürüyor mu, işte normalleşme bu. İşte bir olmak, iri olmak, diri olmak, kardeş olmak, hep birlikte Türkiye olmak bu.
Katsayı dediler, ön kestiler. Meslek liseliler istediği üniversiteye gidemedi. Benim erkek çocuklarım da gidemedi. Katsayı önünü kesti, halbuki puanları yüksekti. Ondan sonra benim oğlum kalktı gitti, üniversiteden sonra mastırını Harvard'da yaptı, doktorasını ABD'nin en saygın üniversitesinde yapıyor.
Ama bakıyorsun, CHP'nin genel müdürü, benim evladıma karşı, hayatında yapmadığı, hayatında haram lokmanın geçmediği bir edepsizliği, terbiyesizliği yapıyor. Çünkü kendi hayatı böyle. Önce sen aynaya bak. Ben İstanbul belediye başkanlığını CHP belediyesinden aldım. CHP belediyesinden devraldığım zaman, İSKİ genel müdürünün yolsuzluğunu bilerler, sen de o zaman malum yerin genel müdürü olarak bu yolsuzluklarla maruf birisiydin. Rahşan affıyla kurtuldun. Eğer Rahşan affı olmasaydı kurtulamayacaktın."

"ORASI BİZİM İÇİN MEDRESE-İ YUSUFİYE OLDU"

İstanbul büyükşehir belediyesini 2 buçuk milyar dolar borçla devraldığını, 1,2 milyar dolar borçla bırakarak Pınarhisar Cezaevine gittiğini anlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Niye? 'Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker' dediğim için gittim. Bu şiir, Milli Eğitim Bakanlığının Talim Terbiye Kurulu'nun tavsiye ettiği ve devletin resmi organlarının kitaplarında olan bir şiir. Kimin? Ziya Gökalp'in. Çok enteresan. Bunu okudum diye. Şimdi artık fikre, düşünceye bu tür şeyler var mı? Yok. Mesele bu. Onun için biz rahatız. Verdiler, gittik yattık. Yattık da ne oldu? Biz kaybetmedik. Orası bizim için medrese-i yusufiye oldu. Orada çalıştık, orada AK Parti'nin düşünce temellerini attık ve bugünlere geldik. İnşallah daha iyi olacak. Çünkü oralardan geçmenin fazileti başka."
Göreve geldiklerinde İstanbul'da su akmadığını, hava kirliliği yaşandığını, çöp dağları olduğunu, bu sorunları çözüme kavuşturduklarını anlatan Erdoğan, belediyeciliğin kendi işleri olduğunu söyledi. Erdoğan, "O İSKİ'nin genel müdürü cezaevine gitti. Niye? Yolsuzluktan dolayı. Sen aynaya bak ey genel müdür. Sizin geçmişiniz, maziniz bozuk. Gelip de temiz insanlarla uğraşmayın" dedi.

"SÜLÜK GİBİ VATANDAŞIMI EMMELERİNE MÜSAADE ETMEYECEĞİZ"

AK Parti Isparta belediye başkan adayı Nuri Uzaktaş'ı Ispartalılar'a emanet ettiğini ifade eden Erdoğan, yerel yönetim ve merkezi yönetimin el ele vermesiyle kentin çok daha iyi bir noktaya taşınacağını, daha modern hale geleceğini kaydetti.
Ispartalılar'dan 28 gün boyunca çalışmalarını isteyen Başbakan Erdoğan'ın, "Birileri kapınızı çalabilir" sözleri üzerine vatandaşlar "Çalamaz, çalamaz" diye bağırdı. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ablalar dolaşıyormuş, kapılara geliyormuş. Gelemezler değil mi? Bir şey daha söyleyeceğim, bunların dershanelerine çocuklarınızı göndermeyin. Varsa gidenler çekip alın çocuklarınızı. Bunların okullarına da göndermeyin çocuklarınızı. Çocuklarınızı alın. Devletimizin okulları bize yeter. Çocuklarımızda zayıf kalanlar varsa, yavrularımıza hafta sonlarında biz takviye derslerini devlet olarak vereceğiz. Ücretsiz olarak. Dershaneler yasası Meclis'ten geçti. Biz, takviye kurslarını da hafta sonunda vereceğiz. Artık bunların sülük gibi vatandaşımı emmelerine müsaade etmeyeceğiz. Ama bu sözüm de, sülüğe hakaret olur. Sülük, zararlı kanı emer, faydalı kanı emmez. Sülüğün böyle bir güzelliği var. Onu da bilmenizi istiyorum. Çünkü yıllık bir milyar dolar rantı kaybediyorlar. Ondan çıldırdı bunlar.
Ben Anadolu'yu dolaşırken anneler bana 'Başbakanım, davarımı sattım, bileziğimi sattım oğlum üniversiteye giremedi' diyor. Ama bunlar televizyonlarında, bir, iki tane, yüz tane, iki yüz tane olsun... Bir milyon öğrenci gidiyor buralara, bunların hepsi yüzde yüz kazanıyor mu? Ama böyle aldattılar. Böyle sömürdüler. Şimdi onun için diyorum ki, bu oyunu hep beraber bozacağız. Çekin alın yavrularınızı. Devletin okulları ne güne kalmış, bu okullar sizin. Bu okullarda biz elimizden gelen bütün gayretle çalışacağız. Öğretmenler noktasında bütün açıklar inşallah kapanıyor, kapanacak. Oralarda oluşturulan kumpasları da ortadan kaldıracağız."
Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet düsturuyla hareket ettiklerini belirten ve eliyle Rabia işareti yapan Erdoğan, "İnşallah 30 Mart'ta sandıklardan, 18 yaşında şehit edilen Esma kızımızın ruhu şad olacak. Ben buna inanıyorum. Onu da zalimler şehit etti, o şehit olurken babası da cezaevine gitti. Ama zulüm, hiçbir zaman payidar olamayacak. Mazlumların ahında bunlar boğulacaklar" diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasının sonunda, vatandaşların bağırarak söyledikleri "Zalimler için yaşasın cehennem" sözünü de tekrarladı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.